Bilerek mi Yapıyorlar Yoksa Cahilliklerinden mi? Yanıltma, Tutarsızlık ve Maddi Kayıplar

Bu Hafta Bültende Neler Var?

  • Bilerek mi Yapıyorlar Yoksa Cahilliklerinden mi? Yanıltma, Tutarsızlık ve Maddi Kayıplar

  • Meşgul Tuzağı!

  • Belirsizlik Kabusundan Çıkmanın Yolları

  • 2024'te İş Dünyasını Dönüştürecek Altı Teknoloji Trendi

  • Gelecek Afrika’da

  • Haftanın Videoları

  • Haftanın Makaleleri

  • Haftanın Yapay Zeka Manşetleri

İş hayatında dini noktada fetva uyduran ilahiyatçıların çöküşüne birçok kez değinmiştik. Bu haftada da kısmi olarak uzman geçinen ekonomik-akademik vs. camianın finans uydurmalarına, sebep oldukları problemlere, halkın ve insanların hatalarına ve bazı çözüm önerilerine temas etmeye gayret edeceğiz.

Malum, borsa kumarının döndüğü merkezlerinden biri olan Nasdaq’ta, Profesör seviyedeki uzmanlar, analistler vs. 2023 yılı için küçülme ve ciddi ekonomik kayıplar bekliyorlardı. Ama tam tersi yönde gelişmeler oldu.

Yazar Başaran’ında dediği gibi, %55 dolar bazlı artış ABD için büyük bir oran. Enflasyonu da erittiğimizde 40-45'e yakın bir reel getiri normal şartların üzerinde bir rakam demek. Bu şu anlama geliyor.

ABD’nin;

En büyük ekonomistleri,

en eğitimli uzmanları,

en büyük akademisyenleri,

en büyük aracı kurumları,

AR-GE departmanları,

Bloomberg vs. gibi büyük kanallarının büyük çoğunluğu tamamen yanıldı. Tıpkı 2008 ve daha önceki krizlerde olduğu gibi.

Hatta birçok araştırma raporlarını da okusaydık 2023'ün Nasdaq/ekonomi için çok kötü geçeceğini görecektik.

Yani o ünvanlı deha denilen beyinlerin aslında binlerce insana zarar ettirdiği, teori dışında çok ciddi bir faydalarının olmadığı (ekonominin anlaşılması zor bir mesele olmadığı), klasik zalim ekonomist sistemin ezberlerini tekrar ettiklerini, halkı değil sadece büyük şirketler ve hükümet politikalarına yönelik bir okuma ve değerlendirmelerinin olduğunu ibretle görmüş olacaktık.

Peki, bunu bilerek mi, cahilliklerinden mi yoksa gerçekten sahadan/piyasadan kopuk oldukları için mi yapıyorlar? Yoksa sadece önlerine gelen rakamlar üzerinden bir değerlendirme yaparak mı konuşuyorlar? Ya da sermaye transferi için yanıltıcı konuşmayı mı tercih ediyorlar?

Malum, bu sistemin ekonomi uzmanlarının büyük çoğunluğu üst sınıfta yaşıyor, onlarla fikir alış verişinde bulunuyor, yaltaklanıyor, onlarla iş yapıyor, onların çıkar, menfaat ve geleceklerini düşünüyorlar.

Mesela, Türkiye üzerinden farklı bir örnek verelim. Son 2-3 yıldaki krizde Türkiye’de sermayede ciddi bir el değiştirme oldu. Bunun için birçok neden sayabiliriz ama bu değişimin bir yanıda verilen tavsiyeler nedeniyle oldu.

İktidara muhalif olan birçok Prof. seviyedeki ekonomi uzmanı insanların evlerini, arabalarını vs. sattırıp dolar aldırdılar. Uzmanların sözünü dinleyen birçok muhalif insan mesela -İstanbul’da- Kadıköy, Beşiktaş vs. gibi önde gelen şehir ve semtlerindeki ev, arsa vs.’lerini satıp gidip dolar aldılar. Ve o süreçte iktidara yakın olan cenah ise sürekli olarak ev, konut vs. aldı. Ve 2024 yılı itibariyle dolar alan grup enflasyon nedeniyle zarar ederken, diğer taraf ise çok büyük kazançlar, gelirler elde etti. Bunu genel olarak düşündüğünüzde önemli ölçüde bir sermaye değişimi yaşandı.

