Bir İnsan Hedefini Gerçekleştirirken! 8 Milyar İnsanın Yaşadığı Acizlik…

Bu Hafta Bültende Neler Var?

  • Bir İnsan Hedefini Gerçekleştirirken! 8 Milyarın Acizliği…

  • Krize İnanmak İstemiyorlar

  • Şimdi Al Sonra Öde Tuzağı

  • Markanızı İnsanlaştırma Stratejisi!

  • Deccal Çağı ve Fütüvvet Ruhu!

  • Yetenekli Çalışanları Elde Tutmanız İçin…

  • 1 Kitap

  • 11 Makale

  • Haftanın 11 Sosyal Medya İçeriği


Twitter

Dünya Ekonomik Forumu'nun kurucusu Klaus Schwab’ın söylemleri ve hedefleri hakkında Covid ile beraber birçok komplo teorisi ortaya atıldı.

Sisteme etki eden ve edecek olan bu adamla ve dünyaya ne yapacağı ile ilgili piyasada birçok kafa karışıklığı mevcut. Hem geleceğimize dair olan planlarını görmek hem de elemanla ilgili somut bir kaynak olması için derlenmiş bir makale yazalım istedik.

Elimden geldikçe meseleyi komplo teorisinden uzak ve gerçekçi verilerle ele almaya ve kısa tutmaya gayret ettim. Normalde küçük bir kitapçık olacak şekilde epey bir veri var Klaus ile ilgili. Ama fazlası zaman israfı...

Bu kişiden bahsetme nedenim ise hali hazırda hayatımıza etki eden biri olması. Yani 'Klaus'dan bize ne kardeşim' denilecek bir durumda değiliz. Malum, tarihi kişiler şekillendiriyor. Ve bu elemanın izlediği strateji ise Bill Gates ve diğer baronlardan çok daha farklı.

Klaus kendini saklamıyor ve kitabında stratejilerini net bir şekilde anlatıyor. Elindeki gücün farkında olarak hareket ediyor ve bu gücü göstermekten de çekinmiyor. Ve kendisini bir işadamı olarak da pazarlamıyor. Bir hedefin peşinde koştuğunu çok net bir şekilde söylüyor.

Klaus ile ilgili olarak öncelikle bir komplo iddiasını bitirelim.

Klaus'un babası Eugen Wilhelm Schwab'ın bir Nazi askeri olduğu iddia ediliyor. Fotoğraftaki kişinin babası olduğuna dair ise birçok paylaşım yapılmıştı. Koca koca uzmanlar bile bu yönde beyanlarda bulundular.

Ancak bu iddia doğru değil.

Nazi üniformalı askerin ismi Walter Dybilasz. Ve bir Nazi generalidir. Yani iddianın gerçeklikle bir ilgisi yok.

Komplo ekipleri bu tür yalanlarla Klaus'u aslında masum konumuna getirerek, farkında olmadan bu zalimin elini güçlendiriyor. Ne yazık ki bunu birçok zengin için yapıyorlar.

Misal Bill Gates. Adam hakkındaki iddiaların doğruluğunu araştırdığınızda yüzde 90'ının yalan olduğuna rastlıyorsunuz. (Tabi bu Bill'in ne mal olduğunu değiştirmiyor. O ayrı bir mesele. Ama yalan kafir sıfatıdır. Bizler doğru kaynak peşinde koşturmalı ve hata çıkarsada düzeltmeliyiz.)

Evet, Klaus'un babası Nazilerle çalışmış ama bir Nazi askeri değil. Ayrıca zalimde olsa mazlumda olsa bir şey değiştirmez. Burada mesele Klaus'un yapmaya çalıştığı felaket. Ölmüş babasının amelleri bizi ilgilendirmiyor.

Klaus'un ön plana çıkma dönemi ise Covid sürecinde oldu. Klaus o dönemde 'COVID-19: The Great Reset' diye bir kitap yazdı ve sonrasında kitap içeriği ile ilgili konuşmalar yapmaya başladı.

Kitabında, bağımsız yönetim yerine merkezi banka kontrollü bir tek dünya hükümeti ve tek sistemli bir dijital para birimi vs. gibi bildiğiniz iddiaları üstü örtülü veya açık olarak yazıyor.

