Whatsapp, Telegram ve Sosyal Medya Kaydırmaları: Bir Fosil Yolculuğu

BU HAFTA BÜLTENDE NELER VAR?

  • Whatsapp, Telegram ve Sosyal Medya Kaydırmaları: Bir Fosil Yolculuğu

  • Bugüne Kadar Gelen Müceddidler Kimlerdir?

  • Bir İş İnsanı Ne zaman Kaybetmeye Başlar❓

  • Zorlu Bir Ekonomide Büyüme Zihniyeti

  • Hz. Yusuf ve Züleyha Evlendi mi?

  • Kuruluşların %89'u Üretken Yapay Zekadan Faydalanıyor

  • Allah İle Aldatan Münafıklar

  • Vücudumuzu Dinleme Paradoksu

  • Sizi Daha İyi Bir Okuyucu ve İnsan Yapacak 6 Strateji

  • 13 Makale

  • 2 Kitap

  • Altın Ekonomik Büyümeyi Engeller mi?

  • Olayları Kişisel Almayı Bırakmanın 10 Yolu

  • Haftanın Sosyal Medya İçerikleri

  • Neden Bu Kadar Çok Ünlü ve Batılı 2023'te İslam'a Geçiyor?

  • Şans, Kader, Kısmet

  • Pazarlama ihtiyacı anında akılda belirmektir

  • Maneviyat şemsiyesi altında ruhun anlam arayışı

  • AI tehlikesi sandığınızdan daha tuhaf

Unsplash

Asırlar önce yaşamış Seneca şöyle diyor: "Varacağı limanı bilmeyen bir yelkenli için hiçbir rüzgar elverişli değildir."

Gündem’e konuşan Alaton ise şu eklemeleri yapıyor: ‘‘Önceden planlanmamış bir hayat, akıntıda sürüklenen bir sandala benzer. Akıntı seni götürecek yerde, sen hayatına sahip çık ve hayatına sen yön ver. Geçmekte olan zamanın geri gelmeyeceğini hatırdan çıkarma. Önemli olan, ne kadar uzun yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımızdır. Hayatın zenginliklerine fazla gecikmeden kavuşabilmek için, onları görebilmek gerekir. Sen bak ve gör... O zaman göreceksin ki bu sana başka bir dünyanın kapılarını açacak ...’’

Klasik cümleler diyebiliriz. Ancak dijital çağda bu sistemin kurulmasının önünde ciddi engeller var. Daha önce birçok kez o meselelerin üzerinden paylaşımlarımız olduğu için o kısmı geçiyorum. Burada direkt kişisel sistem üzerinde duracağım.

Yaşadığımız dijital hayat biçimini sistemimize entegre etmez, planlı ve stratejik bir hale getirmezsek, hayat akışında yeni döneme dair birçok tıkanıklıklar yaşama riskimiz giderek artıyor.

Bu noktada hem Dijital Beyin Odaklı Zaman Yönetimi ve Odaklanma Eğitimi ile hem de paylaştığımız içeriklerle bu noktada kendini geliştirmek isteyenlere yardımcı olmaya devam ediyoruz. Ancak şu var ki, bu meselenin yaygınlaştırılması aciliyet iktiza ediyor.

Yapay zeka devrimi ile birçok aile ve çocuğun fosilleşme oranı artırıyor.

Ev hanımlarından, dağdaki çobana kadar, yani elinde telefon olan her insanın kurması gereken bir sistemden bahsediyoruz.

Durumun vehametini anlamak için misal şunu hemen test edebilirsiniz:

Gün içerisinde 3-4 saatini telefonda geçiren kendinize veya ailenizden ya da arkadaşlarınızdan birine şu soruyu sorun:

‘‘Dün telefonda vakit geçirdiğin 2-4 saat içerisinde bana öğrendiğin 5 şey söyle…’’

Emin olabilirsiniz. Yüzde 90 cevap yok.

İşte bu durum fosilleşmeye doğru gittiğimizin kanıtlarından biridir. Çünkü, her gün için o 4 saat hayatımızda yok. Yani ayda 120, yılda 1440, 20 yılda 28.800 saat çöp. Bu 20 yılda 1200 gün demek. Ortalama 3 yıl.

20 yaşından sonra teknolojiyi hatına sokan biri 80 yaşında ölecek olsa, sadece dijitalde geçirdiği 12 yılı çöp olarak tamamlamış olacak. Ki, diğer israf zamanlarını saymıyorum.

İşte bu noktada dijital bir sistem kurmak tüm hayat noktalarına etki ettiği için bu zaruretten kaçmak büyük bir hayati hatadır.

Bu noktada Written Advocate diyor ki; ‘‘Kişisel bilgi yönetim sistemi günümüzün bilgiye doymuş dünyasında birkaç nedenden dolayı çok önemlidir.

- Öğrenme ve Büyüme: Bilginizi aktif bir şekilde yöneterek, bilgiyi öğrenme ve tutma olasılığınız artar.

- Yaratıcılık ve Yenilik: Farklı bilgi parçalarını birleştirerek yeni fikirlere ve içgörülere yol açmanıza yardımcı olur.

- Güçlendirme: İyi organize edilmiş bir sistemle, bilgi için dış sistemlere ve insanlara daha az bağımlı olursunuz. Kendine güvenir ve güçlenirsin.’’

Bu noktada yapılması gereken ilk adım dijital bir sistem kurmak. Yani ikinci bir beyin.

E. Kingston’unda dediği gibi, ikinci beyin kavramı biraz karmaşık görünebilir. Ancak meseleyi aktif olarak kullanmaya başladığınızda çok rahat ve verimli bir sistem olduğunu fark etmiş oluyorsunuz.

Mevzunun özünde bilgiyi organize etme ve sistemli şekilde yaşam formatı haline getirmek var. Ve bunu yaparkende çeşitli platformları stratejik olarak kullanıyorsunuz.

Bu sistem bir akademisyen içinde zaruri bir ihtiyaç, bir ev hanımı veya bir bilim adamı, yahut bir çiftçi vs. içinde ihtiyaç. Zira, cep telefonları dağda taşta her yerde çekiyor. Ve herkes sosyal medya, whatsapp, telegram, signal vs. kullanıyor. Bir anlamda kaçış yok.

İkinci -dijital- beynin amacı, fikirleri sahip olduğunuz gibi yazmak ve onları harici olarak depolamaktır. Bunu yaparken teori, yaratıcılık ve üretkenlik için daha fazla alan bırakmanızdır.

Yani elinizdeki telefonda veya bilgisayarınızda geçirdiğiniz heran artık bir kayıp değil, sisteminizde kullanacağız bir plan haline geliyor. Bir anlamda şimdiyi ve geleceğinizi inşa ediyorsunuz. Hatta ailenizin ve çocuklarınızın geleceğini. Eğitimden sadece bir parçasını yakın aile dostlarımdan bir kaçına öğrettikten sonra, birçoğu o sistemle büyümeye başladılar. Zira, olay çok basit.

