Kişisel Bilgi Yönetim Sisteminiz Var mı?

Bu hafta bültende neler var?

  • Kişisel veya şirket yönetim sistemi neden bir zaruret?

  • Geleceğin meslekleri

  • Hiç hasta olmazsanız para kazanamazlar

  • Geleceği düşünerek stratejik hamleler yapılmalı!

  • Dünya gazetesine bu kötülüğü kim yaptı?

  • LinkedIn profilinizi daha verimli hale nasıl getirilebilirsiniz?

  • Cahillikle savaş

  • 5 makale

  • İklim değişikliği

  • Bir belgesel

  • Bir kitap

  • Bir film

Şirket Ve Kişisel Bilgi Yönetimi Sisteminizi Nasıl Yönetebilirsiniz!

Hem seminerlerde hem zaman yönetim ve uygulama eğitimlerimizde sık sık üzerinde durduğumuz konuların başında kişisel bilgi yönetim sistemi geliyor.

İster şirket sahibi, ister bir ev hanımı, ister dağda çalışan çoban, ister akademisyen olalım. Fark etmiyor. Bir insanın kişisel bilgi yönetim ve zaman yönetim sistemi yok ise, her daim bu sistemi olan kişilerin, şirket veya toplumların, devletlerin gerisinde kalacak ve bir anlamda onların boyunduruğu altında yaşamaya devam edecektir. Şimdilerde devam ettiği gibi.

Ve en önemlisi finansal özgürlük hiçbir zaman gerçek anlamda gelmeyecektir. Ya bankaların, ya bir zalim patronun ya da sektörün ya da sistemin izin verdiği yere kadar ilerleme olacaktır. Ya da olmayacaktır. (Bunu test etmek için 60 yaş üstünde olan çoğunluğun durumuna bakılabilir)

Her insanın muhakkak bir yaşam boyu hayat sistemi olmak zorunda. Maddi ve manevi bir sistem iyi insanların çoğalması ve iyi insanların önemli noktalara gelemesi için bir anlamda zaruriyet içermektedir.

Konuya dair birçok içerik yaplaştığımız için daha fazla detaya girmiyorum.

Sistemin nasıl aktığına dair J. Pax’ın da değindiği bazı önemli noktaları sizler için birlikte ele almak istiyorum.

Özellikle yeni başlayan biriyseniz, diğer insanların bilgilerini yönetmek için kullandıkları sistemler size zorlayabilir veya anlaşılmaz gelebilir. Diğer insanların kullandığı karmaşık sistemleri görünce bunalabilirsiniz.

Bilginizi yönetmek için benzer bir sisteme sahip olmayı tabiki isteyebilirsiniz. Ancak fark etmediğimiz şey, bu insanların sistemi yıllardır, hatta on yıllardır kullanıyor olmalarıdır. Basit bir sistemle başladılar, ancak karmaşık görünen bir şeye dönüştüler.

Aslında bir anlamda karmaşıklığı kazandılar. Ve o karmaşıklık içerisinden kendileri ve şirketleri için bir yol haritası çıkardılar.

Şirket yönetimi sistemi, not alma veya kişisel bilgi yönetim alanında yeniyseniz, bazı karmaşık sistemleri kopyalamaya çalışmayın.

Bunun yerine şu adımları izleyebilirsiniz:

Kendiniz veya şirketinizi yönetebilme adına, not almak için bir nedeniniz yoksa, süreç birkaç hafta sonra angarya gibi gelecektir. Sisteminizi yönetmekte hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Amacınızın ne olduğu konusunda net bir netlik olmayabilir. Ve bu durum sizi ümitsizliğe sevk edebilir.

Ancak, her şeye rağmen, bir sistemin varlığı her zaman, belirsiz biri için bile işe yarıyor. Yani en azından bir tane dahi olsa, bir sisteminiz olması size büyük avantajlar sağlıyor. Buna hem kendi hayatımda hem mentörlük süreçlerinde birçok defa şahit oldum.