Aynı durum dünya genelinde de belirli dönemlerde çokça yaşandı, yaşanıyor. Son Corona sürecindeki servet geçişi dahi başlı başlına ibretliktir. Hakeza ABD’de son 48 yılda, Amerikalıların en alt %90'ından en üst %1'ine 50 trilyon dolarlık bir servet transferi gerçekleşerek orta sınıfının yok edilmesi ise ayrı bir diğer ibretlik tablodur.

Evet, bir anlamda bu uzman, Prof. seviyedeki insanların büyük çoğunluğu gerçeklerden kopuklar ve kendilerine ait bir yankı odasında yaşamayı sürdürüyorlar. Yoksa 2008 krizinden başlayarak son 15 yılda yapılan cahilce ekonomik hamleleri başka türlü açıklamaları mümkün değil.

Ne yazık ki dünyayı felakete sürüklemekten başka bir şey yapmıyorlar. Nasdaq kar ederken bile alt geliri yok ederek kar ediyor ve tüm piyasanın dengeleri ile oynamaktan asla çekinmiyorlar. Ve ne yazık ki bu konuda hak üzere olan insan sayısı ise yok denecek kadar az ve gittikçe madde perestleşme söz konusu.

Yakın örneklerden gidebiliriz.

Mesela bazı ekonomistleri düşünün.

30-35 yaşlarına kadar kapitalist ve zalim ekonomik düzene karşı farklı çalışmalar ve araştırmalar yapıyorlar. Sistemin zalim olduğunu anlatıyorlar. Sonra bu ekonomistler ortaya bir ürün koyamayınca, birilerini ikna edemeyince ve aynı zamanda para kazanmanın kapitalist sisteme kölelikten geçtiğini fark edince, bütün savundukları hak olan gerçekleri bırakıp tamamen diğer tarafın finans, bankacılık, borsa, faiz, türev vs. gibi hayali ve sermayeye hizmet eden yaklaşımlarını benimseyip, onlar üzerinden araştırmalar ve çalışmalar yapmaya başlıyorlar.

Ve uyduruk fetvalar bulmaktan da çekinmiyorlar. Yani Allah Resulü sav’in sisteme karşı gelme, alternatif üretme, kanaatli olma amelini tercih etmiyor, münafık siyasal İslamcılar gibi sistemin ve siyonist ekonomik düzeninin kölesi olmayı tercih ediyor ve zamanla kaybediyorlar. Edecekler. Çünkü köleler için zirve hiçbir zaman yoktur ve olmayacaktır. Zilleti tercih eden o hayatı yaşamaya mahkum olacaktır. Mazluma zulmedenin felah bulma imkanı olmayacaktır. Mağdurun ahı üzerinde mutlu olmak sadece bir romantizm hayalinden ibarettir.

Allah muhafaza buyursun.

Ne yazık ki bu kişilerden bildiğimiz insanlar var ve şu anki açıklamaları, anlatıları vs. gibi birçok ekonomi üzerine yaptıkları söylemler tamamen halktan kopuk ve orta sınıfın derdine derman olmayan şeylerden ibaret. Ve tamamen bir mesleki körlük hali yaşıyorlar.

Ve ne hazindir ki bu yaklaşım toplumun yüzde 90’ında kabul görmüş durumda. ‘Yattığın yerden para kazanmanın’ adı yatırım olmuş ve toplum bunu iliklerine içselleştirmiştir.

  • Borsaya yatır, yat ve kazan. (Başkaları zarar etsin)

  • Kriptoya yatır, yat ve kazan. (Başkaları zarar etsin)

  • Faize yatır, yat ve kazan. (Başakaları zarar etsin)

  • Birisine borç ver, işletsin, yat ve aylık kazanç elde et( yani faiz al), sonra borcun tamamını tekrar geri al. (Ve başkaları zarar etsin) vs.

Bu yaklaşımlar sistemin ezberlerini söyleyen küçük büyük finans uzmanları tarafından birer yatırım ve normal bir kazanç olarak ruhlara nakşedilmiş.

