120’den Fazla Ekonomide 76 Milyon Ek İş!

Bilindiği üzere Dünya Ekonomik Formu ve benzeri kuruluşlar sistemle ilgili sık sık raporlar paylaşıyor. Bunlar genellikle toplumun yüzde 99’unun bakmadığı raporlardır. Haliyle  gelecek vizyonu ile ilgilide birçok şeyi kaçırdığımız için klasik işler yapmaya devam ediyor ve 100 yıllık kalıpların dışına çıkamıyoruz.

DEF, DSÖ, DTÖ vs. gibi kuruluşlar her daim sistemin kurumları olarak hareket ederler. Bunda bir sorun yok. Ancak, yabancı düşünce kuruluşlarında çalışan yabancı arkadaşlardan görebildiğim kadarıyla, çok stratejik ve disiplinli (istisnalar hariç) bir çalışma şekilleri var. Ve ciddi fonlar ayırıyorlar. 

İmkanı olan birçok işadamına benzer bir teklifte bulunmuştuk. ‘10-15 kişilik bir ekip kurup, bu ekipleri belirli alanları araştırmaları için görevlendirelim. Bize yıl içerisinde 3-5 arası rapor getirsinler. Teknoloji, psikoloji, gıda, perakende vs. Birçok farklı çalışma alanlarına kadar analizler yapılabilecek bu raporlar, hem şirket, hem aile, hem de dini olarak stratejiler belirlememize yardımcı olacaktır.’

Tabi bu teklif karşısında her zaman ki karşılaştığımız tablo: ‘‘Ya hocam 10-15 tane adama niye bedava maaş verelim…’’ 🙂 

Evet durum bu. Yapacak çok fazla bir şey yok. İhtimal, bu zihniyet İslamın önünde engel olduğu için er veya geç helak olmaktan kurtulamayacak ve Müslümanlar bunların helaki ile özgürlüklerini kazanacaktır. (Hz. Musa’nın kavmi ile 40 yıl çöl’de ızdırap içinde dolaşma süreci buna ibretlik bir örnektir. Nitekim bu zihniyetin yok olması ile tekrar yükseliş dönemi başlamıştı.)

Aksi halde güzel bir geleceğin olma ihtimali çok gerçekçi değil. Zira, zenginler Allahın verdiği nimetlere büyük ölçüde nankör etmekteler.

Çünkü Allahın onlara verdiği zenginliği Allah için değil, kendileri için kullanıyorlar. Ve bu zenginliği kendilerinden biliyorlar. Kalpten değil, dilden Allah’ın diyorlar. Bir anlamda münafıklık, sahtekarlık.

Raporlara dönecek olursak, bu raporlar yanlı olmalarına rağmen birçok veri sunuyor ve birçok strateji belirlemenize yardımcı oluyor. Çıkan birçok raporu üşenmeden oturup okumaya çalışırım. Şu an yaşanan krizi yıllar önce öngörebilme vesilelerimden birisi de bu raporlar olmuştu. Ne yazık ki sermayemiz olmadığı için biz değerlendiremedik. Ama fikirleri alan birkaç işadamı değerlendirdiler. Rabbim hayr yolunda kullanmalarını nasip etsin.

Bu raporlar iyi tahlil edildiği zaman, gelecekteki birçok riski minimize etme şansı elde etmek mümkün. İş adamlarının kendileri okumayı sevmiyorlarsa, hiç değilse danışmanlıklar aracılığı ile meseleleri daha detaylı ele alabilirler. 

Peki, sizce bu teklifi kaç kişi dikkate alacak?

Olsun biz yine de sorumluluğumuzu yerine getirelim.

WEF’in yayınladığı ''Yarının İşleri: Kapsayıcı ve Sürdürülebilir Ekonomiler İnşa Etmek için Sosyal ve Yeşil İşler’’ raporuna gelirsek, genellikle yine romantik şeylerden bahsetmişler.

Ama rapor içerisinde önem arz eden birkaç nokta var.

Üç ana başlık:

- Yarının mesleklerinin belirlenmesi

- Yarının işlerinin ölçülmesi ve sayılara dökülmesi

- Sosyal ve yeşil iş ihtiyacının karşılanması

  • Ve raporun ikinci bölümünde “2030'da ekonomi ve sektöre göre karşılanmamış sosyal işler ihtiyacı” ve “2030'da ekonomi ve sektöre göre karşılanmamış yeşil işler ihtiyacı” olmak üzere iki alt başlıkta değerlendiriliyor.