Advocate’nin dediği gibi basit başlayın: ‘‘Basit başlayın, mükemmelliği hedeflemeyin. Çünkü sisteminiz, ihtiyaçlarınız değiştikçe değişerek esnek ve uyarlanabilir olmalıdır. Ve başkalarının etkisinde kalmayın, zamana yatırım yapın.’’

Eğer sabırlı olursanız hayatınızda çok şeyin değişeceğini Allahın izniyle garanti edebilirim.

İyi bir anne,

İyi bir baba,

İyi bir iş insanı,

İyi bir hatip,

İyi bir vaiz,

İyi bir yazılımcı,

İyi bir ev hanımı ve ev erkeği,

İyi bir evlat,

İyi bir şirket,

İyi bir mühendis, doktor, çoban, yazılımcı, reklamcı, esnaf vs…

Ne iş yapıyorsanız yapın sistemi kurduktan sonra Rabbimizin yardımı ile hayatınız değişecektir.


Denk geldiğiniz tüm bilgileri sisteminize kategoriler halinde yerleştirerek bir bilgi yönetim sistemi kurmaya başlıyorsunuz. Bilgiye tekrar geri dönmedeki verimliliği ve doğruluğu artırarak ilerlemek büyük önem arz ediyor. Ve kendi Wikipedia ve Google’ınızı, hatta belli ölçüde kendi ChatGPT’nizi kurmaya başlıyorsunuz.

Günlük, aylık, yıllık vs. görev, ev yönetiminden tutun da, aile, iş, film, kitap, ev, temizlik, bilimsel akademik çalışmalar vs. projelerinizin her safhasında bilgiyi ve işleri yönetebilir hale getiriyorsunuz.

Kurduğunuz bu dijital beyin, belirli bir miktarda beyin alanını boşaltacağı için, beynimiz, zamanımız, enerjimiz vs.. yapılacaklar listelerini, projeleri vs. takip etmek, araştırarak vakit harcamak vs. yerine tamamen düşünmeye odaklanma ve eyleme geçmek için hazır hale gelmiş oluyor.

Ne yazık ki para basma/bankadan çekilen kredi(para) hırsızlıklarının sonucu olarak artan enflasyonlar nedeniyle, toplumların son yıllarda daha çok çalışması gerekiyor.(Böyle giderse çocuklarımız bizlerden daha çok çalışmak zorunda kalacaklar.) Ve bu doğrultuda çözüm üretmekten başka seçeneğimiz yok.

O yüzden geç olmadan zaman yönetimi ve dijital beyin, hayata entegre edilerek bir yaşam formu haline gelmek zorunda.

Yazar Newport’unda dediği gibi, ‘'Yeni dönemde üretmezseniz artık başarılı olamazsınız; ne kadar zeki ve yetenekli olduğunuzu hiçbir önemi yok.''

Ve Harari cümleyi tamamlıyor: ''...Değişim olmazsa 21.yy’da uzun yıllar budala bir fosil gibi kalabilirsiniz”

Evet, toplum henüz fosil olacağını düşünmüyor.

Oysa yeni teknolojilerle birlikte tek bir alanda uzmanlık artık yeterli değil. Yapay zeka ve makinalar hali hazırdaki meslekleri yok etmeye başladı. Hatta evlere robotların girmesi ile birlikte, evlilik-aile anlayışı dahi çok farklı bir formata dönüşebilir. (Zira erkek veya kadın, artık yemek, bulaşık, çamaşır vs.. gibi işleri yapma durumu tamamen ortadan kalkacak. Yani ihtiyaçların tamamen robot ile karşılanacağı bir dünyada mesele artık ya takva ya fosil olarak ilerlemek üzere devam edecektir.)

Nitekim robotların ilk etkisini yıllar önce zaten görmeye başlamıştık. 1980 yılında ABD’deki Parkdale Mills fabrikasında 2000 kişi çalışırken 2013 yılına gelindiğinde bu sayı 140 işçiye düşmüştü. Otomasyon ve sonuç.

Çin gibi, insanların köleleştirilerek çalıştırıldığı bir ülkede bile 1995-2002 arasında imalat alanında yüzde 15 gibi bir rakam robotların alanına kaydı. Yani 16 milyon insan demek. (Köle zulmü görenler için bir anlamda sevindirici) Diğer yandan bu insanlar ne iş yapacak? sorusu ortaya çıkıyor. Malum 16 milyonu yeni sisteme entegre etmek göründüğü kadar kolay değil. İnternetin keşfinden çok daha farklı bir dönemdeyiz.

Benzer çokça örnek verilebilir. Bu konuda, daha önce tavsiye ettiğim Martin Ford’un Robotların Yükselişi kitabına da bir bakabilirsiniz.

Sistemin özüne dönersek, Charles Eames’ında dediği gibi, "Sonunda her şey birbirine bağlanır - insanlar, fikirler, nesneler. Bağlantıların kalitesi, kendi başına kalitenin anahtarıdır.”

Dijital beyin dediğimiz meselenin özü de bu.

Her insanın kendi kişisel yaşam stratejisini oluşturmalı. Bunun için yapılabilecek ve uygulanabilecek onlarca uygulama ve metod var.

İkinci beynin fikir mimarlarından T. Forte bu noktada önemli bir tesbitte bulunuyor:

“Mesleki başarınız ve yaşam kaliteniz, doğrudan etrafınızdaki bilgileri yönetme yeteneğinize bağlıdır. Şimdi, bilmemiz gereken her şeyi depolamak için "kafamızı kullanamayacağımızı" ve hatırlama işini teknolojiye devretmeyi kabul etmenin zamanı geldi."

Misal, geçen yıl diyelim ki, 60 kitap okuduk. Veya 200 civarı makaleyi bitirdik. Ayrıca 200 civarıda bilgi videoları izledik.

Şimdi soru şu: 450 civarı tükettiğimiz bu kadar bilgiden geriye bize kalan nedir?

O güzel bilgiler şu an nerede? Arşivimizde mi yoksa o bilgi ve saatler kaybolup gittiler mi?

Ne yazık ki o bilgilerin bilinçaltımızdan ortaya çıkma ihtimali de oldukça düşük oluyor. Ve daha hazin olan üç adım ilerlememiş ve iki günü eşit olan ziyandadır hüznünü yaşamış olacağız.

Tüm bunların olmaması için, kendimize bir dijital sistem kurmak için geç kalmış sayılmayız. Zira sistemi yönetenler bu yöntemleri en yüksek mertebede kullanıyorlar. Ve verimlilikleri zirve yapmış durumda.

Öğrenme uzmanı Daisy Christodoulou açıklıyor:

"Uzun süreli belleğimiz, işleyen bellekle aynı sınırlamalara sahip değil. Binlerce bilgiyi depolama kapasitesine sahiptir. Bu, çalışma belleğinin sınırlamalarını birçok şekilde aldatmamıza izin veriyor.”

Yani beynimizi tam performans ile kullansak, aslında bu tür sistemler bir zorunluluk içermezdi. Ancak, nöron bağlarındaki kopukluklara neden olan onlarca problem var. Cep telefonları, dikkat dağıtıcılar, reklamlar, abur cubur bilgiler, videolar..Kısacası malayaniyat…vs.

