‘Dünyayı yönetmek için buradasınız’ Seçilmişlerin savaşı! Ve cemaat…

Ekran Resmi 2021-06-01 19.09.07.png

Ve KURT artık kontrol altında!

İlk önce Yahudi Jeff Sharlet’in yazdığı The Family’de bahsetmesi ile gündeme gelmişti. Sonrasında ise kitaptaki bilgilerle belgeseli çekilince yeniden tartışılır oldu. Ve sonrasında ise Gülen cemaatine benzeştiği, hatta onlarla birlikte oldukları iddiası Türk medyasında yer aldı. 

Evet, malum olduğu üzere bir çoğumuzun bildiği ABD’deki AİLE/Hz. İsa yapılanmasından bahsediyorum.

Hem kitap içerisinde hem de belgeseldeki bazı bilgilerle hem de değinilmeyen bazı noktalarla birlikte bu döneme bakan yanıyla detaya inmeye çalışacağım. 

Öncelikle bahsedilen yapılanma -kendi planları o olmasına rağmen- kitapta, belgesel de ve medya da yer aldığı şekliyle gizli bir yapılanma değil. Bir nevi olmak isteler de olamamışlar ve gayet aleni bir şekilde seksen yıla yakın varlıklarını açıktan bugüne kadar getirmişler. 

Yani liderleri Douglas Coe bilinmeyen bir adam değildi ama ölümünden sonra bu yapılanmanın medya da bir Yahudi yazar üzerinden detaylı olarak anlatılması ise ayrı bir konu.

Zira şu an da ICL, Manevi Cihazlanma derneği, Küreselciler-Masonlar-Katolikler-Tapınak- Evanjelistler vs… Gibi 7-8 grubun arasında ciddi bir mücadele yaşanıyor. (Mevzu çöküş ve sonrası için…)

Ekran Resmi 2021-06-01 19.04.10.png

AİLE yapılanmasının serrişte edilmesi de bu hamlelerden biri. Zira şu ana kadar bahsedilen tüm örgütlenme/yapılanmalar arasında, Tapınakçılardan sonra gelen ve arkasında bizatihi tüm ABD’li başkanlar ile ciddi bürokratik desteğin olduğu güçlü bir yapıdan bahsediyoruz. 

Yazar Jeff Sharlet bu yapıya ‘The Family’ ismini vererek aslında isabetli bir ad vermemiş olduğunu da belirtmek isterim. Zira eski metinlerde de geçtiği şekliyle ahir zamanda Hz. İsa’nın peşinden gidecek bir oluşumdan bahsediliyor. Nitekim AİLE denilen bu yapı kiliseyi yok sayarak ve sadece Hz. İsa var diyerek 80 yıldır hareket ediyor. Malum Hz. İsa döneminde kilise yoktu sadece Hz. İsa vardı. Ve sonrasında gelenler kilise kurmaya başlamıştı. 

Hz. İsa yapılanmasının lideri Douglas Coe ve ekibi ise tamamen kiliseyi yok sayıyor ama onlarla savaşmıyor. Çok enfes stratejilerle bugüne kadar ilerleyerek geliyorlar.

Özellikle 1969’dan sonrasında kız ve erkeklere ayrı evler açıyorlar. 

Ve evlerin kuruluş felsefesi ise şöyle;

‘’Dünyayı yönetmeyi öğrenmek için buradasınız’’

Ve evlerde kalma kuralları: İçki, kumar, TV, gazete, cinsellik yasak.

Ve tuvalet temizlettirerek de kibri kırıyorlar. Kızlar içinde evleri var. Ama tam olarak ne yaptıkları bilinmiyor.
&


Yapının kurucusu Norveç’ten göç eden Dr. Abraham Vereide ise tam olarak Hitler gibi bir gücünün olmasını isteyen isim olarak öne çıkıyor. Nitekim kitapta da bahsedildiği üzere, sonradan bir Nazi suçlusuna yardım edip hapisten çıkarıyor ve bu adamı kullanıyor.

