Gündeme Küçük Bir Not: Deccal

Bu hafta bültende neler var?

  • İşler neden Kalıyor? Nasıl Çözebilirsin?

  • Gerçekler Tokat Gibi Yere İndirir

  • Gündeme Küçük Bir Not: Deccal

  • Şirkete Yatırımcı Bulma Stratejisi

  • Doğal Besleniyor Ama Kanser Oluyor!

  • 17 Madde İle Gerçeği Fark Et!

  • 4 Makale

  • Haftanın Okumaları

  • 8 Sosyal Gezinti

İşler Neden Kalıyor? Nasıl Çözebilirsin?

İster şirket sahibi olalım, ister ev hanımı. Fark etmiyor.

Toplumun yüzde 95'i diyebileceğimiz neredeyse tamamına yakını olan bir nüfusun ciddi bir zaman yönetim ve odaklanma sorunu var.

Bu sorun giderek artıyor.

Ancak buradaki hayati nokta şu, teknoloji giderek hayatımızın içerisinde bir yaşam evresi haline geldiği için sistem kişisel ilerleyiş anlamında da çöküşe götürebilir.

  • Misal, iş insanları gün içerisinde yapması gereken 5 işin sadece bir veya iki tanesini yapabiliyor. Diğer üç işe ise zaman kalmıyor, aynı zamanda her hafta o iş yükü artarak devam ediyor.

  • Her gün okunacak kitaplar erteleniyor, bir ay içerisinde bitmesi gereken 4 kitap, ay da 1 kitaba, ya da yılda 1 kitaba düşüyor.

  • Hafta içerisinde bitmesi gereken projelerin de sadece bir kısmı bitiyor.

  • Ev hanımlarının veya ev erkeklerinin mutfaktaki bulaşıkları, çamaşırları iki, üç günlük biriken yığınlar haline gelmiş ve bereketi alıp götürmüş. Bir anlamda huzuru alınmış evler haline geliyor.

  • Üniversite öğrencileri günlük planları olmadığı için rakiplerinin 4 yıl gerisinden gidiyor.

  • Ekonomistler hep aynı zihin dünyasında kalıp, zamanı doğru yönetemedikleri, odaklanamadıkları için zamanın getirdiği yenilikleri takip edemiyor ve ülkeleri hakkında ihanete varan kararlar alabiliyor.

  • Gününü doğru yönetmediği için, önemli bir kurumun başındaki yönetici şirketi veya devleti için kendini günlük olarak geliştirmediği için ya şirketi ya da devleti batırabiliyor.

  • Bir anne ve baba günlük işlerini ya da haftalık işlerini aksattığı için evlatlarına hayırlı bir baba ya da anne olamıyor, -yapmadıkları nedeniyle- evlatlarının (ya da eşlerinin) cehenneme sürüklenmelerine neden olabiliyor. (Somut birçok örneği var bu meselenin. Allah muhafaza)

Bunların nedenlerinden önceki bültenlerden bahsettiğimiz için bu makalede üretkenlik üzerinde duracağız.

Fast Company'ni de yer alan makalede herkesin bildiği ama çoğunlukla uygulamadığı birkaç hakikatten bahsediyor.

Yazar ELIZABETH GRACE SAUNDERS ilk cümlede şöyle diyor:

''- Bir işe odaklanma her zaman-herkeste işe yaramayabiliyor.

  • Belirli görevleri yapılacaklar listemizde haftalarca, aylarca ve hatta yıllarca bekletiyoruz. Çok geçmeden, buzdolabının arkasına sıkışmış çoktan unutulmuş artıklar gibi küflenirler.

  • Örneğin, sabah iş günümü planlamak için oturduğumda, her seferinde aynı kontrol listesinin üzerinden geçerim. Bu oldukça kuru bir süreç olabilir. Bununla birlikte, kontrol listesini istediğim sırayla tamamlama özgürlüğü tanıyorum. Bazı iş e-postalarını yanıtlayarak başlayabilir, ardından takvim görevlerini gözden geçirebilir, ardından daha fazla  iş e-postasını yanıtlamaya geri dönebilir, ardından en acil kişisel e-postalarıma birkaç hızlı yanıt vermek için atlayabilir ve sonunda iş gelen kutumu temizlemeyi bitirebilirim. ve sonra gıdıklayıcı dosyalarımı gözden geçirin . Kendime görevler arasında geçiş yapma esnekliği vererek, kendimi herhangi bir faaliyete saplanıp kalmaktan koruyorum.

