Üzerine Düşeni Yapmayanların Yaşadığı ve Yaşayacağı Hazin Son!

İlk makaleyi sesli olarak dinleyebilirsiniz.


Bu Hafta Bültende Neler Var?

  • Üzerine Düşeni Yapmayanların Yaşadığı ve Yaşayacağı Hazin Son!

  • Tamamlanmamış görevlerin psikolojisi

  • Yaşam Gücü Piramidi

  • Harari: "İsrail'in bu hale düşmesinin tek nedeni …’’

  • 'Geleceği Birkaç Kişi Kontrol Ederse Sonu İyi Bitmez'

  • Neler Okunabilir: Startup ve Teknoloji

  • Chatbot Üstünlüğü Savaşını Kim Kazanacak?

  • Yapay Zeka Hakkında Daha Akıllı Olmak için İzlemeniz Gereken 5 Belgesel

  • 4 video

  • 8 makale


Ülkenin birinde, zalim yöneticiler büyük bir gazeteyi kapatırlar.

Bunun üzerine, gazetenin yöneticileri yeni bir gazete daha kuralım derler.

İçlerinden bazıları ise bu fikre katılmaz ve şu uyarıyı yaparlar:

‘Milyonluk bir gazeteyi kapatan, sizin kuracağınız küçük gazeteleride kapatır. Bunun yerine 5, 6 farklı dilde internet haber sitesi açalım. Hem dünyaya derdimizi duyurma fırsatı yakalarız, hem de kapanması durumunda, adını değiştirir devam eder, riskide minimize etmiş oluruz.’

Bunu dinleyen karar vericiler, hayır, yeni gazete açacağız dediler. Ve açtılar. Sonra da sistemin zalimleri gelip onları da kapattı.🙂

Mümin bir yerden iki kez ısırılıyor ise, o kişi önce müminliğini sorgulamak zorunda. Zira, gerçek bir mümin sonu kesinlikle aynı olacak bir hatayı bilerek iki kez yapmaz. Eğer bilmiyorsa, demek ki o görev o kişiye zaten fazlaymış. O da ayrı bir vebal. Allah muhafaza.

Hazret ise şöyle bir hikaye anlatır.

‘‘Bir Molla, yanlış bir tevekkülle evine kapanmış bekliyor.

Yani ‘İnnallâhe huve'r-rezzâkudul kuvvetil metîn’ deniyor.

Yani diyor ki, Rızkın ve alemin sahibi olan Allah rızkı verecektir.

Ben hiç talepte bulunmadan bekleyeyim, Allah rızkımı versin diyor.

Allah’a olan yakınlığında belki bir şüphesi yoktur onun ama yine de bu meselede yanlış bir tecrübe yoluna girmiştir.

“Bir vakit de İbrâhim: 'Ya Rabbî, ölüleri nasıl dirilteceğini bana gösterir misin?' demişti.

Allah: İnanmadın mı?' dedi.

İbrâhim: 'Elbette inandım, lâkin sırf kalbim tatmin olsun diye bunu istedim’ dedi.

Yani, inanma başka, kalbe yerleşmesi başka.

Bu Molla’da, bunu ortaya çıkarmak için evinde sırtüstü yatıyor.

Üç gün, dört gün, beş gün hiçbir rızık gelmiyor tabii.

Tam bayılacak hale geliyor.

Tevafuken bir kandil gecesi. Komşuları helva yapmışlar, hocanın evinin önüne getiriyorlar.

Komşusu, ‘Mehmet Efendi’ diye sesleniyor ama Molla kendine söz vermiş sesini çıkarmayacak.

Komşusu biraz sesleniyor, kapıyı vuruyor. Ses çıkmayınca, galiba evde yok diyor.

Mehmet efendi, komşusunun içeride yok dediğini de duyunca, helvayı götürecek endişesiyle öksürüyor.

Komşusu helvayı kapının önüne bırakıp gidiyor. Mehmet efendi kalkıp helvayı alırken şöyle diyor.

Veriyorsun Allah'ım veriyorsun amma, öksürtmeden de vermiyorsun.’’

Evet, sebepleri bu kadar da olsa vesile kılmak gerek.

Bu hikaye, hayatın merkezi olan rızık üzerinden anlatılan önemli bir derstir.

Ancak bu aynı zamanda en büyük fıtr-i kanunlardan biridir.

Çünkü, hali hazırda sebepler her anlamda doğru ele alınmadığı için dünya daha da kötüleşmeye devam ediyor.

Ve yaşananlardaki hikmet perdesini görüp sorumluluk alma gibi bir durum ise hiç öne çıkmıyor.

Bir haftadır yapılan katliamlar için genellikle şunları duyuyorum:

‘‘Dünya medyasının yüzde 90’ı İsrail’in yanında.

Dış dünya Filistin’de tam olarak ne olduğunu bilmiyor.

Sosyal medyayı kontrol ediyorlar.

Küresel medyanın tüm önderleri İsrail’den yana…’’ vs.

Bu tür ifadeler duyunca kızgınlık, tebessüm ve ızdırap hepsi peşi sıra geliyor.

Son 10-15 yıl, küresel bir internet medyası kurmaları, almaları veya sponsor olmaları için kaç zengine dil döktüğümü hatırlamıyorum.

Neden onlara dil döktüm?

Çünkü Allah onlara o nimetleri hak yolda infak etmeleri için vermişti.