İşte bu noktada öğrendiğimiz her şeyin arasında bağlantılar kurarak bir düşünce sistemi geliştirmemiz gerekiyor. Ve bunuda dijital ile entegre ederek yapmak zorundayız.

Bir anlamda hatırlamak istediklerimizi uzun süreli belleğimize aktarmak için aralıklı tekrara ihtiyaç var. Çoğu bilim adamları aynı fikirde:

"Tekrarlanan hatırlama, hafızanın beyinde tutarlı bir temsil halinde konsolide olmasına ve bilginin daha sonra geri alınabileceği nöral yolları güçlendirmeye ve çoğaltmaya yardımcı oluyor…"

Yazar Keiffenheim ise farklı bir tavsiye daha bulunuyor:

‘‘(Hayatınızı-bilgilerinizi yönetirken) Dijital bilgi kartları oluşturun. Sonsuza kadar aklınızda tutmak istediğiniz herhangi bir şey için bir soru ve buna karşılık gelen bir yanıt girin. (İpucu: Bunu bilmenin hayatınızın yaklaşık 5-7 dakikasına değip değmeyeceğini kendinize sorun çünkü bir şeyi sonsuza kadar hatırlamak için bir bilgi kartı görmeniz gereken süre bu kadardır).Beyninizle gerçekleri öğrenmenin amacı rastgele tek bir gerçeği ezberlemek değil, sınırlı kısa süreli hafıza kapasitenize güvenmenize gerek kalmadan her türden sorunu çözmenize yardımcı olacak binlerce bilgiyi öğrenmektir.’’

Yani sistemi kurmak için mesele aslında çok basit. Elin’in dediği gibi ‘basitçe fikirleri sahip olduğunuz şekliyle yazmak ve onları harici olarak depolamaktır. Bunu yaparken teori, yaratıcılık ve üretkenlik için daha fazla alan bırakmanızdır.’

Nesslab

Evet, bu kadar basit bir sistemi kurduğumuzda ve zaman yönetimi ile entegre ettiğimizde tüm hayat akışımız değişecektir. Enazından hem kendi hayatımda hem de sistem eğitimi alan arkadaşlarda gördüğüm değişim bu oldu.

NASIL YAPILABİLİR?

Küçük bir örnekle gidelim.

Bir not uygulaması seçiyorsunuz.

Bunlar Notion, Craft, Obsidian, Tana vs. gibi herhangi bir uygulama olabilir. Burada önemli olan nokta kendi mizacınıza uygun olanı seçmeniz. Ve kişisel olarak eğer ihtiyaç varsa birde görev uygulaması belirliyorsunuz. Todoist, Things3, Noteplan3, Sunsama, Akiflow, Google Task vs… gibi birisi olabilir.

Ve birde takvim. Google takvim, Amie, Apple takvim. Ya da bu yazdığım uygulamalar içerisindeki takvimlerle ilerleyebilirsiniz.

İkinci adım olarak, seçtiğiniz not uygulamasında, kurduğunuz sistem üzerine fikirlerinizi, düşüncelerinizi, notlarınızı ve daha fazlasını çeşitli kaynaklardan yerleştirmeye başlayabilirsiniz.


Bu bilgiler videolar, makaleler, sohbetler, e-postalar, araştırma veya başka herhangi bir kaynak kaynaktan gelebilir. Sisteminize yeni fikirler ve düşünceler eklerken, bunları etiketleyebilir, kategorize edebilir ve ilerlemenizi izlemek için onlara notlar veya ek kaynaklar yazabilirsiniz.

Dijital üretkenlik sisteminizi inşa etmeye devam ederken, notlarınızı ve fikirlerinizi düzenli olarak gözden geçirebilir, bunları geliştirebilir ve daha fazlasını ekleyebilirsiniz.

Böyle bir sistemle, düşüncelerinize, fikirlerinize ve araştırmalarınıza istediğiniz zaman kolayca erişebilirsiniz, bu da onları bulmayı ve gözden geçirmeyi kolaylaştırır.

Buradaki ince nokta asla unutulmamalı. Kitap okuma alışkanlığınız olmayabilir, faydalı videolar vs. de izleyemiyor olabilirsiniz.

Yani üretken bir insan olmayabiliriz. Ama bu hayatı yaşıyorsak ve hala daha cesetleşmemişsek, muhakkak hayatımızda yeni bir bilgiye, söze, anlatıya vs. denk geliyor olmalıyız.

Ayrıca, herhangi bir şirketi yönetiyor veya o şirkette bir çalışansak, yani nefes alıp veriyorsak, bu sistemi hayatımıza tamamen entegre edebiliriz.

Misal;

İzlediğiniz ve izleyeceğiniz filmleri,

Ev yönetim süreçlerini,

Şirket görev yönetimlerini,

Haftalık yemek listenizi,

Aylık, yıllık gezilerinizi,

Çocuğunuzun gelecek planlarını,

Eşinizin ve sizin gelişim aşamalarınızı,

Whatsapp, Telegram vs. gruplarda paylaşılan bilgi, yazı, linklerinizi - kaynaklarınızı-…

Yani tamamen her şeyi kategorize ederek hayatınızı şekillendirebilirsiniz.

Peki bu sistem size kısaca ne kazandıracak?

1. Verimli bilgi organizasyonu: Fikirlerimizin, öğrendiklerimizin ve deneyimlerimizin yapılandırılmış bir kaydını tutarak, gerektiğinde bilgilere hızla erişebilir ve önemli ayrıntıların unutulmasını önlemiş olacağız.

2. Geliştirilmiş karar verme: İyi organize edilmiş bir bilgi havuzuyla, karar verirken seçeneklerimizi daha iyi analiz edip değerlendirebilir, bu da daha bilinçli ve etkili seçimler yapmamızı sağlayacak.

3. Artan üretkenlik: Dijital beyin, bilgi aramak için harcanan süreyi azaltarak daha üretken olmamıza yardımcı olarak daha önemli görevlere odaklanmamızı sağlayacak.

4. Yaratıcılığı teşvik etmek: Fikirleri kaydetmek ve bağlamak için bir alana sahip olarak, kavramları yeni ve yenilikçi yollarla birleştirerek üretkenliğimizi bir üst seviyeye çıkaracak.

5. Geliştirilmiş iletişim: Fikirlerimizin ve bilgimizin açık ve düzenli bir kaydıyla, fikirlerimizi açık ve tutarlı bir şekilde sunabildiğimiz için başkalarıyla daha etkili iletişim kurabileceğiz.

6. Verimli işbirliği: Dijital beynimizi ailemizle, meslektaşlarımızla veya iş birliği yaptığımız kişilerle paylaşarak, aynı bilgi ve kaynaklara erişerek birlikte daha verimli ve etkili bir şekilde çalışabilecek ve ortaya sistemli bir birliktelik ortaya çıkacak.

Özetle, dijital beyin sistemi;

Karar vermeyi,

Aileyi bütünleştirmeyi,

Üretkenliği,

İletişimi,

Kişisel gelişimi,

Maneviyatı,

Ve işbirliğini geliştirmek için her türlü adım atmamızı kolaylaştırarak bir üst seviyeye çıkaracak.