  • Ayrıca, gittikçe artan ve yaşlanan küresel nüfusun mevcut sorunları daha da şiddetlendirdiği ve jeopolitik gerilimlerin de sorunlara eklendiği belirtildi. Eğitim, sağlık ve bakım sektörlerinde daha fazla sosyal iş yaratılmasının sosyal hareketlilik, beşeri sermaye ve dayanıklılık konularının ele alınmasında yardımcı olabileceği vurgulanıyor.

  • Araştırma ile önümüzdeki 10 yıl içinde 120'den fazla ekonomide tarım teknolojileri, eğitim teknolojileri ve enerji teknolojileri alanlarının stratejik öneme sahip olduğu üzerinde duruluyor. WEF tarafından yapılan açıklamada "2030 yılına kadar tarım, eğitim, sağlık ve enerji dahil olmak üzere yeşil ve sosyal sektörlerde yaklaşık 76 milyon ek işe ihtiyaç var" ifadesine yer verildi.

Sosyal işler alanında öne çıkan bulgular

1- Sosyal işler, araştırma kapsamındaki 10 ülkede toplam işgücünün yüzde 11'ini temsil ediyor.

2- Bu ülkeler, Avustralya, Brezilya, Çin, Almanya, Hindistan, Japonya, Güney Afrika, İspanya, İngiltere ve ABD.

3-Bu ülkelerin 60 milyondan fazla ek sosyal işe ihtiyacı olacak. Bu rakam, mevcut seviyelerin üçte birinden fazla bir artışı ifade ediyor.

4-Bu ihtiyaç, sırasıyla yüzde 52, yüzde 25 ve yüzde 32'lik artış oranını temsil eden 33 milyon sağlık çalışanını, 21 milyon eğitim çalışanını ve 10 milyon bakım çalışanını içeriyor.

Yeşil işler alanında öne çıkan bulgular

1-Yeşil iş gücü, toplam istihdamın sadece yüzde 1'ini oluşturuyor.

2-Söz konusu 10 ülkede 12 milyondan fazla ek yeşil işe ihtiyacı olacak. Bu rakam mevcut seviyelerin üçte ikisinden fazla bir artışı ifade ediyor.

3- Güney Afrika, Çin, Birleşik Krallık, ve Brezilya en büyük eksiklikleri yaşıyor.

&&&

Raporu buradan okuyabilirsiniz.

Kaynaklar: WEF - İzel Batu/Dünya- S. Doğanay/Linkedin

Çoklu Kriz Dönemi 

Doç. Dr. Songül Demir bu makalesinde belki bilindik şeyler söylüyor olabilir. Ama, şimdiyi ve geleceği yorumlamak ve bazı şeylerin tedbirini almak için tekrar etmekte fayda olabilir.

Makaleden birkaç pasajı sizler için eklemek istiyorum.

- Çoklu kriz eşiğindeyiz; sağlık hizmetlerini, tarımı optimize etmek ve aynı zamanda doğayı korumak, enerji yönetimini güvence altına almak için hedef odaklı düzenlemeler yapmak zorunlu.

- İçinde bulunduğumuz geniş ağlarla birbirine bağlı toplumlar artık uzun vadeli istikrarlı veya güvenilir bir şekilde hesaplanabilir yapılar sunmuyor.  Maalesef 20. yüzyılın sonlarına kadar geçerli olan netlik ve kontrol edilebilirlik kavramlarının modası geçti.

- Yaşadığımız çağ, tahmin edilemez ve güvenilmez olanın baskın olduğu bir çağ. Bu da yeni, daha bütüncül ve sistematik bir güvenlik anlayışını gerekli kılıyor.  Tehdit ve risk ne kadar çok değişiyorsa, güvenlik de o kadar dinamik olmalı.

- Gelecek artık eskisi gibi değil: Gelecek terimi eskiden daha iyi zamanların vaadi anlamına gelirken, şimdi daha çok bir toplum olarak, kurumlar olarak ve bireyler olarak pek çok öngörülemeyen durumla en iyi nasıl başa çıkabileceğimizle ilgili görünüyor.

Kriz anında hangi toplumlar niye ayakta kalır?

