Şifre: Ahir zaman ve binalar, inşaatlar, riskler

Bazı makaleleri yazarken, insanları kırmamak ve yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için belki 10-15 defa düşünüyorsunuz. Hatta bazen yazmaktan vazgeçiyorsunuz. 

Zira 13-15 yıl içerisinde üç-beş insan dışında tesir etmediğini gördüğünüz mevzulara artık hiç bulaşmayı dahi düşünmüyorsunuz.

Ancak, ipin ucu size de dokunduğu için, tarihe not düşmek ve  tesiri olabilecek yine o 3, 5 insan için birçok riski göze alıyor, zülfiyare dokunsa bile yazmaya başlıyorsunuz. 

Ne yazık ki yazılmadığı zaman, ateş gelip size de dokunuyor. Ve bu meselelerde ne yazık ki insanlar lal olmuş durumdalar.

Bu içerikte onlardan biri. 

Hatta okuyan bazı arkadaşlar rahatsız olacakları için 6 ya da 8 paragraf sonra, hatta ilk ya da ikinci hadisi okuduktan sonra sayfayı terk edecektir. 🙂 

Makale içerisinde hazretin bazı anlatımlarını da paylaşacağım. 30-40 yıl önce söylenmiş olan bu cümlelere çok azımızın denk geldiğini biliyorum.

Neden her yıl birkaç hafta okutulmamış, izletilmemiş, ders yapılmamış bilemiyorum. Ama hayati önemde olan bir meselenin bu kadar kolay gözardı edilmesi gerçekten çok üzücü. Zülfiyare dokunur diye mi düşünüldü, yoksa başka bir strateji mi vardı? Kestirmek zor. Ancak büyük bir vebale girildiği muhakkak.

Evet, malum depremle birlikte yıkılan binalar ve ölen insanlar oldu. Burada meselenin kader, kaza, bilim vs. planına girmeyeceğim. O kısma dair güzel bir videoyu bültenin aşağıdaki bölümüne ekliyorum. O ayrı bir mesele.

Ancak, meselenin (bina, inşaat, insan) mana-metafizik boyutuna dair ders çıkarılabilecek çok ayrı noktaları var.

Birkaç hadis ile başlayalım.

Allah Resulü sav buyuruyor ki;

"Kıyamet alametlerinden biri de, yalın ayak, çıplak, yoksul koyun-keçi çobanlarının binaları yükseltmekte birbirleriyle yarış ettiklerini ve böbürlendiklerini görmendir.” (Buhari, Müsned)

İşaret çok açık: ‘’Yalın ayak, çıplak, yoksul koyun-keçi çobanlarının..’’

Yani mealen: İnsanların ayak takımı, fakirler vs. başkan ve lider olacaklar, zengin olup malları çoğalacak ve Allah’ın kullarına karşı övünmek ve böbürlenmek üzere apartmanlar yaptırmada birbirleriyle yarış edecekler, kendilerine lüks binalar yapacaklardır. Buraya ‘lüks arabalara binecekler’ ifadesini de eklesek kusur işlemiş olur muyuz?

Bu ifadeyi genişletebilirsiniz. Ama burayı uzatmayacağım. Zira dünyadaki tüm inşaatları yapanların, günümüz liderlerinin vs. az çok halini, ne olduklarını hepimiz biliyoruz.

Bir diğer hadis ise şöyle buyuruyor:

‘Nafakanın hepsi Allah yolundadır, bundan bina yapmak için harcanan hariç. Onda hayr yoktur.’ (Tirmizi)

Hz. Kays ibretlik bir durum daha anlatıyor:

"Habbab İbnu'l-Eret’e geçmiş olsun ziyaretine geldik. Karnına tam yedi yerden dağ vurmuştu. 

Bize:

"Bizden önce gelip geçen arkadaşlarımız varya, dünya onların sevaplarından hiçbir şey noksanlaştırmadı. Biz ise onlardan sonra öyle dünyalığa erdik ki, koruyacak yer bulamayarak toprağa (bina inşaatına) yatırdık. Halbuki sıkıntılı dönemde, (öyle anlar oldu ki) eğer Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yasaklamasaydı, ölmeyi temenni edecektik." dedi.