Oysa ki, üretimin ve çalışmanın yerini yatış alırsa, krizler, kölelik ve darlık kaçınılmaz bir gerçektir. Evlatlara, torunlara 50-60 yıl çalışma yerine, son nefeslerine kadar hayat hakkı imkanı vermemek demektir.

Ancak, rızkın onda dokuzu ticarettedir ve bunlar birer ticaret değil, yatarak ve başkalarına zarar ettirerek kısayoldan zengin olma hastalığıdır. Üretmeyen ruhun ve yaşayan cesetlerin tezahürüdür. Ve bu durum sisteme çok büyük zararlar verdiği gibi, açlığa ve yokluğa sebep olan unsurların da başında gelmektedir.

Elindeki 300 - 500 bin euro ile bir iş kurup istihdam oluşturarak 10-12 kişinin rızıklanmasına vesile olacak para Allah tarafından bu insanlara verilmişken, bu insanlar o parayı yattığı yerden zengin olmaya, üretimsizliğe, tek bir kişinin benciliği için kullanmayı tercih ediyor. Yani Belhumadal.

Evet, yazıyı fazla uzatmamak için direkt ne yapılabilirin üzerinde kısaca durmak istiyorum.

Birincisi ‘Rızkın onda dokuzu ticarettedir’ fermanını bir strateji, hazinenin açılış kapısı ve bir hedefin yolu olarak görüp, şuur, ihsan, maddi ve manevi hikmet olarak idrak etmek gerekiyor.

İkinci olarak, rızkın Allahtan olduğuna düşünce ve fikir ile değil, şuur ve amel ile iman edilmeli. (Böyle iman edilmediğini yakın daireden uzak daireye onlarca örnekle anlatabilirim. Acı olan şu ki, bu konuda büyük bir imani problemimiz var.)

Mesela, ‘maaşım iyi veya rahatım bozulmasın’ düşüncesiyle hareket ederek, ‘İsrail’e destek veren, alkol satan vs. bir şirkette çalışılır mı?’ diye uydurma fetva -kişisel yorum- aramak yerine, rızkın gerçekten Allahtan olduğuna iman ediyorsak, hemen orayı terk edip helal rızık peşinde koşmak gerekiyor.

Zira iman ediyorsak, Allahın bize yardım edeceğini, hayırlı kapılar açacağını ve hak ehli destekçiler göndereceğini kalbi olarak tasdik edeceğiz. (Hem danışmanlık süreçlerinde hem kendi hayatımda onlarca örneğini gördüm. Allah kulunu asla sahipsiz bırakmıyor. Korkmamalı, köleliği reddetmeli, boyun eğmemeli ve helal rızık için harekete geçmeli ve üretmeliyiz. İnanmayanlar kat’i olarak inansınlar. Allah yardım ediyor, sahipsiz bırakmıyor. Ve birşey ifade edecek ise, kimilerine milyonlarca helal dolarlar gönderiyor. Borsasız, kriptosuz, bankasız, zulümsüz…)

Üçüncü olarak ise sebepleri tam anlamıya yerine getirmenin gerçekçi olarak ele alınması gerekiyor.

Bu kısım aslında başlı başına birkaç kitap ister ama burada kısaca bir yönüne değinmeden geçmek istemiyorum.

İzgören anlatmıştı; ‘Sultanhisarlı çiftçi Cevdet İnci çalışıp çabalar, çiftçilikten ticarete geçer, 1946 yılında evlenir, beş tane kızı olur. O dönemde bırakın kız çocukları, erkek çocukları pek okutulmazken, maddi durumları çok iyi değilken bile kızlarının eğitimi için çok çalışır. Ne yapıp eder, hepsini okutur ve bildiği her şeyi onlara öğretir. Aralık 2004’te 82 yaşında vefat ettiğinde, arkasında İnci Akülerini, İnci Holding’i, Cevdet İnci Eğitim Vakfı’nı bırakır. Daha önemlisi; beş kız kardeş, babalarının yaptıklarını, dört yılda hem finans hem de profesyonelleşme anlamında, çok çok ileri taşırlar. Bildiğinizi öğretmek kurumunuzu yaşatır. Saklamak yok eder.’’

