Düzenin piyonu mu olacaklar, birer hakikat kahramanı mı?

Geçinebilmek için ay sonunu getirme mücadelesi veren birisine Allah’ı anlatamazsınız. Küresel ısınmadan bahsedemezsiniz. Zalimlere ve sisteme karşı direnmesi için bir beklentiye giremezseniz. Bu insanı hakikate çağıramaz, insanlık bekleyemezsiniz. Ve o insandan vefa, saygı ve sevgi beklentiniz romantik bir eylemden fazlası olmayacaktır.

Sistem içerisinde çalışanlara verilen maaşlar ve ofis zulmü mantığı değiştirilmesi gereken önemli tekamül unsurlarından biri.

Yaklaşık 60-70 yıl önce bir söz sultanı 'İleride insanlık malikiyet/serbestiyet dediği bir döneme evrilecek' demişti. Şirket sahiplerinin bu gelen değişimde geç kalmamaları iktiza ediyor.

Hatırlayalım, bir süre önce Yemeksepeti çalışanları şirket politikalarını, maaşları epey bir protesto etmişti. Şirket aslında bu sorunu çok kolay çözebilirdi. Ama çözmediler.

Neden?

Mesele tamamen zihniyet. Çünkü şirketin sorunu çözebilecek paraları vardı.

Yemeksepetinin çatı şirketi Delivery Hero, 2020 yılında cirosunu yüzde 97 oranında artırarak 2.8 milyar euroya ulaşmıştı. Yani şirketin kasası para dolu.

Yine yapılan araştırmalara göre dünyada ise online yemek siparişi sektörünün büyüklüğünün 2019 yılında 94 milyar dolara ve 1 milyardan fazla kullanıcıya ulaştığı tahmin ediliyor. İngiltere’de 4 milyar dolara ulaşan pazarın Almanya’da 2 milyar dolar seviyesinde olduğu belirtiliyor.

Şimdi, yıllık bu gelirleri elde eden 10-15 patron (hissedar) ferahlık içerisinde yüzerken, patronlara bu paraları kazandıran insanlara 2-3 bin Euro veya 8-10 bin tl arası maaş vererek ne kadar daha zulmetmeye devam edilebilir.

Haftanın 5-6 günü ve günde 7-8 saat, haftada 40-48 saat çalıştırdığınız birine 2000 Euro (veya 8-10 bin TL) bile verseniz o insanın kölelik durumu değişmiyor.

Ailesine ve kendi şahsi hayatına vakit ayıramayan ve çalışmaktan dolayı kendini geliştiremeyen bir çalışan, aylık masraflarını ödedikten sonra kenara ne kadar para ayırabilir?

Veya size göre ne kadar ayırması gerekiyor?

Ve o şirkete hamallık dışında ne katkı sunabilir?

Veya o şirkete ne kadar daha vefa gösterilebilir?

Bir çalışan 2000 Euro (veya 8 bin TL maaş alsa).

Bunun 1900'u masraflara gitse (TL olarak da 5 bin tl masraflara gitse) ve kalan 100 euro’yu biriktirse (tabi buna karşılık ailesine/kendisine hiç vakit ayıramadan 30-40 yıl yaşayacak) bu işçi yılda sadece 1200 Euro (TL olarak da 36 bin TL diyelim) para biriktirmiş olacak.

Hadi 1200 euro değilde, onu biz 12 bin euro yapalım.

Bakın, bu işçi 25 yıl para biriktirse ancak bir ev alabilir. (3+1 şu an o paraya her yerde ev alamaz) TL olarak para biriktirse en az yine 100 yıldan fazla zaman gerekiyor. Üstelik hiç bir yere zerre kadar para harcamadan yapmak zorundalar.


Bu sadece bir ev parası.
Bunun dışında başka hiçbir şey yapmamaları gerekiyor.
Yani ömrünü, ailesini, bütün enerjisini sadece bir ev veya araba için harcamış olacak.

Evet beyler bu bir zulümdür. İsyan yakındır.

Tabi bunu da 2000 euro (Veya 8 bin TL) maaş alan kişiler için söylüyorum.
Demek ki 2000 euro alan (veya 8000 bin TL alan) bir adam ömrünü bir köle olarak tamamlayacak. (Nitekim yaşı 70 üzerinde olanların hayatı buna ibretlik bir veridir. Ya borçla ölüyorlar ya da en iyi ihtimalle bir ev ya da araba. Ve arkada bıraktığı koca bir ömür)

Tabi ki patronlar olarak şunu düşünebiliriz: Adamları şirketlere ortak mı yapacağız? Ne yapalım daha fazla mı vereceğiz? Biz olmazsak onlar. Vs..
(Tabi onlar olmasa patronlarda olmaz)


Patron açısından kısmi olarak bu doğru olabilir.
Ama alttaki adamın düşünce dünyası çok farklı. Onlarında kendilerine göre doğruları var.


Yakın zamanda işinden ayrılan bir işçi ile konuşmuştum.
Neden bıraktın dedim.

Diyor ki: 'Ay da 2000 Euro alıyorum (Avrupa'da çalışıyor).

Haftada 6 gün çalışıyorum.
Akşam 19'dan önce eve gidemiyorum.
Bel ağrısı, kol ağrısı vs. Sakat kalmak üzereyim.
Boğaz tokluğu dışında kalan bir şey yok.
En azından sağlığımı kurtarmak için ayrıldım..''