Şu anda en popüler kişisel bilgi yönetimi sistemleri, düşüncelerinizi birbirine bağlayan 'PARA' ve 'Zettelkasten Sistemi'dir. (İki eğitimide inşallah sizler için önümüzdeki günlerde aktif edeceğiz)

Bu sistemleri veya kendinizin kurduğu bir sistem ile süreci başlatabilirsiniz. 

Sisteminiz temeli öğrenmek, yansıtmak ve geliştirmekle ilgili bir planlama ile ilerleyebilir. İş akışınızda bir şey sürtüşme meydana getirdiğinde, bunun size yardımcı olup olmadığını düşünün. Ve ona göre güncellemeye devam edin.

Akışı bozan engellemeleri azaltmaya çalışın. Bir süre sonra sürekli takılmalar bitecek ve geleceğinizi şekillendirecek bir yönetim sistemi oluşturmuş olacaksınız.

Bir anlamda sisteminizde ne kadar az sürtüşme olursa, onu o kadar iyi yönetebilecek ve hedeflerinize ulaşmak için kullanabileceksiniz.

Ve her zaman benzer hedefleri olan bizden daha iyi insanlar olabilir. Daha iyi olmanın en hızlı yolu, sizden birkaç adım önde olanlardan öğrenmektir. Her zaman yeni fikirler, yeni yöntemler ve yeni araçlar için açık fikirli olun. Sadece bu konuda değil.

Yıllarca şirket yönetmiş olabilir, para kazanmış olabiliriz. Ama illa ki gözden kaçırdığımız ve bizlere milyonlar kaybettiren hatalar olabilir.

Bir ihtimal bir süre sonra şirketimizin bizi yönettiğini dahi fark etmiyor olabiliriz. (Buna dair onlarca somut örnek verebilirim. Ne yazık ki çok değer verdiğimiz işadamlarının ‘ben senden iyi bilirim’ egosantrizmi, o kişiye ya şirketini batırtmış, ya şirketi ciddi borçlara sokmuş, ya aile saadetini bozmuş, ya da batmak üzere…vs.)

Ve son nokta:

Hangi sistemi kurarsanız kurun, fark etmiyor. 

Soru şu:

"Bu sistem beni hedefime doğru ilerletecek mi?" 

Bilgi Yönetimi inanılmaz derecede kişiseldir. Hepimiz farklıyız ve farklı amaçlarımız var. Herkesin ihtiyacı farklıdır.

Başkasının sistemini körü körüne takip etmek sizi hiçbir yere götürmeyebilir. Ancak bilginizi yönetmenin en iyi yolunu bulmanın keşfedilmesi zaman alacaktır. Daha iyi hale gelmeden önce birçok şeyi denemeniz gerekecektir.

Bu noktada, izlediğim bir strateji şu. Önceleri verdiğim eğitimlerde sadece iki veya üç sistem uygulaması gösteriyordum. Ama fark ettim ki, sınırlı uygulama veya sistemler her mizaca hitap etmiyor. 

Nasıl ki, nakşi mizacı olan birini mevlevilerin içerisine gönderirseniz orada sorun çıkarır veya tam tersi bir durum yaşanır, Aynı durum şirket yönetimleri ve hayat yaşam sistemlerinde de geçerli. 

Misal, Notion karmaşık bir mizaca veya şirkete hitap edebilir. Ama sade mizaçlı birine bu uygulamayı zorlarsanız kişinin kendisini ve şirketini yönetmesi zor durumlara sokabilir. Ve verim de düşecektir. Bu tür durumlar ciddi aksaklıklar meydana getiriyor.

Misal, eğitim verdiğim bir şirket sahibine gösterdiğim 60 uygulamadan biri olan Milanote’yi seçeceğini hiç düşünmemiştim. Zira çok tercih edilen bir sistem değildi. Ama mizacına uymlu olduğun fark ediyor, seçiyor ve hemen aktif ediyor. Ve verim almaya başlıyor. Süper.