Evet, sebeplerin yerine getirilmesi gereken maddelerden biri yetki ve görev devri meselesidir. Hem ailelerin, hem yöneticilerin, hem şirket sahiplerinin, hem de birçok ustanın atladığı ve birçok ailenin, şirketin ve sistemin felaketine neden olduğu unsurlardan biri bu meseledir. Yetki ve yetkinlik.

Liderliğin en önemli özelliklerinden biridir. Tercihlerinde isabet eden bir lider aileyi, şirketi ve ülkeyi çok farklı noktalara getirebilir.

‘‘1950’li yıllar, Japonya’da küçük bir imalathanede 10-15 işçi basit elektrikli aletler monte ediyorlar. Patron o günkü gazeteyi açtığında, manşette ABD sanayi bakanının açıklamasını görüyor:

“Japon malları kalitesiz!”

İşyeri sahibi çok bozuluyor buna, işçilere “İşi bırakın, toplanın” diyor ve gazeteyi gösteriyor.

“Arkadaşlar ülkemizi bombaladılar, şehirlerimizi, yüz binlerce Japonu yok ettiler, çocuklarımızı sakat bıraktılar. Şimdi de ‘Japon malları kalitesiz’ diyorlar. Var mısınız, tüm dünyaya Japon mallarının kaliteli olduğunu ispatlayalım?”

İşçiler bağırıyorlar: “İspatlayacağız”.

“Gidin o zaman, kapının girişine yazın bunu ve böylece binaya gelen herkes görsün”.

Ertesi gün kapıda şu yazı vardır:

“Tüm dünyaya Japon mallarının kaliteli olduğunu ispatlayacağız”.

O imalathanenin adı Sony, patronun adı da Akio Morita. İspatladı mı Sony dünyaya Japon mallarının kaliteli olduğunu? Siz, Sistem Lideri olarak Değer kavramlarını yönetirsiniz.

Lider, hedef, strateji ve vizyon.

Ne acıdır ki, Müslüman ve Türk kültüründe yetki devri olmadığı için birçok çalışan yüksek potansiyeli olmasına rağmen ama yetki devri olmadığı için ömürleri değersiz noktalarda heder ediliyor.

Binlerce örnekten sadece biri. Misal, şu an için bir aile şirketindeki çocuklardan birinin çok ciddi bir kapasitesi ve yeteneği var. Ama ciddi bir yeteneği olmayan baba, o koltuğu çocuğa devretmiyor. Şirketin potansiyeli var ve o şirket o çocuk ile çok daha iyi noktalara gelebilecek durumdayken, ego, bencillik, koltuk düşkünlüğü vs. nedeniyle yakın gelecekte şirkette büyük kopmalar olacak ve şirket dağılacak.

Üstelik çocuk helal para için hassasiyet gösterirken, baba tamamen zalim sistemin kölesi olarak diğer kölelere zulm eden şirket politikalarını tercih ediyor. Ve bu şirkette tıpkı diğer orta gelirli ailelerin çoğunluğunda olduğu gibi bir süre sonra batıp gidecektir. Zira mali raporları çok iyi sonuçlar göstermiyor.

Bir şirket danışmanı anlatmıştı. 4-5 çocuklu bir aile şirketi ciddi sorunlar yaşamaya başlayınca bir danışman ile çalışmaya karar veriyorlar. Şirketin sahibi olan babalarını zor şer ikna ediyorlar. Danışman diyor ki; İlk toplantıya gittim. Baba içeri girdi. Ve ilk cümlesi şu oldu: ‘‘Ölene kadar bu koltuktayım, ne yapıyorsanız ona göre danışmanlık yapın.’’

Aile şirketleri danışmanlık istediği zaman bizde ilk planda aile büyüğünün durumuna bakıyoruz. Nokta kadar tesir edilmeyecek bir mizacı var ise o şirketten mümkün oldukça bulaşmıyoruz. Zira %90 zarar edecek olan bir şirkette yapacağınız ilk şey finansal bir planlama ve küçülmedir. Ve yine %90 ihtimal Türk esnafı alışkanlığı devreye girece, bu planı gururuna yediremeyecek ve genellikle ömrünün bir kısmını borçla sürdürme tercihi yapacak, sonra batacak ve ancak idrak edecek. (Büyük çoğunluğu idrakte etmiyor. O da ayrı bir mesele.)