(Yazar aslında genel olarak, İnşirah suresindeki;

''Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır. Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel.''( 5-8) Ayetlerden bahsediyor. Yıllardır uygulanan bir strateji. Hem çalışma anındaki bıkkınlığı alıyor, hem de üretkenliği devamlı kılıyor. Çalışırken dinlemekle beraber zaman israfınıda ortadan kaldırıyor.)

  • Görev değiştirmenin bir başka etkili yolu, sıkıcı ve (nispeten) heyecan verici görevler arasında geçiş yapmaktır. Örneğin, her gün belirli idari görevleri tamamlamam gerektiğini biliyorum, ancak net bir son tarih yoksa kendimi motive etmek gerçekten zor olabilir.

  • Bu yüzden, kitap pazarlama görev listemden herhangi bir şey -gerçekten heyecan verici bulduğum bir aktivite- yapmadan önce, idari yapılacaklar listemden küçük bir öğe yapmam gerektiğini bir kural haline getirdim.

  • Yazar Cal Newport'a göre, "Eğer mutlak birinci sınıf, en iyi virtüöz kemancıları incelerseniz, hiçbiri bir günde yaklaşık dört saatten fazla pratik yapmaz, çünkü bu bilişsel sınırdır." 2013'te bir Accidental Creative podcast'inde açıkladığı gibi  , "bu sınır aslında insanların yoğun eğitim yaptığı birçok farklı alanda ortaya çıkıyor." Bunun yerine, Newport devam etti, "bunu genellikle iki saat ve ardından iki saat olmak üzere iki seansa ayırıyorlar. . . Bence tipik bir günde üç, belki dört saat bu tür derin çalışmayı yapabiliyorsanız, temel olarak zihinsel hız sınırına ulaşıyorsunuz.

  • Bu nedenle, çalışma haftanızın en zor görevleri söz konusu olduğunda, görev değiştirmeyi önceden planlamak isteyebilirsiniz. Belki gününüze arka plan okuma veya araştırma ile başlayacaksınız, sonra problem çözme veya yazma üzerinde çalışacak, öğle yemeği için ara verecek, daha fazla okuyacak, başka bir derin çalışma seansını tamamlayacak ve ardından günü çok daha hafif bir şeyle bitireceksiniz.

Şirkete Yatırımcı Bulmak!

Birçok girişimcinin en büyük problemlerinden biridir sermaye.

Ve ne yazık ki, son noktada 5-10 kişi ile görüşmeden hemen sonra pes edilir ve banka kredisi tercih edilerek Allah'a savaş açılır. Sonraki hüsranı biliyorsunuz zaten.

Ama pes etmeden, kapıları zorlamanın ardından Allah'ın rahmetinin yetiştiği binlerce örnek var. Bu örnekleri paylaşmaya devam edeceğiz.

Gutzman'ın hikayesinde de yine bir emek ve strateji var.

İş o hikayeden kısa özet:

  • DPW'yi 2019'da sıfırdan başlatmak için New York'taki iyi maaşlı işimden ayrıldım, Almanya'daki ailemin evine geri döndüm ve tüm kişisel birikimimi DPW'yi başlatmak için yatırdım. O zamandan beri katlanarak büyüyoruz ve 2022'yi 1,8 milyon Euro gelirle kapattık.

  • Küresel bir izleyici kitlesini çekmeyi amaçlayarak, konferans yeri olarak Amsterdam'ı seçtim. "Avrupa'nın Silikon Vadisi" Amsterdam, dünya çapında 300 destinasyonla doğrudan bağlantılıdır ve benzersiz miktarda tarih, kültür ve etkinlik sunar.

  • Tedarik liderlerinde geçirdiğim 10 yıl boyunca şunları öğrendim:

  1. Büyük ölçekli etkinlikler düzenleyin

  2. Bu etkinliklere bilet ve sponsorluk satın

  3. Pazar B2B etkinlikleri

  4. Tedarikte büyük bir ağ oluşturdu

  • Bir satış ekibim olmadığı için, 20.000 LinkedIn bağlantımdan büyük ölçüde yararlandım, heyecan yaratmak için sosyal satış tekniklerini uyguladım ve tek bir telefonla satış araması yapmadan olası delegelere, sponsorlara ve yeni kurulan şirketlere ulaşmak için doğrudan e-posta pazarlamasını kullandım.

