İstanbul: Yaklaşan Tehlike ve b…k çukurunda ölmek

Yıllardır üzerinde durduğumuz İstanbul depremi ile ilgili olarak Dr. Hos bazı önemli uyarılarda bulunmuş. Sizler için toparlamak istedim.

Hem deprem anına hem de sonrası için vahim uyarılar var. Bir göz atmak erken tedbir için faydalı olabilir:

‘‘İstanbul'u konuşalım. Zannedersem 3 bölümde bitecektir. Bu bilgiselinde maksadım sizi korkutmak değil, az germek. Gerilim insanı tetikte tutar, amigdala yani hayatta kalma kısmını harekete geçirir. Hazırlanmış çalışmalara dayanan verileri ele alacağız. Neler olacak?

Bunları okur okumaz daha ilk twitte @EmniyetGM ve @RTErdogan'ı etiketleyecek ve cimer'den zahmet edecek olanlar için belirteyim. Bunlar zaten siz okuyasınız diye yazılmış deprem kayıp tahminlerinden oluşur. Ama sizler uzun yazı okumayan bir toplum olduğunuz için biz yazıyoruz.

Evvela bu konuda B.Ü ve İBB'ye teşekkür etmek lazımdır. En iyi haritalar ve analizleri yapmış veya derlemişler. Neyin yıkılıp nerelerin ayakta kalacağı az çok bellidir. İki baldır bacak kadar ilgi çekmeyecek ama biz belirtelim. Umulur ki üstteki pdf'ler de o merakla okunur.

Baştan peşin söyleyeyim. Öleceksiniz. Ben de öleceğim. Hiç birimiz dünyaya kazık çakmaya gelmedik.Ama istiyoruz ki Alman Wolfgang amca gibi 90'ımıza dek yüzümüzdeki benleri Tayland güneşinde kızartarak yaşlanalım ve gün görüp öyle ölelim. Kolonlar altında çişimizi içerek değil

İşte kaderinizi belirleyen 1.harita bu. Mahalle bazlı nüfus dağılışı. Burada nasıl dağılmışsanız yaşamınız ve ölümünüz de bir afette hiçbir şeyle değil en çok bununla orantılıdır. Deprem her yerde olur ama nüfus bir yerde toplanmışsa ve ora depremsel ise insanlarda orada ölür.


Allah, her topluma kendi içinden uyarıcılar çıkarır. Bunlar mutlak peygamber (Resul, Nebi) olmak zorunda değildir. Belli bir konuda uyarır, onları yaklaşan tehlikeye dair yönlendirirler. Ama azgın toplumlar en çok uyarıcılara karşı cephe alır. Bu 2. grubu izleyenler helak olur.

Her uyarıcının kımıldattığı bir rant, rahatsız ettiği bir çıkar grubu ve karşısına aldığı bir belamlar ve rahipler sürüsü vardır. 6. yüzyıl Mekke'sinde bu, put ticareti iken günümüzde mama ticareti, din ticareti de olabilir. Bu sebepten uyarıları dikkate alanlar hayatta kalır.

Biraz önce birçok kişi haritanın güneyinde kendi mahallesini bulmuştur. Dikkat etiyseniz sağdaki haritada yol ağları da en çok buralarda yani güneyde yoğundur. Niye? Çünkü burada düzlükler fazla ve yerleşmeye müsait tarihi Roma-Bağdat yolu var. Bağdat cd o sebepten bu adı alır

Bir mahallede hasar görebilirlik (ölüm) belli şartlara dayanır Mahallenin Yaşı Konut Adedi Plansız Yapılaşma Oranı Çocuk ve yaşlı nüfusun oranı Ortalama arazi değeri (arazi pahalı ise yapılar sıklaşacaktır) ve okullara devam eden öğrenci sayısı. İşte bunlar ölümü artırıyor

Sonra ise mahalledeki nüfus yoğunluğu geliyor ve tabi bina yoğunluğu ve mahalledeki yapılaşmamış alan oranı. Bu yoğunluk artarken mahallelerdeki işyerleri, atölyeler, patlayıcı maddeler (kaynakçı oksijen tüpü, restoran tüpleri vs) Hepsi sizin yanınızda birer bomba demektir.

