Beyinlerin Enkazlaşma Tehlikesi!

beyin.jpeg

Son 10 yılın en büyük problemlerinden biri haline geldi odaklanma sorunu. Zerre'den yıldızlara kadar her şeyle ilişkili olan odaklanma meselesine dair malum olduğu üzere yazılmış bir çok kitap ve makale mevcut.

Önemli olduğunu düşündüğüm Newport'un yazısını sizlerle de paylaşmak istedim. Mesele daha da detaylı olarak ele alınıp ehil kişiler tarafından bir strateji olarak geliştirilebilir. Aksi halde onun da dediği gibi beyinlerimiz enkaz haline gelmeye başladı.

Ve makale de özellikle yahudilerin Tevrat odaklı çalışma bilinci ve sabahın/şafağın getirdiği şifalandırıcı özelliğinin etkisi ve bunu görmeleri ve gelişmeleri ayrıca bir makale konusu. 

&&&

''New York'un Spring Valley mahallesindeki Knesses Yisrael sinagogunu ziyaret edin. Orada, sinagog cemaatinden otuza yakın insanı, önlerindeki metinlere gömülmüş harıl harıl çalışır halde bulacaksınız. Kimi tek başına bir köşede okuduğu kadim sözcükleri kendi kendine fısıldıyor, kimileri de ikili gruplar halinde bir şeyler tartışıyor olacak.

Salonun bir köşesindeyse hahamın etrafında toplanmış kalabalık bir sohbet grubu göreceksiniz. Tıpkı Spring Valley'in bu minik cemaati gibi, dünyanın dört bir yanında yüz binlerce Ortodoks Yahudi' yi hafta içi her sabah erkenden sinagoga getiren neden aynı: inançlarının farz kıldığı bir ibadeti yerine getirmek üzere her gün belli bir vakti Rabbani Museviliğin çetrefil yazılı geleneği üzerinde çalışmaya ayırmak.

Beni bu ortamla tanıştıran, Knesses Yisroel sinagogu cema­atinden Adam Marlin oldu; kendisi bu sabah etüdü grubunun düzenli bir üyesi aynı zamanda. Marlin"in amacı, her gün Tal­mud'dan bir sayfayı çözümlemek, fakat dediğine göre bazen buna güç yetiremediğinden bir etüt arkadaşıyla (şavrusa) birlikte çalı­şıyormuş.

"Zi­hinsel kapasitenin sınırlarına dayanmadığın müddetçe, günlük ibadetini yerine getirmiş sayılmazsın." (Haham)

Çoğu Ortodoks Yahudi'nin aksine Marlin, dini vecibelerini ye­rine getirmeye geç yaşta başlamış; sıkı bir Talmud eğitiminden geçmesi yirmili yaşlarına denk düşüyor. Marlin bu gecikme saye­sinde Talmud eğitimi öncesi ile sonrası arasında bir karşılaştırma yaparak bu zihin jimnastiğinin onda hangi şaşırtıcı değişikliklere yol açtığını net bir şekilde görmüş oldu. Bu karşılaştırmanın bi­zim açımızdan da faydalı olacağını düşünüyorum.

ABD'nin en iyi üniversitelerinden üç diploma sahibi M:ırlin, etüt çalışmalarına eğitim düzeyi hayli yüksek biri olarak başla­mış. Fakat kendisi gibi seçkin okullar yerine küçük dini okullar­dan mezun olan etüt arkadaşları, derin entelektüel birikimleri ve kıvrak tartışma becerileriyle onu şaşkına çevirmiş. "Bu insanların bazıları iş hayatlarında son derece başarılıydı. Ben de sonradan anladım ki onlara bu üstün dirayeti kazandıran şey havalı okullar filan değil, günlük etüt faaliyetlerine daha ilkokul beşinci sınıfta başlamalarıymış.''

