Bu Hangi Millet? Ve doğum yapan hanımlar gerçeği

2.jpg

Zulm sürecinde son dönem de arada bir gündeme gelen iki konu var. Birisi kadınlar neden hamile kalıyor? 

Bir diğeri de ‘millet bu mazlum hallerine inanmıyor’ diyorlar.

Bu meselenin birçok boyutu mevcut. Ancak ben sadece iki, üç noktaya temas edeceğim. Zira bir tanesinde küfre düşme durumu var.

Son 15 yıldır mazluma zulm eden zalimlerin ağzında sürekli tekrarlanana bir söz var. O da ‘millet, millet, millet…’’

Ne zaman hırsızlıklar ortaya dökülse ‘millet’

Ne zaman ekonomik problem baş gösterse ‘millet’

Ne zaman bir yeşil alan yağmalansa ‘millet’

Ne zaman başları sıkışsa ‘millet’

Vs…

Artık ‘millet’ kelimesi her türlü pisliğe bulaşmış kişilerin ağzında sıradanlaştırılarak basit bir hale getirildi.

İşin daha hazini ise ne bu kelimeyi kullananlar, ne de bu kelime de kendini görenlerin ‘millet’ kavramına dair zerre kadar bir bilince sahip olmamaları.

Öncelikle şunu ifade etmek isterim ki; Her başı sıkıştığına ‘millet’ jargonunu kullanan zalim ve gaddarların en büyük imtihanı da yine milletle olacak ve o millet onların yüzlerine tükürecek.

Neden derseniz?

Varlıksal alemde bir şeriat-ı fıtriye kanunu vardır. 

Kişi, ne ile övünürse her daim onunla imtihan yaşamıştır, yaşayacaktır. 

O yüzden herkese söylerim; Ölün ama asla büyük konuşmayın. Zira o mesele başınıza gelmeden, son nefesinizi vermeden o sözden çoğu zaman kurtulmak mümkün olmuyor. Bir nevi ‘kişi söylediği sözün esiri oluyor.’

Misal, ‘sıfır sorun’ deyip onunla övündüler; Ve geldiğimiz nokta ortada. Sorunsuz olduğumuz ‘kara para aklayacısı’ üç, dört Afrika ve Arap ülkesi dışında yüzümüze bakan kimse yok. 

CHP cami kapattı diyerek yıllarca ekmeğini yediler. Şimdi ise kendileri hem cami kapattı, hem medrese, hem Kuran kursu… Hem de Kuran öğreten hanımlarda başta olmak üzere, bir çok ilahiyatçıyıda hapise gönderdiler.

Ekonomi ile övündüler. İttirerek buraya kadar getirdiler ve şuan da ise dolar ve euro malum. Hadi bunlarıda geçelim. İşletmeler iflas etmeye başladı. Ve büyük bir kriz geliyor. (2001’deki gibi birgün içinde olacak bir kriz düşünülmemeli. Öyle bir krizde toparlanmamız aslında daha kolay olur. Bu gelen kriz, milim milim ve işleye işleye geldi ve geliyor. Ve ne yazık ki 2001’i mumla arayacağız…Eğer ilahi bir lütuf olmazsa..)

Yol, köprü yaptık deyip, onunla övündüler, övünüyorlar. Sonuç malum.

İstanbul’da geçen gün gördük ki yol ortadan ikiye ayrıldı… 

Köprülere ise hiç girmiyorum. Verdikleri zarar ekonomiyi batırıcak unsurlardan sadece biri..

Bu arada komplo sever zalimlerin yaptığı gibi bir komplo da buraya biz ekleyelim. Yolun ortadan bölünmesi varlık aleminin akışında muhatabına şunu der; Bilinç, bilgi ve geleceğin parçalanması ve ayrılık…

Bir yönüyle de çaresiz kalacak, ortadan bölünecek ve çökecekler. Ve bunun zamanı çok yaklaştı…Su, yaklaşmaktır. Geç olanı, erkene almaktır. Sel bunun için ayrı bir işarettir.

Bu meselenin detayı uzun ve geniş. Manevi okumaları ayrı bir makale konusu. Ancak, günaha batmış bir topluluk için detaylı yazmanında bir faydası olmadığını bildiğimiz için burayı geçiyorum.

Evet, milletle de büyük bir imtihan yaşayacaklar. Bunu da günü geldiğinde hep birlikte izleyeceğiz. Tabi kendine millet diyen toplulukta peşinden gittiği kişilerle imtihan yaşayacak ve onlarda, kendileri de çekecek.

Burada millet demişken bir noktaya temas etmek istiyorum…

Zalimler sürekli olarak şu ifadeleri kullanıyor zulme uğrayan mazlumlar için; ‘Sizler mağdur rolü oynuyor ve duygu sömürüsü yapıyorsunuz ama millet inanmıyor’

Benim merak ettiğim ise kim bu millet?

İki kişi bir araya geldiğinde gıybet eden o millet mi?