11 Yaşındaki Japon Girişimci

Aima Hosoi, muhtemelen en genç Japon girişimcilerden bir tanesi. Sadece 11 yaşında olan Aima, Tokyo’da bir ilkokulda eğitimini sürdürüyor.

Hikayesinde ciddi bir başarı ve kazanç yok ama farkındalık ve çocukları teşvik etme açısında güzel bir örnek. Ve 11 yaşında olmasına rağmen şu cümlesi büyük bir tefekkür açıyor: ‘’Bazı insanlar çevresel ve sosyal sorunların kendilerinden uzak, alakasız bir dünyada yaşandığını düşünebilir. Ama bu sorunlar sizin evinizde, benim evimde yaşanıyor – Dünya’da yaşanıyor.''

HİKAYESİ

10 yaşındayken normalde çöpe atılacak, bir daha kullanılmayacak ambalajlardan yapılan bir çanta görüyor. Bunu görmesi üzerine, eşyalara bir şans daha verme, ileri dönüşüm konsepti fikrine ilgi duymaya başladı.

Aima, ileri dönüşüme olan ilgisini okuldaki aktivitelerle artırmasının yanı sıra Tokyo’da Dünya Günü gibi etkinliklere katıldı, boş zamanlarında çöp topladı.

Diyor ki; “Eşyaları oldukları gibi kullandığımız “geri dönüşüm” ile karşılaştırdığımızda ileri dönüşüm fikrini, eşyaları daha değerli şeyler hâline getirmeyi daha ilgi çekici buldum.”

Aima, bu alandaki aktivitelerine çöplerden çeşitli eşyalar üreterek başladı. Etkinliğini yavaş yavaş artıran girişimci, çevre eğitimine dikkat çekebilmek için atölye çalışmaları düzenledi.

Ve Aima ile annesi Ayako , 2022 yılının Mart ayında Moco Earth Co., Ltd. şirketini kurdu.

Topluma açık ileri dönüşüm etkinlikleri, çevre atölyeleri, sürdürülebilir atık yönetimine dikkat çekmek gibi birçok aktivite düzenleyen şirketi 11 yaşındaki Aima yönetiyor.

Çocuk girişimci, şirketiyle ilgili aşağıdaki ifadeleri kullanıyor:

“Şirketim, ebeveynlerin ve çocukların global problemler hakkında bilgi sahibi olmalarına ve harekete geçmelerine yardım ediyor. Çocuklar, karşımıza çıkan gizli problemlere nasıl kendi başlarına ışık tutabileceklerini öğreniyor. İhtiyacınız olan tek şey öğrenme niyeti ve harekete geçme cesareti.”

Aima’nın hedefi, Birleşmiş Milletler’in 2015 yılında belirlediği Sürdürülebilir Gelişim Hedefleri’nden bazılarının erişilebilmesine kayda değer bir katkıda bulunmak.

Çocuklar için atölyeler düzenleyen Aima, bu şekilde onlara ilham vermeyi ve dünyanın sorunlarına dikkat çekmeyi hedefliyor.

Aima, projesini aşağıdaki şekilde tanıtıyor:

”Dünya, şeylerle dolup taştı. Artık tek fare tıklamasıyla eşya satın almak çok daha kolay, fakat kimse arka plandaki problemlerle ilgilenmiyor. Bazı insanlar çevresel ve sosyal sorunların kendilerinden uzak, alakasız bir dünyada yaşandığını düşünebilir. Ama bu sorunlar sizin evinizde, benim evimde yaşanıyor – Dünya’da yaşanıyor.

Hayalim, atık miktarını düşürmek için ileri dönüşüm konseptini yaratıcılarla buluşturmak ve insanların yaştan, cinsiyetten, ülkeden, zamandan bağımsız olarak istedikleri gibi yaşayabildikleri, çalışabildikleri bir yer yaratmak.”

Aima, Japonya’da sürdürülebilirlik hareketini destekleyen bir grubu yönetiyor. Instagram sayfası moco.earth üzerinden fikirlerinizi paylaşabilir ve dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek için çabalayan bu genç hareketi takip edebilirsiniz.

Bu noktada çocukları farklı düşünmeye, konfor alanındaki düşünce tuzaklarından çıkarmaya ve yeni bir çevre oluşabilmesi adına bu tür veya farklı bir girişim ile sorumluluk kazanma ve erken yaşta hayatla tanışma adına teşvik etmeye yönlendirilebilir.