Yani onlar o verilen rızık ile şimdinin ve geleceğin sistemini kurmak zorundaydılar. Bunun yanında mağdurun korunması ve gelecekteki risklerin ve kaosun önüne geçmesi için kullanmaları gerekiyordu. Ama fakir sadakası ile yetinerek görevlerini yapmadılar.

Men dakka dukka…

100 tane site kurabilecek gücü olan milyonluk biri şöyle demişti: ‘’Medyaya yatırım yerine, birkaç fakir kimseye vermek daha mantıklı.’’

Bu iş insanının o sözü karşısında, ‘’O ayrı, bu ayrı. Yarın Avrupa’da haksız yere zulme uğradığın ve operasyon yediğin zaman sesini duyurmak için hangi kuruluşa gideceksin ve hangisi seni sonuna kadar savunacak? ‘diye bir soru sormayı düşünmedim değil.

Ancak, her daim bu tür insanlar için ‘kader tecelli edeceği zaman basiretler kapanır’ sözü hatırıma geliyor. Ve kalpler Allah’a ait ve herkesin yaşayacağı bir imtihan olacak.

İhtimal ki, bu gibi insanlar Allah yolunda vazifelerinin hakkını tam manasıyla vermemelerinin neticesinde, geçmişte olduğu gibi o rızıkları ellerinden alınacak, sıkıntı, ızdırap, fakirlik çekecek, böyle ders alacak ve hakka dönecek ve belki bu şekilde ahiretlerini kurtarabilecekler.

Son 7, 8 yılda benzer birçok örneğe denk geldim. Ne yazık ki şu an Allah’ın lütfu ile imkanları olan birçok insan, Türkiye’de yaşananlardan dahi henüz ders çıkarmış değiller.

Allahın verdiği nimetleri kendinden biliyor, ettikleri şükür dilde kalıyor, amele yansımıyor ve hala dünya ile oynaşarak, stratejiden yoksun bir hayat sürdürüyor, ömür eksiltiyor ve gelecek olan belanın orasına doğru sürükleniyorlar. Hakikatleri ise duymak istemiyorlar.

Umarım ellerindeki nimetler onlardan alınmadan daha fazla geç kalmaz ve sonrasında yaşayacakları karşısında imtihanı kaybetmezler.

Malum, dünyada iki grup insan var.

Biri fakirler.

Diğeri zenginler.

Ve zekat farz.

Denge ancak böyle kurulacaktı.

Ancak, Müslümanlar Allahtan aldıkları o rızıkları stratejik olarak kullanmadılar, baronların sistemi ele geçirmesine fırsat verecek yolları tercih ettiler. Şu an katledilen binlerce insanın sorumlularından birileri haline geldiler. Hazret derdi ki, ‘acaba bilmeden kaç kişinin katili olduk.’

Evet, bu insanlar şimdi de diyorlar ki, Facebook, Filistin’in en büyük haber kanallarından GazaNow’un 12 milyon takipçili hesabını neden kapatıyor?

Instagram videoları neden kısıtlıyor?

X, Filistinlilere soykırım çağrısı yapan İsrailli hesapları uzaklaştırıldıktan bir gün sonra X'e geri alırken, neden İsrail’in yaptığı katliamları anlatan hesapları kısıtlıyor?

Veya Filistinli sivil ölümlerinin videolarını niçin sansürlüyor?

Komik olan şu ki, olmuş, ispatlanmış ve delilleri olan bir haberi giriyorsunuz ama o hesabı bile kapatıyor veya kısıtlıyorlar.

Misal, Tiktok’u çok fazla kullanmıyordum. Sırf, 1 milyar civarı insandan birilerine denk gelir diye, oradada içerik paylaşayım istedim. Ne yazık ki, ispatı ve delilli videoları paylaştıktan sonra, artık paylaşım yaptırmıyorlar. 🙂

Facebook’da aynı rezaleti iki, üç yıl önce yapınca, blog ve bülten fikrini daha da hızlandırma kararı almıştım.

İmkanlar ölçüsünde daha fazla ne yapabilirim bilemiyorum. Ancak, şu an için elimden bu kadarı geliyor.

Hiç değilse, tamamen olmasa bile, herhangi bir şirketin dokunmayacağı, engelleyemeyeceği ve özgürce hakikati anlatabileceğimiz bizlere ait bir alan olsun diye düşünmüştüm…Ki, bu düşünceyi yıllardır taşıyan biri olarak son 13-15 yılda birçok haber sitesi açarak bunu yapmaya gayret ettim. (Şunu da ifade edeyim. Arkadaşlarımda şâhittir, bu sitelerin tamamından bir kuruş dahi gelirim olmadı. Maişet işlerinden zaman bulduğumuz vakitlerde her daim mazlumun, mağdurun ve stratejinin gereklerini yerine getirmek için yıllardır mücadele ediyoruz. Meseleyi sadece bir haberci gibi değil, geleceğin sisteminin oluşmasında yapılması gerekli olan şey ne ise, hayatı o şekilde ele almaya gayret ediyoruz. Zira, Allah bes baki heves.)

Hali hazırda ise herkesin şunları yapması ne iyi olur. Teknoloji devrinde, devre göre hareket etmek farz-ı ayndır. Aksi halde gelecek olan her türlü musibete karşı sorumlu olmaktan kendimizi kurtaramayız.