Yurtlardaki erkek çocuklarına tecavüz eden millet mi?

Ülkedeki 56 genelevi dolduran ve fuhuş bataklığına düşmüş 300-350 bin kadının namusuna saldıran millet mi?

Yalan, ego ve riya’yı fıtrattan görerek o amelleri bizatihi ailesine dahi reva gören millet mi?

Allah Resulü sav’in gününü 1-2 hurma ile geçirdiği yerde, hayvanlar gibi günde üç, dört öğün ve dört, beş çeşit yemek yiyerek Peygamberinin yolunu terk eden millet mi?

Allah’ın faizi yasakladığı ve cehennemde cezasını çekecek dediği yerde, faiz yiyipte cehennemlik olan millet mi?

Nebi sav’in düşmanına dahi merhamet ettiği yerde, hamile kadınlara zulm eden, bebeklerin anneleriyle birlikte hapise girmesine oh çekerek İslam yolundan çıkan millet mi?

Saatlerce ev de, kahve de, kafe de, ofiste vs.. TV karşısında oturup, zamanını israf ederek, ‘Allah israf edenleri sevmez’ hükmüne denk düşerek Allah’ın sevmediği hale gelen millet mi?

İlim öğrenmek dinin rükunlarından biri olmasına rağmen, hayatında bir tane bile ilmihal bitirmeyen, Kuran meali, tefsiri, sünneti vs… okumayarak cahil kalıp, günaha batan ve cehennemlik olan millet mi?

‘Ben alimim, ilahiyatçıyım’ deyipte, hırsızların, zalimlerin peşinden gidip, onlara fetva verip gerçeği söyleyemeyen, 300-500 milyarlık arabalara binerek gösteriş içinde yaşayıpta NEBİ sav’in yaşam tarzından vazgeçip, Allah yolundan çıkan ve ona isyan eden millet mi? vs..

Kim ulan bu millet…

Evet, bunlara benzer sayfalarca ekleyebileceğimiz din dışı amellerin olduğu bir coğrafya da millet derken hangi millet denildiğide çok iyi anlatılması gerekiyor.

Zira, ‘ben milletim’ diyen etrafımda çok eş, dost, akraba, komşu vs.. görüyorum.. Ve hepsinin hayatı gözlerimin önünde cereyan ediyor. Dillerinde vatan, millet, bayrak, din, iman…vs..

Amellerinde ise cehennem…

Gıybet, yalan, israf, zina, haram, faiz, kibir, paraya tapınma, ticarette hile, vergi kaçırma, uyuşturucu, sahtekarlık vs.. gibi kafir ameli olan her türlü eracifi işliyor bu insanlar ve aileler…(Bunların içinde hafız ve ilahiyatçılarda mevcut) 

Eğer kutsanarak bahsedilen millet bu millet ise; Şu hakikatin bilinmesinde fayda var ki; Bu tür amelleri olan bir milletin Allah nazarında bir değerlerinin olmadığı tarihsel örnekleriyle ortadadır. 

Sadece Yezid dönemindeki millet kavramına bakarsanız orada da Müslüman bir millet görüyorsunuz.

Ama öyle bir millet ki, o millet; 20.000 kişi ile birlikte cemaat ile namaz kılıp, sonra da 300-500 kişilik bir Peygamber ailesini katlederek şehit ettiler.

Şimdi bu tür amelleri olan bir millet; Mazlumların mağduriyetine inansa ne olur, inanmasa ne olur? Allah nazarında ne ifade eder… 

Mazlum ölünce cennete giriyor, zulme uğrayınca ise günahlardan arınıyor, sevap kazanıyor ve tekamül ediyor. 

Peki ya o kendine MİLLET deyipte kafir ameli işleyen o mücrimlerin son?

Kuran okuyan herkes için yüzlerce ayette bu çok açık ve net…

&

Son olarak da hamile kadınların tutuklanma meselesine değinmek istiyorum.

Zalimlerin peşinden giden bu günahkar güruh aynen şu ifadeyi kullanıyor; ‘’Bunlar kendilerini mağdur göstermek için bilerek hamile kaldılar. O yüzden acımayın, merhamet etmeyin…’’

Öncelikle şunu ifade edeyim bu söz bir küfürdür ve Allah’a isyandır. 

Sadece iki ayrıntı vereceğim.

Türkiye’de doğum oranları 2.10 olarak gösteriliyor.

Bazı illerde bu oran 4’e kadar çıkıyor.

Sadece geçen yıl ise 1 milyon 309 bin çocuk doğmuş.

15 Temmuz’dan sonra ise mağdur edilen insan sayısı 250 bin kişi. Aileleriyle birlikte bu rakam 1-1,5 milyon civarı bir topluluk yapıyor.

Ve bu 1,5 milyon kişi içinde hastanede doğum yaptıktan sonra gözaltı ve tutuklanan hanım sayısı ise 30

Yani ortalaması 0.05 gibi bir doğum oranı yapıyor.