Yazar Robert K. bu kısımla ilgili isabetli bir yorum getirir.

‘‘Bir iş insanı olarak akıllı değilsen, danışmanların sana pek bir şey söyleyemezler. Mali açıdan iyi eğitimliysen, işinin ehli danışmanlar sana daha bilgece öğütler verecektir. Mali açıdan toysan, yasalar gereği sana bir tek güvenli ve güvenceli mali stratejiler önerebilirler. Acemi bir yatırımcıysan, sana önerecekleri düşük riskli, düşük getirili yatırımlardır.

Sana bir şey öğretmek için zaman ayıracak danışmanlar çok azdır. Dolayısıyla mali açıdan kendi kendini eğitmeye zaman ayıracak ve paranı iyi yönetmeyi öğreneceksen, işinin ehli bir danışman sana birkaç kişinin görebildiği yatırımları ve stratejileri gösterebilir. Ama öncelikle üstüne düşeni yapmalı, kendini eğitmelisin.’’

Bu yaklaşım çok önemlidir ve sahada bunun örneğini onlarca kez görüyoruz. Bu durum sadece finans için değil, aynı zamanda birçok kurum ve kuruluş liderleri içinde geçerlidir. Yöneticilik yapan her insanın muhakkak birkaç eğitimden geçmesi gerekirken, bizlerde bu durum bir elin parmaklarını geçmiyor.

Evet, son noktada liderler yolu açmalı. Yetkiyi alanlar ise gerekeni yapmalı. Tabi ki biraz pahalıya mal olabilirler ama gelecek için değecek ve geri dönüşü yıllar sonra daha fazla olacaktır. Tarih bunun onlarca örneği ile dolu.

Gillette’yi milyar dolarlık hale getiren şirkete 15 yıldan fazlasını veren bir çalışandı. Adamı CEO yaptıktan sonra şirketteki tüm sorunlar çözülmüş ve büyük bir büyüme gerçekleşmişti. Jobs, Ek, Koç, Namet, Koch, Penti vs. gibi benzer onlarca örnek mevcut.

Burada bir diğer hususta gelir ve zamanı daha iyi yönetebilmek için zamanla izlenebilecek bazı ilkeleri düzenli olarak kendi pozisyonumuza göre yorumlamak:

  • Her adımdan ders çıkarılmalı. (Bu yapılmayan çok büyük bir eksiklik. Her yıl sonu için zarurettir.)

  • Kağıda dökülmeyen, imza atılmayan ve yol haritası net ve yazılı olmayan hiçbir ortaklığın hakikat nazarında bir geçerliliği yoktur. Sonrasında ağlamamak için sebeplerin yerine getirilmesi bu meselede elzem üstü elzemdir. İlerlemek için atılması gereken en önemli adımlardan biridir.

  • Mevcut becerileri zenginlik oluşturmak için yeni bir şekilde uygulamalı.

  • Büyümek ve gelişmek için, finans merdiveninin önceki basamağını bir sonraki basamağını finanse etmek için kullanmak gerekli.

  • Zamana hitap etmeyen lider geç olmadan yetki devri yapmalı. Bu yeni kapıların açılmasına vesile olur.

  • Çağın teknolojik ürünlerini minimum seviyede bile olsa öğrenmeli. (Bunun yapılmaması yapay zeka çağında çok ciddi kayıplara sebep olur. Son 4-5 aydır bu durum başladı.)

  • Sistem liderleri yetiştirmek için hemen bir planlama yaparak kadro sürdürülebilirliğini sağlamalı. Kadro yoksa, ekip yoksa, rehber yoksa son durum malum.

  • Helal para kazanmayı bir şirket politikası olarak her yıl yenilemeli. ‘Herkes yapıyor, bu normal durum, bende yapayım’’ cehennem ameli/tuzağına/ezberine düşmemeli. Gerekirse bu konu için sürekli olarak bir hayrha, danışman vs. bulundurmalı.