Malum bu iddialara yıllardır insanlar komplo olarak bakıyordu. Nihayetinde onlardan birinin bunları beyan etmesi o anlamda iyi oldu.

Klaus, dünya liderlerini, büyük ilaç şirketi yöneticilerini, teknoloji titanlarını, Hollywood ünlülerini ve internet şirket sahiplerini her yıl davet ettiği İsviçre'deki Dünya Ekonomik Forumu'nda bir araya getirerek dünya politikasını şekillendirmeye çalışıyor.

Klaus'ta tabi diğer kötüler gibi tüm bunları insanlığın iyiliği için yaptığını söylüyor.🙂

Bunların durumunu anlatan HL Mencken'in güzel bir cümlesi vardır; "İnsanlığı kurtarma dürtüsü, onu yönetme dürtüsünün her zaman sahte bir yüzüdür."

1938 gibi önemli bir tarihte doğan 85 yaşındaki bu ihtiyar, yıllardır tohum eke eke bu güce ulaştı. Kurduğu ekonomik form-para gücü ile BM'ye bile etki edecek konuma kadar geldi.

Karakter olarak merhametli biri olmadığını söyleyebiliriz. Ve koyduğu hedefini, ömrünün son döneminde açıktan serrişte ettiği ve olmasını istediği için elinden gelen herşeyi yapmaya çalışıyor.

Hükümetleri harekete geçirmek için sürekli mesaj veren ve Çin'in zulümlerine destek vermekten çekinmeyen bir merhametsiz. Ayrıca, çıkarı için "Çin'i dünyanın en iyi süper gücü olarak tanımalıyız" gibi bir ifade kullanmaktan çekinmeyen ve ÇKP'nin sert "COVID kontrol önlemlerini" diğer ülkelere örnek olarak gösterecek kadar da pervasız.

Nitekim WEF'in birçok üyesi olan liderler onun bu sözünü uygulamaktan çekinmedi. Kanada, Yeni Zelanda, Fransa, Avustralya vs... gibi birçok yerdeki sert uygulamalarda Klaus'un ciddi etkileri söz konusu. Bu ülkelerin liderleri ne yazık ki WEF sisteminin içerisinde yer alıyor.

Malum, Dünya Ekonomik Forumu küresel sistem içerisinde -nedeni belli olmadan- özel bir uluslararası kuruluş olarak konumlanmış durumda.

Her yıl yaptığı Davos Zirvesi, dünya liderleri, büyük ilaç şirketi yöneticileri, teknoloji devleri, Hollywood ünlüleri, medya kişilikleri ve internet etkileyicilerini bir araya getirir, stratejiler belirlenir ve gizli partilerde iş anlaşmaları yapılır.

Nitekim Klaus'un kitabından çok daha önce 2018'deki Davos zirvesinde toplantıya katılan Cüneyd Zapsu, aslında hedef plan için birçok şey anlatmıştı. Ve o küçük elit grubu bir anlamda deşifre etmişti.

Bu konuşmadaki bir cümle çok önemliydi:

''Bundan sonra bizim çocuklarımız bağımsız olmayacak. Şu an son bağımsız düşünen insan jenerasyonundayız...''

Sadece bu cümleden bahsedilen veri ve düşünce üzerine birkaç kitap yazılır ama onu başka zamana havale edelim.

Klaus Schwab, 'akıllı liderler' topluluğunu geleceği yönetmek ve şekillendirmek için bir araç olarak oluşturdu.

Mesela pandemi sırasında bahsettiği liderler arasında Trudeu, Macron, J.Ardern, M. Zuckerberg, Jack Ma vs... gibi görevde olan hükümet yöneticileri ve aynı zamanda birçok veri şirketi ve yönetici pozisyonundan kişiler vardı.

Klaus'un açık beyan ettiği planda en büyük mesele ve strateji ve insanların çaresiz kaldığı nokta, 'veri gücü'. (Zapsu'nun anlattığı videoda'da geçiyordu.)

Nitekim birkaç siyasetçide bu tehlikeyi göze alarak medyaya anlattı. Hatta Avustralya Senatörü Alex A. aynen şunları söyledi:

''Sözde akıllı şehirler adı altında, ülke dijital gözetleme bölgeleri haline geliyor.