  • Steve Jobs ve Elon Musk gibi vizyonerlerin biyografilerini okumayı seviyorum. Örnek aldığım liderlerdir.

  • Başarı risk almaktan gelir. Bu, yol boyunca zorluklarla karşılaşmayacağınız anlamına gelmez... En iyi sonuçlar, her şeyinizi verecek cesarete ve güvene sahip olduğunuzda gelir.

  • Bir diğer tavsiyem ise yaptığınız işi sevmeniz olacaktır. Bazı zor zamanlardan geçeceksiniz ve yaptığınız işi sevmiyorsanız, bunu atlatacak esnekliğe sahip olmayacaksınız.

Gerçekler Tokat Gibi Yere İndirir

Toplumsal nefretlerin mayası oluşurken, genellikle tarihsel veriler ve o veriler üzerinden kurgulanan -yalanlar- bir yaşam strateji içinde etkin bir rol oynar.

Ve bir diğer yandan ise, gerçekler bu yalancı iddiaları bir anda yere serebilir. Ve birçok düşünce boyutunu yeniden şekillendirebilir.

Bu noktada tarihçi-yazar Eyüp Ensar Uğur'un yazdığı makale birçok kin ve nefrete cevap olacak nitelikte önemli bir hakikati haykırıyor:

''Yalana çeşitli sebeplerle geniş bir alanda salık veren bir düşünce yapısının uydurma bir tarih inşası pek şaşırtıcı olmasa gerek.

Bazen bir veri, yalandan inşa edilmiş düşünce yapıtlarını yıkabilirken, uydurma rivayetlerle oluşturulmuş olan bir tarihin temellerini sarsacak birçok vakâ ve örnek bulunmakta.

Bu örnekler reddedilmeyen vakalar olan anlaşmazlık ve çatışmaları izah edecek yeterli verileri taşımasa da, birçok ezberi bozmaya yeterlidir.

BAZI ÖRNEKLER

Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin olmak üzere neredeyse Ebu Talip soyundan gelen ilk dönem Müslümanların, Ebu Bekir isimli birer çocukları olduğunu biliyor muydunuz? Hani Ehli Beyt’in İmamiyet hakkını ve Fedek arazisi mirasını gasp ettiği iddia edilen Ebu Bekir’in (ra) ismini taşıyanları..

“On İki İmam’ın altıncısı olan ve Caferilik mezhebine ismi verilen Cafer-i Sadık’ın, “Beni Ebû Bekir iki defa doğurdu” dediğini, annesi Hz. Ebu Bekir’in 4. göbekten torunu olup yine annesinin annesi de Sıddık-ı Ekber’in torunu olduğunu... (1)

Ve yine Cafer’-i Sadık’ın bir kızına büyük halası Hz. Ayşe’nin ismini verdiğini... (2)

Ayrıca diğer imamlar Hz. Cafer-i Sadık’ın oğlu Musa Kazım’ın ve torunu İmam Ali Rıza’nın kızlarından birer tanesinin de Ayşe ismini taşıdığını... (3)

Şia rivayetlerinin ekseriyetinde Hz. Ebu Bekir’e biat için Hz. Ali’nin evini basan Hz. Ömer’in kapı arkasına kasıtlı sıkıştırmasıyla Hz. Fatıma’nın karnındaki Muhsin ismi verilen bebeği düşürmesinin yer alıyor. Ya bu derece bir vahşete sebep olmuş(!) bir zatın halifeliğinde kızı Ümmü Gülsüm’ü onunla evlendirdiğini ve bu evlilikten Zeyd isimli bir torununun olduğunu biliyor muydunuz?