  • Aza kanaati bir söz olarak değil, hayatının her safhasında uygulamalı. Aksi halde çocuklardan israfkar olmamalarını beklemek beyhude bir çabadır. Ve ihtimal ki o şirket çok uzun ömürlü olmayacaktır. Olmuyor. 25-30 yaşındaki evladına her istediğini veren bir baba o şirket için fazla ümitli olmamalı. (Bunun örneğini ikinci nesilin batırdığı şirketlere bakarak görmek mümkün.)

  • Her yeniliğin kaçmaması gereken bir fırsat olduğu düşünülmemeli. (Bu çoğu zaman harama ya da şüpheli paraya götürüyor. Ve binlerce örneği var)

  • Ve her adımın düşündüğümüzden daha uzun sürebileceğini bilmeli. Ve sonrasında sonuçların çok daha iyi olabileceği idrak edilmeli. Yatırımı günlük, aylık, yıllık değil, her saatlik ve bir ömürlük olarak düşünmeli.

Jack Ma’nın şimdilerde çocukluktan itibaren meselenin nasıl ele alınması gerektiği noktasındaki şu meşhur yaklaşımı önemlidir:

“Çocuklarımız, ancak eğitimi değiştirirsek makinelerle rekabet edebilirler. 2030 yılın kadar robotlar 800 milyon işin yerini alabilirler. Eğitim artık büyük bir mesele. Eğer öğretme şeklimizi değiştiremezsek, 30 yıl sonra başımız belada olacak. Çünkü öğretme şeklimiz ve çocuklarımıza öğrettiklerimiz 200 yıl öncesinden kalma şeyler. Bilgi tabanlı şeyler. Ve çocuklarımız makinelerle rekabet etmeyi öğretemeyiz. Onlar daha akıllılar. Öğretmenler bilgi öğretmeyi bırakmalılar. Çocuklarımıza özgün şeyler öğretmeliyiz... Böylece hiç bir makine bizi yakalayamaz. Çocuklarımıza öğretmemiz gereken şey, insani becerilerdir. Değerler, inanmak, bağımsız düşünme, ekip çalışması, başkalarına değer vermek... Bunlar insani becerilerdir”

Jack bunu daha yapay zeka şimdiki gibi ortada yokken söylemişti. Çalışanlar, şirket sahipleri vs. toplumda yaşayan her fert şu an için bu durum ile karşı karşıya kalmak üzere.

Yani bu meselede iş işten geçti gibi. Geriye kalan elimizde iki şey. Birincisi, sürekli olarak kendimizi geliştirmek, eğitmek. İkincisi ise değerler ve inançlar üzerine bir yaşam formu oluşturmak.

Kısacası iman, hayat, şeriat, hakikat evrelerini bir bütün olarak görüp, hayatı şeriata, şeriatı ise hakikate dönüştürecek şekilde bir değerler sistemi ile yaşamak zorundayız. Aksi halde gerçek anlamda madde ve manevi varlık-yokluk mücadelesine girmek zorunda kalacağız.

Allahın bu kadar nimeti karşısında böyle bir tercihte bulunmak, aklı ve farkındalığı olan ve hak üzere yaşayan ilim insanlarının tercih edeceği bir seçenek olmasa gerek.

Unsplash

Meşgul Tuzağı!

Günümüzde bu konuya gittikçe daha fazla temas ediliyor. Mümkün oldukçada üzerinde durulması gereken bir konu.

Yazar Bloom, ‘biri bana nasıl olduğumu sorsa, her zaman "çok meşgulüm!" şeklinde yanıt verirdim. Veya "iyi ama gerçekten meşgul!"derdim. Aslında gerçekten meşguldüm ama bu söz aynı zamanda kimliğimin bir parçası haline geldi; değerimi göstermeye ve kendi değerimi geliştirmeye çalışmak için geliştirdiğim tuhaf bir övünme şeklini almıştı. Yalnız olmadığıma bahse girerim..’’ diyor.

Dediği gibi, insanlar genelde meşgul ama dolu oldukları için değil, yönetim problemleri olduğu için. Veya farklı düşünce, fikir ve zanlarla ilgili olabiliyor.