Başka bir şirket sahibinde ise Taskade, şirket sistemini çok daha üst bir boyuta getiriyor.

Konu çok daha farklı yönleri ile ele alınabilir.

İlk ifadeyi tekrarlayarak bitirelim. 

Her ne iş yapıyorsak veya yapmıyorsak..fark etmiyor. Hayatımıza devam ettiğimiz sürece, o hayatı doğru bir şekilde ikame için bir yol haritasına ihtiyacımız var. Bunun içinde teknoloji dönemine ait bir yaşamsal kişisel yönetim sistemi ile bir şirket yönetim sistemi zorunluluk arz ediyor.

Geleceği düşünerek stratejik hamleler yapmak

Ukrayna Rusya savaşı sonrası, yüzbinlerce Ukraynalının yurt dışına kaçması yavaş yavaş ülkeleri zorlamaya başladı. 

Konu genişletilebilir. Ancak ortaya çıkan bir gerçek var ki, o da zulme uğramış olarak geldiğiniz bir ülkede eğer bir sistemli destek ağınız yok ise ve sadece devletin vereceği imkanlara kalmışsanız, zamanla işler daha da zor hale gelebiliyor.

Misal, Belçika’ya gelen mültecilerin bir kısmı şimdilik gecelerini istasyonlarda geçirmek zorundalar ve her gün yeni insanlar geliyor. Bu Avrupa için çok da iyi bir haber değil.


Linkedln profili için birkaç tavsiye

Sosyal medya mecraları içerisinde zannediyorum, zaman ve bilgi noktasında israfı daha az yaptıran uygulamaların başında Linkedln geliyor. 

Kullanıcıların sürekli olarak iş ve bilgi odaklı içerikleri paylaşması ve bu mecraya ait paylaşımların dışına çıkıldığında ise (kişisel fotoğraflar, yeme içme görselleri vs…), diğer kullanıcıların laflarını esirgememeleri ve paylaşım yapanı bin pişman etmeleri, ihtimal Linkedln’de bir içerik paylaşmadan önce insanları birkaç kez düşünmeye sevk ediyor.

LinkedIn profilinizi daha verimli hale getirmek için C. Yılmaz paylaşımlarına da bir göz atabilirsiniz.

‘Büyük Sır Belgeseli’ için çok şey yazılabilir. Zira güzel bir çalışma yapılmıştı. Daha önce paylaşmadığımı fark ettim. Fazla vaktinizi almadan video içerisinde yer alan birkaç cümleyi ekleyip, video’yu sizlere havale ediyorum.

‘’Çok soru var ama cevap az.

Yozlaşmış bir tıp endüstrisi var.

İnsanlar sağlıklarını etkileyen şeylerden habersiz hayatlarına devam ediyorlar.

Sizleri manipüle etmeye çalışanlar sağlığı değil, şirket karlarını düşünüyorlar.

Şu verileri hiç merak ettiniz mi?…

Rockefellerin babası kanseri tedavi edebileceğini söyledi.

1865’de 24 yaşında önemli miktarda nakit kazandı.

Bir petrol şirketini satın aldı ve tam kontrolü ele geçirdi. (Standart ınc.)

Küçük petrol şirketlerini satın almaya başladı. (Petrol çok pahalı olacağını düşünerek bunu yapıyordu)

Sonra ilaç şirketlerini satın almaya başladı.

Doktorları kontrol etmenin yolunu buldular.

Tedavi edici tıbbi uygulamalar yerine ilaç satışlarını ve karlı cerrahiyi önceliklediler.

Tıbbı kendi çıkarlarına hizmet ettirmek için yapılandırdılar.

Hastalığı önceleyici tıbbı istemiyorlardı. Bu tıbbi bakış onların kar etmelerini engelliyordu.

Hiç hasta olmazsan para kazanamazlar.

Parayı onlar yönettiği için doktorların kararları büyük ölçüde geçersiz olarak ilerliyor.

Hastalığı önlemek için hiçbirşey yapmıyoruz.

Hasta olmalarını bekliyoruz.