Kaynak

KİTAP

Araştırmacıların kaderidir, ilgi alanları olmasada mecburen okumak, izlemek zorunda oldukları birçok kitap, makale, film, belgesel vs. vardır. Zira birçok farklı alanda okuyucu ve izleyicileri vardır. Yaptığı iş gereği bu hizmeti en iyi şekilde vermek zorundalar. (Şirket sahipleri ve çalışanlar içinde işlerinin kolaylaşması için bu bir strateji olmalı. Ama şu an bu iki grubun ‘çok çok çok çok çok çok çok çok büyük büyük büyük’ iki derdi var. Ev ve daha iyi bir araba almak🙂)

Kitaba dönecek olursak, bir anne değiliz ama yıllardır makaleleri ve içerikleri takip eden binlerce anne, anne adayı olduğu için elimden geldikçe düzenli olarak anneleri ve aileyi ilgilendiren kitap ve içerikleri takip etmeye çalışıyorum.

Esra Baykal’ın ‘’Anneleri Anlayan Marka Olmak’’ isimli yazdığı anneleri ilgilendiren bu kitabı da o minvalde hafta içi bitirmeye çalıştım. 

Öncelikle şunu ifade edeyim. Yazarın yerinde olsam kitaba bu ismi vermezdim. ‘’Anne’’ başlığını kullanmak erkek okuyucu kaçıracaktır…Ki, kitabı bitirdikten sonra çok şey öğrendiğimi ve erkeklerinde muhakkak dinlemesi gerektiğini düşünüyorum.

Zira, eşlerine iş olanakları sunabilecek ilk görev yine kocalara düşüyor. Ya da baba ve erkek kardeşlere veya güçlü akrabalara, hakeza boşanmış hanımlara yönelik destek olabilecek aile fertleri…

Bu noktada kitap ismi açıkçası erkek okuyucu kaçırdığı için ciddi bir kayıp olmuş.

Kısacası tüm hanımların, şirket sahiplerinin ve sorumluluk bilincinde olan herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Kadın nüfusunun artacağı bir gelecekte ve bu alanda sorunların giderek artacağı bir iklimde çözüm üretmek gerekiyor. Aksi halde sosyolojik ciddi sorunlar artarak devam edecektir. Ayrı bir bahis mevzu…

Kitap içeriğinde çok güzel fikirler var. Herkes o fikirlerin bir yerinden tutup farklı şekillere dönüştürerek kaliteli işler çıkarabilir, gelir elde edebilir ve yani bir strateji geliştirebilir. Okumakta fayda var.

Dikkat Çekici Anlatım Nasıl Yapılır!

Günümüzde birçok konuyu anlatırken görsel anlatımı çok tercih etmiyoruz.

Oysa ki çok büyük bir eksiklik. Denemekle de hiçbir şey kaybetmeyiz.

Misal, evinizde salonun ortasında bir tahta veya herhangi bir zihin haritası uygulaması ile konuştuğunuz birçok konuyu eşinize veya çocuklarınıza ve arkadaşlarınıza görsel olarak anlatmayı deneyin. Göreceksiniz ki, birçok tıkanmış olan konu daha anlaşılır ve daha kavgasız bir hale geliyor.

Inc’den G. James bu meseleyi daha çok sunum üzerinden anlatıyor. Ama ben hayatın her safhasında kullanmanızı tavsiye ederim.

Hatta okuduğum makalelerin özetlerini dahi zihin haritasına aktarır sonrasında tekrar etmeye çalışırım. Emin olun düşünce dünyanızda ve disiplinli düşünce yönetiminde ve olaylar arasında bağlantılar kurmakta vs. çok çok stratejik alanlar açabilirsiniz. Her fikir ve olayla bir örgü kurabilir ve bunları tüm hayat safhalarında değerlendirebilirsiniz.

James’in makalesine dönecek olursak etkili anlatılma ilgili şunları aktarıyor:

-PowerPoint sunumları herkesin dikkatini dağıtır. Sonsuz slaytlara tıklamak hem sunum yapan kişi hem de izleyiciler için sıkıcıdır.

-Bazı durumlarda (örneğin, satış ve yatırımcı sunumları), kullandığınız araç üzerinde kontrole sahip olmayabilirsiniz. PowerPoint kullanmanız gerekiyorsa, yalnızca birkaç slayt hazırlayın ve bunların içeriğini minimum düzeyde tutun.