Unsplash

Bir İş İnsanı Ne zaman Kaybetmeye Başlar❓

Akpınar hatırdan çıkarılmaması gereken noktaları özetlemiş:


’’✔️Fikirlerine itirazlar azalınca

Bir iş insanı fikirlerin zenginliğinden beslenirse kazanır. Çünkü insanların çoğunun ortak noktada buluştuğu fikirlerden, çok iyi işler çıkmıyor. Fakat bazı iş insanları bu zenginlikten yararlanmayı bilmiyorlar. Ya da yararlanmak istemiyorlar. Bunun nedeni ise içlerinde yatan takdir edilme beklentisi. Bir diğer neden ise gücü paylaşamamak.

Böyle olunca da tüm fikirleri kabul görsün istiyorlar. Muhalif sesleri duymak, dinlemek istemiyorlar. Bu da onları hızla düşüşe geçiriyor. Çoğu zaman, iş insanları düşüşe geçtiklerinde farkında olmuyorlar.

Çakıldıklarında, iflas ettiklerinde farkına varıyorlar. Çünkü bilerek ya da bilmeyerek çevrelerinde onları eleştirebilecek kimse kalmamış oluyor. Kimse uyaramayınca da, hata üstüne hata yapıyorlar.

Eğer fikirlerinizin çoğu hiç tartışılmadan kabul görüyorsa, bir yerlerde sorun var demektir. İhmal etmeyin.

✔️Yanlışları ile doğruları birbirine karışırsa

İflas eden iş insanlarının çoğunda aynı sorunu görüyoruz. İflas etmelerindeki en önemli neden, doğru bildikleri yanlışlar. Çünkü güç, başarı, para gözlerinin kapanmasına neden oluyor. Bu faktörler yanlışlarını daha şirin gösteriyor. Doğrularını ise vazgeçilebilir şeylere dönüştürüyor.

Doğru ve yanlışlarınıza dikkat edin. Eğer aralarındaki fark azalmış ise, yanlışlar size doğru gibi görünüyorsa ciddi tehlike altındasınız.

✔️Şirketlerindeki akıllı, iş bilir insanlar azalırsa

Şirketleri başarılı kılan yükselten de, iflas ettiren de insanlar. Şirketlerin kaderi çoğu zaman şirketi yönetenlerin hamlelerine göre şekillenir. Fakat vizyonu geniş, başarılı insanları tutmak kolay değildir. Bu insanların temel motivasyon kaynakları para da değildir. O yüzden eğer aynı hedefi paylaşmıyor, benzer vizyonda buluşamıyorsanız bu insanları tutamazsınız. Çünkü işlerini iyi yaptıkları için talipleri çok olur. Bu insanlar gitmeye başladığında ise düşüş başlar. Ve genelde hızla artan bir ivme ile çöküş gerçekleşir.

✔️Özgüvenleri donanımlarını aşmaya başlarsa

Özgüven donanım dengesi çok önemli bir faktör. Eğer özgüveniniz, egonuz yükselirken, donanımlarınız artmıyorsa sorun yaşanır. Birçok iş adamının farkında olmadan yaşadığı durum budur. Egoları; başarıları, şirketlerinin büyüklüğü, banka hesaplarındaki miktarlar arttıkça, artar. Ama bu egoyu yönetemezlerse, ego onları ezmeye başlar. Bu aşırı özgüven onlara zarar vermeye başlar. O yüzden bazı iş adamları bazen kendilerini süper kahraman gibi hissedip, yükseklere çıkmaya karar verebilir. Fakat iniş için hazırlıklı değillerse, bu yolculuk onlara pahalıya patlar. Donanımdan uzak bir ego, uçan bir balona benzer.’’


Allah İle Aldatan Münafıklar

Prof. Dr. Ayhan Tekineş, videoda günümüzün en büyük problemlerinden birine değiniyor. Ayhan hoca, Allah'ı aldatmaya çalışan münafıklar konusunu ele alırken, insanların dünya hayatında aldandıklarını ve ölümle hesap vereceklerini hatırlatıyor. Kur'an-ı Kerim'den örnekler vererek, Allah'ın insanları sınamak için sıkıntılarla imtihan edeceğini ve samimiyetsizliklerin ortaya çıkacağını vurguluyor.

Kısa bir özet:

‘‘- Bu insanlar, Mümin, kafir veya herhangi bir tarikat olabilir.

- Allah insanların aldatılmasına izin vermez ve planlarını tepelerine çevirir.

- Şeytan, iktidarı ele geçiren insanlara nimetlerden istifade etmelerini, makamlarının sunduğu imkanları kullanmalarını söyleyerek onları kandırır.

- Şeytanlaşmış insanlar, iktidarlarını sürdürmek için muhaliflerini imha etmekten çekinmeyeceklerini söylemektedir.

- Kur'an-ı Kerim, insanların Allah'a hesap vermenin en önemli hesap olduğunu hatırlatmasına rağmen, insanlar bunu umursamıyorlar ve rahatlar.

- İnsanlar, mal ve mülklerini yurt dışında biriktiriyorlar ve çocukları için hazırlıklar yapıyorlar.

- Kur'an, Allah'ın sonunda herkesin öleceğini ve hesap vereceğini hatırlatıyor ve bu tehdit nedeniyle insanların nasıl uyarılacağı soruluyor.

- Münafıkların kalplerindeki düşmanlık ve öfke, Allah tarafından ortaya çıkarılacak.

- Kalplerindeki düşmanlık, iyiliklere karşı duyulan düşmanlık.

- İyilik görenlerin nimetlerinden ötürü öfkelenebiliyorlar.

- Münafıkların özelliği, kalp hastalığı ve bu hastalığın insanların canını okuması.

- İnsanların hoşuna gidebilecek sözlerin de münafıkça eleştiriler barındırabileceği ifade ediliyor.

- Allah'ı aldatmaya çalışan münafıkların samimiyetsizlikleri ortaya çıksın diye sıkıntılarla sınanacağız.

- Allah Teala, insanların samimiyetini sınamak için fakirlik, zindanlar, sıkıntılar ve makam kaybı gibi zorluklarla imtihan eder.

- Allah, insanların iç dünyasını ve haberlerini bilir ve sınavlar bu dünyada gerçekleşir.


Unsplash

Sizi Daha İyi Bir Okuyucu ve İnsan Yapacak 6 Strateji

‘‘1. Keyif almadığınız kitapları okumayı bırakın:

- Eğer bir kitap sıkıcıysa okumayı bırakın.

- Belirli bir kitabı okumaktan keyif almıyorsanız, kendinizi zorlamayın.

2. Sıradan bir kitap yazın:

Tobias Wolff'un yarı otobiyografik karakteri Old School adlı kitabında , harika yazıların kendisinden geldiğini hissetmek için harika kitaplardan alıntılar ve pasajlar yazmaya zaman ayırıyor. Bunu neredeyse her hafta sonu "sıradan bir kitap" dediğim şeyde yapıyorum - daha sonra saklamak istediğim alıntılar, fikirler, hikayeler ve gerçeklerden oluşan bir koleksiyon. Beni çok daha iyi bir yazar ve daha bilge bir insan yaptı .