Bir başka gelişlerimizde, Habbab'ı kendine ait bir duvarı inşa ederken görmüştük de şöyle buyurmuştu:

"Müslüman harcadığı her şey için sevaba erer, ancak şu inşaat işi hâriç." [Buhârî, Mardâ 19, Da'avât 30, Rikâk 7, Temennî 6; Müslim, zikr 12, (2681); Nesâî, Cenâîz 2, (4, 3-4)]

Ve diğer 5 hadis:

‘’İnsanlar bina inşaatında birbirleriyle yükseklik yarışında bulunmadıkça kıyamet kopmaz’’(Buhari)

''Allah’tan utanın! Başkalarına kalacak şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyin! Kavuşmayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayın; ihtiyacınızdan fazla bina yapmakla hayatınızı harcamayın!''

"Kim ihtiyacından fazla bina yaparsa kıyâmet günü onu boynuna yüklenmeye zorlanır"

‘Kişinin ihtiyacı haricinde yaptığı her bina sırtında bir vebaldir'

"Allah bir kuluna kötülük murad edince malını binaya infak ettirir." (Hadisler: Kütüb-ü Sitte Tercüme ve Şerhi)

Evet, bina ve inşaat ile ilgili olarak ne kadar keskin uyarılar var değil mi?

Binanın kişiye vebal olma meselesi,

Kötülük murad edilmesi,

Boynuna yüklenmesi,

vs...

Tabi bu hadislerle ilgili yine yoruma girebilir ve yine kendi çıkarımıza göre yorumlayarak hemen menfaat elde edeceğimiz sonuçlar elde edebiliriz.

Mesela şöyle diyebiliriz:

‘’O hadisler o dönem için geçerliydi, bu dönem için değil’’ 🙂

Bakın ne kadar kolay değil mi?

Malum bir ev için faize fetva verenler öyle diyor: ‘O dönem ki para ile bu dönem ki farklı.’ 🙂 

Ya sabır. 

O ki yorum yapacağız, o yorumu sözün sahibine bırakalım.

Bakalım 30-40 yıl önce Hazret ne demiş:

‘’İrşad tebliğ vazifesinde bulunanlar arkada bir ev bırakmasınlar, han hamam bırakmasınlar, halı, kilim bırakmasınlar. Çoluk çocuklarını zengin etme düşüncesiyle yaşamasınlar. Bu zengin olmasınlar demek değildir. Zengin olanlar oluyorlar. Fakat Neşr-i hak (Hakkı yayanlar) yapanlar müstağni yaşasınlar.

Dost ve düşman bilsin ve inansın ki, bunların dünya adına zerre kadar tamahları ve arzuları yoktur. Çoluk çocuklarına da mal menal bırakmasınlar. Allah Kerimdir. Sadece dilenci etmesinler. Okutsunlar, bir işe koysunlar, çırak yapsınlar- neşri hak yapanlar, fiilen bu işi anlatanlar böyle hareket etsin.

Bu işte katiyen Hakkı temettü aramasınlar, şahsi arzularını yaşamasınlar, maddi ve manevi füyuzat hislerinden fedakarlıkta bulunmadan bir an dur olmasınlar. Yaşatma arzusuyla bu dünyada bulunsunlar. Bir gece bile yaşama arzusu onların hayallerine girmesin.

Yoksa bu mevzudaki saffeti kaybederler ve iflahta olmazlar. Kendilerine dokunmasa bile çoluk çocuklarına öyle dokunur ki iki büklüm olurlar, torunlarına öyle dokunur ki iki büklüm olurlar.

İsterseniz benim şu andaki şu ifadelerimi…dua mahiyetinde kabul edebilirsiniz.

Hakkı yayma vazifesinde olanlar…Hatta burada objektif olmayacak bir şey söyleyeceğim: Varsa evleri yurtları yuvaları, satsın kirada otursunlar. Kirada otursunlar, ta alem desin ki; ta meleği alanın sakinleri desin ki, ta Ruhi Seyyidül enam desin ki, ta cibrili emin desin ki işte bunlar onlardır.

Bu işe (hakkı yayma hizmetinde bulunanlar) sahip çıkanlar dünyanın malına melaline meyil göstermesinler. Eteklerini kire lekeye bulamasınlar. Hak yolunda koştururken kimseden bir şey talep etmesinler.

İdare edecek kadar bir şey bulurlarsa onunla geçinsinler, kendileri çekip gittikleri zaman arkalarında çocuklarına bir ev bırakmasınlar. Kati söylüyorum bırakmasınlar.

Hz. Ömer'in bir evi yoktu. Medine-i Münevvere'de en çok merak ettiğim şeylerden birisiydi. Ravza-i Tahireye girerken Ömer kapısı var. 'Acaba senin evin neredeydi diye çok merak ettim. Ah bir bilseydim tozuna toprağına yüzümü sürseydim. Aral gölüne kadar orduların varıp savaşmasına rağmen… rica ederim senin bir evin yok muydu?