Vereide’nin örneklendirmelerinden birisi ise şöyle; ‘Hitler arkadaşlarıyla sözleşme yaptı. Mesih’te arkadaşlarıyla sözleşme yaptı.

Vereide, 1930 buhranından sonra ABD’de fakirlere yardım etmek için 19 iş adamını toplayarak başlıyor. Yani o dönemde bir anlamda yoksullar için çalışıyordu.

Vereide 1954’te bir dua kahvaltısında Cumhuriyetçi ve Demokratları ilk kez bir araya getirip dua ettirerek temelleri atıyor. 

Ekran Resmi 2021-06-01 19.04.35.png



Liderin öz fikri: ‘’İktidara gelenleri bulup onlara destek verelim.’’ 

Ve 1954’te başlayan dua kahvaltıları sistemin temellerini atmış oluyordu.

Vereide’nin bir diğer düşüncesi kilise-devlet ittifakı. Kitap ve belgeselde bu konu üzerinde durmuş olmaları önemli ama bir nokta eksik. 

Sonraki liderleri Coe geldikten sonra kilise-devlet ittifakının yerini -kendilerini seçilmiş olarak gördükleri için- Hz. İsa liderliğinin altında toplanan ve Tanrının krallığının kurulduğu bir dünya. 

Nitekim son lider Coe döneminde yapı için papaz yok, kilise yok. Yani

İncil’i önemsemiyorlar ve sadece Hz. İsa kısmını okutuyorlar.

Düşüncelerindeki bir diğer bakış açısı;

‘’Hz. İsa hayatta olsaydı savaşırdı,

Bizim istediklerimiz seçilmeli, 

Hz. İsa’yı dinin dışına da çıkarmalıyız,

Hz. İsa’yı anlatın siz aradan çekilin’’

Nitekim yapının lideri Douglas Coe: ‘’Beni hiç kimse bilsin istemiyorum, sadece İsa…’’ 

Aslında Coe bu sözünü öleceği 2017 yılına kadar belli ölçüde başarıyor. Devlet bürokrasisi tarafından herkes bilmesine rağmen Jeff’in yazdığı kitaba kadar da halklar nezdinde çok bilinen bir isim olmadı.  

Douglas Coe ayrıca kurucu lider Veriede’den farklı olarak kendini bir put haline getirmeden bizdeki tasavvufi bir çizgide ilerledi…Ki, müritleri de aynı çizgide kaldı.

Müritlerinden biri onun için; ‘’Coe kendini insanlara bir arkadaş, kardeş olarak tanıtıp liderlik oynamadan onlarla dost oluyor ve etkiliyordu. Put rolüne asla girmiyor ve kendisinin o duruma getirilmesine de izin vermiyordu. O konuşmaktan daha ziyade dinlerdi. Çoğu insan konuşurdu ama o dinlerdi. Muhakkak arkadaşlarının evine gider, ziyaret eder, kahve içerdi. Popülarite yok, ün yok. Hiyerarşi yok, üyelik yok. Sadece Hz. İsa vardı.’’

Ekran Resmi 2021-06-01 19.05.37.png


Yapının temel felsefelerinden biri: ‘’Düzeninizi ne kadar görünmez kılarsanız o kadar nüfusunuz olur’’

Coe bir anlamda ego çağının yaşandığı böyle bir dönemde olması gereken stratejiyi izledi ve 50 yıl her pozisyonda etkili oldu. Ve yapının gücünü artırdı.

Kendilerince kurmuş oldukları konsey sistemini ve hedeflerini önemli bir aşamaya getirdiler. Onlara göre konsey’in başında Tanrı var ve alta doğru her şey onun himayesinde ilerliyor. 

Yapının en önemli stratejilerinden bir diğeri; ‘’Her ülkeden her seviyede adam bulun.’’

