Dijital Çağda Ruhunu Güncelle: 40 Gün Deneyin
Bu Hafta Bültende Neler Var?
Dijital Çağda Ruhunu Güncelle: 40 Gün Deneyin
Gelecek 3 yılda hangi alanlarda çalışan sayısı azalacak, hangilerinde artacak?
İkinci Beyin: Beyine İletilen Kimyasallar
Öncelikleri Belirleyin ve Odaklanın
Size Tek Bir Şey Söyleyeceğim: Sporla Uğraşın
Bir Girişimi Yönetmek İçin Stratejiler
Bir Kitap Hayatımızı Değiştirebilir mi?
Haftanın Videoları
Haftanın Makaleleri
Haftanın Teknoloji ve Yapay Zeka Manşetleri
Teknoloji ve Yavaşlamak - (Video-Belgesel)
Daha önceki makalelerde birkaç kez 40 yaş ve üzeri bireylerin kendilerini sürekli olarak geliştirmeleri ve yenilemeleri artık bir seçenek değil, zaruret haline geldiği üzerinde durmuştuk.
Teknolojinin her gün daha da derinleştiği bu çağda, dijital okuryazarlığı geliştirmemek, iş dünyasında ve sosyal yaşamda eksik kalmaya neden -olabilir- olabiliyor…
Diğer yandan son araştırmalar gösteriyor ki, yaşam boyu öğrenme alışkanlığı, zihinsel sağlığı korumanın en etkili yollarından biri. Örneğin, bazı ülkelerde 40 yaş sonrası bireylerin katıldığı mentorluk programları ve online kurslar sayesinde, hem kariyerlerinde yeni fırsatlara eriştikleri hem de sosyal çevrelerini genişlettikleri gözlemleniyor. Araştırmalar da bunu destekliyor. Örneğin, Harvard Üniversitesi'nde yapılan bir çalışmaya göre, yaşam boyu öğrenmeye açık ve sürekli kendini geliştiren bireylerin, daha yüksek yaşam doyumu ve kariyer başarısına sahip oldukları ortaya çıkmış.
Kısacası, yenilenmek sadece iş hayatında değil, network, kişisel terakki ve hayat amacını biraz daha ileri götürmek içinde kapıları aralıyor; tıpkı sürekli güncellenen bir yazılım gibi, biz de kendimizi periyodik olarak güncellemek zorundayız. Eğer bu olmaz ise, Harari’nin de dediği gibi, yapay zeka çağında fosilleşen ve işe yaramayan insanlar olmaktan başka bir seçeneğimiz kalmayacak… Ki, bunu yavaş yavaş görmeye başladık.
İşte yaşadığımız bu çağda durumun öne çıkan asıl önemli yanı ise ruhsal yenilenmenin getirdiği zorunluluk. ‘Yenilenme Cehdi’ dediğimiz kavram, belki vakti zamanında okunan ve geçilen bir makale olarak kaldı. Ve o kavramın anlatıları şahsi hayatta birçok insan tarafından amel haline getirilmedi. Ve geldiğimizde noktada da iman-hayat-şeriat-hakikat evreleri iç dairede gerçekleşmedi.
Zaman israfından, dünyevileşmeye, zandan gaflete kadar...… şeriat dışı ne var ise yaşadığımız 24 saatin değişmeyen batıl amelleri oldu. Oysa ki, bu çağda insanın somut varlığı-işe yarama durumu giderek zayıflarken, geriye kalan en önemli hazine artık ruhsal tekamül olacak. Yani şahsi manevi hayat eskisinden çok çok daha büyük önem arz ediyor. Eğer mesele ince ince ele alınmaz ise farkında olmadan dünya ve ahiret dengemiz bir felaket haline gelebilir.
Nitekim Üstad'ın şu iki cümlesi çok büyük bir işaret veriyor;
''Hidayette de, dalâlette de insanlar derece derecedir.. Bunun gibi, gafletin dereceleri de muhteliftir. Gaflet, hissi iptal ettiğinden, herkes, her mertebede bu hakikatı tamamıyla hissedemez.’’
‘‘İnsan, hem şahsı, hem de içinde bulunduğu âlem sürekli yenilendiği için her zaman imanını tecdide, yani yenilemeye muhtaçtır.’’
Sadece bu iki cümle için oturup 3-4 cilt kitap yazılabilir. Zira ruha, bedene, manaya, maddeye, geçmişe, şimdiye, geleceğe… Yani birçok nokta üzerinden ele alınarak detaylandırılarak günümüz insanına anlatılması gerekiyor. Ancak ne ona insanların vakti var, ne de insanlar artık eskisi gibi okumayı seviyor… Heyhat..
Ben yinede bu iki cümleye dair 'Külli Kaideler’deki' şu kısmı eklemek istiyorum. (Siyah ton ile vurguladığım kısımlar üzerinde ısrarla düşünmenizi tavsiye ederim.)
‘‘Denebilir ki, insanlar, hattâ insanların halleri sayısınca hidayet ve dalâletin dereceleri vardır. Herkes, aynı hidayet veya dalâlet mertebesinde olmadığı gibi, herkes, her halinde de aynı hidayet veya dalâlet derecesini hissetmez.