25 sene Doyçland'da bir ter dökerek çalışan mehmet amca emekli olur, İkitelli'de apartmanını diker. Ek gelir olsun diye bir de "tükan" açar ve oto kaportacıya verip üstünde emeklilik sefasını çıkaracaktır. Ama bir gün boyacıdaki boyalar ve tüpler patlayıverir. Artık çok geçtir

Türkiye'de devlet senin dükkanını neye kiraya verdiğinle ilgilenmez. Yönetmelik varsa da uygulanmaz. Oy almak için cahilleri memnun edecek şekilde kurallar esnetilir. Sen de işim kolaylaştırıldı dersin (imar barışı gibi) ve depremde bir bakarsın ateş topu olur apartmanın.

Küçüklüğümün travma görüntüsüdür. Binalarının altını boya atölyesine kiraya vermiş bir ailenin apartmanı yanmıştı. Kurtulan olmadı. Bir boya tankı, karşı binaya 30 m uçmuştu top güllesi gibi. Seyrantepe'de gördük bunu. Orada kira aldığımız bir binamız vardı. 150 m ile kurtuldu.

Evinizin altında Tavuk dönerci bile varsa o ev depremde büyük olasılıkla patlar. İnsan ve atölye aynı binada olacaksa bu sadece ayakkabıcı, resim atölyesi gibi sektörler olmalıdır. Kaynak tüpü,gaz tüpü, boya sn. Bunları nasıl normal bulup şehirlerimizde iç içe yaşayabiliyoruz?

Mesela size %99 riskli bir yer. Gürsel Mahallesi. Buradaki yokuşu tarif etmem mümkün değil. Buraya yerleşme izni çıkaran kişi veya otorite kimse zalimdir. Bak her sene burada bir çocuk ölür,bir tır boşalır. Bu alan orman,park olarak kalmalıydı. Akıl alacak eğimli saçma bir yer.

Ne kurtarma ekipleri gelebilir ne de o mahallenin kilitlediği ulaşım aksı sebebiyle arkadaki mahallelere geçebilirsiniz. Dimdik tepe yamacında bir bina yıkılsa bitti. Kentsel dönüşüm hikaye babam. Bu mahalle yeşil alan yapılmalı. Burası gidecek.

İstanbul'un riskli bölgeleri derken risk sadece deprem riski değildir. Patlama riskli sanayi alanları, su baskını yaşayacak riskli alanlar, deniz kıyısında çökecek riskli alanlar gibi onca risk faktörü yer alır. İstanbul'un yerleşime müsait yerlerinde de önemli problemler var.

İtalyan bir şehir plancısını gezdiriyorum, İstanbul'da evime yakın kahve içeceğiz. Adam durdu alternatif yol sordu. Ne yani? dedim. Viyadükle gidilmeyen yol nerede? Yok dedim. Depremde ne yapacaksınız? dedi. Gerçekten ne yapacağız? Bazı mahalleler sadece viyadükle bağlanıyor.

Şehir alanının büyük kısmı betonla kaplı olduğundan suyun toprağa kavuşmaması söz konusu olacak. Su toprağa inmiyor, infilitrasyon ve permeabilite nanay. Direkt kanalizasyona akıyor. Depremde yağmur yağsa kanalizasyonlar taşacak, b.. içinde baloncuklar çıkararak öleceğiz.

Şehrin Afgan, Paki, Suri,pkk ve sosyalist sol yoğunluklu, vd mahallelerini de boş geçmeyelim. Otorite varken herkes cicidir ama otorite bir kırılırsa dükkanlarda gasp,kavşaklarda silahlı çeteler, tecavüz gırla gider. Zengin mahalleler direkt hedeftir. Yağma ilk 6 saatte başlar

Yağmacının belli bir etnisitesi ve dininin olmadığını bu depremde bu değremde de gördük. a101 önünde ısıtıcı götüren YERLİ teyzeler, ablalar bunlar çürümüş, bitmiş, varoş toplumun şehri nasıl tehdit ettiğinin göstergesidir. Kırsalı şehre sokarsan ilk fırsatta seni sokar.