Dünyayı aşmayan insan ahirete varamaz, dünyanın altında kalmış olanlar bu tepeleri aşamaz. Daima dünyaya hükmeden kimseler ise işte bunlardır. 

Hz. Halid öldüğü zaman iki devleti yere sermişti. Ama bu insan, atından kılıcından başka geriye bir şey bırakmadı. Bizans'ı ve İranı-Sasanileri yere sermiş bu insan atıyla kılıcından başka bir şey bırakmıyor…’’

  • Zannediyorum, bir ev için faize fetva verip, ‘o dönem ki ekonomik sistemi ile bu dönem ki ekonomik sistem farklı’ diye uydurma fetva verenler, ihtimal Hz. Halid içinde şöyle mi diyeceklerdi: ‘’Hz. Halid’de bu dönemde yaşasaydı muhakkak bir evi olurdu…Çünkü o dönem ile bu dönem farklı…’’🙂

Hazret yine çok net devam ediyor:

‘’Mektepte vazife alan arkadaşlarımız neşr-i hak düşüncesi içindeyse hasbiliği unutmasın, çocuklarını düşünmesin, Resulullah'ı düşünsün. Üç asırdan beri yeryüzünde sahipsiz olan Kuran'ı düşünsün ve bir fecir bekleyen Resulullah'ın (sav) ruhaniyetini düşünsün. Bugün beşikte bezleri arasında ağlayıp duran ve ‘bana bir gelecek hazırlamıyor musunuz’ diyen, hal diliyle bunu anlatan çocukları düşünsün. Düşünsün ve müstağni olmasını bilsin. 

Ve bütün aleme göstersin ki bizim maddi manevi herhangi bir talebimiz yoktur. Rabbim, bu mevzuda içimizde bir arzu uyarırsa şayet, onu alsın.’’

  • Dikkat ediyorsanız hem burada hem daha başka birçok yerde ’aleme dünyevi bir talebimiz olmadığını gösterin’ vurgusu var. Çünkü bu yaklaşım bir ahir zaman stratejisidir, kalpleri feth etmenin, fitnenin önünü kesmenin, kardeşliği pekiştirmenin, dış dünyayının kafasındaki soru işaretlerinin ortadan kalkmasını sağlamanın vs. önemli bir stratejisidir. Tıpkı şefkat stratejisinde olduğu gibi.

Devam ediyor:

‘‘Eğer bu arzuları aşamayacaksak…bu duayı sizin için söyleyemeyeceğim.

Eğer bu arzuları aşamayacak, dünyanın alımına, kilimine, bir günlük zevkine dahi meyledeceksem tek dakika öteye götürmesin Rabbim. Abes yaşıyorum demektir artık. Tek dakika öteye götürmesin. 

Bir devir bekliyoruz, yeni bir dünya bekliyor, yeni bir diriliş adına türküler söylüyoruz.

Ben bu diriliş bestesini terennüm edecek arkadaşların bir tek vasfına dikkatinizi istirham ettim. Değerlendirmesi size kalsın…’’

Evet, bu yorumun üzerine bir kaç kitaplık değerlendirme yapmak mümkündür. Ancak uzun yazılar okunmadığı için daha fazla zamanınızı almak istemiyorum. Tek düşüncem 3-5 kişi dahi olsa o insanların hayatına olumlu anlamda tesir etmek. Ve gelecek ateşin ya da gidilecek hesap yerindeki ateşin bizlere dokunmaması için birlik olmak. Birbirimize yardım etmezsek, tek başımıza kaldığımızda kayacağımız muhakkak.

Bu tür paylaşımlar bana abone ve takipçi kaybettirmesine, iş olarak müşteri kaybolmasına, rızık olarak sıkıntı çekmeme rağmen yazmakta zerre kadar tereddüt etmiyorum. Buna yıllardır hepinizin şahit olduğunu düşünüyorum. Bu çok iyi bir Müslümanlık, dindarlıkla vs. ile ilgili bir mesele değil. Belki en aşağınız benim. O ayrı bir mesele. 

Ama İsevilerin bile sisteme karşı mücadele ettiği yerde, hatta yer yer sekülerlerin bile sisteme karşı direndiği yerde, bizim gibi kendisine Müslümanım diyen sıradan ve küresel bir zenginliğe ulaşma imkanı olmayanların maaş-gelir, ev, araba vs. için o mücadeleden uzak kalmasının hiçbir mantığı ve anlamı yoktur. Dünyayı boşa yaşamaktır.