Yani İncil metaforu: ‘’Firavundan nasıl kaçarsın: Yürürsün.’’ 

Hz. İsa: Sıkça bir araya gelin’’

Tam da çağa göre bir düşünce yayılımı.

Ve bu yayılım birçok ülkede başarıyla ilerliyor. 

Kendilerini hükümetlere rehberlik eden ve gittikleri yerlerde Hz. İsa’ya çağıran fedakarlar olarak anlatıyorlar. 

Ve her işlerini istişare ile adım adım yürütüyorlar. Zorlukların altından istişare ile kalkıp, Müslümanlar gibi fitne fesat çıkarmadan sıkıntılı süreçleri olumluya çevirmeyen çalışan fedakarlarla yola devam ediyorlar.

Renk, dil, din, ırk ayırmadan herkesle 80 yıldır iletişim içinde kalıyor ve bugüne kadar hep sevgi, sevgi, sevgi deyip geldiler ve yine aynı şekilde devam ediyorlar.

Ve dünyanın her tarafında ve biriminde irtibatta oldukları muhakkak birileri oluyor. Ve onlara güven veriyor ve şu cümleyi kullanıyorlar;

‘’Yıllarca sürse bile birlikten asla ayrılmayacağız, her konuyu muhakkak istişare edeceğiz’’

Bu mantıkla birçok yeri kazandıklarını da övünerek anlatıyorlar.

Ekran Resmi 2021-06-01 19.06.00.png

Bir yapı mensubu şöyle diyor;

’Douglas Coe o dönem de bizlere ‘zorda olan bir ülke için dua edin’ dedi. Biz de Uganda’da o zaman sorun olduğunu görünce orası için dua ettik ve 3 hafta sonrada Uganda’da bir hemşire bize ulaştı. Ve gittik, tanıştık. Orada bir hastane yaptık, ilaç yardımı yaptık ve bir dua yeri açtık. Uganda başbakanı ile iyi ilişki kurunca bütün kıtanın kapıları bizlere açıldı.’’

Bu adam 1970’lerden bugüne kadar sırf sadece kendisi 161 kez Afrika ziyareti yapıyor. Kendi ifadelerine göre 200 Afrikalı üst düzey ismi Hz. İsa’ya yaklaştırmışlar. 

Yine Coe bizatihi kendisi yıllarca Kaddafi ile de sürekli görüşüyordu, diğer Ortadoğulu lideriyle de. Ve Sovyetler Birliği dağıldığında 16 günde 16 ülkeyi geziyor.


SEÇİLMİŞ DEĞİL SEÇİLEN LİDER!

Yapının bir diğer temel düşüncesi:

’Dört yol ağzındayız; doğru yer ve zamanda, doğru kişi tarihi değiştirebilir. Koyunları sevmek güzel ama kurdu kim sevecek. Kurdu yanına çekebilirsen kurt diğer herkesi çabucak hizaya sokar. Bu yüzden koyunları dert etme, gidip kral kurda ulaşmamız gerekiyor. Kral kurdu nasıl yanına çekebilirsin? Ona büyük bir gücün olduğunu gösterirsin.’’

Buradaki düşünceleri Evanjelistler ve bir kısım Yahudilerle bir nokta da ortak. Hatta kiliseye karşı olan Tapınakçılar ile de dostluk kurabiliyorlar. 

Evet, Evanjelist ve Yahudilerin inandıkları ortak bazı ahir zaman/kıyamet beklentileri var;

‘’Mesih’in dönüşünden önce Mescid-i Aksa yıkılacak ve Musa tapınağı yeniden inşa edilecek ve bunu bir kişi veya bir sistem yapacak’’

Ancak onlara göre Hz. İsa, Evanjelistleri yüceltmek için geleceği ve Yahudileri kesinlikle almayacağı için ayrışmak zorunda kalacaklar. Bu yüzden ayrışacaklar. Ancak o güne kadar bazı noktalarda ortak hareket ediyorlar. Ve uzun bir süre daha birlikte çok kötü şeyler yapacaklardır. Özellikle Coe’nun örgütü kurt ve kuzu ile geçinmekte çok mahir. 