Köylü köyünde, şehirli şehrinde yaşayacaktı. Aksi halde şehre gelenler,refahın nimetlerinden faydalanamadığını düşünür uç akımlara meyleder. Karanfilköy karanfilköylülerindir! diyor ☭. B.. karanfilköylülerin! Orası İstanbul'un yeşil alanıydı. Şimdi orada da bir dram yaşanacak

Elektrik gidecek çünkü deprem, çoğu yer altına alınmış elektrikten eser bırakmayacak. Jeneratörün bile olsa şansın yok çünkü benzin, mazot bulamayacaksın. Doğum yapacak eşin varsa işin daha zor. Telefonların biri bile çalışmayacak çünkü nüfus 20 milyon ve 5 kat kilitlenecek.

İstanbul'un batı aksında ama o batı aksın da kuzeybatı kısmında olursanız deprem en az etkiler. Büyük ölçüde trafikten yoksun olacağınız ve havalimanına da yakın olacağınızdan göreceli asayişi tadarsınız. Ama doğuda şu bölgede hiçbir ümidim yok. Buralar korkarım dram yaşayacak

İstersen o blokları perde betonla dik, sağ yönlü ve doğrultu atımlı aktif Kuzey Marmara Fay hattı hoplata hoplata sarstığında o perdeyi o zaman görürüz. Korkarım ki scorched-earth distopyası yaşanacak bu bölgelerde (her manada). Ulaşımı geçelim o daha ilk dakikalarda hayal.

Sizler,"adam beleşe Konya'ya götürüyor"diye Güzelim Şişli'yi 20 sene teslim edip şehri İsengard'a çeviren, Anakentin toplanma alanlarını bitirenleri filan düşerse Türkiye düşer diye bayraklaştıran, bilime ve yaşadığı şehre düşman bir toplumsunuz. Öyleyse musibete de hazır olun.

Kaçınız okudu bunları? İşte sevmeniz gereken, işte başınızın üzerinde tutmanız gereken adamlar bunları yazanlardır. Esas bunlar düşerse Türkiye düşer. Farkında bile değilsiniz. Filan düşerse derken yaşadığın apartman düşmesin diye uğraşan adamları tanımamış,okumamışsındır bile.

Benim güzel milletim! Deveye diken,sana da bu binalara bir güzel seni yerleştiren müteahhitler lazım. Senin neyine Ahmet Vefik Alp'ler? Neyine Han Tümertekin gibi mimarlık ödülü sahibi mimarlar,neyine şehir plancıları.Sen onların yönettiği şehirde kaçak asma kat bile atamazsın.

7,5 depreminde Orta ve Yüksek Hasarlı binaların olacağı yerler verilmiş. Daha ne desin? Şu mahalledeki evi alma kardeşim sana mezar olacak mı desin? Kabul ediyorum R.Kavağı ve Poyrazköy de çok sapa ama sağlam laflarına kanıp almayın haritaları makaleleri okuyun alternatif çok.

Hiçbir müteahhit sizi depremden korumaz. Koruyacakları binalar da kesene uymaz. İyisi mi mezar gibi evleri de alsan(zaten öyle yapacaksınız) evin 5m2 kısmına şundan yaptır.Alma! Yaptır. Çünkü işin içine kar girdi mi bu millet bunun da malzemesinden çala.Bu sizi korur mu peki?

Piyasada soldaki gibi komik şeyler de satılıyor ama siz "KENDİNİZ YAPTIRIN" Ayrıca bunlar binaların dikey çökmesinde hayat kurtarabilen gereçlerdir. Bina yan yatarsa (ki yattı) duvarlar üstüne gelir ve duvardaki TV seni ortadan ikiye biçebilir. Bunları da düşünüp yaptırın.

Yıkıntılar altında telsiz şarj edeceğiniz kadar bir enerji üretmek için bunlardan al, bul. Ayrıca toz maskesi, bolca poşet (kaka için), termal battaniye, ilkyardım seti, su, çikolata, aile albümü, güçlü bir düdük, telsiz, TC kimlik, diplomalar ve para da burada bir cepte olsun

Ayrıca zor şartlarda çişinizi içmek için yapılmış ve çişi içilebilir suya çeviren böyle faydalı araç gereçler de mevcut.Ama unutmayın tüm bunları gece uyanıp, kalkıp, aileyi uyandırıp hazır tuttuğunuz sağlam yere girmek zordur.En az 20 tatbikat şart. İlk 20 saniyede yapmalısın