Yüz tanıma kameraları,

Plaka okuyucuları,

Akıllı ışıklar,

Akıllı direkler,

Akıllı arabalar,

Akıllı mahalleler,

Akıllı evler,

vs. gibi hepsi kablosuz ağlara bağlı ve birbiriyle iletişim halinde olan istilacı teknoloji.

Peki bunun nesi yanlış?

Teknoloji iyi birşey değil mi?

Tüm bunlar sizin güvenliğiniz, emniyetiniz ve rahatınız için değil mi?

Neyin kötü olduğunu size söyleyeyim.

Evinizde ve dışarıda fark etmiyor. Bu sistem herşeyi ile sizi gözetliyor.

Gözetlenmediğiniz hiçbir alan kalmıyor.

Ve gelecekte istedikleri gibi sistemi tamamen kontrol eden bir teknoloji.

Full kontrol.

Davranışlarınız sosyal kredi puanına dönüştürülecek.

Dijital para tamamen uygulanmaya başladıktan sonra, banka onayı olmadan para harcamayacak duruma gelinecek.

Dijital kimlik ise test edilmeye başlandı.

Bu ne demek?

Dijital kimlik olmadan hiçbir şeye erişemeyebilirsiniz. Tamamen onların onayı olmak zorunda.

Bu sisteme uymayacağım mı diyorsun?

Sanırım uyacaksın.

Pandemide bunun nasıl olacağını çok güzel gösterdiler.

Farkında olmalısınız. Distopik bir dijital dönem geliyor...''

Aslında senatörün anlattığı şeyleri yapabileceklerini zaten biliyoruz. Yani bilinmeyen şeyler değil.

Çünkü, Klaus ve arkadaşları bir ponzi şeması oluşturdu. Oluşan yeni sosyal ticareti çok iyi değerlendirdiler.

Şirketler ise veri gücünü fark ettiklerinde ticari sistemi tamamen değiştirmeye yönelik hamleler yaptılar ve pazarlama için bir hacim meydana getirdiler.

Ve tüm veri gücünü toplamaya başladılar. (Veri uzmanları ne dediğimizi çok iyi tahlil etmişlerdir.) Önceden para için yapılan bir strateji, Klaus gibilerinin etkisiyle bir güç ve yönetim stratejisine dönüştü.

Attıkları twitleri silselerde gerçek kaybolmuyor.

Hem veri gücü hem de dijital kimlik, bir sistemin elinde olduğunda ne olduğunu biliyorsunuz.

'1984' romanı ile 'Person of İnterest, Damızlık Kızın Öyküsü ve Black Mirror' karışımı bir distopya düşünün. Ve bunların ilk giriş bölümleri çekildi.

Şu an o korkunç sistemin temeli atılmış durumda. Sırada ise dijital kimlik ve sosyal kredi sistemleri hedefleri var. Ve bu uygulamalarla insanların davranışlarına yönelik adımları atma safhasına geçilmesi gerekiyor.. Hatta komplocuların çip iddiasını bu sistem çok daha farklı bir boyuta taşıyor.

Ve daha geçenlerde Profesör Richard Werner, ''çok yakın gelecekte vatandaşların banka hesaplarına erişmek için "CBDC çip implantı" gibi "en son teknolojiyi kullanmaları gerekecek." açıklamasını yapmıştı.

Demek istediği şeyi, CDBC'leri bir para birimi olarak değil, bir kontrol sistemi [veya bir izin sistemi] olarak düşünmelisiniz. Çünkü dijital para birimleri (CBDC'ler) kripto para birimlerinden farklıdır, çünkü dijitaldir.

Yani izni fiilen almanıza dayalı koşullu bir para birimi.

Misal, diyelim ki hükümet politikasını veya merkez bankalarını eleştiriyorsunuz. Bilmelisiniz, artık paranıza ulaşmanız zor olabilir. Veya şehir dışına çıktığınızda sisteminizin çalışmadığını ve para çekemediğinizi görebilirsiniz.

Aslında pandemide yaptıkları zulümler, yapacaklarının nüvesi idi. Ama toplum hala daha meselenin tam bilincinde değil.