Bu noktada, kullandığımız sosyal medyalardan ayrı, aktif olarak kullandığımız kendimize ait muhakkak bir mecramızın olması önem arz ediyor. İsmimizin olması şart değil, farklı isimlerlede bu görevi yerine getirmek mümkün.

Ne kadar içerik üretirseniz, belki bir yıl, belki 10 yıl sonra, yani vakti zamanı geldiğinde yazdığınız hakikatler birilerine ulaşır ve karınca misali dahi olsa bir hayra vesile olunabilir. Ya da daha büyük hakikatlerin duyurulmasına öncülük edilebilir.

Ve özellikle rica ediyorum.

Ürettilen içerikler siyaset, gıybet veya malayaniyat içeren şeyler değil, insanların okuduğunda muhakkak bir şeyler öğreneceği makaleler, videolar, podcastler veya araştırmalar olmalı. Yani, ilk planda mesele Mana-yı Harfi olarak ele alınmalı, sonrasında ise Mana-yı ismi üzerinden tefekkür edilmeli.

Yıllar önce 8-10 yılını siyaset çöplüğünde geçirmiş biri olarak şunu ifade etmeme izin verin. Çağın gerisinde kalmak, faydalı kitaplardan, faydalı belgesellerden, makalelerden, podcast’lardan, hatta çocuklarınızdan, hatta tekamülünüzden vs. uzak kalmak istemiyorsanız ve işiniz bu iş değilse, siyasetten uzak durmanızı kendiniz, aileniz ve terakkiniz için en büyük yatırımlardan biri olacaktır.

Eğer bu meseleye bir çöp nazarı ile bakılır ve ona göre planlı bir hayat yaşanır ise, dünyevi hadiseleri okumak bir o kadar basit ve daha kolay olacaktır. Ve çoğu zaman gözüken basitlikleri bile dile getirmek zulüm gibi gözükecektir. Bu konuda Üstad’ın ikinci dünya savaşına yaklaşımı enfes bir kişisel stratejidir. Telkin noktasında sık sık okunması faydalı olacaktır.

Şunu da eklemek isterim.

Sizlerde hakikat üzere olan içeriklerle hayatı değişen onlarca insana muhakkak denk gelmişsinizdir.

Allah’a iman eden, kötü alışkanlıkları bırakan, faizi terk eden, örtünen, hadis inkarını bırakan vs. birçok insan oldu, oluyor.

Sistem içerisinde var olmadan, sisteme tesir etmenin mümkün olmadığı çok açık.

‘Her yerde değilseniz, hiçbir yerde olamazsınız’ sözünü unutmamak gerekir.

Zannediyorum insanlık şu son bir haftada bu gerçeği daha iyi anlamış olsa gerek.

Ve umarım, Avrupa veya dünyanın herhangi bir yerinde imkanı olupta bu eksikliklerin çözümü için harekete geçmeyen Allahın kulları, başlarına bela geldiği zaman, ‘‘Bizim sesimizi kim duyaracak? Medya nerede? Neden gerçekleri anlatmıyorlar? Vs. gibi durumlara düşmez ve inkisar içerisinde ağlamazlar…Ki, o günlerin çok uzakta olmadığı ortada.

Oysa ki, birçok Müslüman zengin isteseydi şimdiye kadar, BBC, CNN, Reuters, Washington Post vs.. gibi birçok medya kuruluşu kurabilirlerdi. Veya oralarda yazarlık yapacak insanlar yetiştirilebilirdi…Ya da birçok düşünce kuruluşu kurarak sisteme etki eden çalışmalar yapabilirlerdi. Bunlar o kadar zor olan şeyler değillerdi.

Hatta çok zengin olmayan binlerce kişi Huffpost, dailykos vs. gibi bir internet sitesini bile çok rahat kurabilir ve sisteme etki eden bir hale getirebilirdi. Zannediyorum, arabalara ve evlere para bulan Müslümanlar kendileri ve evlatlarının geleceği için birkaç ev parası bulamayacak kadar aciz değillerdir… Ki, hali hazırda gözü kapalı bu paraları verebilecek 10-15 kişi sayılabilir.

Bu mücadele sermaye, medya ve güç mücadelesi olmasına rağmen, bunu 3-5 odalı betonlar için çalışan yığınlara anlatmak mümkün olmadığı gibi, deli ya da komplocu yaftası vuran ahmaklardan da bıkar hale geliyorsunuz.

Kendimiz kölelik süreci yaşamış olabiliriz. Ama evlatlarımıza ve insanlığa bu zulmü yapmak zorunda değiliz.

Ahiretimiz hangi amellerle kurtaracağız?

Gıybetten sonra kılınan namazlar ve yine devamındaki gıybetlerle mi?

Yoksa Cuma’dan önce veya sonra bankaya gidip Allah’a savaş açarak mı?

Ya da teheccüt sonrası günde üç öğün 4,5 çeşit yemek israfları ile mi?

Hangileri ile?

İdrak etmek zorunda olduğumuz bir gerçek var.

Milyarca insanın kaderi Mark’ın, Lary’nin, Elon’ın veya 6-8 medya şirketinin sahibinin elinde olmamalı.

Bunu akli melekeleri olan, vicdanını kaybetmeyen, ruhu köleleşmeyen ve bir hayat stratejisi olan hiç kimse kabul etmemeli diye düşünüyorum.

Bu çıldırmışlık hali bitmek zorunda.

Gün içerisinde klavye kahramanlığı yapıp, akşam sıcak yatağına girerek, başımıza gelecek olan belaları birilerinin kurtaracağını düşünmek sahtekarlıktan fazlası olmuyor.