Ama bu sığınak ranzalar ve masalar, eğer evin boğazda ve o ev çöküp deniz suyu girerse pek iyi olmuyor bu durumda da şamandıra ve soluma hortumu gibi yaratıcı şeyler düşünmeniz gerekir. Düşünün ev denizin 10 m altına çöktü.Hortum şamandıra ile yüzeyde kalır nefes alırsın..gibi

Hayatta kalmak her şekilde mümkün olmayabilir. Bina çökerken muntazam çökecek de değil. Sığınak masa içerisindesin, taş bloklar kafana çarpar, bir demir böğrünü deler, her şey olabilir. Tüm bunlar senin hayatını %100 kurtarmaz, kaybını azaltır, hayatta kalma ihtimalini artırır.’’

&&&

Yüksel H.’nin bu uyarılarına ek olarak şunu ifade etmekte fayda var.

Bu tür deprem ve doğa işaretleri birer konfor alanımızdan çıkmamız gerektiğinin de işaretidir.

Deprem bölgesinde yaşayan birçok arkadaşa çıkın, yurt dışında iş yapın vs. demiş ve beklemeyin diye kaç kez uyarmıştık. Şahsi olarak bazı arkadaşlara belki 10-15 kez söyledim. Ancak, maddi ve manevi olarak çıkma imkanları olduğu halde yurt dışına çıkmadılar, konfor alanını terk etmediler ve sonuç SIFIRLANMA oldu.

Şimdi ise ellerinde hiçbir şeyleri kalmadı. Taa 2009’da da bu uyarı yapılmıştı ama kimse yine konfor alanını terk etmemişti. Ve sonrasında bir yokluk ve çile dönemi yaşandı, yaşanıyor.

Çoluk, çocuk, ev, iş düzeni vs. diyerek rahatı terk etmemenin sonucu ağır olabiliyor. Ülkede yaşayan bir parya haline gelebiliyor insan. Cebri hicrete mahkum olmamak için iradeyi devreye sokmak tek seçenek gibi gözüküyor. Bunun bir başka örneğinide yine Yahudi tarihinde görmek mümkündür.

Yurt dışına çıkmayanlar için bir diğer işaret ise Anadolu’ya göçün artık bir şart olduğu gerçeğidir.

Nüfusun büyük çoğunluğunun hak ve hakikata değil, 70 bin Taylasanlı ve onların peşinde gittiklerine taptıkları, dinden çıktıkları bir yere gerçek anlamda bir ticaret ve eğitimin ulaştırılması zaruridir. Toplumlar, bireyler göçler olmadan gelişemez ve büyüyemezler.

O topluma -İstanbul’da olan imkanların tamamının- ulaştırılması gerekiyor. Bir Karlıova'lıya, Dumlu olan birine İstanbul’da olan -misal bir yazarlık eğitimi, haftalık kültür gezileri, yurt dışından gelen uzman seminerler, terapi eğitimleri vs.- gibi imkanlar sunulmaz ise, veya zenginleşme fırsatları oluşturulmaz ise o kişilerden fazla bir şey bekleyemezsiniz. (Örnekler çoğaltılabilir)

Maddi ve manevi yatırım yapılmayan bölge-köy-kasaba vs.’den aklı başında davranışlar ve tercihler beklemek, ülkeye faydalı insanların peşinden gitmesini düşünmek beyhude bir çabadır. (Aynı durum İstanbul banliyöleri içinde geçerlidir)

Güneydoğu-terör meselesi bunun en ibretlik örneklerinden biridir. Üstad’ın yıllarca uyarısını dikkate almayanların getirdiği sonuç ortadır.

Umarım bu işaretleri görebilir, yurt dışına veya Anadoluya bir göç stratejisi geliştirilebilir. Aksi halde elemanının da dediği gibi, b…k çukurunda ölme veya cinayetlere maruz kalma gibi bir tehlike ile karşı karşıya kalınacak.




Önceki
Önceki

Kopmuş Kollar, Bacaklar, Etrafta Koşturan Çıplak İnsanlar…

Sonraki
Sonraki

Depreme İlk İntikal Eden Biriyim: Arama kurtarma görevimi bırakıyorum