Ben yalnız değilim.

3. Ustaları yeniden okuyun:

- Bir kitabı sadece bir kez okuyarak onu anlamış saymayın.

- Kitapları tekrar okuyarak zihninize sağlam bir yer edinin.

4. Kitap önerileri isteyin:

- Faydalı gördüğünüz kişilerden hangi kitapları okuduklarını sorun.

- Hayatlarını değiştiren kitaplar muhtemelen size de yardımcı olacaktır.

5. Sadece kendi deneyiminizden öğrenmeyin:

- Kendi deneyimlerinizin ötesine geçin ve başkalarının deneyimlerinden de öğrenin.

- Farklı perspektiflerden faydalanarak daha geniş bir bilgi ve anlayışa sahip olun.

6. James Mattis: Kibir ve aptallık:

- James Mattis, "Yüzlerce kitap okumadıysanız," dedi, "işlevsel olarak cahilsiniz."

- Onların ilminden istifade etmemek kibir ve aptallıktır

7. Deneyimlerden Öğrenme:

- Diğer girişimcilerin hatalarını okumadan ve onlardan ders çıkarmayarak yatırımcıların parasını mahvetmeyin.

- Uyarıcı hikayeleri ve başarısızlıkları, başarısızlıkları ve başarıları inceleyin.

8. Bilgelik Yolculuğu:

- Bilgeliğe giden yol düz bir yol değildir.

- Yolculuk, kıvrımlar ve dönüşler, inişler ve çıkışlarla uzun ve dolambaçlıdır.’’ (Ryan Holiday)


Unsplash

Olayları Kişisel Almayı Bırakmanın 10 Yolu

Psikolog Wignall, olayları kişisel algılama problemenin her insanın yaşadığı en yaygın mücadelelerinden biri olduğunu ve bu durumun doğru bir yaklaşımla üstesinden gelinebileceğini söylüyor.

Ve ekliyor:

‘‘Herkes daha iyi alışkanlıklar edinerek bir şeyleri kişisel algılamayı bırakmayı öğrenebilir.

Olayları fazla kişisel algılamak, her türlü nedenden dolayı gelişebilen bir alışkanlıktır. Ancak bir şeyleri kişisel algılamayı bırakmak istiyorsanız, onun yerine yeni alışkanlıklar edinmelisiniz.

10 yöntem:

1. Olayları kişisel algılamanın temel nedenlerini araştırın

2. Olayları kişisel algılamanın ardındaki duyguları doğrulayın

3. Kronik endişe alışkanlığınızı kırın

4. Bilişsel esnekliği uygulayın

5. Kişiselleştirmenizi bir yağmur kontrolü yapın

6. Perspektif alma alıştırması yapın

7. Ne istediğinizi iddialı bir şekilde isteyin

8. Aşırı eleştirel insanlara daha iyi sınırlar koyun

9. Gerçekten destekleyici insanlarla daha fazla zaman geçirin

10. Tutkularınızı besleyin


Unsplash

Zorlu Bir Ekonomide Büyüme Zihniyeti

Forbes’de yer alan makale zorlu süreç için bir tavsiyede bulunuyor:

  • Halihazırda bir kariyer yolunda oldukça ilerlemişken yolunuzu değiştirmek zor olabilir.

    • Ancak asla korkmayın: Yaşınız ve deneyiminiz değerli olabilir.

  • İş başvurusu yaparken:

    • Yaş önyargısıyla karşı karşıya kalabileceğinizi anlayın. 40 yaş üstü işçilere yönelik yaş önyargısı resmi olarak yasa dışı olsa da, yöneticilerin %38'i daha yaşlı adayların özgeçmişlerini reddetme olasılıklarının daha yüksek olduğunu söylüyor.

    • Deneyiminizin size nasıl bir avantaj sağladığını vurgulayın. Diğer kariyerden edindiğiniz aktarılabilir becerileri yeni pozisyonda nasıl uygulamaya koyabileceğinizi vurgulayın.

    • Görüşmelerde yeni kariyer yolu için coşkunuzu gösterin. İşletmeler, rol için gerçekten heyecanlı olan adayları işe almak istiyor.

    • Büyük eylemde bulunun. Bir şeyin belirli bir miktarda çalışma gerektireceğini tahmin ediyorsanız, bu miktarın 10 katını koyun. Örneğin, mülakata girmek için 20 işe başvurmanız gerektiğini düşünüyorsanız, 200'e başvurun.

  • Son olarak, değişiklik hakkında şüphe veya olumsuzluk ifade eden eski konumunuzdaki meslektaşlarınızı görmezden gelin. Baştan başlamak bir orta yaş krizi değil, artan yaşam memnuniyeti yönünde atılmış bir adımdır.


Unsplash

Hz. Yusuf ve Züleyha Evlendi mi?

Yazar Zübeyde Şakar önemli bir noktaya temas etmiş.

Yusuf sure-i celilesi Resulullah (s.a.)’in zor ve sıkıntılı bir zamanında nazil olmuştur. Bu sure, Resûl-i Kibriya’nın amcası Ebû Talib’in ve Hz. Hatice validemizin vefat ettiği, hüzün senesi olarak anılan yılda inmiştir. Bu yıl Mekke de yaşanan boykot yıllarının devamıdır.

İşte Muhammed b. İshak’a göre surenin nüzul sebebi, kavmi tarafından zulme uğramış olan Resulullah aleyhisselam ve Ashab-ı Kiramı teselli etmekti. Kavminin baskıları ve işkenceleri karşısında Resul-i Ekrem ve arkadaşları bunalmışlardı; bu bunalımdan bir çıkış yolu arıyorlardı. Resûlullah’a gelerek kendilerini teselli edici öğüt vermesini istiyorlardı. Sıkıntılı bir anda bu surenin inmesi, Müslümanlara bir teselli ve müjde olmuştur. Zira kıssanın kahramanı olan Hz. Yusuf da Filistin’de kardeşleri tarafından bazı kötülüklere maruz kalmıştı. Fakat sonunda o, Mısır’da devlet yönetiminde söz sahibi oldu, kardeşleri de bu devletin yönetiminde görevlendirildiler.

Busurenin başka bir imiş sebebi de kendileri için önemli bir yere dahip olan Yakup ve Yusuf as hakkında bilgi almak ve Rasulullah as’ı test etmek isteyen Yahudilerin sorular sormasıdır. Hz. Yusuf’un bir bütün halinde anlatıldığı bu kıssa ahsenül kasas en güzel kıssa diye çevrilse de konu bağlamında en güzel anlatış diye çevrilmesi daha doğrudur. Çünkü herkes konu hakkında doğruyanlış konuşurken en güzel anlatışı Kuran vahyi yapmıştır ve Yahudileri şaşkına çevirmiştir.

Bu sûrede anlatılan kıssada, dolaylı olarak Rasul-i Ekrem ve arkadaşlarına, sabrettikleri takdirde Hz. Yusuf’a verilmiş olan mükafatın bir benzerinin verileceğini ve Kureyşliler’in kendilerine boyun eğeceğini müjdelemektedir.