İlaç -kimyasallar- yazarak veya ameliyatla semptomları bastırıyoruz.

Kimyasallarda yeni hastalıklar ortaya çıkarıyor ve hasta eskisinden daha fazla hasta oluyor.

Ve bu yeni hastalıkları hastalık olarak adlandırmıyoruz, yan etki diyoruz.

O ilaçla(statin) kolestrolü düşürüyorlar ama kalp krizlerini önlemiyorlar. Statin’in zarar verdiğine dair çok fazla kanıt var… 16:00

Kolestrol ilaçları aynı zamanda cinsel - üreme sisteminede zarar veriyor.

Benzer bir sahtekarlıkta alzheimer’de var.

1998 - 2014’e kadar lobicilik harcamalarına için tüm sektörlerden daha fazla harcama yapıldı. Yaklaşık 2.9 milyar dolar harcadılar.

Birçok ilaç şirketi üst düzey çalışanın sonrasında siyasette görev alıyorlar…’’


İstişarenin hikmeti olsa gerek!

Video’daki ortalama üzerine birçok yorum yapılabilir.

Ancak, bize bakan yanı ile birlikte bir güç olmanın ve farklı seslerin önemine dair güzel bir örnek teşkil ediyor. Video’yu izledikten sonra söz sahibinin bütünlük arz eden bu bakış açısını bir daha tefekkür edebilirsiniz:

''Hayatın gittikçe kompleks hâle geldiği günümüz dünyasında herşeyi bilmek mümkün değildir.

Bazen nazarlarımız sınırlı kalabilir, hâdiselere geniş bir perspektifle bakamayabiliriz. Meşgul olduğumuz alanın

bütün detayları hakkında yeterli bilgimiz bulunmayabilir.

Dahası bazen kendimize, nefsimize, arzularımıza takılabiliriz. Olaylara Kur'ân mantıkiliği içinde yaklaşamayabiliriz. Ele aldığımız her meseleyi Kur'ân ve Sünnet'in yanıltmaz kıstaslarına göre değerlendiremeyebiliriz.

İşte bütün bu mahzurlardan kurtulmanın yolu, kolektif şuuru devreye sokmaktan geçer. İnsan, tek başına halledeceğini düşündüğü meselelerde bile mutlaka başkalarıyla görüşerek karar vermelidir.

Şayet karar ve görüşlerinizi meşveret filtresinden geçirir, şahsî mülâhazalarınızı başkalarının bakış açılarıyla kalibre ederseniz işte o zaman doğru ses ve soluğu bulabilirsiniz.

Nitekim Nebiyy-i Ekrem Efendimiz (aleyhissalâtü ve's-selâm), istişare yapan kimsenin haybet ve hüsran yaşamayacağını ifade buyurmuştur.''

Cahillikle Savaş

Video bazı önemli noktalar mevcut. Haluk’un Risalelere dair bir bilgi birikimi olsaydı, zannediyorum meseleyi çok daha iyi değerlendirecekti.

Herşeye rağmen, insanlığın başına bela olan cahillikle mücadele meselesi konusuna değinmesi önemli. O tarihsel açıdan süreci ele almış. Daha ehil kişilerde günümüze bakarak bütüncül noktada güzel bir video yapabilir.

Özellikle üniversite mezunu, akademisyen vs. gibi ünvanları olanların cehaleti ile mücadele etme konusunda ciddi şekilde eğilmek gerekecektir.

Misal, Corona sürecindeki aşı meselesinde bilim dünyasından akan cehaleti gören birçok aklı başında doktor şu ifadeyi kullanmıştı: ‘‘Gözlerime inanamıyorum. Bilim bu değil. Resmen bir faşizm uygulanıyor. Bu delilik…’’

Evet, cehaletin okumamışı veya okumuşu fark etmiyor. Kuran ve sünnete dayanmadıkça veya batının akıl, mantık ve rasyonel dinamiklerine fokuslanmadıkça, cehaletin önüne geçmek mümkün olmayacağı gibi insanlığın başına büyük belalar açacaklar gibi gözüküyor. Tabi bundan en büyük sorumluluk, masum olup hamle yapmayan zenginler ve diğer harekete geçmeyen kesimlerin….