Dolayısıyla, mü’minlerin hepsi imanı, İslâm’ı, iman ve İslâm’ın hakikatlerini aynı derecede duyup aynı derecede temsil ve tatbik edemedikleri gibi, her kâfir de aynı derecede, küfrün bütün şubelerinde, bütün davranış ve sıfatlarıyla kâfir, her münafık aynı derecede, nifakın bütün şubelerinde, bütün davranış ve sıfatlarıyla münafık değildir.
Nasıl hidayet ve dalâlet farklı farklı derecelerde ise, gafletin de aynı şekilde farklı dereceleri vardır. Gaflet, derecesine göre hissi iptal eder. Gafletin, dolayısıyla hissin iptali derecesinde insan, iman ve İslâm hakikatlerini duyamaz, yaşayamaz. Bunun idrakinde olmaz ve bir de imanı, İslâm’ı kendi duyduğu ve yaşadığı kadar zannederse, bu, o insan için bir âfettir.
Diğer yandan, gafletin yine hissi iptal etmesi sebebiyle, kâfirler küfrün, münafıklar nifakın, fâsıklar fıskın, günahkârlar günahın elim acısını her zaman aynı derecede hissetmezler. Hayatın “çalış–kazan–tüket” çemberinde dönüp durması ve buna eğlencenin de eklenmesi, hisleri âdeta bütün bütün iptal etmektedir. İşte bu vaziyet karşısında ancak gerçek ilmî hassasiyetin gelişmesi, insanların önüne hakikatlerin hiç olmazsa ilmen ve misalleriyle konulması, her gün onbinlerce cenazenin gösterdiği ölüm hakikati ve Âhiret gerçeği, gaflet perdesini belli ölçülerde aralayabilir, parçalayabilir.
Her gün, yeni bir gündür ve yeni bir dünya kurulur. Hattâ, her an yeni bir andır ve dünya her an yenilenmektedir. Bilhassa ehl-i tasavvuf âlimler, kâinatın her an zeval–hudûs yaşadığını, yani Cenab-ı Allah’ın her an kâinatı yok ve yeniden var ettiğini, yok ve var etmenin süratinden dolayı da bizim kâinatı ve kendimizi sürekli var gördüğümüzü söylemektedirler.
Bu bakımdan, âlem, günler, belki saatler, hattâ anlar adedince aynı model veya mahiyet üzerinde ayrı bir âlem olmakta, biz de her saat, belki her an yine aynı modelimiz veya mahiyetimiz üzerinde ayrı bir fert olarak hayatımızı sürdürmekteyiz.
İşte, iman, şahsımızdaki, her insanın şahsındaki her bir ferdin, her bir âlemin ışığıdır;
Allah Lâfz-i Celâl’inin bütün İlâhî İsimleri muhtevî bulunması hasebiyle,
Lâ Rabbe illa’llah,
Lâ Ĥâliqa illa’llah,
lâ Râzika illa’llah,
lâ Ma’bûde illa’llah,
lâ Muhyie illa’llah,
lâ Mümîte illa’llah,
lâ Kayyûme illa’llah gibi ihtiva ettiği bütün manâlarıyla Lâ ilâhe illa’llah, her bir ferdin, her bir âlemin kapılarını açan bir anahtardır.
Kâinatta ve şahsımızda cereyan eden her bir hadise Allah Lâfz-i Celâl’inin ihtiva eden İlâhî İsimler’in eseri olduğundan, Lâ ilâhe illa’llah, bütün mertebeleriyle tevhidi ifade etmekte ve hadiseler ağında insanı şirke düşmekten korumaktadır.
Ayrıca, insanda hükmeden nefs, heva, heves, vehim ve şeytan, her an zihne ve kalbe pek çok şüphe ve vesveseler üşüştürür ve iman nûrunu söndürmeye çalışır. Bunun yanısıra, insandan küfür derecesinde tesiri bulunan bazı sözler ve davranışlar da eksik olmaz. İşte bütün bu sebeplerle her vakit, her gün, her saat Lâ ilâhe illa’llah ile imanımızı yenilememiz son derece önemlidir. Bundan dolayıdır ki, Peygamber Efendimiz (s.a.s.), “İmanınızı Lâ ilâhe illa’llah ile yenileyin!” buyurmuşlardır.’’
Evet, biliyorum ki günümüz siyaset meseleleri birçoğumuzun zamanını iştigal ettiği için, bu yazılan ve anlatılan hakikatlar çok bir anlam ifade etmiyor. İlgilendiğimiz siyasi ve gündemler birer malayaniyat olarak gözükmüyor.
Oysa ki Üstad iç dairenin ne kadar çok büyük bir önem arz ettiğini yaşayarak göstermek adına, 20 milyondan fazla insanın öldüğü ikinci dünya savaşında yıllarca radyo dahi dinlememişti.
Hazreti Fetih’in de dediği üzere; Cismimiz şu ana bakarken, ruh ve kalp hayatımız hem halihazıra baktığı gibi, upuzun geçmiş zamana da bakar gelecek zamana da bakar.
İnsan zamanın manasını, ruhi ve kalbi hayatını kavrarsa ancak idrak edebilir. İnsan cismani yapısı itibariyle zaman olarak devreye giremez zamandan istifade edemez zaman da o insan sayesinde tenevvür edemez.