(Ve daha birçok farklı sebepten iş bırakanlar…)

Bu bakış açıları da tabi ki eleştirilebilir.

Ama bu bir gerçek ve sayı artıyor. Ve bunu 30 yaş altı nesil artık kolay kolay kabul etmiyor. Üst yaş grubuda bir süre sonra kabul etmeyecek. Patronu cebine aylık net kar olarak 50-100 bin üzeri vs. para koyacak. Ama çalışanına 3-5 bin verecek.
Ne için? (Daha önce de değindik)
Hayatta kalması için mi?

Düzen böyle diye bu doğru anlamına gelmiyor.

Çalışanlar 3 bin euro (Veya 5-10 bin TL maaş almalı) diye hüküm koyan kim? Devlet ve sistem.

Sistem-alışkanlık/bilinçaltı- bu düzeni koymuş ve bize de doğru olarak kabul ettirmiş olması bunun doğru olduğu anlamına gelmemeli.

Eğer bu değişmezse, toplumda sağlıklı insanların olmasını beklemek beyhude bir çabadır. Ve o sokaklar artık eskisi gibi güvenli olmayacak.

Birileri evlerinde rahat yaşarken, arabaları ile istedikleri tatillere giderken, çalışanların köle olarak bunlara bakarak doğru ve dürüst insan olmaları romantik bir hayalden ibarettir.

Ömrünü şirkete-ağaya-krala-diktatöre satan insanların uyanması her daim tarihi değiştirmiştir. Yine öyle olacağını ümidini taşıyoruz.

Hali hazırda ne takva dairesinde yaşayan insanlar var.

Ne de o takvayı o insanlara öğretecek eğitmenler yeterli sayıda.

Artık vahşi sisteme karşı vahşileşen insan sayısı giderek artıyor. Bunu şirketlere danışmanlık yapan, şirket yapılarını inceleyen, çalışan kişilerin sorunları ile ilgilenen bir ekip olarak söylüyoruz.

Bu romantizm sürdürülmeye devam ettikçe, alttan gelen vahşi bir dip dalga asla durulmayacak. Patronlar ve sistem, farkında olmadan çalışanları ya hırsız yapıyor, ya tefeci, ya katil vs.… (Ne yazık ki somut vakalar var)

Misal, patronuna faizle borç vermeye çalışanların piyasaya çıkma nedeni sizce ne olabilir? Üstelik bu insanlar müslümanım diyen cenahtan.

Şirketten gayr-i meşru yolla daha fazla pay koparma psikolojisine bir kişi değil, birçok çalışan geliyorsa bunun nedeni üzerinde durulması gerekiyor.

Son dönem de Türkiye’deki rüşvet, mafya, yolsuzluk vs. meselelerini insanlar hayretler içerisinde izliyor. Gülüyoruz.

Bu yeni olan bir şey değildi ve her zaman vardı. Sadece çağ ile birlikte ortaya çıkan bir mesele oldu. Oysa tarihin her döneminde ve her yerde var bu pislikler. Ve dikkat edin, bu pislikleri yapan kişiler patron-çalışan katları ile birlikte oluyor.

Eğer iş adamı bahsettiğimiz gibi merhametsiz biri ise, çalışanlarda zamanla öyle oluyor. Ve bu durum her meslek grubuna belirli oranlarda şekil değiştirerek devam ediyor.

Misal ‘karanlık sular’ filminde anlatılan gerçekler. Teflon ticaretinin gerçek yüzü. Adamlar resmen katliam yapıyor ABD’de de…

Ama sonuç: Oyna devam…

Kısacası, sistemin kurduğu iş,, şirket, para anlayışı ile güzel şeyler beklenmesi boş bir beklentidir. Ve zamanı geldiğinde para, zenginlikte olsa o sokaklarda güvenli bir şekilde yürümek bir süre sonra ihtimal kolay olmayabilir.

Misal, 22 trilyon dolarlık ABD’de resmi olmayan verilere göre 1.5 milyona yaklaşan evsiz insan var. Ve bu insanların en küçük kargaşa anında verdikleri tepkiler birer numune hükmünde.

Bir söz sultanı yıllar önce şöyle bir tespitte bulunmuştu.

Melaen: ‘’Dünyanın yokluk içerisinde ırk ve kavimlerine biran önce gidip İslamın şefkat yönün ile yaklaşın ve o insanlara insani değerli nakşedin. Aksi halde, bunların ezildikleri fark ettikleri zaman alacakları intikam dünyayı kargaşaya götürecek ve ortakları cesetleri çevirmekten geri durmayacaklardır.’’

Yıllar önce bu bakış açısına çok anlam veremiyordum. Ancak düzenin içerisinde yer almaya başladıktan çok daha iyi niyetli baktığını söyleyebilirim.

Ümidimiz dünyadaki diğer masumların daha fazla geç kalıp, düzene destek vererek o zulme ortak olan dışlanmışlardan ve ardından kaybedenlerden olmamaları. Rabbim hepimizi o zalim sistemi destekleyen cahillerden uzak eylesin.

Judge ile bitirelim; “Her ay başı aldığınız maaş, hayallerinizi ve haklarınızı unutmanız için size verilmiş olan bir rüşvettir. "

blog@rapolat.com


Önceki
Önceki

Görev ve takvimi bir arada yönetin!

Sonraki
Sonraki

Dünyayı kimler nasıl yönetiyor? Bizleri nasıl esir aldılar?