Bağışlayın.

Türkistan’da kadınlar tecavüze uğrarken, çocukları ellerinden alınmış deney olarak kullanılırken, Ortadoğu’da çocukların başı koparılırken ve o kan tüm dünyaya yayılmaya doğru giderken, binlerce insan Türkiye’de hapiste çürürken insan çok fazla nezaketli olamıyor.

Bakın şu manşeti atan gazete İngiliz The Times gazetesi.

İngiltere merkezli The Times gazetesi, "İsrail, ağır yaralanan bebekleri gösterdi" haberini manşetten veriyor. Ve görselde kullandıkları resim ise Filistinli çocuklar. Ancak, fotoğrafın altına odaklanırsanız küçük fotoğrafla yazılı kısımda Filistinli çocuklar yazdığını görebiliyorsunuz. Sahtekarlık.

Zira, tv ekranlarından Biden’ın ağzından "İsrailli bebekler öldürüldü, 40 bebeğin kafası kesildi" manşetini attıran İsrail, ortaya 40 bebek ile ilgili bir delil koyamayınca medya yalanı devam ettirmekte zorlandı. Beyaz Saray iddiayı yalanladı ama Biden’den hala ses yok.

Peki ne oldu?

Kesilen 40 bebek yalanı milyonlarca insanın bilinçaltına yerleşti ve sistemin medyası ise bu yalanı devam ettirmekte hala çekinmiyor.

Bakın bu kadın FOX TV muhabiri. Defalarca kez yalanlanmasına rağmen, vatandaşa şu soruyu soruyor:

"Hamas'ın başını kestiği 40 bebeği duydunuz mu?"

Amerikalı vatandaş ise: "Hayır böyle bir şey yok. Lanet fotoğrafı neden gösteremiyorsun?’ diyor.

Başka bir video’da ise, bir yalanın nasıl yayıldığını çok güzel anlatmış. İsrailin bir yalanı nasıl çıkardığı, bunu medyanın nasıl yaydığını ve devlet liderlerine bu yalanı nasıl söylettirdiklerini çok net göstermişler.

Evet, bir medya yalanı ile bir haftada binlerce insanın ölümüne dünya sessiz kaldı. Ve bunlara cevap verecek güçlü bir medya ise ne yazık ki çıkmadı. Herkes lal kesildi.

Düşünün, İsrail öldürülmüş bebek bulamayınca, bir çocuğun yatak odasındaki sahte kanın sahnelenmiş bir resmini yayınlayarak yine medya üzerinden dramlaştırma ve daha fazla insan öldürme hakkı elde edebildi.

Diğer taraftan BBC’ye bakıyorsunuz, muhabir İsrail’in beyaz fosfor kullanımı olan savaş suçlarını konuşmaya başladığı an yayını donuyor, CNN’e bakıyorsunuz iki saat boyunca Gazze'deki yıkıma dair herhangi bir video göstermeden, 1,5 saat boyunca Yahudi olmayan tek bir kişiyi bile stüdyoya dahil etmeden siyonizme açıktan destek veriyor, MSBNC’ye göz gezdiriyorsunuz, Müslüman haber sunucuların görevlerini askıya aldığını görüyorsunuz.

Birleşmiş Milletler ne yapacak diyorsunuz, onlarda Genel Merkezlerinin yan tarafındaki ekranlardan İsrail’e desteğe devam ederken, Filistinliler için ise sadece söylemlerle uyku numarası yapmakla kalıyor.

Daha birçok örnek verilebilir ama şimdilik bazı rakamlar vereceğim.

Bu algıları oluşturan medyanın etkisine kısa bir göz gezdirelim.

Bakınız;

BBC’nin sadece sitesine gelen ziyaretçi sayısı ortalama 551 milyon.

CNN’nin 538 milyon.

Fox’un 258 milyon.

Reuters’in 86 milyon.

The Times’in 33 milyon.

Msnbc’nin 20 milyon.

Bunlar sadece internet site girişleri. Yani tv’lerin izlenme, gazetelerin elden ele yayılması vs. gibi veriler ortada yok.

Sadece bu halde bile 5 medya organı 1.5 milyar ziyaretçi çekiyor.

Evet, linkteki 6 medya şirketinin sahip olduğu kuruluşlara bakılırsa, düştüğümüz acziyetin ve düşeceğimiz vahim durumun farkına varmak çok zor olmasa gerek.

Bu 8-10 medya patronu ne isterse o şekilde bizleri yönlendirebilir, aldatabilir ve katliam yaptırabilir. Nitekim algı ve yalan konusunda ne yaptıkları zaten çok açık.

Peki bunun sorumlusu kim?

Müslümanlar bugüne kadar büyük bir medya kurmaktan aciz miydi?

Zira, 10-15 yıl önce bu iş insanlar bir medya şirketi kursalardı şu an en kötü hangi pozisyonda olunurdu biliyor musunuz?

Misal, 2005’de kurulan Huffpost şu an ortalama 50 milyon ziyaretçiye ulaşıyor.

Similarweb

Bu site iki, üç normal bir ev parası ile açılmış bir şirket. Büyüme potansiyeli ortaya çıkınca, yatırımcılar 15 milyon dolarlık yatırım yaptı ve devamında baronlar hemen himayesine kattı.