Ve şu anda da ABD’yi yöneten Evanjelistler ile birlikte Trump’ın hükümetinde koltuk paylaşıyor ve Trump’ın ‘’seçilmiş imajı’’ fikrini destekliyorlar…Ki, Trump gittikçe gerçekten kendini seçilmiş kişi olarak görmeye başladı. Zaten fıtratında buna meyil gençliğinden beri mevcut. (Ayrıca, Trump’tan önceki liderlerde olduğu gibi, ondan sonra gelen liderlerinde yine çevresi bu sistemin elemanları ile çevrilecek ve onların düşüncesine göre hareket etmeye çalışacaklardır…Diğer AB ülkelerinin bazılarında olduğu gibi.)

Douglas Coe diyor ki; ‘’Hz. İsa hasta olan insanları iyileştirmek için geldi. Bu yüzden büyük sorunları olan insanlarla birlikte olun.’’ 

Coe, bu stratejiyi Trump üzerinde de kullandı. 

Coe, Trump seçildikten sonra ziyaret gider ve Trump’a şunu söyler: ‘’Eisenhower’dan beri her ABD başkan ile görüştüm. O da politikacı değildi. Bana onu hatırlatıyorsunuz. Sizi dua kahvaltısını Eisenhower gibi kullanmaya davet ediyorum’’ 

Eisenhower o dönem de şöyle demişti: ‘’Bu korku dolu kriz günlerinde ABD İsa’nın adamlarını izlemeye çalışmaktadır.’’

Hatırlarsanız geçen I PET GOAT makalemizde Trump’ın gençlik döneminde papazı olan Norman Vincent Peale değinmiştik. Ve yukarıda da The Family’nin kurucusu Dr. Abraham Vereidnin ile Peale’nin arkadaş olduğunu ifade ettik.

Ekran Resmi 2021-06-01 19.07.44.png



Evet, Trump geçenlerde en sonunda başını bir an göğe kaldırıp ‘’Ben o seçilmiş kişiyim’’dedi.

Yani The Family ve Evanjelistler ve İsrail’in istediği çizgiye gelmiş durumda. Allah insanlığın yardımcısı olsun. Eğer ilahi bir lütuf olmazsa dünya tarihin görmediği bir herc-ü merc yaşayacak.

Bir komplo teorisinden bahsetmiyoruz. Trump bu kaos grupları tarafından ‘’Tanrının kaos adayı’’ olarak görülüyor…Ki, Trump’ın geçmişi incelendiğinde bu cümleden daha fazlası söylenebilir.

Şu an yönetimde Trump’ın etrafında olan Evanjelistler ahir zaman ile ilgili olarak şunu bekliyorlar;

‘’-Büyük bir insan soykırımının olması 

-Demir çağının (robot) yaklaşması

-Ruhi hastalıkların artması’’

Ve Trump’ın kabinesinde yer alan Coe’nın adamlarından biri şu cümleyi kullanıyor: ‘’Yönetim yasalarına uyun çünkü yönetimi Tanrı atamıştır’’

Trump hükümetinin üst yetkilileri hafta da ve ayda bir kez Beyaz Saray’da İncil okumaya devam ediyorlar.

Trump’ı kurt kral olarak gören Coe’nun adamları, ‘’Biz Hristiyan değiliz, sadece İsa’nın takipçileriyiz’’ diyerek tasaffi etme noktasında ilerleyen İsevilerin önünü kesme gücüyle ilerliyorlar.