Şimdi ‘bu kadınlar bilerek hamile kalıyor’ diyen zalimlere sormak lazım;

‘1.5 milyon kişi içinde 30 hanımın hastanede tutuklanması ile mi bu insanlar mağdur rolü yapıyor? 

Bu anneler, ‘hastane sonrası gözaltına alınayım, işkence çekeyim de mağdur rolü oynayayım’ diye mi bu çileye katlanıyorlar…

Be hey zalimler hadi bunuda geçtim… O çocuğu yoktan var eden, yaratan kim? 

Şuan TR’de gıda, beslenme, aşı, ilaç vs..gibi tuzaklardan dolayı bir çok ailenin evladı olmuyor. Milyonlarca para harcıyor, tedavi oluyorlar ama yine de evlatları olmuyor. 

Doktorların ‘sizin çocuğunuz olur, bir sorun gözükmüyor’ dedikleri ailelerin bile yıllar geçmesine rağmen bir türlü çocukları olmuyor. (Tedavisini soran bir çok aile olduğu için elimizde birçok veri var)

Hatta, ilişkide korunma olmadığı halde 30 yıl evli kalıpta sadece 2-3 çocuğu olan aileler mevcut. 

Nedeni ise; Allah bir aileye kaç çocuk yazmışsa o kadar çocuk olacaktır. İster korunsun, ister korunmasın. (Bu konu detay isteyen bir mesele.. ‘Öyle şey mi olur, korunmasak bizim kesin evladımız olur’ diyenler oluyor… Kısmet olursa farklı bir makale de detaylı olarak yazarız)

Evet, tüm bu hakikatler ortadayken;‘Bu kadınlar bilerek ve rol yapmak için hamile kalıyorlar’ diyen zalimler bilmeli ki, 

Sizlerin o sözü, bu hanımların hamile kalmasına zemin hazırlayan ve o bebeği anne karnında meydana getiren ve dünya’ya gönderen Allah’a karşı bir isyan ve onu yok saymaktır. Ve olaya sadece seküler bir anlayışla şahıslar üzerinden bakarak kişiyi cehenneme götürecek büyük bir cürüm işlemektir.

Bu nokta da Rabbimden tek bir dua’m var. 

Bu hanımlara kim; ‘Bilerek ve isteyerek mağdur rolü oynamak için hamile kaldırlar diyorsa; Allah bu insanlara tez zaman da helakiyet nasip etsin. Eğer yine idrak edemezlerse aynı acıyı onlarada yaşatsın Rabbim.’

AMİN…

Tabi bu Yezid soylular; Bu tür dualardan sonra Müslüman beddua etmez diyorlar. Bu sözü söyleyen birine denk geldim mi KURAN okumayan cahiller aklıma geliyor. 

Zira  zerre kadar Kuran ve hadis bilgisi olsa bu sözü söyleyipte küfre düşmez. 

Ali İmran suresi 61.ayet açıktan ‘gelin lanetleşelim’ diyor. Peygamberimiz sav’in onlarca ‘lanet olsun’ diye buyurduğu hadis mevcut. Sadece ‘google’ bu konu ile ilgili birşeyler yazsalar bu hakikati görmeleri mümkünken, onlar söyledikleri günahın üzerini örtme derdinler… Heyhat..

Evet beyler şunu iyi bilin ki; Bir kişi eğer zor durumdaysa, sebepleri tükenmiş ve zulme, haksızlığa uğruyorsa, o kişiye destek çıkacak kimse kalmamış ve çaresizse, tek sığınacağı yer Rabbi’dir ve ondan yardım dilenmektir. Zalimden kurtulmak için de dilinden ne dökülürse dökülsün bu bir çaresizliğin yansımasıdır.

Zaten beddua eden kişi haksızsa, döner dolaşır o kişiye gelir. Bu yüzden beddua’ya uğrayan söylediği söz de eminse korkmasına lüzum yok.

Tabi birde şu var; Beddua hemen makes bulmayabilir. 1, 3, 9 yıl da sürebilir. Beddua iki taraflı olursa daha hızlı olur. Tek taraflı olursa gecikmesi normaldir. 

Nasıl ki ayet inmesine ve cehennemlik olmasına rağmen Ebu Leheb yıllarca yaşadı ve sonra helak oldu(Bazı rivayetlerde, o ayetlerden 8 yıl sonra öldüğünden bahsediliyor) Aynen beddua’ya uğrayan kişi içinde vakit hemen gelmediyse, bu mazlumun duası kabul olmadığından değil, aksine bedduanın vaktinin gelmediğindendir. Siyer de buna benzer örnekler mevcut, bakılabilir.

blog@rapolat.com

Önceki
Önceki

15 Temmuz kahramanlık hikayesi bir yılda çöktü!

Sonraki
Sonraki

Hazırlanın: 3.Dünya Savaşı, Beni Asfar, Çöküş ve İşaret!