Ya Zeyd b. Ömer’in, -Hz. Ömer ve Hz. Ali’yi kast ederek- “Ben iki halifenin oğluyum” dediğini…? (4)

Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin’in(ra) birer oğullarının adının Ömer olduğunu biliyor muydunuz? Ömer bin Hz. Ali’nin Şia dünyasında meşhur olan Hz. Rukiyye el-Kübra’nın ikiz kardeşi olduğunu (6)

Akrabalarını devlet görevlendirmelerinde kayırdığı iddia edilen Hz. Osman’ın, halefi Hz. Ömer’in döneminde Beni Ümeyye’den altı vali var iken kendisinin beş akrabasını vali yaptığını ve hepsinin de aynı zamanlarda görev almadığını ve bunların içlerinde hz. Ali’nin damatlarının da bulunduğunu biliyor muydunuz?

Ayrıca Ümeyyeoğullarına Hz. Peygamber zamanında hatırı sayılır amirlik görevinin verilmeye başlandığını, Hz. Ali’nin de hilafetinde akrabalarından beş kişiyi vali yaptığını, ayrıca Hz. Osman ve Hz. Ali’nin kendilerinden valilik ve memurluk isteyen ama liyakatları uygun görülmediği için görev vermedikleri birçok yakını da olduğunu biliyor muydunuz?..

“On iki İmam”ın dördüncüsü olan Zeynel Abidin'in annesi ve ondan sonraki imamların babaannesi olan İran Kisrası Yezdücerd'in esir edilmiş kızı olup Hz. Ömer’in özel uğraşıyla Müslüman olduğunu...

Ve Hz. Ömer'in İran Hanedanının Hz. Peygamberle akrabalığını tesis etme niyetiyle, Müslüman olmuş İran Prensesine üç yüz develik çeyizini teslim ederek Hz. Hüseyinle evlendirdiğini ve Kerbela’da kurtulan oğulları Zeynel Abidin’in de bir oğluna baba ve dedesi gibi Ömer ismini verdiğini biliyor musunuz?

Ehli Sünnetin tarih boyunca ortaya çıkmış bir çok önemli rehberinin ve büyüğünün Kerbela’da kurtulan Zeynel Abidin’in soyundan gelen seyyidler olduğunu biliyor musunuz?

Hz. Muaviye’nin oğlu Yezid’le evlendirme vaadiyle eşi Hz. Hasan’ı zehirlediği iddiasında bulunulan Eşas kızı Cade’nin sonrasında iki evlilik daha yaptığını. Ve son eşinin hz. Hasan’ın kuzeni Abdullah bin Abbas’ın oğlu Abbas olduğunu bilir misiniz?

Hz. Ali, Hz. Zübeyr ve Hz. Talha ile Hz. Osman’ın katillerini cezalandırma konusunda anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Ehli Şia, Hz. Zübeyir’in ehli Beyt’e eskiden beri hasım olduğunu ve bu sebeple Cemel Vakası’nda cezasını gördü demelerine rağmen oğlu Hz. Abdullah’ın bu vakâdan sonra da Hz. Hasan ve Hüseyin ile dostluklarının güzelce devam ettiğini biliyor musunuz?

Örneğin Kerbela’da Hz. Hüseyin şehit edilince Yezid’e karşı tepkiyle ilk bayrak açanların Hz. Zübeyr’in oğulları olduğunu,

Bu oğlanlardan Abdullah ile Ömer’in, Hz. Hasan’ın kızları Ümmü’l Hasan ve Rukiyye ile evlendikleri, Musa’b bin Zübeyr’in ise Hz. Hüseyin’in kızı Sükeyne(sakine) ile evlendiğini ve bu evliklerden Hz. Ali ile ile Hz. Zübeyr’in bir çok torunları olduğunu biliyor musunuz?. (7) En başta söylenmesi gereken de Hz. Peygamber, Hz. Ali ve Hz. Zübeyr’in kuzenler olması..

Yine Şia tarafından ağır hakaretlere maruz kalan Hz. Talha’nın kızı Ümmü İshak’ın, Hz. Ali’nin oğlu Hasan’la(ra) evlendiğini ve bu evlilikten üç çocukları olduğunu, Hz. Hasan’ın vefatından sonra da Hz. Hüseyin ile evlendiğini biliyor musunuz? Bu evlilikten de Hz. Ali ile Hz. Talha’nın Fatıma isimli bir torunu olduğunu ve bu kızın ikinci evliliğini Hz. Osman’ın torunu ile yaptığını..

Suriye’de medfun bulunan Fatıma (sugra) Binti Hüseyin’in türbesinin Şiiler tarafından ziyaret merkezlerinden biri olduğunu da vurgulayalım..