Marlin etüt faaliyetlerine katıldıktan bir vakit sonra her ko­nuda daha derin düşünmeye başladığını keşfetmiş. "Kendi işim­le ilgili çok daha yaratıcı öngörüler geliştirebilmemi bu günlük zihinsel pratiğe borçlu olduğumdan hiç şüphem yok. Bu sürekli zorlanma hali, yıllar içinde zihnimi deyim yerindeyse bir kas gibi geliştirdi. Etüt faaliyetlerine başlarken böyle bir amacım yoktu, fakat hasbelkader neticesi bu oldu."

Adam Marlin örneği pürdikkat çalışmayla ilgili önemli bir husu­sun altını çiziyor: Yoğun konsantrasyon becerisi, ancak ve ancak düzenli egzersizle edinilir.

Yeterince motive olursanız, çalışma hayatınızı bir gecede odaklanma merkezli hale getirebilirsiniz. Fakat aynı bakış açısı, odaklanmanın meşakkatli bir iş olduğunu ve "zihin kasla­rınızı" güçlendirebilmek için saatler boyunca egzersiz yapmanız gerektiğini görmezden gelir. Başka bir deyişle Adam Marlin iş ha­yatında artık çok daha yaratıcı öngörüler geliştirebiliyorsa eğer, bunu bir sabah uyanıp "karar verdim, artık daha derin düşünece­ğim" demesine değil, kararlı bir şekilde her sabah erkenden uya­nıp bu beceriyi geliştirmesine borçlu.

Fakat bu önermenin işaret ettiği mühim bir husus daha var:

Zihninizi dikkat çelicilerin boyunduruğundan kurtarmadığınız müddetçe, ne kadar uğraşırsanız uğraşın, odaklanmaya yönelik çabalarınız akamete uğramaya mahkumdur. Tıpkı beden sağlığına antrenman dışı zamanlarda da özen gösteren profesyonel bir spor­cu gibi, siz de odaklanma harici zamanlarda zihninizi toksik girdi­lerden korumalısınız; bunaldığınız her an aklınızdan geçen ilk şey tüymekse, sıra pürdikkat çalışmaya geldiğinde zorlanırsınız.

Stanford Üniversitesi'nin eski iletişim profesörlerinden, dijital çağda insan davranışları üzerine çalışmalarıyla tanınan Clifford Nass'in araştırmaları da gösteriyor ki İnternet ortamında dikka­tin durmadan bir oraya bir buraya yönelmesi, insan beynini uzun vadede olumsuz etkiliyor.

Görüştüğümüz kişiler hep aynı şeyi söylüyordu: "Eğer cidden odaklanmam icap ederse, etrafımdaki her şeyden soyutlanıp lazer gibi odaklanabilirim." Fakat ne yazık ki zaman içinde edindikleri zihinsel alışkanlıklar, lazer gibi odaklanmayı imkcın­sız kılıyor. Bu insanlar alakasız şeyleri deyim yerindeyse van­tuzluyorlar. Ellerindeki işe odaklanmakta başarısızlar. [Vurgu bana ait.]

Nass'e göre, beyniniz dikkatinizin sürekli dağınık olmasına alıştıktan sonra gerçekten odaklanmak isteseniz bile bunu becer­mekte zorlanırsınız.

Daha somut bir ifadeyle, gündelik hayatta karşılaştığınız her potansiyel can sıkıntısı anında, örneğin kuyru­ğa girip beş dakika beklediğinizde ya da arkadaşınız gelene kadar bir yerde tek başınıza oturmak zorunda olduğunuzda eliniz doğ­rudan telefonunuza gidiyorsa, beyniniz Nass'in tabiriyle "zihinsel enkaz"a dönmüş demektir; yani pürdikkat çalışmaya imkan ver­meyecek şekilde yeniden yapılanmış haldedir.

Pürdikkat çalışma alışkanlığından azami öl­çüde faydalanabilmenin yolu düzenli odaklanma egzersizlerinden geçiyor.'' (Cal Newport)

Önceki
Önceki

‘’Zıvanasından çıkmış bu dünya eğer yeniden kurulmazsa..’’

Sonraki
Sonraki

''Kimler öldü: İyimserler, Kimler yaşadı: Disipline sahip olanlar''