-PowerPoint kullanmak yerine tarzınızı her toplantının işlevine göre düzenleyin:

-Eyleme dönüştürülebilir sonuçları olan grup tartışmaları için, bir brifing belgesi (tercihen bir sayfa) dağıtın ve başlangıçta garip gelse bile herkesin ilk 10 dakikayı onu okuyarak geçirmesini sağlayın. Ardından tartışmaya davet edin.

-Öğretim ve eğitim için beyaz tahta ve şövale gibi eski moda malzemeleri kullanın ve izleyicilerinizi not almaya teşvik edin. Bu, neleri ekleyeceğiniz konusunda dikkatlice düşünmenizi ve kitlenizin materyali anlayıp anlamadığına daha fazla dikkat etmenizi sağlar.

-Geniş kitlelere yönelik genişletilmiş sunumlar için bir konuşma hazırlayın. Kitle üyelerinizle ilişki kurmayı ve kendilerini iyi hissetmelerini sağlamayı hedefleyin. Kesinlikle gerekli olmadıkça slayt kullanmaktan kaçının ve kullanırsanız, bunların en az metin içeren tek görseller (örneğin, tartıştığınız bir ürünün) olduğundan emin olun.

-Tüm bu alternatifler PowerPoint kullanmaktan daha zordur; ancak ekstra çabanın artan izleyici katılımına ve daha kısa, daha etkili toplantılara yansıdığını göreceksiniz.


‘’30 Yıllık Bildiğim Tıp Bilgileri Yalanmış!

Hatırlarsanız tıp meselesi ile olan durumumu daha önce ifade etmiştim. Benim gibi sıradan bir insanın dediklerinin önemi olmadığı için, bilim insanları ve doktorların tıp ile ilgili bazı gerçekleri haykırmaları bu açıdan büyük önem arz ediyor.

Tıp endüstrisi, sanayi ve pazardaki çürümüşlüğü 13-15 yıldır haykırmamıza rağmen duyurmakta zorlanıyorduk. Şükür, Corona bir turnosal oldu ve birçok bilim adamı ve doktor bizlerin tarafına geçti. Şimdilerde ise sisteme ciddi ciddi baskı yapmaya devam ediyorlar. Hamd ve sena olsun, sayıları artsın. (Amin)

Ahir zamanda Mesih’i düşüncenin tıp alanında alacağı rol malum olduğu için, bu alanla ilgili olarak herkesin farkındalıkla hareket etmesi çok büyük bir önem arz ediyor.

Umalımda sorgulamadan gidip aşı olan 3-4 milyar insanın Pfizer’in ortaya çıkan sahtekarlıkları sonrası yeni bir düşünce ve tefekkür durumu oluşur ve sağlık endüstrisini artık çok daha gerçekçi bir gözle ele alırlar.

Videoya gelirsek, sağolsun Dr. Yavuz Dizdar birçok doktorun cehaletini mealen çok güzel anlatmış.

Sisteme yakın olan doktor bir arkadaşla sektörle ilgili konuşmaya başladıktan bir saat sonra şu ifadeleri kullanmıştı: ‘’Hocam bu söylenenleri kabul edersem, benim doktorluk kariyerim resmen çöp ve büyük ihtimal suç işliyorum. Bunu kabul edemem. Konuşmayalım…’’

Benzer yaklaşımları hakikat düşüncesinde olan en az 3-4 farklı doktor arkadaşımızda, kendi doktor arkadaşları için anlatmıştı. Onlarda şu yaklaşımdaydılar:

‘’Bize bu konulardan bahsedeceksen görüşmeyelim.’’

Ne yazık ki sektörünün durumu bu: Gerçeklerden kaçmak.

İzninizle Yavuz hocanın röportajından da birkaç pasajı eklemek istiyorum:

-Uzun süre doktor olduğumu düşünüyordum.