İnsanlar arasında zamanı en iyi anlayan insandır. İnsanlar arasında ise insan- ı mümindir. Mümin olmayan bir insan geçmiş ve gelecek zamanı sonuna kadar kavrayamayacaktır. Yani kalbi ve ruhi hayat ancak insan-ı müminde olur.
Hz. Mevlana Mesnevisinde insanın iki yönünden bahseder; Bir yönüyle insan hayvan bir yönüyle insan melektir. Bu iki yönün çarpışmasıyla geçer insan hayatı. Melekiyet tarafı galebe çaldığı an, insan meleküt aleminin varlığı haline gelir. Hayvaniyet alemi galebe çaldığı an, insan toprağın, kesif şeylerin mahluku haline gelir.
İnsan bu mücadelede şayet melekiyet tarafına yardım eder galebe çaldırırsa, o o ulvi alemlerin insanı olabilir, şayet ihmal ederse ve kendisini terbiye etmezse, süfli alemlerin mahluku haline gelir.
Kant’ın önemli bir ifadesi vardır. Der ki; ‘‘Nazari akılla insan Allah’ı bulamaz. İnsan pratik akılla Allah’ı bulabilir.’’ Yani insan ancak amelle Allah’ı bulabilir.
Şunun iyi idrak edilmesi gerekiyor. Cismaniyeti bırakıp kalbi hayat noktasına gelme ilk kademedir.
Nitekim Hazreti Sahip, ''Az Yeme, Az Uyuma, Az Konuşma’’ meselesine üç madde daha ekler..
Az yeme,
Az uyuma,
Az konuşma,
Az içme,
Laubaliliğe girmeme,
Gereği olmadan insanların içinde bulunmama...
Misal, sadece günlük vücudun ihtiyacı olan kalori kadar gıda alınmalı. (800, 1200 kalori… Kaç kalori ise…)
Hadiste diyor ki;
''Ümmetim hakkında en çok korktuğum zaaflar:
Karın büyüklüğü,
Çok uyumak.
Tembellik.’’
Nitekim, çok yerseniz çok uyursunuz.
Ve çok uykuya dalan bir beyinde ise nöronlar ölür, malayaniyat ile iştigal olur… Nihayetinde ise o insanda Allah’a yakınlık/yakinlik gerçekleşmez ve gaflet hali devam eder gider.
Dua da var ki; ‘’Allahım cismani, hayvani, nefsani, şeytani ve kazurattan bizi temizle. Ve bizi envarınla teyit buyur, içimizi aydınlat.'' diyor.
Ancak, bunların ikisi birbirine zıt şeylerdir. Yani sadece dua yetmez. Eğer o cismaniyet, yani o dengesiz yeme içme, malayaniyat vs. bizde var ise o nur bize gelmez ve bizler tenevvür edemeyiz. (24 saat geçerde, neyi israf ettiğimizi, kimin gıybetini yaptığımızı, hangi boş şeylerle vaktimizi öldürdüğümüzü vs. asla bilmeyiz.. Ve yukarıda bahsettiğimiz gaflet halinin hislerimizi öldürmeye başladığını ise asla fark edemeden hayatımıza devam eder dururuz. Ve kendi zanlarımızı ise tamamen gerçek zanneder, yargılamalara, uydurma fetvalara takılmaya, hak zannettiğimiz batıl amellere son nefesimize kadar devam ederiz. Allah muhafaza…)
Misal; Diyelim ki bir insan birileri ile oturup konuşacak, birileri ile görüşecek, ziyaret edecek…vs.
Orada soru şu;
Bu görüşmenin geriye dönüşü ne olacak?
Rabbimiz adına, Kuran adına, irşad adına… bu görüşmenin geriye dönüşü ne olacak?
Eğer bu hakikat odaklı bir görüşme yoksa, o görüşme abesle iştigaldir, malayaniyattır ve israftır.
Hazret genel olarak bu durumla alakalı derdi ki;
'’Siz 40 gün bu hassasiyette yaşayın… Eğer ufkunuz açılmazsa, kalbinizin var olduğunu duymazsanız gelin ben gerekeni yapacağım…’'
Evet, Üstad’ın o meşhur ifadesi ile bitirelim;
“Madem hakikat budur; hayvaniyetten çık, cismaniyeti bırak, kalb ve ruhun derece-i hayatına yüksel.”
Gelecek 3 yılda hangi alanlarda çalışan sayısı azalacak, hangilerinde artacak?
McKinsey’in, ‘Yapay Zekânın Durumu: Değer Yaratmak İçin Şirketler Nasıl Yeniden Yapılanıyor?’ raporu yayınlandı.
Rapora göre;
Hizmet operasyonları,
Tedarik zinciri,
İnsan kaynakları gibi alanlarda iş gücünde büyük düşüşler beklenirken,
IT,
Ürün geliştirme,
Stratejik yönetim gibi fonksiyonlarda iş gücünün artacağı öngörülüyor.
Yapay Zekâ, iş gücünü azaltmaktan çok, iş süreçlerini dönüştürerek farklı yetkinlikler gerektiren yeni iş alanları oluşturması bekleniyor:
- %38, Gen AI kullanımı çalışan sayısında değişiklik yaratmayacak
- %8’i %20’den fazla, %9’u %11-20 arasında, %14’ü %3-10 arasında iş gücü azalır
- %8’ %3-10, %6’sı %11-20, %5 %20’den fazla çalışan artışı bekliyor.