Hz. Hasan ile Muaviye arasındaki anlaşmadan sonraki Kerbela faciasına kadar yirmi yıl süren barış döneminde, Sıffinda karşılıklı savaşan isimlerin de akrabalıklar kurduklarını ve birlikte önemli görevler icra edip yeni fetihler gerçekleştirdiklerini..

Mesela Hz. Ali safında yer alan Ebu Eyyüb El Ensari’nin İstanbul önlerinde vefat ettiği seferin, Halife Muaviye tarafından gönderilen orduyla gerçekleştiğini..

Hz. Ali’nin yeğeni, Sıffında en önemli komutanlarından olan Abdullah bin Cafer’in barış sürecinde bir oğluna Muaviye ismini verdiğini biliyor musunuz? (8)

Yine ilginç gelebilecek evliliklerden birisi de Mısır’da bugün medfun bulunan ve halkın en çok ziyaret ettiği Hz. Hasan’ın torunu Hz. Nefise’nin Emevi Halifesi Velid bin Abdülmelik ile evlendiğini.. ve daha bir çok ehli beytten ismin Hz. Peygamber gibi Beni Ümeyye’den önemli isimlerle evlilik yoluyla akrabalık kurduğunu biliyor musunuz?(9)

Akademik tarih çalışmaları gösteriyor ki İslam Dönemi’nin özellikle Hz. Osman’ın katliyle başlayan ilk ihtilaflarına yönelik sağlam bilgi ve kaynaklar tahminlerden öte çok sınırlı. Olaylar hakkında döneminde yazılmış ne doğru dürüst bir metin var ortada, ne de rivayetler yazılmaya başlandığında birinci elden bilgi verecek kimse..

Meşhur şarkiyatçi Montgomery Watt’in tespitlerini tekrarlıyalım:

“Çağdaş araştırıcı, 8. Yy ve 9. Yy dönemindeki Şii malzemesine “labirentine”, sadece, büyük bir şüphecilikle yaklaşmalıdır. Onlar tarafından tekrar ede ede artık kabul edilir hale gelen sırf uydurma bir sürü şeyin çokluğu, şaşırtıcıdır. Vakıa’larla uyuşmayan bir rivayet şekli üzerindeki ısrarlı bir proganda vaz’ettikleri ve olayların bu rivayet şeklinin, ilginç bir şekilde Sünnilerce de zamanla geniş ölçüde kabul edilmiştir.. “ (10) (Eyüp Ensar Uğur)

KAYNAKLAR

1- Hz. Caferi Sadık’ın annesi: Ümmü Ferve binti’l-Kasım b. Muhammed b. Ebu Bekir,

Umdetu’t-Tâlib, s. 176, Ensariyan baskısı, 1-Umdetu’t-Tâlib fi Nesebi Al-i Ebi Talib, Cemaleddin Ahmed b. Anebe (v: 828, h.) Cullu’l-Marife ve Mektebetu’t-Tevbe baskısı, Riyad: 1424/2003.

2- Ömer Kehhale A’lamu’n-Nisa s. 132, Levakihu’l-Envar fi Tabakati’l-Ahyar”

Nuru’l-Ebsar fi Menakıbi Al-i’l-Beyti’l-Muhtar” (Ömer Kehhale A’lamu’n-Nisa s. 132, Levakihu’l-Envar fi Tabakati’l-Ahyar” Şarani

Nuru’l-Ebsar fi Menakıbi Al-i’l-Beyti’l-Muhtar” Şeblenci.).

3- (el-İrşâd s. 304, Umdetu’-Talib s. 177 Ensariyan baskısı, s. 266 Daru’l-Hayat), (Munteha’l-Amal 2 / 292 ed-Daru’l-İslamiyye) El-Envaru’n-Numaniyye 1/380 (Tevarihu’n-Nebiyyi ve’l-Al. S. 125-126). (Tevarihu’n-Nebiyyi ve’l-Al s. 128, Daru’ş-Şurafe) Keşfu’l-Ğumme 2/267-284, Bihâru’l-Envâr 49/221, S. 222.