Ve daha 2010’da görüyoruz ki, İsrailliler kendileri aleyhinde olabilecek her türlü mecrayı inceliyorlar. Burada yazdıkları raporda görüyoruz ki, kendi haklarında negatif çıkan sitelerin isimlerini vermekten çekinmiyor, bir anlamda hedef dahi gösteriyorlar.

Evet, alternatif olacak bir plan, amaç, hedef ve gaye yok ise, zulme uğradığımız zaman ahuvah etmemiz sadece arabesk toplumunun göstereceği bir davranışdan fazlası olmuyor.

Insıder

Misal, INSIDER’in attığı bu manşet ne diyor?

‘‘Hamas savaşçıları Gazze sınırı yakınındaki bir yerleşim yerinde bebekleri öldürdü ve başlarını kesti"

Peki Insıder’in ziyaretçisi ne kadar?

Gördüğünüz gibi 45 milyon.

Similarweb

Ve haber hala sitede duruyor, şu saat itibariyle kaldırılmış değil. Ve girişimcilerin savaşa gitmesini bile güzel bir haber olarak pazarlamaktan çekinmiyorlar.

Evet, örnekleri daha fazla uzatmadan konuyu bitirelim.

Bir küresel yıkımın ve dönüşümün arefesindeyiz. Sonrasında ise hayatta olanlar bir inşa süreci yaşayacak. Bunu da ancak o an hazır durumda olanlar yapacak.

Görüldüğü üzere, dünya er veya geç zalim düzene karşı ittifak edecek. Bu olacak olanı birileri olduracak. Peki bunlar kim olacak? Bu nimetten kim nasiplenecek?

Harekete geçenler mi?

Yoksa, akşam Kuran sohbeti yapıp, sabah kahvaltıda üç beş çeşit yemek, öğle araba, ev hesabı, akşamda gıybet ve malayaniyat ile vakit geçirenler mi?

Ayetler açık değil mi?

“Bir kavim kendini bozmadıkça Allah onları bozmaz.” (Rad, 13/11)

“Davranışları sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer kısmına yönetici yaparız.” (En’am, 6/129) 

Nitekim, "Haccac’a lanet olsun." diyen birine Hasan Basri: “Böyle yapmayın. Çünkü o sizden biri olarak iş başına geldi. Eğer o azledilirse korkarım başınıza daha kötüsü gelir.” demişti.

Beyhaki ise, Ka’b’ın şöyle dediğini nakleder:

"Allah her dönemin hükümdarını halkın kalbine göre gönderir. Onları düzeltmek isterse salih birini, helak etmek isterse kötü birini hükümdar olarak gönderir." (Bakınız, İsra, 17/16)

Biz değişmedikçe, sebeplerine getirmedikçe ayetler açık. Sonumuz helak.

Bu açıdan, hem kaos döneminde, hem de sonraki inşa sürecinde mazlumun ve büyük stratejinin küresel çapta sesi olacak büyük vizyonlara ve kuruluşlara ihtiyaç var. Ve dahi belanın gelip bulaşmaması için sebepleri yerine getirmek bir zaruret.

Kalp ehlinin dediği gibi, ‘Her hadisenin bir bidayeti var, bir de nihayeti var.’

Biliyoruz ki, dine ve ahlaka ve İslama medar hakikatlerin tezahür ve tecellisinin bidayeti sıkıntılıdır ve sancılıdır.

Eğer, 8 milyarlık dünyada 16 milyon nüfuslu bir güce -en azından hakkın savunulması için medya noktasında bile - alternatif çıkaramıyorsak, yazıklar olsun bizlere.

Peki, kendine yazık etmiş biri namusunu, malını ve canını nasıl koruyacak? Ki, görüldüğü gibi koruyamıyoruz.

Kıyamete kadar ayakta kalacak olan tek şey Kuran olacak ise, o zaman o Kuranın hükümlerini haykırmak için durmanın, beklemenin bir alemi var mı?

200'den fazla sermaye şirketi hiç bir devlete vermediği desteği çıkıp açıktan İsrail'in Müslümana zulmüne destek veriyorsa, hali hazırda Müslüman iş insanlarının zilleti kabul ederek yaşaması bir alçaklık değil midir?

İflah olacağını zannetmesi kendini kandırma değil midir?

Yarın, öbürgün başına felaket geldiğinde merhamet dilemesi aptallık değil midir?

Ki, harekete geçip, bunu başarabilecek onlarca kahraman biliyorum.

Ama bu insanlar neden bekliyor, neden bir anlam ifade etmeyen tenperverlik sevdası yaşıyorlar anlamak mümkün değil. 11 yıldan fazladır anlatıyoruz. 3-5 kişi dışında harekete geçen, vefalı olan fazla kimse olmadı. Ama ümidimi kaybetmiş değilim. Rabbim imkan verdikçe de haykırmaya, anlatmaya gayret edeceğim.

Zira, Theodor Herzl denilen siyonist haksız davasında pes etmeden ve o dönemin şartlarında aksiyon alarak durmadı ise, bizler hak olan bir yolda ondan daha aşağı neden kalalım?

Evet, günümüzde motivasyon için birçok başarı hikayesi anlatılır.

Bunlara bir örnek daha verilecek ise siyonist Theodor Herzl’in hikayesinden daha büyük bir başarı hikayesi olmasa gerek.

Tek başına bir hayalin peşinden koşan laik İsrailli Herzl, İsrailin kaderini belirleyen ve bugünlere gelmesine öncü olan biri desek hata etmiş olmayız.