Ve meselenin daha ilginç yanı İncil ile alakası olmayan, muhabirin sorduğu soruları karşısında komik duruma düşen, dindarlıkla ilgilisi olmayan Trump ‘’ Ben dindar biriyim. Dünyanın başı dertte ve bunu biz düzelteceğiz.’’ Diyerek seçilmiş rolüne giriyor…

Zira etrafındaki herkes onunla bu konuda ittifak ederek bilinçli bir şekilde yönlendiriyorlar. Ve kendilerince geciken savaşı yaklaştıran isim olarak adım adım ilerliyor.

Ruh haliyle ilgili son bir ekleme yapmak gerekirse, daha önce Trump’ın aktif destekçilerinden biri olan ve iki yıl öncesine kadar Beyaz Saray İletişim Direktörlüğü görevinde bulunan Scaramucci, Trump’ın, ikinci kez başkan seçilmesine engel olacak psişik sorunların olduğunu iddia etti. Ve şu cümleyi ekledi:

“Trump 73 yaşında, 5 yıl sonra ise 78 yaşında olacak. Zihinsel yeteneklerini yitiriyor ve ben, onun işlerinin kötüye gideceği bir durumda olduğunu düşünüyorum”

Ekran Resmi 2021-06-01 19.08.17.png

Evet, bu küresel süreç ve sonrasında yaşanacakların ardından en güçlü pozisyonda kalacak olan isimlerin başında göründüğü gibi THE FAMİLY geliyor. 

Zira 80 yılda adım adım tüm dünyada her katmanda çalışma yapmışlar. Şu an dünyanın birçok yerinde dua kahvaltıları düzenliyorlar. 

Rusya’da dahil olmak üzere kendi İncillerini okuyarak toplantılar yapıyorlar.  Ayrıca Rusya’da Parlamento’da bazı etkili isimlerin kendilerinden olduğu ifade ediyorlar. Üstelik her partiden.

Coe ve adamları Romanya, Karadağ, Arnavutluk gibi küçük yerlere de odaklanıyorlar. Ve oralardaki birçok seçimlere de dahi müdahil oluyorlar. Yani bugüne kadar küçük-büyük ayırmadan tüm devletlere ulaşmaya çalıştılar, ulaştılar. 

Daha taze küçük bir örnek İngiltere.

Asırlık bir medeniyete dahi müdahil olmaktan çekinmiyorlar. Malum olduğu üzere Trump, değişik bir adam olan Boris Johnson seçilsin diye ciddi bir çalışma yürüttü. 

Normal şartlarda Rothschild’lerin politikası ile Family’nin arası çok iyi değil. Aile, eğer İngiltere AB’den koparsa gelecek olan tehlikenin farkında. 

Malum olduğu üzere, Obama daha önce İngiltere’ye yardım etmişti ve İskoçya’nın kopmasını önlemişlerdi. Ama İskoçlar şimdi daha net gelip kopacaklar. Ardından Kuzey İrlanda ve Galler’de gelecektir. 

Bu akım devam ettiği takdirde… Ki, etme potansiyeli çok yüksek. 

Bu durumda Korsika Fransa’dan, Bavyera Almanya ‘dan, Katalanlar İspanya’dan koparak Rusya’ya, İran’a, Keşmir’e vs.’ye kadar gidecektir. (Rusya ve İran’ın da bölüneceğini ifade etmek isterim)

Yani kutsal metinlerde yer alan KAOS kaçınılmaz olarak başlangıç sürecine girmiştir. Türkiye’nin durumu da zannediyorum herkesçe malum olduğu için tekrara lüzum yok. 

(Küresel alemdeki büyük değişim 2012-2029 arası yaşanıp yeni bir döneme geçileceği için hem bireysel hem toplumsal olarak taktik ve stratejiler ona göre belirlenmeli.)

CEMAAT İLE BENZERLİĞİ!

Sharlet’in kitabı ve belgeselin yayınlanmasından sonra Türk medyası The Family’yi Gülen hareketine benzeten yayınlar yaptılar. 