Tabii ki şunu diyebiliriz: Bunlar zaten Çin'de gördüğümüz şeyler. Birinin bilet almak için onu kullanmaya çalıştığı ve sosyal kredi puanları düşük olduğu için işe yaramadığı birçok video var. Ve fiilen, gerçek bir temyiz hakkı yoktur. Pek çok kişiyi kontrol eden çok az insan, kontrolörler sistemi çalıştırmak için bilgisayarları ve algoritmaları kullanarak sistemi ellerinde tamamen tutabilecekler. Ve CDBC'lerin bloke edilmesine itiraz ederseniz, otomatik yanıtlarla ilgileneceksiniz...vs.

İşte tam burada Lord Acton'un şu gözü akla geliyor: "Güç yozlaştırır.. Ama mutlak güç mutlak yozlaştırır."

Ne yazık ki bu durum tüm insan toplulukları için değişmeyen tek gerçek.

Dijital para ve Klaus ile ekibinin hedefini kısaca özetlersek: ''Merkez Bankası Dijital Para Birimleri, güç ve kontrolü sınırlı sayıda kişinin eline veren merkezileştirilmiş bir kontrol aracı olacak...CBDC'ler ise insanlık tarihindeki en büyük kontrol aracı olacak. Ve bazı elitler bu teknolojiyi insanların cilt altına bir mikroçip ile entegre etmek istiyor.''

Uzun makaleler okunmadığı için daha fazla vaktinizi almadan sonuca gelecek olursak;

Klaus Schwab'ın bağımsız yönetimi kaldırma hedefi, demokrasinin temel ilkelerine aykırı olsada, demokrasi artık gerçek hayatta kimsenin umrunda olan bir mesele olmadığı için sistem tamamen diktatörler, bankalar ve şirketler distopyası haline geldi.

Klaus gibilerinin tek dünya hükümeti hedefi, kültürel ve dini farklılıkları göz ardı ederek, dünya çapında homojenleşmeye ve kültürel çeşitliliğin kaybolma hedefi taşıması artık hükümetlerin umrunda değil.

Şu an için kölelik maaşı ile insanları susturup ve eldeki veri ile istedikleri bu distopyayı devam ettirmek istiyorlar.

Peki tek dünya devleti kurulabilir mi?

Bu soru aslında yanlış.

İnsanların, 'tek dünya devleti yerine tek dünya sistemi kurulabilir mi?' diye sorması gerekiyor. O zaman cevabı basit.

Çünkü dünyanın belli bir coğrafyasında hali hazırda veriler eliyle zaten tek dünya sistemi belli ölçüde kurulu. Kalan tek safha tamamen insan kontrolü ve bu kontrolün olması içinde Klaus'un kitabında ve konuşmalarında anlattıklarının gerçekleşmesi adına izlediği stratejinin kabul görmesi. Yani bir anlamda birkaç safhaları kaldı.

Tüm hayatı şekillendiren bu adamın kurduğu sistemin tek dünya devleti haline gelme ihtimali ise yok. Onun olabilmesi için ilahi bir kudret gerekiyor...

Ki, Hz. Mesih dönemi (İsevi-Mümin ittifakı) bu hakikate hizmet edecek ve tek dünya devleti olacak, bunun yöneticileri de hak üzere olanlar olacaktır ümidini taşıyoruz. (Sistem olarak)

Bu açıdan toplumda 'tek devlet, tek din projesine karşı çıkma' düşüncesi yerine bu projeyi sahiplenip ona göre bir pozisyon alma gerekliliği ve gerçekliği üzerinde durmalıyız. Bireysel değil, bütünlük ve küresel düşünmeliyiz.

Akışa karşı çıkıp bireysel olarak zillete düşmektense, akışa bırakıp kontrollü olarak sisteme müdahale etmek gerekmektedir. Ki, Rahman'ın yok edeceği bir düzeni desteklemektense (faiz, zulüm, banka vs.) hak üzere olup o yıkılışın önünü açmak gerekiyor.

Eğer hak üzere olursak, o akışta hak olan tarafta olanlarda faydalanabilir ve şifalanabilir. Sistemin işleyinden bunu görebiliyoruz.

Ama sistemin aparatları ile uyumlanarak haraket edersek (banka, zalim patron, vergi kaçırma, koğuculuk, İslam’ın dışına çıkma vs.) gibi bizlerde zalim ve alçak olan safta yer alırsak, şuna emin olun, onların yaşayacağı bela ve musibetlerden bizlerde payımızı muhakkak alırız. Nitekim birileri o şerden zarar görmeye daha şimdiden başladılar. Allah muhafaza.