Kendisini dindar Yahudiler bile adam yerine koymazken, asırlardır devleti olmayan bir halkı ‘devletimiz olmalı’ diye ikna ediyor.

Sonra Alman imparatoru 2.Wilhelm’i ikna etmek için Avrupa’dan kalkıyor Telaviv’e gidiyor.

Ve görüşmeden önce de bir fotoğrafçı hazırlıyor. Çünkü İmparator ile fotoğraf çektirecek ve Basel’deki o büyük toplantıda o fotoğrafı göstererek taraftar toplayacak ve İsrail’in kurulma yolculuğu başlayacak.

Nihayetinde, bir at üstünde ziyaretine devam eden İmparator 2. Wilhelm’in önünü keser ve ‘bize bu toprakların devlet olarak verilmesine yardımcı olun’ der. Ama 2. Wilhelm bunu kabul etmez. Tabiki Herzl pes etmeyecektir.

Sonrasında fotoğrafçının yanına gider, ‘fotoğrafı çektin mi?’ diye sorar.

Breslauersammlung

Fotoğrafçı ‘evet’ der ama fotoğrafta sadece İmparator vardır, Herzl’in eli ve şapkası vardır. Ama Herzl’in kendisi yoktur. (Aslında fotoğraftaki o el, devletin kurulmasının ona kısmet olmayacağını ama başlangıç noktasında onun olacağını işaret etmiş demekte mümkün.)

Evet, siyonist kongreye ise çok az süre vardır. Bir çözüm düşünür. Ve dünyanın ilk fotoğraf montajını yapar.

Breslauersammlung

İmparator’un fotoğrafının yanına kendi fotoğrafını eklettirir ve kongrede İmparator ile görüştüğünü ve bu işin olacağını, vazgeçilmemesi gerektiğini fotoğrafı göstererek anlatır. Ve davası için ölene kadar mücadelesinden vazgeçmeyecek, elinden geleni yapacaktır.

Ülkenin kurulmasını görmeyi başaramamıştır ama kendisinden sonra gelecek olanları ikna etmiştir. Yani kendileri için surda bir gedik açmıştır. Ve öyle bir gediktir ki, o bir avuç siyonist önce ülke liderlerini, sonra halkları ikna etmiştir. Hitler zulmüne uğramalarına rağmen, o devleti kurmayı başarmış ve yetmemiş, tüm dünyanın finansal gücünü, medyayı, akademiyi vs. kontrol edecek noktaya gelmişlerdir. (Akademi kısmı ile ilgili olarak da sonraki haftalarda detaylı bir içerik paylaşacağım)

Ki, Avrupa’daki terör olaylarında bile 200 küsür şirket elini dahi oynatmazken, bu milyon dolarlık şirketler İsrail için 24 saatte hemen reflekslerini göstermişlerdir.

Ve daha dün gece Belçika’daki bir terörist, İsveçli vatandaşları öldürdü. Önümüzdeki birkaç gün, Müslümanlar içerisinde İslama zarar veren bu cinayetlere karşı, İslamı doğru anlatmak için güçlü birkaç ses medya organlarından yer almazken ve şirketlerden hiçbir ses çıkmazken, geriye kalan medyanın yüzde 99’ı ise İslam karşıtı yayınları sonuna kadar sürdürecek ve batıda bir nefret meydana getirmekten dur olmayacaklar. Allah muhafaza, bu durum böyle devam ederse, ABD’de medya etkisinde kalarak 6 yaşındaki Filistinli çocuğu öldüren insanlar gibi, faşizm çok daha farklı bir noktaya ilerlemeye devam edecek.

Peki, imkanları olduğu halde alternatif bir plan ile hareket etmeyen bizler de böyle izlemeye devam mı edeceğiz?

Hiç unutmam, sponsorluk için başvurulan bir iş insanı şöyle demişti:

‘Hocam millet okumuyor, maddi bir getirisi yok. İnsanlar ilgilenmiyor. Daha farklı şeyler yapmak lazım. Boşver, başka işlerle uğraş.’’

Ne yazık ki, bu tür insanlar için 500 bin euroluk bir eve sahip olmak ve bankaları zengin ederek kölelik yapmak çok daha kutsal bir görevdir.

Bu insanlar için Türkistan’daki binlerce kadının tecavüze uğraması, Filistindeki bir bebeğin kafasının kopması ve bunların tüm dünyaya doğru mecralardan tarafından özgürce duyurulması ve kendi evladının namazsız veya imansız bir hayat sürme riski yaşaması sadece bir çay muhabbeti konusudur. Fazlasını yapmak bunlar için para kaybetmek ve gelecek endişesini riske etmektir.

Bu insanlar bazen derler ki, hocam evladım namaz kılmıyor, Netflix, Disney çok etkiliyor, dini hassasiyeti kalmadı, Cuma'ya bile götüremiyoruz, kitap okutamıyoruz vs.

Gel gör ki, evladının o duruma gelmemesi için senede bir zekat verip gerisine ise uzun süre karışmamıştır. Zannediyor ki, kırkta iki, üç verdim ahireti kurtardım. Heyhat.

Kısacası, 30-40 yıldır hak üzere olup ama hala meselenin farkına varılamıyorsa,

şahsi olarak sorumluluk alınmıyorsa,

korkaklık yapılıyorsa,

gelecek endişesinin ev ve araba sahibi olarak yok olacağı düşünülüyorsa,

harekete geçilmiyor ve sürekli erteleniyorsa,

yani yaşayan birer ceset gibi davranılıyorsa,

oturup düşünmek ve ibret almak gerekmez mi?