Nitekim kavminin baskısı neticesinde Medine’ye göç etmiş olan Resulullah aleyhisselam sekiz sene sonra Mekke’yi fethetmiş ve Kureyşliler ona boyun eğmiştir. Rasul-i Ekrem tıpkı Hz. Yusuf as gibi Mekkede kendi kavminden olan kardeşlerini affetmiş ve onlar da hatalarını anlayarak bir çoğu Müslüman olmuşlardı. Bu kıssa Kur’an’da henüz nakledilmeden önce, cahil halk arasında daha çok aşk ve nefsani heves serüveni doğrultusunda romantik bir hava içinde anlatılır ve olayın hiçbir zaman ciddi yönü, ibretli yanı düşünülmezdi.

Tevrat’ın Tekvin kitabında 39-48. bablarda kıssaya ayrılan geniş yerde hikâyemsi çok şeyler anlatılmaktadır. Hem Tevrat’a yapılan müdahaleyle kıssanın doğrultusundan saptırıldığı, hem de halk arasında dilden dile dolaştırılmak suretiyle kılıf değiştirdiği dikkate alındığında, düşünebilenler için birçok öğüt ve ibretleri yansıtan bu olayın neden Kur’an’da gerçek yönünün anlatılmasına lüzum görüldüğü kendiliğinden anlaşılır. Halk arasında bu kıssanın dikkat çekmesinin belki de en önemli sebebi bir aşk hikâyesine dönüştürülmesidir.

Yusuf suresi maalesef ki çoğu zaman mutlu sonla biten hüzünlerle dolu bir aşk hikâyesine dönüştürülmüş özü ve mesajı unutulmuş veya unutturulmuştur. Bazı edebiyatçılarımız da bunu eserlerine malzeme etmişler okuyucular da “vay be ne aşkmış” diye düşünmekten öteye geçememiş sureden çıkarılması gereken asıl gaye unutulmuştur.

Hz Yusuf’un bir aşk hikayesine indirgenmiş hayatı her zaman kadın-erkek bağlamında insanların dikkatini çekmiştir. Halbuki hiçbir tefsir kaynağında ve hadislerde ayetlerin verdiği bilgiden öte hiçbir bilgiye rastlanılmamaktadır. İslamiyette Hz. Yusuf ve Zülayha ile alakalı aşka(!) dair bilgiler israiliyyattır yani Yahudilikten veya diğer dinlerden geçen sahih olmayan bilgilerdir.

Kur’an’ın metodu bellidir. Bir konu hakkında fazla ayrıntıya girmeden mü’minlere ders olacak nitelikte kıssayı anlatır. Vermek istediği mesajı az ve öz kelime ve cümlelerle verir.

ALLAH cc Hz. Yusuf’u imtihan etmiş o bu aşılması çok zor olan imtihanı gene Allah’ın cc yardımıyla aşabilmiştir.

Züleyha aslında saf bir sevginin sembolü değildir. Onun Hz. Yusuf’a karşı duyduğu hissi, şehvet diye adlandırmak mümkündür. Çünkü aşk ve sevgide vakar ve nefsi muhafaza, sufli duygulara düşmeme ön planda iken şehvetin öne çıktığı duygular tahrip edici ve günaha sevk edicidir. Züleyha’nın yaptığı da budur. Evli bir kadının zinaya meyletmesi ve iffetiyle dillere destan olmuş birini zinaya çağırması bunun izharıdır.

Kur’an’da Hz. Yusuf’a tuzak kuran kadın ismen geçmez Azizin karısı olarak geçer. İsminin Zeliha veya Rahile olduğu rivayet edilir. Bu kadın hakkında da kaynaklarımızda herhangi bir bilgi mevcut değildir.

Züleyha diye adlandırılan kadın aslında dünyanın aldatıcı bir metaıdır. O hem kocasını aldatarak kölesiyle zinaya meyletmiş, yakalanınca iftira etmiş, sarayın kadınlarını da zina için kışkırtmış, Yusuf as da senelerce suçsuz yere zindan da kalmasına sebeb olup ses etmemiş ve kendi konumunu iftiralarla muhafaza etmiştir.

Kur’an’ın anlatışı bu şekildedir. Kur’an tevbeye çok değer veir. Muhakkak tevbe edenden bahseder ki günahkarlara bir umut olsun. Lakin bu kadının ne tevbesinden ne de Yusuf as’ın onunla evlenmesinden bahsedilmez. Madem tevbe etti kıssa bu kadar detaylı anlatılmışken neden bu başrolde biri olan kadının tevbesinden bahsedilmedi. Az mı mühimdi bu tevbe yoksa gerek mi duyulmadı. Halbu ki bu kadar sınırı aşan birinin tevbesi müminlere büyük bir ders niteliğinde olacaktır.

Sahih kaynaklar incelendiğinde Hz. Yusuf zindandan çıktıktan sonra bu kadınla evlendiğine dair hiçbir bilgi bulunmamaktır. Müfessirlerin çoğunluğuna göre ALLAH cc zinaya meyleden bir kadına Hz Yusuf gibi bir iffet kahramanını asla uygun bulmamıştır.

Mevdudi’nin Tefhimü’l Kur’an isimli tefsirinde bu mevzu şöyle geçer; Talmud’a göre azizin zevcesinin ismi “Zelıcha” (Zeliha)ydı ve bu kadın müslüman geleneğinde de aynı isimle tanınır.

Müslümanlar arasında dolaşan bazı rivayetlere göre Hz. Yusuf (a.s) onunla daha sonra evlenmiştir, lakin bu rivayetin ne Kur’ani ne de İsraili bir temeli yoktur. Aslına bakarsanız karakteri konusunda kötü bir izlenime sahip olduğu bir kadınla peygamberin evlenmesi onun izzetini zedeler. Bu fikir Kur’an’daki şu genel hükümle teyid edilmektedir:

“Kötü kadınlar,mkötü erkeklere; kötü erkekler kötü kadınlara; iyi kadınlar iyi erkeklere; iyi erkekler de iyi kadınlara mahsustur. Bunlar onların söyledikleri (çirkin şeyler)den uzaktırlar. Bunlara, (Allâh
tarafından) bağışlama ve cömertçe bir rızık vardır.” (Nur: 26).

Çilelerle dolu bir hayatın mükafatla taçlanmasına en güzel örnek Hz. Yusuf’un hayatıdır. Bizler kendi kitabımızı dahi kulaktan dolma bilgilerle tanıyoruz. Bazen yazılan kitaplar ve
çevrilen filmlerle zihnimize farklı yansıtılsa da Kur’an’ın gayesi bellidir.

Sahabe-i Kiram da Kur’an’dan alması gerektiği dersi almış hiçbiri durumu magazinleştirip Hz. Yusuf ile

Züleyha’nın akibetini sormamış, Efendimiz de bu konu hakkında hiçbir malumat vermemiştir. Zira Resulullah da ancak kendisine vahyedilen kadarını aktarmış Sahabe-i kiram da alınması gereken dersleri almıştır. Darısı ibnü’z zaman Ümmet-i Muhammedin başına. Vesselam.’