Evet, 'orta sınıflar engel, yoksullara rüşvet verilebilir...sıradan insanın kendi istekleri dışında zorlanması gerekecek...' vs. gibi bir yaklaşımda olan Klaus benzeri sistem ve yaklaşımlara karşı tek seçenek alternatif sistemde bir yapının olması.

Bu stratejilere karşı birey olarak mücadele etmek mümkün değil. İşte 'bizi ilgilendirmez, bunlar lüks konular vs. ' denildiği zaman, pandemide zulm ederler, para basar cebimizden para çalarlar, misal okullara gelip çocuklara LGBT propagandası yapar ve baskıya devam ederler.

Zira iş işten geçmiş ve onlar güçlenmiş ve hamlesini yapmış oluyor ve geriye kalanlar ise o baskıyı kabul etmek zorunda kalarak hayat yaşamayı tercih ediyorlar.

Misal, şu an lgbt lobisini artık yıkmak zor. Çok güçlüler ve olağanüstü bir gelişme olmadığı müddetçede ne yazık ki açıktan dayatma yapmaya devam edecekler.

Nihai noktada, bu gerçekleri kabul ederek hareket etmemiz gerekiyor.

Ve bunu yaparkende birşeyler yapmak zorundayız.

Süreç gittikçe bizi zorlamaya ve daha da çaresiz bırakmaya doğru ilerliyor. Çözüm ise çok uzakta değil.

1- Birlikte hareket

2- Sermayeyi birleştirmek

3- Ben değil biz olmak

4- Hergün bu amaç için birşey yapmak.

Ama ne olursa olsun birşey yapmak.

Bu 4 maddeyi detaylı olarak açma gereği duymuyorum. Zira okuyucuların basireti bu 4 madde ve daha fazlasına zaten vakıf. O yüzden bu farkındalığı tekrar tekrar hatırlayıp, gaflete düşmeden hergün birşey yapmak zorundayız.

Aksi halde yeni bir 15 Temmuz, yeni bir 1929 buhranı ve Allah muhafaza dile getirmek istemediğim yeni çıkmazlar vs. geldiğinde oturup, ahu vah etmenin bir alemi yok.

Ayet çok açık ve daha fazlasına gerek yok:

"Başınıza gelen herhangi bir musibet kendi ellerinizle kazandıklarınız yüzündendir...'' (Şura suresi, 30)


Unsplash

Şimdi Al Sonra Öde Tuzağı

Mali plan eğitimi olmayan toplumlarda, özellikle rızık konusunda aldatılma meselesi gittikçe kolaylaşabiliyor.

Yeni dönemde fark ettiğim meselelerden biri ''şimdi al sonra öde' ticareti.

Maddi krizle birlikte birçok ülkede ciddi sayıda tercih edilmeye başlanan bir alışverişe döndü.

ABD'de bu sistemi kullananların oranı %43'e yaklaşmış durumda. TR'de henüz konuyla ilgili hiçbir çalışma yok.

Dikkat edilmesi gereken bir mesele. Önemli sayıda kişi tuzağa düşebiliyor.

Çok fazla detayına inmeden şu kadarına ifade edeyim. Çok fazla detayına inmeden şu kadarına ifade edeyim.

Bu sistemde de iki durum var.

İnsanların başka türlü karşılayamayacakları büyük satın alımlar yapmalarını sağlayan kısa vadeli finansmanlar uygulanıyor. Yani faizli krediler örneği.

Ancak burada birde tacir meselesi var. Tüketicilerin krediye faiz ödemesi yerine tacirlerin üçüncü taraf kredi şirketlerine bir ücret ödediği faizsiz krediler.

Bu hizmeti veren çoğu şirket, alıcılar ödemeleri tam ve zamanında yaptıkları sürece faizsiz ve ücretsiz bir sistem uyguluyor. Ama tamamen böyle istenildiği gibi ilerlemiyor.

Hz. Ömer'in dediği gibi “Bizim pazarımızda bilgi sahibi olamayan satış yapamaz. Aksi takdirde ister istemez faiz yer.” kaidesi işliyor.

Tüketici eğer sistemi tam bilmiyorsa, bu satış işlemi daha fazla paraya mal olabilir.