İklim Değişikliği Olursa Neler Yaşanır?

NPR'den birkaç tesbit:

  • Şu anda yaklaşık 1 santigrat derece olan Dünya'nın sıcaklığı 1,5 derecenin üzerine çıkarsa, üç tehlikeli iklim değişikliğini tetikleyebilir.

  • Buz tabakaları çökebilir.

    • Grönland ve Batı Antarktika'daki buz tabakaları, Dünya'nın tatlı suyunun yaklaşık üçte ikisini tutuyor. Dünyanın sıcaklığı 2 santigrat derecenin üzerine çıkarsa, dünya okyanuslarına büyük miktarda su gönderecekler. Grönland buz tabakasının tamamı erirse küresel deniz seviyeleri 2 fit, Batı Antarktika buz tabakasının tamamı erirse 12 fit yükselebilir.

  • Permafrost çözülebilir: Yükselen sıcaklıklar zemini çözerek geçirgen, sıcak ve dengesiz hale getirebilir.

    • Yerel olarak bu, kurumuş göllere, kurumuş ekosistemlere ve toprak çöküntülerine neden olabilir.

    • Küresel olarak, salınan karbon Dünya'nın sıcaklığındaki artışı hızlandırabilir.

  • Mercan resifleri yok olabilir: Tüm deniz yaşam türlerinin yaklaşık %25'ini destekler. Yaklaşık yarım milyar insan geçim kaynaklarını mercan resif sistemleri etrafında inşa etti.

    • Resifler, artan sıcaklıklara karşı oldukça savunmasızdır; Dünya'nın sıcaklığı 2 santigrat derecenin üzerine çıkarsa, bunların %99'u ölür.

    • Sonuç olarak, yalnızca bu resiflere bağlı olan deniz yaşamı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak ve bunların etrafında inşa edilen toplumlar istikrarsızlaşacaktır.

5 Makale

Ölmekte Olan Bir Milyoner Doktordan Bir Yansıma

Müşterilerinizin Sizi Daha Fazla Sevmesini İster misiniz?

İşyerinde Kişisel Markanızı Nasıl Oluşturursunuz?

Dünya üzerinde 8 milyar insan var: Gezegenimiz ne kadar nüfusu kaldırabilir?

Kendi Marka Platformunuzu İnşa Et

Bonus: Dünya gazetesine bu kötülüğü kim yaptı?


Sosyal Gezinti

Kadınları üzmeyin!

52 yaşındaki bir adamın 30 yıldır günde ortalama 1 paket sigara içtikten sonra ki durumu!

Çocuğumu tekrar yetiştirme şansım olsaydı…

Kapitalizm: Ninemim kıyafeti 14 bin TL oldu

Eşkiyanın Gazali’ye verdiği ders

6 adımda içerik üret

Geleceğin Meslekleri

Dr. Şebnem Özdemir’in aynı başlıklı kitabını daha önce sizlere tavsiye etmiştim. Şebnem hoca yeni bir liste daha paylaştı. Listede artık 203 meslek var. Ve şu cümleleri kullanıyor:

‘‘Bunların bazıları sadece bir süreliğine insanlar tarafından icra edilecek, sonra yapay zekaya devredilecek.
Özetle geleceğe koşmak gerekiyor artık. Bunun için doğru bilgilenme son derece önemli…’’


Direniş filmi, belki Nazilere karşı kardeşlerin verdiği mücadeleyi anlatıyor olabilir.

Ama film özünde, zulme karşı direnme mesajı ve pes etmeme vurgusunu çok güzel anlatıyor.

Bununla beraber, direnme sürecinde bilinçli ve stratejik hamlelerle hayatta kalabilme mücadelesi ve mağlubiyet psikolojisini yaşamadan ne yapılması gerektiğin noktasında ders niteliğinde mesajlar içeriyor.