-Bazı meyveler değişiklik yapıyor ve bunun tıpta da kötüye kullanıldığını görünce benim aklım şaştı. Mesela bir meyve var ki, bizim ülkemizin meyvesi değil ama her türlü markette bulabilirsiniz. İnsan vücudunu çözüyor. Başka alanlarda da kullanımını -söylemeyeceğim- bunu özellikle de kullandırttıklarını söylediler ki yapılan işle birebir tezat oluşturuyor. Yani İnsanlara aslında yanlış bir şeyi tavsiye ediyorlar.-

-Amerika'da küçükbaş yok, koyun falan yok.  Amerika büyükbaş ile çalışıyor, çünkü en yüksek veriyi oradan alabiliyor. (1,5 ton et)

- Patates kızartmasını kimse elimden alamaz. Hakkıyla pişirilmiş bir patates kızartması gibi yemek yoktur. Patates kızartması ile piyasadaki o lokantalarda satılanlar arasında büyük farklılık var. Çünkü onların patates kızartmaları dondurulmuş olarak geliyor.

-’Erken tanı hayat kurtarır’ lafı bir motto'dan ibarettir.

-Kilo almak kanser nedenimidir onu bilmiyoruz. Çünkü bu kurguyu yapan ABD’dir. Bunlar çok çalışkandırlar, bakın çok iyi veri tutarlar ama veri işleme de çok zayıftırlar. O yüzden korelasyona gider sürekli ilişkilendirmeye çalışırlar. Sigarayla, alkolle bir yere kadar tutturdu ama Türkiye'deki olağanüstü kanser artışına bakınca, sigara ve alkol alışkanlığında bir değişiklik var mı derseniz? Büyük bir değişiklik yok. Bilakis azaldı. Ama azalmasına rağmen kanser artmaya devam ediyor.

-10 küsür senede tıp olarak hiçbir şey bilmediğimize kesin kanaat getirdim. Bize öğretilmiş olan şeylerin hiçbir şey olduğunu anladım. Tıp şu an içi boş bir küre.

-Bir doktor arkadaşımız günlük 100.000 kazanıyor. Ayda 2 milyonun altına düşmez. Bir süre sonra ise…

-Baba belli bir yaşa geldikten sonra çocuğun dikkatini ister istemez onun mirası çekiyor.

-Aslında adamın vakit ayırması lazım, biliyor bunu. Fakat vakit ayırmadığı için telafiyi son model telefon alarak kapatabileceğini zannediyor.


Kimler Hazırlık Yapıyor?

Uzun süredir bültenlerde üzerinde durduğumuz konuya, haftaiçi  yazar Ufuk Tarhan’da yer vermiş.

Bu işten çıkarma dalgasını gördükçe yer vermemek mümkün değil.

Ne kadar çok bahsedilse o kadar yeridir. 

Zira, işsizlik bir anlamda zillet, kölelik, fuhuş, hırsızlık vs. gibi birçok şerrin önünü açan ve görünmeyen bir düşman. Tıpkı kredi çekenlerin kendilerine insanlığa yaptığı zulm gibi. Zannediyorum yokluğun ilk uyandıracağı şey kredi çekenlere karşı oluşan farklı yaklaşımlar olacaktır.

Yazar Ufuk Tarhan ise bu büyük şirketlerdeki işten çıkarmadan sonra şu ifadeleri kullanıyor:

-Özellikle beyaz yakalı çalışanlar yerlerini en fazla 3-5 yıl içinde metal/dijital yakalılara bırakmak zorunda kalacak.

-Teknoloji şirketlerinde başlayan işten çıkarmalar sürecek, diğer sektörlere de yayılacak. Ve bu ülkemizde de mutlaka aynen yaşanacak. Hatta sessiz bir şekilde yaşanıyor.

-Dost acı söyler. Sakın bana saydırmayın, önünüze, geleceğe bakın. Ve enerjinizi boşa harcamayın.

-Bu haberleri ciddiye alıp hazırlanmalısınız. Hazırlanması gerekenleri silkelemelisiniz. Sakın ama sakın boş vermeyin, gevşemeyin, yayılmayın. Şimdi tetikte olmak zamanı.

-Mutlaka somut, içten çaba lazım. Çabamızı, çabanızı sürdürelim, sürdürün. Tek yol var: uğraşmaya devam etmek, çalışmak.

Gerçek Kapımıza Dayandı: Al Kimleri İşsiz Bırakacak?

Yukarıdaki haberle bağlantılı olarak, Mashable’nin yayınladığı bu içerikte önem arz ediyor. 