Ayrıca, bu satışlarda sabit ücretler var ve bu ücretler, tüketicilere kredilerinin ömrü boyunca ürünleri doğrudan satın almalarına göre daha pahalıya mal olabilir.

Ve iyi bir kredi oluşturmaya yardımcı olmazlar ve ona zarar verebilirler.

Ve fazla harcamayı teşvik ediyorlar. Bir ürün için peşin yerine zaman içinde ödeme yapmak, onu olduğundan daha ucuz hissettirebiliyor.

Son olarak, 'önce al sonra öde' endüstrisi düzenlenmiş bir sektör değil. aşağıdaki kaynaklarda da konuyla ilgili birçok detay var.

Dikkat etmekte fayda var.

Kaynaklar: Bankrate Big Commerce CNBC Finmasters Forbes CONSUMER FINANCIAL PROTECTION BUREAU Shortform WSJ


Unsplash

Markanızı İnsanlaştırma Stratejisi!

‘‘İnsanlar satılmaktan hoşlanmıyor ve reklamlardan her zamankinden daha fazla rahatsız oluyorlar.

Bu nedenle, markanızı yalnızca bir ürün veya organizasyondan daha fazlası haline getirmek önemlidir.

Bir kişilik olması gerekiyor. İnsanların ilişki kurabileceği bir şey.

Duolingo, Innocent Drinks ve Slim Jim gibi markalar bu konuda gerçekten çok iyiler.

Peki, cana yakın bir markayı nasıl oluşturabilirsiniz?

Birkaç yol:

  1. Markanızın arkasındaki insanları gösterin. Ekip üyelerinizi, onların hikayelerini ve şirketinizdeki rollerini öne çıkarın. Bunu, web sitenizdeki ekip tanıtımları, sosyal medyadaki perde arkası görünümleri veya çalışanların öne çıkan blog gönderileri aracılığıyla yapabilirsiniz.

  1. Kitlenizle etkileşime geçin. Yorumlara ve mesajlara yanıt verin, müşterilerinize adlarıyla hitap edin ve sosyal medya platformlarınızda tartışmalara katılın.

  1. Şeffaf ve gerçek olun. Markanız hakkında dürüst olun - başarıları ve başarısızlıkları. Bir hata yaptığınızda bunu kabul edin (herkes yapar) ve düzeltmek için attığınız adımları paylaşın.

  1. Bir arkadaşınla konuşuyormuş gibi konuş. Kurumsal jargondan kurtulun. Argo kullanmaktan veya memlere ve trendlere atıfta bulunmaktan korkmayın.

Buradaki fikir, müşterilerle kalıcı bir ilişki kurmaktır.

Bunu yapmanın yaşayan, nefes alan bir insan gibi gönderi yapmaktan daha iyi bir yolu var mı? (Stacked Marketer)


Deccal Çağı ve Fütüvvet Ruhu!

Prof. Dr. Ayhan Tekineş, Deccal çağı hakkında bilgi verirken Fetih ve Kehf surelerinde anlatılan 7 uyurların hikayesine de yer veriyor. Fütüvvete dair, temiz kalp, cömertlik, vefa, hak davada sebat ve hayal sahibi olmanın fütüvvetin temel nitelikleri olduğunu vurguluyor. Anlatılan içerikten bazı ipuçları yakalayarak günümüze dair bir çok ders ve strateji çıkarmak mümkün.

Kısa birkaç not:

- Peygamber Efendimiz, Deccal'dan korunmak için Kehf suresini dinlememizi öneriyor.

- Deccal'a karşı kendimizi nasıl koruyabileceğimiz konusunda daha spesifik bir talimat vermemiş.

- Deccal'a karşı korunmak için Fetih Suresi'nin son 10 veya ilk 10 ayetini okumanın etkili olduğu belirtiliyor.

- Romanın putperestliğini reddeden insanlar, kısa sürede fark edilir ve mağaraya sığınırlar.

- Mağaraları Türkiye, Suriye ve hatta Endülüs'te bile ünlüdür.

- Ayetlerde kullanılan "fidye" kelimesi, genç delikanlılar anlamına gelmektedir.

- İlminiz veya paranız sizi Deccal'dan koruyamayabilir.