En Fazla Çalışan Azalması Beklenen Alanlar:
- Hizmet operasyonları: %48
- Tedarik zinciri ve envanter yönetimi: %47
- İK (İnsan Kaynakları): %46
- Üretim ve risk/yasal süreçler: Çalışan sayısında düşüş öngörüsü yüksek.
En Fazla Çalışan Artışı Beklenen Alanlar:
- Ürün/hizmet geliştirme: %34
- Bilişim teknolojileri (IT): %41
- Bilgi yönetimi: %25
- Strateji ve kurumsal finans: %30
Gen AI’nin Çalışan Sayısına Etkisi Dengeli Alanlar:
- Pazarlama ve satış: İş gücü sayısında büyük bir değişim beklenmiyor, ancak küçük artışlar gözlemlenebilir.
- Yazılım mühendisliği: Çalışan sayısında bir miktar artış bekleniyor ancak ciddi bir değişiklik öngörülmüyor.
İkinci Beyin: Beyine İletilen Kimyasallar
Toplumun pek önemsediği bir mesele değil ama ruhsal denge için önem arz ediyor.
“İkinci beyin” olarak anılan bağırsak sağlığını korumak, hem fiziksel hem de ruhsal sağlığımız üzerinde olumlu etkiler yaratıyor.
Western Sydney Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Doçent Vincent Ho, bağırsak sağlığını korumada önemli bir faktörün bağırsak-beyin ekseni olduğunun giderek daha fazla kabul gördüğünü söylüyor:
“Bu, bağırsaklarınız ve beyniniz arasındaki fiziksel ve kimyasal bağlantıları ifade eder. Bağırsakta yüz milyonlarca nöron vardır ve genellikle bir ‘mini beyin’ olarak düşünülür. Bağırsak ayrıca sinir sistemindeki mesajları beyne de ileten kimyasalları (nörotransmitter) üretir. Nörotransmitterlere iyi bir örnek, ruh halinizi, iştahınızı ve uykunuzu düzenlemekten sorumlu olan serotonindir. Bağırsak, vücudun toplam serotonininin yaklaşık yüzde 95’ini sağlar.’ diyor.
Makalede ayrıca şu önemli noktalara değiniyor;
Bağırsak sağlığındaki bir diğer önemli faktör bağırsak mikrobiyomunuzdur. Vücudunuz çok sayıda mikroorganizmaya ev sahipliği yapar ve bu ekosisteme biyom denir. ‘Mikro’ kelimesi bu ekosistemin çıplak gözle görülemeyen gizli bir dünya olduğunu belirtmek için kullanılır. Vücudunuzun mikrobiyomu çoğunlukla bakterilerle doludur; ancak virüsler, mantarlar ve bakterilere benzeyen arkea adı verilen tek hücreli organizmalar gibi diğer organizmaları da içerir. Vücudunuzdaki mikrop sayısı, toplam hücre sayınıza benzer şekilde yaklaşık 40 trilyondur. (…) Bağırsak mikrobiyomu ve bağışıklık sistemi kritik bir şekilde iç içe geçmiştir ve vücudunuzun bağışıklık hücrelerinin yüzde 70 ila 80’i bağırsakta bulunur. Bu bağışıklık hücreleri bağırsak mikrobiyomu ile etkileşime girer ve doğrudan beslenmeniz ve yaşam tarzınızdan etkilenir. Yediğiniz yiyecekler bağırsak bakterilerinizin çeşitliliğini ve bileşimini etkiler ve bu da bağışıklık hücrelerinizi etkiler.
Bağırsak sağlığınızı korumak için yaşam tarzınızda değişiklikler yapın
Sağlıklı bir bağırsağı muhafaza etmenize yardımcı olabilecek bazı temel yaşam tarzı müdahaleleri şunlardır:
– İyi uyku hijyeni: Sirkadiyen ritminizdeki bir bozukluk bağırsaklarınızı bozabilir. İyi bir uyku rutini (her gün aynı saatte yatağa girmeyi ve kalkmayı hedefleyin) genel olarak ruhsal ve fiziksel sağlığınız için iyidir ve buna bağırsak hareketlerinizin düzeni de dahildir. (…)
– Stresi azaltın. Stres ve depresyon bağırsak geçirgenliğini artırabilir ve bağırsak mikrobiyomunuza zarar verebilecek inflamatuar bir tepki üretebilir. (…)
– Düzenli olarak orta yoğunlukta egzersiz yapın. Düzenli olarak orta yoğunlukta egzersizin kolon sağlığını iyileştirdiği, bağırsak mikroplarının çeşitliliğini sağladığı ve temel antioksidan enzimleri artırdığı biliniyor. (…)
– Gereksiz antibiyotik kullanımınızı sınırlayın. Bazen antibiyotikler olmazsa olmazdır. Ancak bunları yalnızca gerekli olduğunda kullanmak önemlidir, çünkü bağırsak mikrobiyomunuzu olumsuz etkileyebilirler. (…)
Çeşitlilik içeren bir beslenme tarzı hedefleyin
Yukarıdaki yaşam tarzı faktörlerinin hepsi önemlidir, ancak bağırsak mikrobiyomunuz ve dolayısıyla bağırsak sağlığınız üzerindeki en önemli etkiyi, her gün tükettiğiniz yiyecekler yapar. Beslenmenizde faydalı bir değişiklik yapmak istiyorsanız, çeşitliliği hedefleyin.