Makale, makinelerin bu yükselişinin, maaşı oldukça iyi olan bir çok çalışanı da zora sokacağı üzerinde duruyor. (Ne yazık ki toplumu yüzde 90’ı bu felaketin farkında değil. İnsanların paniklemesin ve bir anlamda çaresiz oldukları için hükümetlerde bu meseleyi gündeme getirmiyor.

Rochester Teknoloji Enstitüsü'nde Programlama ve Bilişim Bilimi bölümünde Dekan Yardımcısı olan Pengcheng Shi, konuyla ilgili şunları söylüyor: “Yapay zeka beyaz yakalı çalışanların yerini alacak. Kimsenin buna engel olabileceğini sanmıyorum. Bu yalan değil, gerçek artık kapımıza dayandı.”

İşte hızlı öğrenen ve sürekli evrim geçiren teknoloji karşısında en savunmasız durumdaki meslekler...

Eğitim

Shi, şu anda ABD'de, New York okullarında yasaklanan ChatGPT'nin "kolaylıkla ders verebileceğini" söylüyor. Yazılımın en çok orta okul ve lise seviyesi derslerde etkili olacağını belirten Shi, "her ne kadar hataları ve bilgisel olarak yanlışları olsa da, bunlar kolayca düzeltilebilir, kısaca ChatGPT'yi bunun için eğitmek yeterli" diyor.

Finans

Shi, New York Post'a verdiği röportajda Wall Street'in de ChatGPT benzeri robotların gelişmeye devam etmesiyle bolca işten çıkarma görebileceğini belirtiyor: "Ticareti de etkileyecektir, ancak yatırım bankacılığı kısmında üniversite mezunlarını işe alıp, iki üç yıl boyunca robot gibi çalışarak Excel modellemesi yaptırılıyor. Bunu yapay zekaya çok, çok daha hızlı şekilde yaptırabilirsiniz."

Avukatlık ve Şirket Yönetimi

YZ hem mahkeme salonlarında, hem de yönetim kurulu odalarında kendisine yer bulabilir. ChatGPT, Minnesota Üniversitesi'nde yapılan hukuk dersi sınavlarından dördünü C+ seviyesinde geçmeyi başardı. Ayrıca Pensilvanya'daki Wharton Okulu için tasarlanan MBA final sınavını da geçebilen ChatGPT'nin analist, yönetici ve danışmanlık alanlarında çalışanların işlerine dair oldukça bilgi sahibi olduğunun altı çiziliyor.

Doktorluk

New South Wales Üniversitesi'nden yeni mezun olan Dr. Prithvi Santana, ChatGPT'ye basit tıbbi bilgiler veriyor ve bunlar ile teşhiste bulunmasını istiyor. Sonucu açıklarken ise şunları söylüyor: "ChatGPT bir doktor olarak benim işimi yapabilir. Korkutucu olansa, robota verdiğim hasta geçmişinde yer alan ince ayrıntıları işleyip, hastaya benim için teşhis koyabilmesi."

Yazılım Mühendisliği

Hegde, görece basit kodlamadan sorumlu internet sitesi tasarımcı ve mühendislerinin işlerinin de tehdit altında olduğu uyarısını yapıyor: "Bu tür işleri yapanlar için endişeliyim. Artık ChatGPT'den benim için bir site yapmasını isteyebilirim, rutin işi bu olan tüm insanlar ile iş yapmak artık gereksiz hale geliyor."

Gazetecilik

Yapay zeka teknolojisi, haber toplama işine biraz çalkantılı bir giriş yaptı: CNET'in haber yazdırma girişimi (ve ardından yazılan haberleri düzeltme çabalarından) önce Guardian da 2020 yılında bir GPT yazılımına haber yazdırmıştı, her ikisinde de karışık sonuçlar alındı.

Hedge, yine de YZ teknolojisinin bu alanda çokça yeterli olacağı bir iş bulduğunu düşünüyor:

"Redaktörlük kesinlikle YZ'nın çok başarılı olacağı bir alan. Özetlemek, bir makaleyi kısa ve öz hale getirmek ve benzeri işlerde kesinlikle iyi iş yapacaktır."

Grafik Tasarım

ChatGTP'nin geliştiricisi OpenAI 2021 yılında yeni bir araç çıkardı: DALL-E. DALL-E, kullanıcının verdiği komutlara göre görsel üretebilme becerisine sahip. Kendisi ile benzer işi yapan Craiyon, Stable Diffusion ve Midjourney ile birlikte bu araç, grafik ve yaratıcı tasarım endüstrisinde çalışan çokça kişi için bir tehdit diyor Hedge, ve ekliyor: "Önceden bir fotoğrafçı ya da grafik tasarımcıdan internet sitesi için bir görsel oluşturmasını isterdiniz. Bu artık ChatGPT'ye benzer teknolojilerle gerçekleştirilebilir."