4- Tarihu’l-İslam 1/502, İbni Taktaki’nin el-Âsilî fi Ensabi’t-Talibiyyin” (s: 58)

5- (Munteha’l-Amâl, 1/261. Bihâru’l-Envâr, 42/ 120.el-İrşâd, Emiru’l-Mümininin (a.s.) çocukları bölümü. 1/354, Keşfu’l-Ğumme, 2 /64. Daru’l-Adva.

6- Abbas el-Kumi Munte-ha’l-Amâl1/341 ed-Daru’l-İslamiyye bsk, 1/460 Müessesetu’n-Neşr bsk, Kum. İbni Anebe Umdetu’t-Tâlib” s: 288 Daru’l-Hayat. Belazuri, Ensabu’l-Eşraf 2/193. Musab ez-Zibyeri, Nesebu Kureyş s. 50.

7- İbni Taktaki, kitabı el-Âsilî

8- İbnul Hazm Cemheretu Ensabi’l-Arab s. 69, Ensabu’l-Eşraf s. 60-68, Umdetu’t-Tâlib s. 37, Nesebu Kureyş s. 83, Daru’l-Mearif,

9- Hz. Peygamber’in eşi Ümmü Habibe Halife Muaviye’nin kardeşi’dir.

10- Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül Devri.

Doğal Besleniyor Ama Kanser Oluyor!

Bu videoda anlatılan noktalar önem arz ediyor. Dinlemekte fayda var.

Video’yu yorumlayan Anıl Görür konuya dair şu ifadelerde bulunuyor:

"Heal" isimli belgeselde, bunu yaşayan bir kadın kendi hikâyesinden bahsediyordu.

Hatırladığım kadarıyla;

20 küsür yıldır yalnızca organik besleniyor.

Spor, yoga vs çalışmalarını yapıyor.

Smoothieler şunlar bunlar derken kanser teşhisi alıyor..

Fark ediyor ki, iç dünyâsı, hisleri, yaydığı enerji tam bir kaos ve bu yönde çalışmalar yaparak iyileşiyordu.

Fiziksel anlamda istediğin kadar sağlıklı yaşa ancak iç dünyânın, duygularının, yaydığın enerjinin bilincinde misin?

İyi, huzurlu, güvende, sağlıklı hissediyor musun?

Gözlemim şu;

Fiziksel kısım %30-35 civarı, zihinsel, enerjetik kısımlar ise %65-70 etki ediyor.

Hattâ enerji, fiziksel kısmı da yönlendiriyor.

Gözlemlerimi şu şekilde paylaşayım;

Daha yüksek titreşimli (daha iyi hissettiren) duygulara geçtikçe, beslenmen de buna göre şekil alıyor, hareketlerin de, düşüncelerin de..

Hislerinin, duygularının, yaydığının enerjinin farkına var.

Dua, yoga, yazmak, doğa...

Her nasıl yapıyorsan, kendinle zaman geçir.

Kendini fark et ve enerjini istediğin yönde tut.

Nasıl yaşamak, nasıl vâr olmak istiyorsun?

Nasıl hissetmek istiyorsun?

Bu hisleri içinde canlandırmaya başla.

Tolstoy demiş ki;

"Eğer mutlu olmak istiyorsan, ol!"

17 Madde İle Gerçeği Fark Et!

Dickie B. gerçekçi olmaya çağırıyor:

  1. Kimse senin ne yaptığınla ilgilenmez, onlar için ne yapabileceğinle ilgilenirler.

  2. Dünyadaki hiç kimse sizi sizin düşündüğünüz kadar düşünmüyor.

  3. Başarılı insanlar sizden ne daha akıllı ne de daha yaratıcıdır. Sadece daha iyi performans gösteriyorlar.

  4. Başarı, yıllarca her gün biraz monoton şeyler yapmaktan gelir - ama kimse bunu duymak istemez.

  5. Ne yapman gerektiğini tam olarak biliyorsun, bu yüzden parlak nesneleri kovalamayı bırak. Bunun yerine, neden yapmanız gerektiğini bildiğiniz şeyi yapmadığınızı anlayın.

  6. Günümüzün neredeyse tüm problemlerini yazarak, egzersiz yaparak, temiz yemek yiyerek, güneş ışığı alarak ve meditasyon (ibadet) yaparak çözebilirsiniz.

  7. Harekete geçmek için harcadığınız zamanın yarısı kadarını harekete geçmek için harcasaydınız, daha iyi bir noktada olurdunuz.