Malum, erteleyenlerin sonunu hem şimdi hem de son 200 yıldır hallerini izliyoruz. Kendileri, evlatları ve torunları dahi aynı kaderi yaşıyor. Korkarım ki, torunlarının çocuklarıda aynı kaderi yaşamasın.

Evet, işte devleti ve ciddi bir gücü olmayan siyonist Herzl’in başarı hikayesi orada, kendimizi mümin olarak gören bizlerin hali ise işte burada.

Artık mizanı siz koyun ve diğerleri ise şu kız çocuğunun ‘‘bunu bize neden yapıyorlar’’ sorusuna cevap versin.


Unsplash

Tamamlanmamış görevlerin psikolojisi

Tamamlanmamış görevler, Zeigarnik etkisi ve Ovsiankina etkisi nedeniyle insanların hafızasında daha fazla yer kaplar.

Ve tamamlanmamış görevlerin yapılacaklar listesinde kalması insanları bir sonraki fırsatta bu görevleri yapmaya motive edebilir. Çelişki mi? Evet.

Yarım kalan bir görev, zihnimizde ön planda kalır ve başlattığımız her görevin bir tür psikolojik gerilim yarattığı açıklanır.

Görevlerle ilgili bu çelişkili deneyimler, tamamlanmamış görevlerin doğru yönetilmediğinde bilişsel uyumsuzluğa ve müdahaleci düşüncelere yol açabileceğini gösterirken, doğru bir yaklaşımla, tamamlanmamış görevler kısa süreli hafızayı destekleyebilir ve bir aktivitenin tamamlanmasını teşvik edebilir.

Dr. Rose şöyle diyor:

1. Zeigarnik Etkisi:

- Yarım kalan görevlerin daha iyi hatırlanma eğilimi vardır.

- Tamamlanmamış görevler psikolojik gerilim üretir.

2. Ovsiankina Etkisi:

- Tamamlanmamış görevleri tamamlama isteği artar.

- Görevi tamamlamak için güçlü bir dürtü oluşur.

3. Tamamlanmamış Görevlerin Üretkenlik Aracı Olarak Kullanılması:

- Yarım kalan görevlerin tamamlanmasını teşvik eder.

- Uzun süreli olarak yarım bırakılan görevler özsaygıyı etkileyebilir.

4. Kapanış:

- Bitirilemese bile göreve başlamak önemlidir.

- On dakika kuralı ile erteleme savaşılabilir.

- Ara vermek ve zaman ayırmak görevin tamamlanmasını kolaylaştırır.

5. Motivasyonu artırır:

- Zeigarnik etkisi, düzenli molalar verdiğinizde zihninizin doğal olarak bilgiyi korumak için çalışacağını ve dolayısıyla üretkenliğinizin artacağını gösterir.

6. Stratejik yaklaşım gerektirir:

- Zeigarnik ve Ovsiankina etkileri yararlı üretkenlik araçları olabilir. Bu etkiler, görevleri ertelemek veya yarım bırakmak yerine, bizi yarım kalmış görevleri almaya teşvik eder.

- Ancak doğru yönetilmediğinde bu psikolojik olaylar bilişsel uyumsuzluğa ve müdahaleci düşüncelere yol açabilir.


Unsplash

Yaşam Gücü Piramidi

‘‘Yaşam Gücü kavramı, terapistin danışanlarıyla birlikte kullandığı güçlü araçları konu alan Netflix belgeseli Stutz'a konuk olan Dr. Phil Stutz'dan alınmıştır.

Yaşam Gücü Piramidi, onların yaşamlarını iyileştirmek için kullandığı temel araçtır.

Üç seviyeden oluşur:

Beden: Fiziksel sağlığınız.

İnsanlar: Başkalarıyla ilişkileriniz.

Kendiniz: Kendinizle olan ilişkiniz.

Beden piramidin tabanıdır. Egzersiz, uyku ve diyet yoluyla fiziksel benliğinize bakmak, yaşamda kendinizi ileriye taşımak için çok önemlidir.

Vücudunuzu hareket ettirdiğinizde, iyi uyuduğunuzda ve besleyici yiyecekleri bütün olarak yediğinizde kendinizi hemen daha iyi hissetmeye başlarsınız. Kendinizi güçlü dalgalanma etkilerine sahip bir kazanan olarak tanımlamaya başlarsınız.

İnsanlar piramidin bir sonraki seviyesidir; dünyanızdaki diğer kişilerle olan ilişkileriniz. Sağlıklı, destekleyici ilişkiler size daha yükseğe ve derinliklerden geriye tırmanmanız için el ve ayak basacak yer sağlar. Daha da önemlisi, bu seviye, bu sağlıklı ilişkileri geliştirmek ve geliştirmek için inisiyatif almanızı gerektirir.

Düşünceleriniz ve ruh halinizle bağlantı kurmak için günlük tutmayı veya yürümeyi kullanın. Bir şeyleri kağıda dökmek çoğu zaman tedavi edicidir, bu nedenle günlük tutmak, başlamak için sağlıklı bir uygulama olabilir.