Beş temel besin grubunun her birinde gıdaları çeşitlendirin:
– Tahıllı gıdalar, çoğunlukla tam tahıllı,
– Sebze ve baklagiller,
– Meyve,
– Süt, yoğurt, peynir veya laktoz intoleransınız varsa soya gibi alternatifler,
– Yağsız etler ve kümes hayvanları, balık, yumurta, tofu, kuruyemişler ve tohumlar. (…)
Uygulamada, çeşitlilik içeren bir beslenme tarzına geçiş zor olabilir. Çoğu insan için haftada 30 farklı bitkisel gıda tüketmek çok kolay değildir. Basit bir ilk adım, en azından birkaç hafta boyunca her gün beslenmenizin kaydını tutmaya başlamaktır. (…)
Tüm değişiklikleri bir günde yapmanıza gerek yok. Davranışsal ayarlama zaman alır, bu nedenle tüm değişiklikleri hemen yapamazsanız endişelenmeyin. En önemlisi, yaptığınız olumlu değişikliklere bağlı kalmaya çalışmaktır. (…)
Öncelikleri Belirleyin ve Odaklanın
Makale, verimliliğin paradoksunu tartışıyor; etkinliği sürekli artırma çabası, sofistike bir erteleme biçimine dönüşebiliyor. Gerçek verimliliğin sadece meşgul olmak yerine önemli işlere odaklanmakta yattığını vurguluyor ve bu tuzaklardan kaçınmanın ve verimliliği daha anlamlı yollarla yeniden tanımlamanın yollarını öneriyor.
Kısaca bir özet:
Verimlilik, sadece daha fazla iş yapmak değil, en önemli olanı yapmakla ilgilidir.
Günlük birçok görev ve aktivite, ertelemeye ve zaman kaybına neden olabilir.
Parkinson Yasası, işin kendisine ayrılan zamanı dolduracak şekilde genişleyeceğini belirtir.
Parkinson Yasası'nı anlamak, gerçekçi son tarihler belirlemeye, etkili önceliklendirmeye ve ertelemeyi ortadan kaldırmaya yardımcı olabilir.
Aşırı Planlama ve Organizasyon
Aşırı planlama, ince bir erteleme biçimine dönüşebilir.
Planların obsesif mükemmelleştirilmesi, asıl görev uygulamasını geciktirebilir.
Sürekli Optimizasyon Arayışı
Optimizasyonun sürekli peşinde olmak, asıl işi ihmal etmeye yol açabilir.
Sürekli ince ayar yapma ve yeni çözümler peşinde koşma, bir tür erteleme haline gelebilir.
Aşırı Toplantı Yoğunluğu
Aşırı toplantılar, beyin çalışmasını engelleyebilir ve odaklanmış çalışma için daha az zaman bırakabilir.
Gereksiz veya kötü yapılandırılmış toplantılar, önemli sonuçlar olmadan meşguliyet hissi yaratır.
Değerli toplantılarla gerçek işe az katkı sağlayanlar arasında ayrım yapmak önemlidir.
Zaman Yönetimine Takıntı
Programları sürekli optimize etmek ve yeni verimlilik uygulamaları keşfetmek, sofistike bir erteleme biçimine dönüşebilir.
Size Tek Bir Şey Söyleyeceğim: Sporla Uğraşın
İnsan hayatında kişiliğin, karakterin ve sosyal becerilerin şekillenmesinde birçok faktör etkili olsa da sporun rolü benzersizdir. Birçok insan sporu yalnızca fiziksel aktivite ve sağlıklı yaşamla ilişkilendirir; oysa spor, bundan çok daha fazlasıdır. Özellikle profesyonel anlamda bir spor dalıyla erken yaşlardan itibaren ilgilenmek, bireyin karakter oluşumu ve kişisel gelişimi üzerinde derin izler bırakır.
Bu yazıda, sporun insan hayatındaki önemini sadece bedensel değil, aynı zamanda sosyal, duygusal ve psikolojik açılardan ele alacağız.
Çocukluk döneminden başlayarak profesyonel spora yönelmenin, kişinin yaşam pratiğini nasıl genişlettiğini, ilişki becerilerini nasıl kuvvetlendirdiğini ve özgüvenli, sağlam karakterli bireyler yetiştirmekteki kritik rolünü keşfedeceğiz.
Hayatımızdaki pek çok olumsuz duygunun temelinde yatan kıskançlık ve benzeri hislerin üstesinden gelmekte sporun sağlayabileceği birlik ve aidiyet duygusunun önemini de vurgulayacağız.
Çünkü gerçek başarı ve sağlıklı ilişkiler, güven bağı ve sevgi üzerine kurulur; bunların temeli ise erken yaşta kazanılan deneyimlerin zenginliğinde yatar.
Anlatıcı şöyle diyor;
‘‘Size tek bir şey söyleyeceğim sporla uğraşın.
Ama öyle amatör düzeyde değil. Profesyonel olarak bir spor dalında yükselin. Şu an sizin için geç ise çocuğunuzu yazdırın. Çünkü tüm kişilik- karakter özellikleri ve zihnin çalışma biçimi, ahlaki biçimlenme küçük yaşta şekillendiği için belli bir yaştan sonra yapmanızın “bedensel” yararı dışında bir yararı olacağını söyleyemem.