  8. Okumanın, planlamanın ve beyin fırtınasının %95'i üretkenlik kılığında ertelemedir.

  9. Verimlilik (sürekşli blogları okuyorsanız, yanlış proje üzerinde çalışıyorsunuz demektir.

  10. Okuduğunuz kitap veya sahip olduğunuz takipçi sayısını banka hesabına yatıramazsınız.

  11. Aylar önce başlayacağını söylemiştin.

  12. Üç sınırlı kaynağınız var: zaman, enerji ve dikkat. Onları her boşa harcadığında, sonsuza dek yok olurlar.

  13. Piyasa en iyi ürünü değil, kendisini bariz çözüm olarak en iyi konumlandıran ürünü ödüllendirir.

  14. Çevrimiçi bir şeyler yayınlamaktan korkuyorsanız, bir ego sorununuz var demektir.

  15. Örnek aldığınız insanlar o kadar da özel değil ve sizden daha yetenekli değiller.

  16. Yapacağım dediğin her şeyi yapsaydın, sonuçların olduğundan 10 kat daha iyi olurdu.

  17. "Meşgul" olmak, kaldıraçtan yoksun olduğunuzun ve yetki devrini kötü yaptığınızın bir işaretidir.'' (Dickie B.)

Makaleler

Nasıl daha iyi bir yazar olunacağını öğrenmek ister misiniz?

Beklenmedik yerlerde enerji bulun

Üç Aylık ve Haftalık İncelemelerin Gücü

Yıkıcı Elitlerin Saldırısı

Gündeme Küçük Bir Not!

Malum, siyasi meselelere mümkün mertebe bulaşmıyoruz.

Son olayla birlikte sürekli sorulduğu ve iddia adı altında yalan ve iftiralarla insanlar farkında olmadan günaha sokulduğu için, 'emri bil maruf nehyi anil münker' hakikatince bir şerh düşmek istedim.

Unutulan bir mesele var.

Tarihin hiçbir döneminde küçük-büyük zalimler ve koltuk düşkünü dünya ehli, normal yollarla koltuklarını, iktidarlarını ve zulümlerini güzellikle bırakmamışlardır. Demokrasi benzeri yöntemlerle konumlarını bırakıp gitmemişlerdir. Tarihte örneği yoktur.

Ne Firavun kolaylıkla bırakıp gitmiştir,

Ne Karun,

Ne Ebu Cehil,

Ne Yezid,

Ne Hitler,

Ne Stalin,

Ne A. Nasir,

Ne Saddam,

Ne Kaddafi,

Ne Esad...vs.

Hiçbiri.

Ne de şu anki demokrasi adı altında kurulan ve sadece %10'nun zenginliğine hizmet eden banka, faiz, borç vs. zulüm sistemi demokrasi ile bırakıp gidecektir.

Yani, eğer bir yerdeki yönetim anlayışı gerçekten bir diktatör rejimi ise, gerçekten orada bir zulmeden lider veya liderler var ise, orada zalim bir sistem anlayışı yerleşmiş ise, orası asla ve kat'a güzellik ve kolaylıkla düzelmez. Demokrasi ile daha iyi bir sisteme geçemez. Tarih buna şahit olduğu için, sebepler ve beklentilerde beyhude oluyor. Nitekim Hz. Üstad’da avamın beklentileri ile hareket etmemiş, gerçek mesele ile uğraşmıştır.

Üstad Şualarda ise çok başka bir noktaya daha temas ediyor ve diyor ki;

“Hem büyük Deccalın, hem İslâm Deccalının üç devre-i istibdadları manasında üç eyyam var.

Bir günü; bir devre-i hükümetinden öyle büyük icraat yapar ki, üçyüz sene yapılmaz.

İkinci günü, yani ikinci devresi, bir senede otuz senede yapılmayan işleri yaptırır.

Üçüncü günü ve devresi, bir senede yaptığı tebdiller on senede yapılmaz.

Dördüncü günü ve devresi adileşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır.”diye, gayet yüksek bir belagatla ümmetine haber vermiş.”

Üstad burada iki ifade kullanıyor:

Birine BÜYÜK DECCAL diyor, diğerine İSLAM DECCALI diyor.