Bu fikre varmalarının en kuvvetli delili zannediyorum iki grupta da erkek ve kız evlerinin olmasından kaynaklı. Oysa ki erkek ve kız evleri tüm cemaat, tarikat (Müslüman, Hristiyan, Yahudi vs…) her düşüncede olan topluluklarda var olan bir durum. Ki, Türkan Saylan’ın da hususi olarak bu işlere yatırım yaptığı ortada…vs.

Eğer, bürokrasiye tesir etme meselesi kastediliyorsa, yine aynı şekilde tüm cemaat, tarikat (Müslüman, Hristiyan, Yahudi vs…) her düşüncede olan topluluklar devlet bürokrasini tesir etmek için, varlıklarını duyurmak için bu tür girişimleri olur, oluyor.

Bir diğer nokta ise, The Family’nin okulları, yurtları, kolejleri, çekirdekten yetiştirdiği binlerce kaliteli adamı vs. bulunmuyor.

Onlar mevzuyu çekirdekten değil, siyasal İslamcılar gibi yukarıdan halletmeye çalışıyorlar. Bugüne kadar da belli ölçü de başarmışlar. Ancak onlardan daha koordineli bir yapı çıkınca alt edilmeleri çok kolay…. Ki, bence sistemi üstten başlayıp aşağıya doğru dizayn etme fikri o nokta da hatalı bir fikir. 

Bu açıdan bu tür sistemlerin demokratik olmayan ülkelerde şansı olmuyor. Veya siyasal İslamcılar gibi kısa sürüyor. ABD’de maddi güç, demokrasi ve hukuk olduğu için Family bugüne kadar getirebilmiş. Aksi halde bu kadar uzun süre sürdürebilmeleri çok zor olurdu. Şu an onların en büyük kazanımı bürokraside 80 yıllık bir birikim sağlamaları. Dua toplantılarında yaptıkları lobi çalışmaları/insan ilişkileri ile büyük bir network oluşturmaları. 

The Family eğer bir gruba benzetilecekse Opes Dei’ye daha çok benziyor. Onlar gibi büyük bir dini strateji ile hareket etmişler. Ama Family’nin onlardan da ayrıştığı bir nokta vara, o da bunların bir değer anlayışı yok. Onlar kurt ile de kuzu ile de geçinebiliyorlar.

Nitekim liderleri Douglas Coe diyor ki: ‘’Evanjelizm dışarı uzanmak değil, Hz. İsa için Evanjelizm içeri uzanmaktır…Tüm bunların amacı İsa Mesih ile olmak.’’

Soru şu: Bu güç ile ne yapmak istiyor, tam olarak nereye varmak istiyorlar? 

Bu sorunun detaylı cevaplarını hatırlarsanız önceki makaleler de uzun uzun izah etmeye çalışmıştık.

Bir diğer nokta ise; The Family birlik/disiplin/sistemsel yapılanmanın güzel bir örneğidir. Bu makaleyi yazarken bir komplo teorisinden veya bir örgütünde deşifresinden bahsetmek için yazmıyoruz. Zira yapının 80 yıllık tarihlerinde bir iki vergi kaçırma meselesi hariç işledikleri büyük ölçekli bir suç yok. 

Ülke şartlarını kullanarak İncil’e hâkim olup Hz. İsa kısmıyla ciddi amel ederek büyüyüp serpilmişler. Dua ediyor, kitap okuyor, Hz. İsa öğretilerini samimi olarak hayata geçiriyorlar. Yani Müslüman grupların davalarındaki samimiyetinden daha üstün bir davaya bağlılık ve uygulayıcı özellikleri var.

Mesele şu ki; Bunlar kınanacak veya eleştirilecek şeyler değil. 

Eğer birçok grup/yapı vs. bu tarz hamlelerle, ameller veya stratejilerle; ‘’insan-din/tasavvuf-para-teknoloji-varlık’’ hakikatleriyle hareket etmezse sistemin içerisinde var olması mümkün değildir. Bireysel olarak da maaş/rızık/ev vs. fasit anlayışından başka bir değeri olmayacaktır. 