- Bir tarikatın veya cemaatin içinde bulunmak da sizi Deccal'dan koruyamayabilir.

- Fütüvvetin aranan nitelikleri arasında cesaret, dürüstlük ve Allah'a yakın olma isteği gibi özelliklerin yer aldığı vurgulanıyor.

- Fütüvvette vefa, Allah'a, peygambere, insanın üstatlarına, selefine, hocasına, üstadına, arkadaşlarına, ehline ve ailesine karşı vefalı olmayı içerir.

- Fütüvvette dostlara karşı Mürüvvet ehli olmak, onları eleştirmemek, kritik etmemek ve ayıplarını görmememek önemlidir.

- Peygamber Efendimiz, dostlarının ayıplarının peşine gidenleri helak olmuş olarak nitelendirmiştir.

- Hazreti Ali efendimiz, fütüvveti anlatırken affedici olunması gerektiğini belirtmiştir.

- Hz. İbrahim putları eleştirmekten ve mücadele etmekten çekinmiyor.


Unsplash

Yetenekli Çalışanları Elde Tutmanız İçin…

HBR’de değinilen konu önemli. Şirketler gittikçe çalışan sıkıntısı yaşamata devam ediyor. Ve artacak. Kölelik düzenindeki farkındalık arttıkça bu problem daha da fazlaşacak.

Bu noktada çalışanlara yönelik stratejik hatalar yapmamak gerekiyor.

Makaleden kısa bir özet:

  • Kendilerine saygı duyulmayan bir ortamda çalışan yetenekli çalışanları elde tutamazsınız.

  • Siz siz olun çalışanlarınızın kariyer gelişimini destekleyin, yoksa yetenekli çalışanlarınızı şirketinizde tutamazsınız.

  • Yetenekli çalışanlar fikirlerinin önemsenmediği, takdir edilmediği bir iş ortamında çalışmak istemezler.

  • Tatmin edici maaşlar vermezseniz yetenekli çalışanları elde tutamazsınız.

  • İş yaşam dengesi sağlanmayan çalışanların mutsuz olacağı aşikârdır.


Krize İnanmak İstemiyorlar

Dünya genelindeki piyasalarda resesyon kelimesi duyulmak istenmesede, olumsuz veriler devam ediyor. Almanya'nın teknik olarak resesyona girdiği ve kredilerdeki azalmanın endişe verici olduğunu açık.

Videodan kısa özet:

- Ekonomik yavaşlama lafını duymak istemiyorlar

- Çin'de üretim artarken yıllık artış beklenenin altında kaldı.

- Haziranda inşaat başlangıçları beklenen artışın altında kaldı.

- Philadelphia imalat endeksi de beklenenden daha kötü çıktı.

- Mevcut ev satışları da beklentilerin altında gerçekleşti.

- Amerikan ekonomisi küçülmeye doğru gidecek demektir.

- Beklenti artarsa resesyon olasılığı da artar.

- Bitcoin'de düşüş olabilir

- Altın da 21 günlük ortalamasına doğru 1950 dolar seviyesine doğru düşüş yaşanabilir.


Unsplash


KİTAP

"Anahatlarıyla Hadis" kitabı, Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan’ın güzel bir çalışması. Kitap, hadis ilminin temel kavramlarını, hadislerin tarihini, hadislerin İslam dinindeki yerini ve hadislerin okunma yöntemlerini ele alıyor.

Kitap, hadis ilmine yeni başlayanlar için ideal bir kaynak diyebilirim. Kitap, anlaşılır ve akıcı bir üslupla yazılmış. Faydalı bir çalışma.

"Kılıcı enseme dayasanız, ben de Rasulullah'tan duyduğum bir hadisi, başım kesilinceye kadar tebliğe vakit bulacağımı bilsem, o sözü elbette size yetiştirirdim." -Ebu Zerr (r.a.)-


Unsplash


Bu haftalıkta bültenimizin sonuna geldik.

👉 Bültenimize sponsor olabilir, reklam verebilir, yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza tavsiye vererekte bu bilgilerin onlara ulaşmasına vesile olabilirsiniz.



Önceki
Önceki

Kimlerden Rehberlik Almalı, Kimleri Danışman Seçmelisiniz?

Sonraki
Sonraki

‘‘Tamam! Gelmeyin…’’