Dünyevi korkular için endişeye mahal olmamasının gerektiğini son dönemde çok net tecrübe ettik. Zira biliyoruz ki rızık Allaha aittir. Ve buna sürgün öncesindeki 4 yıl ile sonraki 7-8 yılda iliklerimize kadar şahitlik ettik.

O yüzden, Müslümanlarda gördüğümüz yanlışlar için susmamalı. Müminlerle stratejiler geliştirmeli ve Müslümanlara bu hakikatler anlatılmalı.

Hazret çok kati uyarıyor. Binaya, ev peşinde koşmaya (hele faize bulaşarak), lükse, şatafata, israfa vs… bulaşanları bekleyen tehlike çok net:

‘’Yoksa bu mevzudaki saffeti kaybederler ve iflahta olmazlar. Kendilerine dokunmasa bile çoluk çocuklarına öyle dokunur ki iki büklüm olurlar, torunlarına öyle dokunur ki iki büklüm olurlar.’’

Size bir gözlemimi aktarayım. Ne yazık ki bu dünyevileşme (ev, araba vs.) hırsı peşinde koşan Müslümanların ailelerinde birçoğu eşinden, evladından, torunundan vs. öyle çekiyorlar ki, Allah muhafaza inim inliyorlar. Namaz yok, Kuran yok, ahlak yok…İtikadı sapmalar almış başını gitmiş, fitne-fesat, birbirine düşmeler, miras için babasının ölümünü bekleyenler vs. 

Tüm o zenginlik ne içindi?

Ve bu insanlar ne yazık ki bir süre sonra evlada, toruna vs. tebliğden de vazgeçmiş, faiz-kredilerle iş yaparak elde ettiği gelirlerle sadaka-zekat vererek vicdanını tatmin edip, hayatlarına devam etmekten başka seçenekleri kalmamış gibi gözüküyor.

Farkındalığı olan bazı Müslümanlar ise gelip ağlıyor, evladı için iç döküyorlar. Rabbim yardımcıları olsun. Bizde de birşey yok ki tesir edebilelim. Dokunabilelim kalplerine. O kadar geç kalınmış ki… Heyhat.

Evet, son noktada ateşin bize, kardeşlerimize, komşularımıza, arkadaşlarımıza, evlatlarımıza vs. gelip dokunmaması, dokunmuş ise ateşin kalkması için susmamalı.

Susmak dilsiz şeytanlıktır. Zalim sisteme destek vermektir, mazlumu ezmektir. Cebinden para çalmaktır. Küfrün yayılmasına engel olmamaktır. Evladının köleliğine, yani zalimin zulmüne rıza göstermektir. Susmak daha neler ve ne kötülüklere sebep olmaktır.

Daha vahimi İsrail kavminin o susma hatasına düşerek helak olmaktır.

Hatırlayacak olursanız daha önce paylaşmıştım. Hz. Pir meseleyi bir başka yerde çok net ifade ediyordu:

‘‘Allah Resûlü, Benî İsrail’in vaziyetini bize aktarırken, “İsrailoğullarında ilk içtimaî çöküntü şöyle başla- mıştır: Bir kişi diğerinde gördüğü bir kötülük üzerine, ‘Ey filan, bu işi terk et, bu sana helâl değildir!’ derdi. Ertesi gün de o adam, aynı münkeri işlemesine rağmen, onunla oturur- kalkar, yer-içer ve arkadaşlık ederdi. Bunun üzerine Allah (celle celâluhu) onların kalblerini birbirine çarptı karıştırdı.” demiş ve sonra da şu âyeti okumuştur:

“İsrailoğullarından inkâr edenler, Davud’un ve Meryem oğlu İsa’nın diliyle lanetlenmişlerdir. Bu, onların isyan edip başkaldırmalarından ve aşırı gitmelerindendi.”

Bu Allah’a savaş açma hali devam ederse, yakın bir zamanda kardeşlik bağlarında çözülmelere, hak yolda arkadaşlık ayrılıklarına, fitne fesada sebep olan mevzular meydana gelecektir Hafizanallah.ç.