Unsplash

Kuruluşların %89'u Üretken Yapay Zekadan Faydalanıyor

Analitik platformu şirketi Alteryx tarafından yakın zamanda yapılan bir anket, kuruluşların bugün üretken yapay zekayı nasıl kullandığına dair ilgi çekici bir anlık görüntü sunuyor.

Avustralya, Birleşik Krallık, ABD ve Kanada'dan 300 veri lideri arasında kuruluşların %31'i kod yazmak için üretken yapay zeka kullandıklarını söylerken, %46'sı da içerik oluşturmak için yapay zeka kullanıyor. Gerçekte, çalışanlar ChatGPT gibi araçları özel kullanımlarını önemsemedikleri için bu rakamlar daha da yüksek olabilir.

Ancak her şey parlak değil - %47'si veri gizliliğiyle ilgili endişelerini dile getirerek, kendi kendine barındırılan çözümlere artan ilgiyi motive ediyor.

Üretken yapay zekayı kullananlar için faydaları açıktır. Çoğu olumlu bir etki bildiriyor; %55'i mütevazı faydalar ve %34'ü artan pazar rekabet gücü ve iyileştirilmiş ürün performansı dahil olmak üzere önemli faydalar belirtiyor.

Geç olmadan yapay zekayı şirketlerimize ve hayatımıza entegre etmek zorundayız.


Altın Ekonomik Büyümeyi Engeller mi?

Video’dan kısa bir özet:

  • Altın standardının mümkün olduğu ve sınırsız para basmanın haksız zenginlik yarattığı kanıtlanmıştır.

  • Brex ülkeleri ortak bir para birimi düşünmediklerini açıkladılar.

  • Sınırsız dolar basımı sürekli emek maliyetini düşürüp sermayeleri yapay bir biçimde büyütür.

  • Altın standardı geçmişte var olmuştur ve sınırsız para basımı ekonomiyi çökertir.

  • Altın standardının yatırımları öldürdüğü yalanı sınırsız dolarcılar tarafından yayılıyor.

  • Bazıları tarihi kayıtlara rağmen geri adım atmıyor ve başkasının haklı olduğunu kabul etmiyorlar.

  • Altın standardı döneminde fiyatlar düştüğü için Amerika Birleşik Devletleri'nde negatif enflasyon yaşanmıştır.

  • İspanyolların keşifler döneminde yitirilen altın ve gümüşler Avrupa ve Osmanlı'da büyük bir enflasyona sebep olmuştur. 1870-1913 döneminde altın az olduğu için fiyatlar düşmüş ve negatif enflasyon yaşanmıştır.

  • Altın standardının kaldırılması sonrası sınırsız para düzeni uygulandığında ekonomi büyümüş ancak enflasyon da artmıştır.

  • 1971'de 5609 dolara alınan bir ürün, 1980'de 10.695 dolara satın alınabiliyordu. Aynı ürüne 2023’te ise 41.942 dolara sahip olduğumuz söyleniyor. Ki, bu rakam aslında yine gerçeği yansıtmaz. Normalde gerçekleşen kümülatif enflasyon %584’dür. Yani 1980'de 10.695 dolara satın alınan ürünler, bugün ancak 73.154 dolar ödeyerek satın alınabilir.

  • Yıllar içinde enflasyon ve sınırsız doların gelir dağılımını bozması nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri'nde neredeyse hiç ekonomik büyüme olmadı.

  • Amerika Birleşik Devletleri'nde 2023'te kişi başı gerçek ekonomik büyüme sadece 6880 dolar artmıştır.

  • Sınırsız doların gelir dağılımını bozması nedeniyle hayat standardı yıllar içinde düşmüştür.


Unsplash

Vücudumuzu Dinleme Paradoksu

New Yorker'dan Jessica Wapner iç algılama, vücudumuzun içinde neler olup bittiği ve ruh sağlığı üzerine bir değerlendirme yazmış:

  • İç algı, vücudumuzdan gelen sinyalleri fark etme yeteneğimizdir. Üç kategoriye ayrılabilir: İhtiyaca dayalı duygular, bilinçsiz süreçler ve olaylara karşı duyum ve tepki.

  • İnsanların içgüdüsel merakını artırmanın sorunlarını çözeceğini varsaymak akıllıca değil. Dalgleish, "onları gerçekten kötü bilgi veren bir sinyali okumaları için eğitiyor olabilirsiniz" dedi.

  • Garfinkel "anksiyeti ve depresyonu olan insanlar bedenleriyle çok fazla ilgilenirler" dedi.

  • Veriler, panik bozukluğu olan kişilerin genellikle kalp atışlarının aşırı farkında olduklarını gösteriyor. Northeastern Üniversitesi'nde duygular üzerine çalışan psikologlar Karen Quigley ve Lisa Feldman Barrett, depresyonun kısmen "kilitlenmiş" bir beyinden kaynaklandığını varsayıyorlar - bu, içsel yorumumuzun yanlış olma olasılığını hesaba katamadığımız bir durum.

  • Sağlıklı bir zihin, iyi ayarlanmış bir yangın alarmı gibidir... Gerçek tehditlere karşı duyarlı, yanlış olanlara karşı duyarsız olmalıdır. Her gün yangın alarmının çaldığı bir evde yaşadığınızı hayal edebiliyor musunuz?!

​Makaleyi →Okuyun


Unsplash


Unsplash

Bugüne Kadar Gelen Müceddidler Kimlerdir?

Nebi sav:

"Allah dinine bağlı olanlara her yüz yılbaşında benim ehl-i beytimden, dinle ilgili konuları onlar için ihya edecek birini ba's edecek, gönderecektir."

"Şüphesiz ki, Allah her yüzyılın başında bu ümmete dinî işlerini yenileyecek hir müceddid gönderecektir." (Ebu Davud, Melahim, 1)

Yeni vazifeli şahsın ortaya çıkma zamanı yaklaşırken, önceki müceddidleri okumak faydalı olabilir. Gerçi açık günümüz insanı için çok önem arz eden meseleler değil ama yine de faydası olur diye paylaşmak istedim.

İmam-ı Suyutî yazdığı eserinde gelip geçen müceddidleri gösteren manzum cedveller nakletmişti.

Suyuti’nin aktarımına göre, o döneme kadar gelip geçen müceddidler şöyle:

Ömer b. Abdulaziz,

İmam Şâfiî,

İmam Ebu'l-Hasan el-Eş'arî,

İmam Gazalî,

Ahmet İsferani

Fahruddîn Razî,

Takyuddin b. Dakîki'l-Iyd ve İmam Bulkînî (Bulukkînî).

Sonrası için ise bazı isimler üzerinden ittifaklar sağlandığı söylenebilir.