Ne demek istiyorum? Eğer küçük yaştan itibaren bir spor dalının içine girerseniz aynı zamanda bir çevrenin - ekibin içine girdiğiniz için hem sosyal ilişkiler bakımından gelişiminizi, iletişim, arkadaşlık, bağ kurma, problem çözme, aidiyet hissi, ekip ruhu, birlikte bir iş başarma duygusu, destek olma gibi becerilerinizi hem de saygı, sevgi, yetişme, usta- çırak / hoca- öğrenci ilişkilerinizi geliştirir.
Ayrıca hayatta birlikte bir iş yapmanın sonucu olarak birlikte sevinme, birlikte üzülme, iyiliğini isteme, başarınca birlikte “gurur” duyma gibi öyle duygular öğrenirsiniz ki başkasını kıskanmak, haset etmek, iyiliğini istememek, ego yapmak ya da ekibinden başka arkadaşı kazandı, daha çok dikkat çekti diye kıskançlık gibi duyguları hayatınızda tanımazsınız.
Her şeyden önemlisi ki en önemlisi budur: hayattaki deneyim alanınız öyle zengin olur ki o yaşadığınız her duygularla, girdiğiniz ortamlar, olanaklarla, zaferlerle, insanlarla, yükseldiğiniz yerlerle, giydiğiniz kıyafetlerle, yüzlerce insanın önüne çıkarak tüm gözlerin sizin üstünüzde olduğu duyguları yaşarken, kazanınca, kaybedince, birbirine sarılırken hepsinin o kadar farklı bir duygu durumu çeşitliliği vardır ki bunların hepsi zaten sizi oluşturur.
Yaşam pratiğiniz genişler. Ucuz, basit, yüzeysel mesele ve insanlarla uğraşmazsınız. Bunların ne kadar basit olduğunu anlarsınız. (Tabi karşılaşınca). Hatta bir ara o kadar afallamıştım ki insanların hayatının nasıl sürekli bunlar üzerine olduğunu idrak edemedim.
Birliktelik duygusu, kıskançlık duygusunu domine eder. Kıskanç insan/larla yapamazsınız bunu unutmayın. Hangi çevrenin ya da işin içinde olursanız olsun eğer orada kıskanç insanlar varsa tüm işleriniz tepetaklak olur.
Kendini gerçekleştirmiş, hayatta başka deneyim alanları olmuş, başarmış, tatmış, sevilmiş, taktir edilmiş, dostluk yaşamış, ekip içinde yetişmiş ve haliyle özgüveni oturmuş insanın kişiliği ve karakterini de sağlıklı gelişiyor. Dolayısıyla bu insanlar, diğer türlü insanları anlayamıyor ve anlaşamıyor. İşte bu yüzden: güven bağı çok önemli. İlişkiler güven bağı üzerine kuruludur. Onu oluşturan da sevgidir. İnsanlarla aranızda önce güven bağı olacak. Olmazsa başarılı da olamazsınız.’’
Bir Girişimi Yönetmek İçin Stratejiler
Yönetim uzmanı Peter F. Drucker'ın İnovasyon ve Girişimcilik kitabında bir girişimi nasıl yöneteceğinizi anlatıyor.
Drucker tavsiyelerinin çoğunu eski alışkanlıklardan kurtulması gereken yerleşik şirketlere yöneltirken, aynı zamanda birçok girişimci girişimin kendilerini etkili bir şekilde yönetmeyi öğrenmesi gerektiğini söylüyor:
Piyasayı izlemek
Paranıza dikkat edin
Yönetim ekibinin kurulması
Kurucunun işletmedeki rolünün belirlenmesi
Piyasayı İzle
Girişimci, girişimler pazarlarını yakından takip etmelidir. Yeniliğin öngörülemezliği genellikle girişimlerin büyüme için faydalanabileceği sürpriz başarılara ve başarısızlıklara yol açar.
Rakiplerden önce gelişmekte olan pazarları tespit etmek ve ele geçirmek çok önemlidir. Gerçekten yenilikçi yenilikler için tam pazarı tahmin etmek imkansız olduğundan, girişimler her zaman yeniliklerinin öngörülemeyen bir segmentte yankı uyandırabileceğini beklemelidir.
Sağlam finansal kontrollerin eksikliği, en umut vadeden girişimleri bile mahvedebilir; özellikle de hızla büyüyenleri. Birçok girişimci, kârlarını erken çekmek ister ve bu da büyüme aşamasında ihtiyaç duydukları fonları şirketlerinden çalabilir.
Drucker, kârlarınızı işletmeye yeniden yatırmanızı önerir. Girişiminiz büyüdükçe, muhtemelen ilk finansman yönteminden daha fazla büyüyecek ve ek ortaklar veya halka açık bir hisse senedi teklifi gerektirecektir. Gelecekteki ihtiyaçlarınızı tahmin edin ve bunlar için şimdiden planlamaya başlayın.
Bir Yönetim Ekibi Kurun
Kurucular tek başlarına bir girişimi sonsuza kadar yönetemezler. Bu geçişi erken planlamalısınız; genellikle girişiminizin önümüzdeki dört yıl içinde iki katına çıkacağı göründüğünde. Süreci gayri resmi olarak başlatın, her potansiyel yönetim ekibi üyesinin birbirleriyle nasıl çalışacaklarını öğrenirken ne katkıda bulunabileceklerini düşünmelerini sağlayın. Bu şekilde yönetim ekibiniz ihtiyaç duyduğunuzda yerinde olacaktır.