Dünyevi beklentiler için inanın bu zillet durumuna düşmeye değmez. Zalimlere rest çekip, sonrasında gelip Allaha savaş açarak İslam’a hizmet edilmez. Tam anlamıyla edilemiyorda zaten. Ve evlada helal lokma yedirilemez ve o evlatlardan bir Neşr-i Hak yolunda kalıcı bir ameliye ve saffetini koruması beklenemez. O ortaklarla hayırlı ortaklıklar kurulamaz, kurulsada uzun ömürlü olmaz. (Olmayan size onlarca örnek sayabilirim. Kardeşlikle başlayan ortaklıklar genellikle düşmanlıkla bitiyor)

Geleceğimizi ve gelecek nesli yok etmek için bu zulümlere ortak olmamalı… Ve bunun için gerçekten bir şeyler yapmalı. Çünkü bu konuda herkesin yapabileceği çok fazla şey var.

Aksi halde bir şey yapmamanın cezasını bina altında kalarak mı, enflasyonlarla kayıplar yaşayarak mı, yoksa yokluğa düşerek mi, ya da ahiretteki ateş ile mi çekeceğiz bilemiyorum. Ama bu boşvermişliğin ve bu zulmün hesabı sorulacağı, gazabın, gazapların yaşanacağı muhakkak.

Yanlış anlaşılmasın, zenginleşmeyelim demiyorum. Aksine sisteme etki etmek için çok çok güçlü olunması gerektiğini zaten daha önce birçok kez ifade ettim. Hatta konuya dair bu çalışmayı da daha önce paylaşmıştım. 

Mesele dünyevileşme ile zenginleşme arasındaki ince bir çizgi. Sadehayat ile dünyevileşme arasındaki bir hayat planı. 

Bu noktada her daim şirket sahiplerine tavsiye ettiğim bir stratejiyi burada da ifade edeyim. Her işadamı veya iş kadını muhakkak yanında bir hayrhah bulundurmaya gayret edebilir. Bu kişi onun yapacağı yanlış bir işe, karara, stratejiye vs. müdahale edip onun yanlış yola girmesine izin vermeyebilir. 

Mesela şu an mümin bir iş insanı kardeşimiz bu strateji ile şirket yönetiyor. Bu yönetim anlayışı sayesinde birkaç kez faizli krediye bulaşacakken, hayrhah kardeşinin uyarısı ile o cehenneme bulaşmadı. Kredi ile ev, araba alacakken o pisliğe bulaşmadı. Borsa benzeri işlere girecekken o faizli şirketlerin pisliklerine ortak olmadı, hatta herkesin aç gözlü bir şekilde saldırarak koştuğu kripto piyasasına yüklü bir para ile gireceği anda da müdahale ederek arkadaşının vesilesiyle binlerce euro zarardan kurtuldu vs. 

Ve tüm bu istişareler neticesinde helal para kazandı, şirketini büyüttü ve çok daha iyi bir şekilde hayatına devam ediyor. Rabbim daim etsin, sayılarını artırsın.

Umarım depremde yıkılan binalar, krediler-faizler...

Allah Resulü sav’in bina, inşaat hadisleri, işaretleri ve ahir zaman - bina ilişkisi,

Ve sözün sahibinin yukarıdaki değerlendirmeleri bizlerin uyanmasına ve harekete geçmesine bir işaret olur.


&&&


İstanbul Depremi Olursa Neler Yaşanır?

Yıllar önce İstanbul depremi sonrası yaşanacak kriz durumuna dair aldığım detaylı notlar vardı ama henüz bulamadım. Saat saat işlenmiş bir süreçti. Maraş depremi sonrası o sürecin bir fragmanını izleyince, İstanbul’da yaşanacak olan süreçte o notlarda yer aldığı gibi ilerleyebilir endişesi uyandırdı. Rabbim muhafaza buyursun.

O notları bulamadığım için, hafta içinde Dr. Hoş’un (bu mevzu dışındaki görüşlerinin yüzde 90’ına katılmıyorum arkadaşın) İstanbul depremi sonrası yaşanabilecek bazı durumları paylaştığı içerikleri toparlamıştım. Alt kısımda da bazı düşüncelerimi eklemiştim. Bültene tekrar koyuyorum. Buradan okuyabilirsiniz. 

Ayrıca aşağıdaki video ise deprem sonrası kısmi olarak yine yaşanabilecek senaryodan bahsediyor. 


Denge: Deprem ve Kader

Malum, iki haftadır konuşulan bir mesele.

Prof. Ergi çok detaylı bir çalışma yapmış.

Video şu başlıkları içeriyor:

Çürük bina mı? 

Kader mi Öldürür? 

Cüz-i İrade ile Hal nasıl değişir? 