KAYNAK: Mashable Türkiye

Twitter'dan para kazanma dönemi başladı

Elon Musk al-ver dengesini kurmaya çalışıyor. Google nasıl ki reklam tıklamlarından gelen kölelik miktarı cüzi bir ücretle milyonları kendine bağladı, öyle gözüküyor ki aynı taktiği Elon’da yapacak. 

Pazarlama açısından güzel bir taktik. Umarım vereceği ücret en azından içerik üreticileri için bir gelir kapısı olur. Zira içerik üretmek için çok ciddi bir zaman ve emek veriliyor. 13-14 yıldır bunu her gün yaşayan biri olarak söylüyorum. Sistem ne yazık ki, farklı bir döngüye geçti.

NTV’nin derlediği haberde ise detaylar şöyle; Elon, Twitter'ı satın aldığından beri oradan para kazanmak için kullanıcılara para kazandırmanın yollarını arıyor. Fakat Musk, bunun mümkün olması için yüksek profilli hesapların platformda aktif olması gerektiğini savunuyor. Bu nedenle Elon, Twitter Blue üyeliği olan takipçileri için reklam gelirlerinden para kazanacaklarını açıkladı.

Elon, Dün itibariyle Blue üyeliği olan kullanıcıların şirketten gelir elde edeceğini paylaştı. Twitter, kullanıcılarının paylaşımlarında verilen yanıtlarda görüntülenen reklamlardan sağladığı gelirlerini, Blue üyeliği satın alan hesap sahipleriyle paylaşacak.

Elon Musk, bu şekilde özellikle de takipçi sayısı yüksek olan kişilerin sosyal medya platformunda daha fazla aktif olacağını düşünüyor. İlham veren içerik üreticileri sayesinde de genel Twitter kullanıcılarının platform genelinde daha aktif olması sağlanacak.

Şirket ayrıca, sahte hesapları kapatacak yeni özellik üzerinde çalışıyor.  Elon, daha önce de Justin Bieber ve Taylor Swift gibi isimlerin sayıca fazla takipçisi olduğunu fakat Twitter'da aktif olarak yer almadıklarından birçok kez yakınmıştı. Kısa süre önce Türkiye'de de görülen Blue aboneliği, dün itibariyle Suudi Arabistan, Fransa, Almanya, İtalya, Portekiz ve İspanya'da kullanıma açıldı.''

İlerileyen günlerde inşallah detaylı bir makale yazacağım konuyla ilgili olarak. Ancak, şimdilik şu kadarını ifade edeyim. 

Sosyal medyayı artık bir strateji, etki, network, CV, gelecek stratejisi  vs. olarak el almak gerekiyor. (Mesele takip-takipçi sayısı değil. Sabır ve bir iş disiplini içerisinde yıllarca belirli bir içerik stratejisi ile ilerleme... Zira 10-15 yıl sonra, yıllarca oluşturduğun o arşiv çok farklı tesir ve hizmetlere vesile olabilir.)

Haberx’te yazmayı bıraktığım 2011’den itibaren elimden geldikçe o strateji ile ilerliyorum. Şu ana kadar şükür bir zararını görmedim.

Çoğunluk farkında değil belki ancak şirketler, insanlar vs. artık CV yerine ilk olarak sosyal medya hesaplarına bakıyor. Dünya ve ahiret dengesi adına meseleyi bu alanda bütüncül olarak götürmekte fayda var.


Bu haftalıkta bültenimiz sonuna geldik.

Bültenimizin faydalı olduğunu düşünüyorsanız yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza tavsiye vererekte bu bilgilerin onlara ulaşmasına vesile olabilirsiniz. edebilirsiniz.

Güzel, bereketli ve huzurlu bir pazarınız olsun.

Önceki
Önceki

‘Bir Kişinin Ölümü Trajedidir Ama 1 Milyon Kişinin Ölümü İstatistiktir’ 

Sonraki
Sonraki

Ekonomik Durgunluk Kolayca Nasıl Atlatılabilir?