Kurucunuzun Rolünü Belirleyin
Girişim kurucuları egolarının işletmeyi engellemediğinden emin olmalıdır . Mutlak kontrolü sürdürmekte ısrar ederseniz, işletmelerinizi batırma riskini alırsınız. Kendiniz için uygun bir rol belirlemek için şunu sorun:
İşletmenin bundan sonraki süreçte neye ihtiyacı var?
Bu ihtiyaçların hangilerini etkili bir şekilde karşılayabilirim?
Bu şirkette gerçekten hangi rolü oynamak istiyorum?
Bu soruları cevaplamak, günlük yönetimden uzaklaşmayı, katkıda bulunabileceğiniz bir alan bulmayı ve büyük kararları başkasının almasına izin vermeyi tercih edebileceğinizi fark etmenizi sağlayabilir.
Bir Kitap Hayatımızı Değiştirebilir mi?
Kitapların bireylerin hayatları üzerindeki etkisine odaklanan sohbette, okumanın kişisel büyüme ve gelişimi nasıl etkileyebileceğini ve çeşitli edebi eserlerle etkileşim kurarak sürekli kendini geliştirmenin önemi vurgulanıyor. Cümle aralarında önemli noktalar var. Bazı fikirler verebilir.
Kısa bir özet:
Cemil Meriç'in bir sözü var. Bir kitabı okurken yazarının sarf ettiği eforu sarf etmediyseniz oradan bir şey beklemeyin.
Bazı kitaplar, okuyucuların düşünce yapısını ve dünya görüşünü köklü bir şekilde değiştirebilir.
Örneğin, James Gleick'in "Kaos" kitabı, Canan’ın hayatında büyük bir etki meydana getirmiş.
Edebiyatçı anlayamadığı için yazar. Anladığı için değil.
Kitaplar, bireylerin aradığı cevapları bulmalarına yardımcı olabilir.
Değişim, genellikle içsel bir arayışın sonucunda gerçekleşir.
Kitaplar, bu arayış sürecinde bireylere rehberlik edebilir ve yeni perspektifler sunabilir.
Örneğin, Matrix filminde Neo'nun Morpheus'u araması, içsel bir arayışın sembolüdür.
Kitap okuma, zihinsel gelişim ve düşünce yapısının şekillenmesi açısından önemlidir.
Kitap okuma eylemi, bireyin zihinsel süreçlerini yavaşlatır ve odaklanmayı sağlar.
Kitaplar, okuyucuyu uzun süre düşünmeye sevk edebilir ve bu süreçte zihinsel değişim gerçekleşir.
Kitap okuma alışkanlığı, bireyin düşünce kalıplarını değiştirmesine ve yeni düşünce döngüleri oluşturmasına yardımcı olur.
Kitaplar, bireyin duygusal gelişimine katkıda bulunabilir.
Farklı duygusal anlatılar, bireyin duygusal tepkilerini ve davranışlarını değiştirebilir.
Kitaplar, okuyucunun duygusal gelişimini destekler ve duygusal zekasını artırır.
Kitap okuma eylemi, bireyin duygusal tepkilerini ve davranışlarını gözden geçirmesine yardımcı olur.
2109 yılında 76 bin yeni kitap çıkmıştı. Bunu okuyabilme imkanınız yok.
Kitap Okuma Alışkanlığının Psikolojik Faydaları
Kitap okuma, bireyin psikolojik rahatlama ve stres azaltma sürecine katkıda bulunur.
Kitaplar, zor zamanlarda bireyin zihinsel ve duygusal olarak rahatlamasına yardımcı olabilir.
Kitap okuma eylemi, bireyin zihinsel süreçlerini yavaşlatır ve odaklanmayı sağlar.
Kitaplar, okuyucunun zihinsel ve duygusal olarak rahatlamasına ve stresini azaltmasına yardımcı olur.
Değişim İçin İçsel Arayış:
İnsanların hayatlarında değişim, dışsal nedenlerden çok içsel arayışlarla başlar.
Arayış içerisinde olan bireyler, ihtiyaç duydukları bilgiye ve deneyime ulaşarak değişim yaşarlar.
Kitaplar, bu arayışın bir parçası olarak, fırsatlar sunar.
Klasiklerin ve Derin Okumanın Rolü:
Erken yaşlarda okunan klasikleri, bireylerin yaşam görüşünü etkiler ve şekillendirir.
Dostoyevski gibi yazarların eserleri, insan ruhuna dair derin kavrayışlar sunarak psikolojiye katkı sağlar.
Klasik eserler, dünya görüşünü genişletir ve bireylerin düşünme biçimini etkiler.
Kitap Okumanın Zihinsel Etkileri:
Kitap okuma, bireylerin düşünsel süreçlerini değiştirerek duygusal ve davranışsal değişimlere yol açar.
Zihinsel işleyişi tanıyan bireyler, farklı düşünce kalıplarıyla karşılaştıklarında yeni duygusal deneyimler yaşarlar.