Hidayet Allah'tandır Nasıl anlamalıyız? 

Evlilikte eş seçiminde kader mi? Cüz-i İrade mi? 

Gaybı geleceği bilmek neden mümkün değil? 

Allah'ın Üstad Bediüzzaman gibi zatlara özel lütufları olmuş mudur? 

İnsan Cüz-i İradesi ile yanlış bir karar verdi ise, sonra ne yapmalı? 

Bilgisayar oyununda ,oyunu programlayan ile oyun arasındaki ilişki gibi Cüz-i iradeyi nasıl izah edebilir siniz? 

Videoyu not alarak izleyip, sonrasında tefekkür için ara ara kontrol etmek faydalı olabilir. Zira, bu tür konular sık sık yaşananan ve yaşanacak olan meseleler. Mevzunun deruni kısmi bilinçaltımıza yerleşir ise sıkıntılı süreçlerde kullanmak akışı kolaylaştıracaktır.

Acun ve İngilizce!

Video ünlülerin nasıl İngilizce konuştuğu ile ilgili olarak bir seri başlatmış. Birçok ismi analiz ediyor. Bu videoda Acunun İngilizce konuşma yöntemi ile ilgili olarak yapılan değerlendirmeler günümüz için tercih edilebilir bir yöntem. Bir bakmakta fayda var.

NBA Yeni Bir AI Simülatörü Başlattı

Artık kendinizi tarayabilir ve oyunun herhangi bir oyuncusunu sizin için değiştirebiliyorsunuz.

Bu sporu sonsuza dek değiştirecek gibi gözüküyor. Bu yenilik ile insanlar kendilerini gösterinin ve deneyimin bir parçası olarak hissedebilirler.

Bu tür yenlikleri görünce, ‘bizler neden kendi dünyamız için böyle şeyler geliştirmiyoruz’ diye sormayı düşünmüyorsunuz. Zira neden malum. Ama gerçek olan şu ki, spor yeni bir pazarı daha aktif etti.


İsviçre’de Bir Alp Köyü! Tefekkür

Videoda İsviçre’nin Alp köylerinden Grindelwald tanıtılıyor. Köyde muhteşem tefekkür manzaraları var. Video’yu izlerken bir kez daha kendimizi sorguluyoruz.

Ecdad neden bu ufka ulaşamadı?

Ve bizden sonraki nesil de, bizlerin yapmadıkları için aynı soruyu soracak mı?


DİZİ

2011 yapımı Homeland politik bir gerilim dizisi. Birçok sinemasever tarafından da sık sık tavsiye ediliyor. Tamamı anlamında çok beğendiğim bir dizi değil. Ancak, ilk iki sezonunda birçok mesaj ve sistemin işleyişi üzerine anlatımlar var.

Biliyorsunuz, dizi bir ara CIA ile bazı İslami kesimler arasında da bir gerilime neden olmuştu. Dizinin dördüncü sezonunda Pakistan’a karşı atıfların olması bu gerilimi artırmıştı.

News’in aktardığına göre, Dizinin bölümleri anlatılan ülkelerde değil farklı ülkelerde çekilmiş. Dizide anlatılmak istenen sahneler hedef ülkelerin tepkilerine neden olmuş. Özellikle şiddet ağırlıklı çekimler tepki almış. İran’ daki kara para operasyonları, Taliban ile ilgili yaşananlar vs.

İlk iki sezona şans vermenizi tavsiye ederim. Ama sonraki sezonlar için izlenilmesi şart değil.


BÜLTENDE DAHA NELER VAR?

  • Derlenmiş Deprem Görüntüleri

  • Twitter Artık Para Talep Edecek

  • Instagram'da en çok vakit geçiren ülkeler

  • Hangi Yaşta Zekâmızın Zirvesindeyiz?

  • Dünyanın en değerli markaları belli oldu: Apple artık zirvede değil

  • Deprem Kader midir?

  • İyi konuşmaların birçok kapı kolu vardır!

  • Almanya – Fransa: Hangisi AB’nin lideri olacak?

    &&&

Bültenin kalanına ulaşmak için yıllık abone olabilirsiniz. Veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza da tavsiye edebilirsiniz.

Güzel, bereketli ve huzurlu bir haftanız olsun.

blog@rapolat.com

Önceki
Önceki

Yaklaşan Tehlike! Ve Yine Beklenen Son

Sonraki
Sonraki

‘Bir Kişinin Ölümü Trajedidir Ama 1 Milyon Kişinin Ölümü İstatistiktir’