Devletler, aileler, şirketler vs. bu meselede aile bireylerine, çalışanlara, okullara vs. ‘zaman, teknoloji, verimlilik ve üretkenlik yönetim’ eğitimi koymadığı müddetçe gittikçe artan bir toplumsal soruna dönüşüyor.

Şu an birçok kişide odaklanamama, odak kaybı, konsantrasyon, haz tutkusu, irade zayıflığı vs. gibi meselelerde sorunlar artmaya devam ediyor. Hatta birer hastalık haline gelme noktasına ilerliyor. Zamanla genel anlamda ciddi bir verimsizlik ve üretim zayıflığı meydana getirecek. Y kuşağı şu an bu sorunu belli ölçüde şirketlerde veya evlerinde yaşıyor. Z’nin de durumu ortada.

Malum, birşey elimizde ne kadar fazla olur ise, onun kıymeti daha da değersizleşir. Zaman, iradeyi yönetme fırsatı, verimlilik, üretkenlik, teknoloji gibi fazla olan imkanlarda böyle bir imtihan yaşıyor. Rabbim fırsatı kaçıranlardan etmesin.

Unsplash

Belirsizlik Kabusundan Çıkmanın Yolları

Belirsizlik insanları korkutabilir ve kaygılandırabilir. Maryland Üniversitesi'nden Arie Kruglanski, belirsizliği olumsuz düşüncelerden kurtulmanın ve fırsatlara odaklanmanın bir yolunu açıklıyor.

Kendi savunma avukatınız olmak, "yapabilirim" tutumunu benimsemek ve alternatifler geliştirmek gibi yöntemler belirsizlikle başa çıkmak için kullanılabilir’ diyor.

Belirsizliğin Üstesinden Gelme:

  • Olumlu düşünme ve kabul duruşu, belirsizlikle başa çıkmada yardımcı olabilir.

  • Belirsiz durumları eyleme geçmek ve fırsatları değerlendirmek için farklı yaklaşımlar kullanılabilir.

Kendi Savunma Avukatınız Olun:

  • Geçmişteki olumsuz deneyimleri pozitif bir bakış açısıyla değerlendirerek belirsizlikle başa çıkılabilir.

  • Gelecekte yaşanabilecek istenmeyen sonuçların belirli koşullara özgü ve tekrarlanma ihtimalinin düşük olduğunu kabul etmek önemlidir.

Neden Olumsuz Düşünüyorsunuz:

  • Belirsiz durumlarla karşılaştığınızda neden olumsuz düşündüğünüzü analiz edin.

  • Yenilginin nedenleri, yarışma öncesi hazırlık eksikliği veya dikkatin dağılması gibi etkenler olabilir.

Olumlu Düşünme Alışkanlığı:

  • Olumlu düşünme alışkanlığının belirsiz durumlarla başa çıkmanızı kolaylaştırabileceği vurgulanmaktadır.

  • Yaklaşan durumları meydan okuma olarak görmek güçlendirici olabilir.

Yapabileceğim Tutumunu Benimseyin:

  • Tehdit olarak görülen durumları göz önünde bulundurarak üç farklı çözüm yolu geliştirmek önerilmektedir.

  • Belirsiz durumları meydan okuma olarak görmek, kişisel gelişime katkıda bulunabilir.

Alternatifler Geliştirin:

  • Belirsiz durumların sonuçlarına duygusal bağımlılığı azaltmaya yönelik egzersiz önerilmektedir.

  • Listelenen alternatif eylem yolları, belirsiz durumlarla başa çıkmada yardımcı olabilir.

Farkında Olun:

  • Belirsizlik deneyimine nasıl tepki vereceğinizi fark etmek için egzersiz önerilmektedir.

  • Farkındalık uygulamasının belirsizlik deneyimini hafifletmeye yardımcı olabileceği vurgulanmaktadır.

Unsplash

2024'te İş Dünyasını Dönüştürecek Altı Teknoloji Trendi

3 Önemli Nokta

  • 2024'te yapay zeka siber güvenliğe yön verecek, 5G bağlantıyı geliştirecek ve üretken yapay zeka tüm endüstrilerin işleyişinde devrim meydana getirebilir.