Bu süreç, bireylerin kendilerini daha iyi ifade etmelerine ve sosyal ilişkilerini geliştirmelerine yardımcı olur.
Okuma Alışkanlığı ve Modern Toplum:
Modern toplumda kitap okuma alışkanlığı azalmış, bu da bireyler arasında zihinsel farklılıklar yaratmıştır.
Kitap okuma alışkanlığı olan bireyler, daha derin sohbetlere ve entelektüel tartışmalara katılma eğilimindedir.
Haftanın Makaleleri
Rus savunma üreticisi olarak Amerikan çipleri satın almaya çalıştık ve işe yaradı
40'lı ve 50'li Yaşlarındaki Arkadaşlarımdan Öğrendiğim Bir Şey
Dikkat Ekonomisinin Tuzaklarına Karşı Etkili Yaklaşım: Dijital Sessizlik
Kripto para çağı mı başlıyor?Farklı Fikirleri Nasıl Birleştirip Yaratıcılığımı Nasıl Açığa Çıkarırım
Haftanın Teknoloji ve Yapay Zeka Manşetleri
400 Hollywood yaratıcısı, yaratıcı hakların korunması konusundaki endişeleri öne sürerek OpenAI ve Google'ın yapay zeka telif hakkı tekliflerine karşı bir araya geldi.
NVIDIA, geliştiricilerin ve işletmelerin gelişmiş yapay zeka aracıları oluşturmasına yardımcı olmak için tasarlanan yeni bir açık akıl yürütme yapay zeka modeli ailesi olan Llama Nemotron'u piyasaya sürdü.
Elon Musk'ın xAI'si ve Nvidia, BlackRock ve Microsoft ile güçlerini birleştirerek 30 milyar dolarlık bir yapay zeka altyapı girişimi başlattı .
SoftBank, ABD'li çip tasarımcısı Ampere Computing Holdings'i satın almak için 6,5 milyar dolarlık bir anlaşma yaptığını duyurdu.
Anthropic'in Kırmızı Takımı, modellerin uzmanlık kazanmasıyla birlikte daha güçlü yapay zeka güvenlik önlemlerine ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor.
YouTube Music, iPhone ve iPad kullanıcıları için kişiselleştirilmiş radyo istasyonu oluşturmayı sağlayan yapay zeka destekli 'Müzik Sor' özelliğini kullanıma sundu.
Google, sağlık sektöründeki rolünü güçlendirmek için aramalarda sağlık ile ilgili yapay zeka özetlerini genişletecek.
Elon Musk'ın yapay zeka şirketi xAI, üretken yapay zeka video girişimi Hotshot'ı satın aldı.
Yapılan bir araştırma, yapay zekalı arama motorlarının haber kaynaklarına atıfta bulunurken %60'tan fazla oranda hatalı sonuçlar verdiğini ortaya koyuyor.
&&&
📢 Creatify, yapay zeka destekli video reklamlarıyla işinizi büyütüyor.
📜 Airstrip AI sözleşmeleri oluşturur ve yönetir.
🔓 Empai, empatik bir yapay zeka asistanıdır.
🌆 PicWish , en kolay yapay zeka fotoğraf editörüdür.
🛠️ Toolmark kod yazmadan yapay zeka araçları oluşturuyor.
🦾 Flot AI tüm uygulamalarda ve web'lerde yazar, okur ve hatırlar.
📀 Suno-Top , Suno AI tarafından üretilen müzikleri ücretsiz indirebileceğiniz bir araçtır.
🎙️ Murf AI , işletmelere güç veren bir yapay zeka ses altyapısıdır.
🧐 Readefine , çevrimiçi okuma şeklinizi kolaylıkla değiştirir.
🦾 Inline, bilgi tabanınızı proaktif uygulama içi desteğe dönüştürür.
🎨 Sologo , yeni nesil yapay zeka logo tasarım üreticisidir.
Teknoloji ve Yavaşlamak
Bu haftaki bültende sizlerle Carl Honoré'nin TED konuşması "In Praise of Slowness"ı paylaşmak istiyorum. Honoré, modern yaşamın hız bağımlılığını sorguluyor ve hayatımızı nasıl daha dengeli ve anlamlı hale getirebileceğimizi anlatıyor. Daha sakin ve bilinçli bir yaşamın güzelliğini keşfetmek için bir fırsat sunuyor. Belki de bazen yapmamız gereken tek şey durup farkındalığı artırmak.
Bir diğer tavsiye ise, Werner Herzog'un "Lo and Behold, Reveries of the Connected World" belgeseli.
Herzog ise bu belgeselde teknolojinin hayatımıza etkilerini, insan ilişkilerini nasıl değiştirdiğini ve hatta zaman algımızı nasıl yeniden şekillendirdiğini sorguluyor. Derin sorular soran, düşündüren ve dijital dünyaya daha bilinçli yaklaşmamızı sağlayan bir yapım. Teknolojiyle olan bağımız üzerine keyifli ve sorgulayıcı bir yolculuğa çıkmak isterseniz, bu belgeseli mutlaka izleyin.
Bu haftalıkta bültenimizin sonuna geldik.
👉 Bültenimize sponsor olabilir, reklam verebilir, yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza tavsiye vererekte bu bilgilerin onlara ulaşmasına vesile olabilirsiniz.
Bültene sponsor olabilir veya abone olarak destek verebilirsiniz