İttifaklı isimleri yıl yıl toparlayacak olursak;

1. Ömer bn. Abdülaziz(17) (H. /17–102 / M. 638–720
2. İmam-ı Şafii(18) (H. 150–204 / M. 767–819)
3. Ebu'l-Hasan Ali El- Eş'ari (H.260–324 / M.873–936)
4. Ebu Bekir Bakıllani (v. 403/1013)
5. İmam-ı Gazali (H. 450–505/M. 1058–1111)
6. Fahreddin-i Razi (H. 544–606 / M.1149–1209)
7. Mevlana Celalettin-i Rumî (H. 604–672/ M.1207–1273)
8. Zeynüddin-i Irakî (v.H. 805/ M. 1402)
9. İmam-ı Sahavi(19) (v. H. 902)
10. Celaleddin-i Suyutî (H.849–911/ M.1445–1505)
11. İmam-ı Rabbani Müceddid-i Elf-i Sani(20) (H. 971- 1033 / M. 1563-1624)
12. Şah Veliyullah Dehlevi (H.1114–1176 / M. 1702–1762)
13. Mevlana Halid-i Bağdadi(21) (H.1193–1242 / M. 1779–1826)
14. Bediüzzaman Said Nursi. (H.1293 – 1380 / M. 1876–1960)


Unsplash


KİTAP

Robert Greene’nin Her Güne Bir Yasa kitabı, hayatlarımızı yanlış inançların rehberliğinde yönettiğimizi savunuyor: Paranın peşinden koşmanın bizi mutlu edeceğine, başkalarının her zaman bizim çıkarlarımızı yürekten düşündüklerine ve kusurlarımızın diğer insanlarınkinden daha küçük olduğuna inanıyoruz. Ancak bu inançlar gerçeğe dayanmadığı için bizi mutsuz ve tatminsiz bırakıyorlar.

Greene, bu yanlış inançlar tarafından yoldan çıkarılmayı ve perişan edilmeyi durdurmak için gerçekliğe, dünyanın gerçekte nasıl çalıştığına ve insanların gerçekte nasıl davrandığına daha fazla uyum sağlamamız gerektiğini yazıyor. Gerçekle nasıl yeniden bağlantı kurulacağı ve böylece daha mutlu ve tatmin olunacağı konusunda yılın her günü için bir ders veriyor.


Ertuğrul Düzdağ’ın Ali Ulvi Kurucu kitapları bir biyografi olmasına rağmen çok şey öğreten bir seri. Okuyanların bir daha okuması yine çok şey kazandıracaktır.

Ali Ulvi kurucu, 6 yıl tahsil için Kahire'de bulunmuş ve ömrünün kalan 56 yılını Medine-i Münevverede geçirip orada vefat eden önemli bir alim.

Yaşadığı şehirlerde denk geldiği dostluklardan, aile yaşantısından, ailesinden, yani birçok insandan bahsederek, yaşanan olayları ve hayat üzerine etkilerini daha gerçekçi değerlendirebiliyor ve kendi hayatımız için bazı fikirler öğrenebiliyoruz.

Ve ilminden önemli dersler çıkarıyorsunuz. Biyografi ve ilim meraklıları için muhakkak okunması gereken serileriden biri.


Neden Bu Kadar Çok Ünlü ve Batılı 2023'te İslam'a Geçiyor?

2023 Ramazan ayında birçok ünlü ve Batılı İslam dinine geçti, sadece Amerikalıların yaklaşık 2500 kişisi İslam'ı seçti. Ayrıca, dünya nüfusunun 2 milyardan fazlası artık Müslüman, bu da İslam'ın dünyada en hızlı büyüyen din olduğunu gösteriyor.

• Ukraynalı bir kadın, Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında Ramazan ayında İslami çağrıdan etkilendi ve İslam dinini seçti.

• İngiltere'de her yıl 5000 kişinin İslam dinini seçtiği belirtiliyor.

• Youtube ünlüsü Obaid Fucks, Ramazan ayında İslam dinine geçti ve bu yıl Mekke'ye ilk seyahatini gerçekleştirdi.

Şans, Kader, Kısmet

Prof. Dr. Ömer Atilla Ergi, Fikir Atölyesi programında şans, kader ve kısmet konularını detaylı şekilde ele alıyor. Kaderin etimolojik kökeni, evrende determinizm ve probabilizm tartışmaları, insan iradesi ve kader arasındaki ilişki gibi konulara değiniyor. Dua ve sadaka ile kaderin değişeceği fikrine de açıklık getiriyor.

  • Evren, zaman ve mekan dilimleri ile işlediği için geçmişe bakabiliyoruz.

  • Teleskoplarla baktığımız yıldızların aslında ışığının geçmişte olduğunu görüyoruz.

  • Kainatın başlangıcından sonuna kadar olan zaman diliminde sadece bir yaprağı açabiliyoruz.

Pazarlama ihtiyacı anında akılda belirmektir

İyi esnaf ve doğru insanların ödüllendirilmesi müthiş bir etki yaratır. Sabretmek çok önemli, pes etmemek gerekir.

  • Emir, kiralama gayrimenkul emlak işleriyle uğraşıyor.

•İşletmenin büyüyeceğini öngörmüş ve bir buçuk iki sene boyunca iletişimde kalmış.

• Emir'in vizyonerliği sayesinde işletme bugünkü ofislerinde faaliyet gösteriyor.

Maneviyat şemsiyesi altında ruhun anlam arayışı

Prof. Dr. Kemal Sayar, insan hikayelerinin büyüleyici gücünden bahsediyor ve yazmanın insanlığa ve psikiyatriye olan etkisini vurguluyor. Ayrıca, maneviyatın insanların dayanıklılığı ve kriz anlarında tutunacak güçleri olduğunu belirtiyor ve insanın tekamülü üzerine tasavvufi yolda bir öğrenci olarak düşüncelerini paylaşıyor.

• İnançlı insanların zorluklara karşı daha mukavim oldukları ve hastalıkları yenme konusunda daha başarılı oldukları söyleniyor.

• Araştırmalar, inanç ve maneviyatın dayanıklılık konusunda önemli bir rol oynadığını gösteriyor.

• Ancak bu, kaderci bir anlayışa sevk etmemeli ve binaların iyi yapılması gibi somut önlemlerin de alınması gerektiği vurgulanıyor.

AI tehlikesi sandığınızdan daha tuhaf

Genellikle yapay zekanın faydalı yönlerinden bahsediyoruz. Bu haftada meseleyi farklı şekilde ele alan bir video paylaşmak istedim. Bu video, yapay zeka'nın istediğimizi yaparak bize zarar verme potansiyelinden bahsediyor.

  • Yapay zeka, verdiğimiz verilerle ve sınırlamalarla çalışır ve yanlış bir şekilde kullanılırsa öngörülemeyen sonuçlara yol açabilir.

  • Özellikle, insanların istemediği şeylerin yapay zeka tarafından yanlış anlaşılması çok yaygındır.

  • Yapay zeka, gıda endüstrisinde de kullanılabiliyor.


Bu haftalıkta bültenimizin sonuna geldik.

👉 Bültenimize sponsor olabilir, reklam verebilir, yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza tavsiye vererekte bu bilgilerin onlara ulaşmasına vesile olabilirsiniz.

Bültene sponsor olabilir veya abone olarak destek verebilirsiniz

TÜM BÜLTENLER


Önceki
Önceki

Türklerin Yok Olması, Yecüc Ve Mecüc

Sonraki
Sonraki

Ertelemeyi Çöz ve Hayatını Değiştir!