Filmin, aynı zamanda bu dönemdeki küreselcilerin faşist yönetim ve sistemlerine karşı, psikolojik açıdan ne yapılması gerektiği noktasında da bazı örnekler teşkil ettiği söylenebilir.


Noktanın Sonsuzluğu, tasavvuf ve metafiziksel çalışmalar yaptığım dönemde üzerinde çokça okumalar yaptığım bir kitaptı. İlgilisinin okuması gereken kitaplardan diyebilirim.

Tabii ki kitabın içerisindeki bazı cümlelere şerh düşülebilir, eleştirilebilir.

Ancak varlık okuması noktasında kitap içerisindeki bazı bilgiler insana çok şey katabilir. Eğer bir tefsir ve hadis kitabı bitirdiyseniz, sonrasında bu kitapların bazılarına bir bakabilirsiniz.

Kitaplardan birkaç pasaj:

  • Kâinatta dağınık olarak bulunan akıl , zât'ı olarak lâtif olan insânda toplanmış ve insân bu akılla, hem kâinatı, hem kendini, hem de Allah'ı bilmiştir.

  • Hz. İsa, insâna tepeden gelen Hakk aşkı 'dır. O aşk vasıtasıyla insân mehdi 'ye bağlanır. Mehdi ise "mürşit " tir.

  • İnsân, ilim bakımından sadece zahirde kalır ve bu kalışında samimi olursa, yaptığı çalışmaya " amel-i sâliha " denir.

  • Ledün ilmi, zât âleminin malıdır. " Vehbi ilim " olarak bilinir ve feyz-i akdes'ten tahsil edilir. İnsânın rûhani tarafı, Rahîmiyet kaynaklı olduğu için, mânevi ilimler iç âlemle alâkalıdır. Ledün ilmine bir örnek olarak, " huruf-u mukattaat " gösterilebilir.

  • İnsânın, bir şeyi çözüp anlayabilmesi için, o şeyin derinliklerine dalması lâzımdır.

  • Firavn, Mûsa için binlerce çocuk öldürmüştür ; öldürülenlerin rûhları ise, Mûsa'da toplanmıştır.

  • Gelip giden her şey birer esmâ'dan ibarettir ve vücûdu yoktur. Aslına bakıldığında ise, ne gelen vardır ne giden.

  • Bir hastalığın, insânın beden salgılarıyla, kendiliğinden geçmesine " bizzâtihi tedavi " denir.

  • İnsânı devamlı olarak aşağı, hayvanlık âlemine çeken unsur, ondaki şehvet 'tir. Bu iç güdüsel arzu, insânın zihnine yerleşmiştir. Kişi onu, aklından çıkartabilirse, problemini çözme yolunda, büyük bir adım atmış olur.

  • Bir cemiyet, iki şeyle düzelir, iki şeyle de bozulur. Düzeldiği şeyler : " Muhabbetullah " ve " Marifetullah ", bozulduğu şeyler ise : " sefahat " ve " zulûm "dur.

  • Allah denilen varlık, bir " sâhip " tir. Sâhip ise sohbet edilen dost , yâni insân-ı kâmil 'dir. Bu insân, görünmeyenin tam aynası olan Ahmed'tir.

  • İsm-i âzâm Allah'tır : Elif harfi kaldırılırsa geriye, " Lillâh " kalır, bunun bir " lâm " ı alınırsa, geriye " Lehû " kalır. İkinci " lâm " kaldırılırsa, geriye, " Âh " kalır. İkinci " elif " te kaldırılırsa, geriye " " kalır.


Bu haftalıkta bültenimiz sonuna geldik. Bültenimizin faydalı olduğunu düşünüyorsanız yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza da tavsiye edebilirsiniz.

Güzel, bereketli ve huzurlu bir pazarınız olsun.

Önceki
Önceki

Sınırsız paranın getirdiği son!

Sonraki
Sonraki

'Problemleri ancak sorunlarını halletmiş insanlar çözecektir'