Şahıslar üzerinde durup siyasi bir noktaya çekmeyeceğim. Bir anlamıda yok zaten.

Ama işaret ettiği önemli bir nokta var:

''...adileşir, bir şey yapmaz, yalnız vaziyeti muhafazaya çalışır...'

Bu cümle üzerine çokça şey söylenebilir. Ama meselenin gerçek haline bakmak lazım.

Misal, şu an küresel sistemi yönetenlerin izledikleri stratejiye bakarsanız bir adileşme görebilirsiniz.

Ekonomi, 300 küsür trilyonluk borç yüzünden çökmek üzere. 2008'de sistemin altının boş olduğu ortaya çıkmasına rağmen alçaklığa devam ettiler.

Para basarak -hırsızlık yaptırarak- iyice adileştiler, insanları daha fazla borca sokarak hem kendilerinin- hem de bankaların- kölesi yaptılar, insanlığı Allaha düşman ettiler ve yine para basarak vaziyeti muhafaza etmeye devam ediyorlar...

Netice!

Sebepleri yanlış yerde zorlayarak, oturdukları koltuklar dışında başka bir anlam ifade etmeyenlerden medet umarak, insanlar kendilerini o kişilerle imtihana zorluyor. Ve sürekli hüsrana uğruyorlar ve yine uğrayacaklar.

Keşke Hz. Yusuf kısasından biraz ders alabilseydik.

‘‘Yusuf, hapisten kurtulacağına inandığı o iki kişiden birine dedi ki: "Beni efendinin yanında an". (Benden söz et ki, beni kurtarsın). Fakat şeytan, ona, efendisinin yanında anmayı unutturdu. Bu yüzden Yusuf zindanda kalmaya devam etti.

Bazı yorumcular demişlerdir ki: Yusuf, o arkadaşına "Beni efendinin yanında an" ki, belki beni buradan kurtarmaya yardımcı olur diyerek, bir kuldan meded ummayacaktı. Eğer Allah'a yönelip "Ya Rabbi, beni buradan bir an önce kurtar" diye yalvarsaydı, o zaman araya şeytan giremeyecek ve Yusuf da daha önce kurtulmuş olacaktı. Yusuf durumunda olan takarrüb ehline yakışan şey, her beklentilerini Allah'dan istemektir.

Yukarıdaki tefsirden de anlaşılacağı üzere; şeytanın unutturması, Hazreti Yusuf (a.s)’a bir cezadır. Dolayısı ile şeytanın bu unutturma eylemi özel bir durumdur, genelleştirilemez. Yani Allah, Hazreti Yusuf (as)’in bu küçük zellesine (küçük kusur) karşılık, şeytan vasıtası ile bir ceza veriyor. Bu zellenin yani küçük hatanın bedeli; sekiz yıl fazladan zindanda kalmak olmuştur.’’ 

Elmalılı tefsirinde geçen bu yaklaşıma birileri çıkıp -yine sebepler sebepler- diyecektir. Biz, ‘sebepleri terk edelim demiyoruz, sebepleri doğru ele alalım diyoruz’’ diye beyanda bulunsak, bu körelmiş ruhlar yine anlamayacak ve itiraz edeceklerdir. (Ediyorlar)

Ne yazık ki toplum garip bir ifrat, tefrit dengesizliği yaşıyor.

Bir arkadaş anlamsız bir şekilde iki gündür saatlerce sosyal medyayı takip ediyor, siyasi yorumlar, değerlendirmeler vs. bulunuyor.

Soru şu: Bu iki gün içinde ne elde ettin, ne kazandın?

Sonuç: Koskoca bir hiç.

Sonuç bu kadar açık olmasına rağmen, insanlar duymuyor, işitmiyorlar.

Rabbim yardımcımız olsun.

Umalım ateş -sırf bu hataları yüzünden- masuma gelip dokunmasın.



Bu haftalıkta bültenimizin sonuna geldik.

👉 Bültenimize sponsor olabilir, reklam verebilir, yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza tavsiye vererekte bu bilgilerin onlara ulaşmasına vesile olabilirsiniz.

Önceki
Önceki

Hikaye Aynı: Bu Kez Nasıl Kurtaracaklar?

Sonraki
Sonraki

Yaklaşan Tehlike! Ve Yine Beklenen Son