Eski dünyanın yıkılışı ve yeni bir dünyanın kuruluşunun arifesindeyiz. Umarım insanlık olarak bu küresel kaosu fırsata çevirecek değerli günleri zayi etmeyiz. Gerçi bazı lider ilim adamları bu süreci o anlamda çok iyi yönetiyor. 

Zira, Charles Duhigg’in dediği gibi ‘krizler öyle değerli fırsatlardır ki akıllı bir lider ortamdaki aciliyet duygusunu kasıtlı olarak sürdürür. Lider, kriz anların kollayarak ya da kriz algısı yaratarak bir şeylerin değişmek zorunda olduğu duygusunu geliştirir ve sonunda herkes, birlikte yaşamaya alıştığı günlük paternleri revize etmeye hazır hale gelir.

Evet, reform ancak bir kriz havası olduğu zaman mümkün ’dür. Kriz havası egemen olunca, değişime çoğunluk daha sıcak bakmaya başlar. Yıkıcı alışkanlıklar bile doğru fırsatları yakalamayı bilen liderler tarafından dönüştürülebilir. Bazen bir krizin en hararetli anında doğru alışkanlıklar doğar.

Hatırlayacak olursanız Rahm Emanuel, 2008’de yaşanan küresel mali krizin ardından Obama’nın genel sekreterliği atanmasından kısa bir süre sonra ‘’Ciddi bir krizin çöpe gitmesini asla istemeyiz” demişti, yine üst düzey yöneticilerin katıldığı bir konferansta. “Bu kriz bize, daha önce yapamadığımız, şeyleri yapmaya fırsat veriyor.’’ Demiş ve o süreci kendileri için kullanmıştı. Japonya'ya atılan atom bombasını, Bush’un 11 Eylül’ü, baronların 28 Şubat’ı, 15 Temmuz vs. sonrasının değerlendirildiği gibi…

Ekran Resmi 2021-06-01 19.09.40.png

Şuan’ da da ufku açık bazı liderler bu strateji ile yola devam ediyorlar. Hemen hamle yapmadığı ve zamana yaydığı için;

Herkes eteğindeki taşları döküyor, 

Koltuk sevdalıları koltukta kalmada ısrar ettikçe tabanda saygınlığını yitiriyor, bunları dışarıdan izleyenler yapılan yanlışları not ediyor, listeliyor, yani kendi tasfiyelerini hızlandırıyor, 

Lider, eğer üç, dört yıl önce hamle yapsaydı, çıkarı için kalanlar belki ebedi olarak kalıp fitneciliğe devam edecekken, 4 yıl sonrasında yollarını ayırmış oluyor,

Zamanla değişime direnenler ortaya çıkıyor vs…

Evet, kriz aslında o kadar kıymetlidir ki, bazen onun körelip sönmesine izin vermektense, ufukta daha büyük bir felaketin belirdiği duygusu uyandırmak bile organizasyonel kötü alışkanlıkları değişime açık hale getirir. 

Bir yandan da insanlarda sorumluluk bilinci uyandırır ve görev verirken de öte yandan daha eşitlikçi bir güç dengesi oluşturulmanın zemini hazırlanmış olur.

&

Duamız; bireysel, grupsal ve küresel baz da bir çöküş/diriliş dönemini yaşarken Rahman’dan talebimiz başta Doğu Türkistan’dakiler olmak üzere tüm dünyadaki masumları tez vakit feraha çıkarsın. Ve dileğimiz o ki, asra mührünü vuracak ilim adamlarına ve iş adamlarına ve temsil noktasına olan gönül erlerine varlığı okuma ve vizyon nasip/ihsan etsin.

Rauf Atilla Polat

blog@rapolat.com

Önceki
Önceki

Mucize mi gerçekleşecek? Yoksa 'ağaç kökü' mü?

Sonraki
Sonraki

Sadece video'dakiler değil, 5 dk.düşünüldüğünde...