  • Biyoteknolojideki atılımlar sağlık ve tarımı dönüştürecek; sürdürülebilir teknoloji ve döngüsel ekonomi ilkeleri ise günlük yaşamlarımızı ve kurumsal uygulamalarımızı giderek daha fazla şekillendirecek.

  • Kuantum hesaplamanın gerçek dünyada uygulanabilirliğe geçiş yaparak meteorolojiden eczacılığa kadar çeşitli alanlarda yeni bir potansiyel dünyası açacağı tahmin ediliyor.

Kaynaklar: Forbes | Forbes | Forbes | Fox Business | IBM | IBM | IBM | Inc. | Insider Intelligence |Nature | NIH | Simplilearn | Techopedia | USDA | VMware | Shortform

Unsplash

Gelecek Afrika’da

Geleceğin haritası yeniden çiziliyor ve bu kez pusula Afrika kıtasına doğru dönüyor. Uzun yıllar dünya nüfusunun lideri olarak görülen Çin'in, nüfus politikalarının beklenmedik sonuçlarıyla karşı karşıya kalması ve nüfusunun 2100 yılında 700 milyonun altına düşme ihtimali, global demografik dengeleri sarsıyor. Bu arada, Afrika kıtası, genç ve dinamik nüfusuyla dünya sahnesindeki yerini sağlamlaştırıyor.

Nijerya'dan Tanzanya'ya kadar birçok Afrika ülkesi, hızlı nüfus artışı ve ekonomik potansiyel ile geleceğin üretim üsleri ve büyük pazarları olarak öne çıkıyor. Avrupa'nın ise yaşlanan nüfusu, onu yenilikçi çözümler ve genç nesillere hitap eden ürünler konusunda daha pasif bir bölge haline getirebilir. Bu makalede, değişen dünya düzeninde Afrika'nın yükselişi, Avrupa'nın yaşlanma sorunu ve Çin'in demografik dönüşümü üzerine derinlemesine bir yolculuğa çıkacağız.

Konuşmacı Yıldız ise denk geldiği grafikle ilgili şunları söylüyor:

‘‘Çin hükümeti kadınlara baskı yaparak daha fazla çocuk sahibi olmalarını istiyormuş. 2100 yılında Çin'in nüfusu 700 milyonun altına düşme ihtimali var. Yıllardır dünyanın en kalabalık ülkesi olarak bildiğimiz Çin daha şimdiden bu ünvanını Hindistan'a kaptırdı bile.

Ama daha da önemlisi, Afrika ülkeleri hızlı bir nüfus artışı yaşıyorlar. 2100 yılına geçtiğimiz Nijerya, 800 milyona yaklaşmış olacak. Etiyopya, Mısır, Sudan, Tanzanya.... hepsinde ciddi bir nüfus artışı bekleniyor.

Bir diğer önemli husus ise, 2100 yılında Avrupa dünyanın en yaşlı nüfusuna sahip bölge olacak. Yani çalışmayacak, bakıma ihtiyaç duyan, daha yenilikçi ve genç ürünlere, çözümlere hevesi olmayan bir pazar.

Şimdi bunlardan yola çıkarak:

- Afrika geleceğin hem üretim üssü olabilir hem de en büyük pazar.
- Avrupa eğer üretimde rekabet etmek istiyorsa, tamamen otonom robotlardan oluşan bir üretim modeline dönmek zorunda.
- Çin eskisi kadar büyük bir pazar ve üretim merkezi olmaktan çıkacak.

Kalıpların ciddi anlamda değişeceği bir geleceğe yolculuk ediyoruz.

Unsplash

Unsplash

Haftanın Yapay Zeka Manşetleri


Bu haftalıkta bültenimizin sonuna geldik.

👉 Bültenimize sponsor olabilir, reklam verebilir, yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza tavsiye vererekte bu bilgilerin onlara ulaşmasına vesile olabilirsiniz.

Bültene sponsor olabilir veya abone olarak destek verebilirsiniz

TÜM BÜLTENLER İÇİN TIKLAYIN


Önceki
Önceki

24 Saatte! Kafir mi, Mümin mi?

Sonraki
Sonraki

2024 Planın Hazır mı? Maddi ve Manevi Strateji!