Her - zaman- 3 dönem!
Hz. Bediüzzaman'ın Risale-i Nur hizmeti ile ilgili sözünü ettiği üç dönem, aslında her yeni "diriliş" hareketi için söz konusudur.
Kur'an'ın değişik âyetlerinde de (ör. Fâtır Sûresi/35: 32) belli yönleri itibarıyla temas ettiği bu üç dönemin mahiyetini ve aslî özelliklerini en güzel anlatan, 24. Söz'ün 2. Dalı olan Reşha, Katre ve Zühre bahsidir. Bediüzzaman, bu bahiste Allah'a giden üç ana yolu ve bu yolların yolcularını açıklar.
Reşha, kalb ayağıyla gidenleri; katre, akıl ve fikir ayağıyla gidenleri; zühre ise daha çok nefis mekanizması yoluyla gidenleri temsil eder. Fakat yine Hz. Bediüzzaman'ın izahına göre, her üç yolda diğer yolların da özellikleri ve dolayısıyla bu özellikleri de kendilerinde taşıyanlar bulunabileceği için, bu yollar dokuza çıkar.
Yani, kalb ayağıyla Allah'a gidenler içinde akıl-fikir ve nefis mekanizmalarını, akıl-fikir yoluyla gidenler içinde kalb ve nefis mekanizmalarını, nefis mekanizması yoluyla gidenler içinde de kalb ve akıl-fikir mekanizmalarını belli ölçülerde kullananlar vardır.
Bir çiğ damlası veya hava zerresi demek olan reşha dönemi, saf iman, ihlâs, teslimiyet, itaat ve aksiyon, dolayısıyla tamamen inşa dönemidir. Bu dönemde dünyaya açılma, dünyevîleşme, aklî yaklaşım, nefsaniyet ve ihtilâf yoktur. Hayat sade; kardeşlik, muhabbet, yaşatmak için yaşama, ibadete, ezkâr ve evrada önem verme öndedir.
Akarsu, göl, deniz veya okyanuslardaki su damlası manâsına gelen katre; ilim, daha çok akıl ve tefekküre dayalı iman ve bütün boyutlarıyla dünyaya açılmayı ve bunların daha çok hakim olduğu ikinci dönemi temsil eder. Bu dönemde akıl kalbin önüne geçmeye başlar; hayata açılma ile birlikte başka din, düşünce ve felsefelerle karşılaşma, araştırma ve tahkiki tetikler. Ayrıca, dünyevîleşme sadeliğin yerini alır; dünyanın lezzetleri yolun yolcularını kendine çağırmaya başlar. Nefis mekanizması ve enaniyet, artık belli ölçülerde devrededir; dolayısıyla nefsaniyet, paylaşma talebi ve ihtilâf ve iftiraklar ortaya çıkmaya durur.
Çiçek manâsına gelen zühre ise, bir ölçüde kendine meftuniyet, medeniyet, kültür, san'at, edebiyat ve dünyevîleşmenin simgesi olup, üçüncü dönemin sembolüdür. İslâm'ın ilk döneminde Allah Rasûlü (sas) ve Hulefâ-i Râşidûn dönemi reşha, Tabiûn ve Tebe-i Tâbiîn dönemi katre, Abbasîler dönemi ise zühre dönemleriydi.
İslâm'ın, bir hadis-i şerifte ifade buyrulan ikinci yarım gününü temsil eden Osmanlılar'da ise Fatih'e kadar olan dönem reşha, 1529 Birinci Viyana Kuşatması'na kadar olan dönem katre, daha sonraki asırlar ise zühre dönemi olmuştur.
Dine hizmette en önde safta yer alan ve Allah'a en yakın olanların (sâbikûn-mukarrebûn) çoğu, reşha dönemi insanları içinden çıkar; sonraki dönemlerde az sayıda da olsa yine bunlardan bulunur (Vâkıa Sûresi/56: 10-14). Hz. Bediüzzaman, başta temas edildiği gibi, nasıl Allah'a giden üç yolun her birinde diğer yolların da özelliklerinin belli ölçülerde bulunduğunu ifade ile üç ana yolu dokuz yola çıkarıyorsa, bunun gibi, her bir dönemde diğer dönemlerin özellikleri ve bu özellikleri taşıyanlar da bulunabilir.
Dolayısıyla üç ana dönemin her biri kendi içinde de üç döneme ayrılır. İslâm'ın ana özellikleri itibarıyla reşhayı temsil eden ilk döneminde Peygamber Efendimiz (sas) dönemi reşha, Hz. Osman'ın hilâfetinin ikinci 6 yılına kadar olan dönem katre, Hz. Hasan'ın hilâfetinin sonuna kadar olan dönem zühre dönemiydi.
Risale-i Nur hizmeti, ilk dönemi olan ve bir bakıma reşha ile temsil edilen Hz. Bediüzzaman döneminde de sözü edilen üç dönemi yaşamıştır. Kabaca 1925-1946 yılları reşha, 1946-1950 yılları katre, 1950-1960 yılları zühre dönemi olarak değerlendirilebilir. Bu hizmetin katre ile temsil edilen ikinci dönemi de şu anda kendi içinde hangi dönemdedir, bunun tesbitini de herhalde yolun rehberlerine ve öncülerine bırakmak daha doğru olsa gerek. Fertler olarak her yolcuya düşen, herkesin her bir dönemi kendi içinde de sürekli yaşadığını unutmamaktır. (Ali Ünal - 11 Ekim 2010)