Yaşam Gücü Piramidinin bu üç seviyesi üzerinde çalışırsanız hayatınız gelişecektir. Tabandan başlayın ve yukarı doğru ilerleyin.’’ (Sahil Bloom)


Unsplash

Harari: "İsrail'in bu hale düşmesinin tek nedeni popülizm"

Son İsrail-Filistin çatışması barış umutlarını tamamen ortadan kaldıracak mı? Durumun daha da kötüye gitmesi nasıl önlenebilir? Sapiens ve Homo Deus kitaplarının yazarı, İsrailli tarihçi ve yazar Yuval Noah Harari gelişmeleri şöyle değerlendiriyor.

Ömer Murat’ın paylaştığı notlarda Harari şöyle diyor:

👉İsrail [savunmasının Hamas saldırısı karşısında] işlevsiz kalmasının gerçek açıklaması, iddia edilen herhangi bir ahlaksızlıktan ziyade popülizmdir. İsrail uzun yıllardır, halkla ilişkiler dehası olan ancak beceriksiz bir başbakan olan popülist bir otokrat, Benjamin Netanyahu tarafından yönetilmektedir.

👉Kişisel çıkarlarını defalarca millî çıkarlara tercih etmiş ve kariyerini milleti kendi içinde bölmek [kutuplaştırmak] üzerine kurmuştur.

👉İnsanları kilit pozisyonlara liyakat yerine kendisine sadakatlerine göre atadı. Başarısızlıkların sorumluluğunu asla üstlenmezken her başarıdan kendine pay çıkardı ve gerçeği söylemeye ya da duymaya çok az önem veriyor gibi göründü.

👉Netanyahu'nun Aralık 2022'de kurduğu koalisyon açık ara en kötüsü oldu. Mesihçi bağnazlar ve utanmaz fırsatçılardan [aşırı sağcılardan] oluşan bu ittifak, İsrail'in kötüleşen güvenlik durumu da dahil olmak üzere pek çok sorununu görmezden geldi ve bunun yerine kendileri için sınırsız güç elde etmeye odaklandı.

👉Bu hedef doğrultusunda son derece bölücü politikalar benimsediler, kendi politikalarına karşı çıkan devlet kurumları hakkında çirkin komplo teorileri yaydılar ve ülkeye hizmet eden yöneticileri “derin devlet” haini olarak yaftaladılar.

Hükümet, kendi güvenlik güçleri ve çok sayıda uzman tarafından politikalarının İsrail'i tehlikeye attığı ve dış tehditlerin arttığı bir dönemde İsrail'in caydırıcılığını aşındırdığı konusunda defalarca uyarıldı.

Ancak Genelkurmay Başkanı hükümetin politikalarının güvenlik üzerindeki etkileri konusunda uyarmak için kendisiyle konuşmak istediğinde Netanyahu görüşmeyi reddetti. Savunma Bakanı Yoav Gallant buna rağmen güvenlik alarmı verince Netanyahu onu kabineden attı. Ancak halkın öfkesinin patlak vermesi nedeniyle Gallant'ı daha sonra görevine iade etmek zorunda kaldı. Uzun yıllar boyunca sergilenen bu tür davranışlar İsrail'in başına son felaketin gelmesine neden oldu.

İsrail ve İsrail-Filistin çatışması hakkında ne düşünüldüğünden ayrı olarak, popülizmin İsrail devletini yıpratma şekli dünyadaki diğer demokrasiler için bir uyarı niteliği taşımalıdır."


Unsplash

'Geleceği Birkaç Kişi Kontrol Ederse Sonu İyi Bitmez'

Airbnb CEO'su Brian Chesky, yapay zekanın geleceğine geniş katılım sağlanmasını savunuyor. Chesky, yapay zekanın bütünlüğü girdilerinin çeşitliliğine bağlı olduğundan, yaratıcı bireylerin yapay zeka söylemine katılması gerektiğini vurguluyor. Yapay zekayı, geri dönüş seçeneği olmadan saatte 1.000 mil hızla gitmeye benzetiyor.

Chesky, ürünlerin bir ruha sahip olması gerektiğini ve insanlığa fayda sağlayan ilkeleri bünyesinde barındırması gerektiğini öne sürüyor.

Apple'ın teknoloji ve beşeri bilimler arasındaki kesişim noktasına atıfta bulunarak, yapay zekanın olumlu insan etkileşimlerini desteklemesi gerektiğinin altını çiziyor. Tıpkı sosyal medya gibi yapay zekanın da nasıl kullanıldığına bağlı olarak bizi yankı odalarında izole edebileceğine veya yeni yollarla bağlayabileceğine inanıyor. fastcompany


Unsplash

Bir Bak!

  • Startup özsermayesi Hile sayfası - bir startup'ta kimin ne tür bir mülkiyete sahip olduğu. Devamını Oku (Startup'lar)

  • Bir VC'ye sorun: Ne kadar para toplanacak? Devamını Oku (Girişim Sermayesi ve Startup'lar)


Unsplash


Unsplash

MAKALELER

  • İnsan beyninin her zamankinden daha ayrıntılı yeni bir haritasına sahibiz. Bu sadece görsel bir harita değil, aynı zamanda hücresel ve genetik seviyeleri de içeriyor, bu da beyni anlamamızda önemli bir sıçrama sağlıyor. DAHA FAZLA

  • Ders kitaplarına girecek bir soykırım vakası: Gazze

  • İsrail, Gazze muharebesini kazansa da savaşı kaybedebilir.

  • Sokaklarda ve alışveriş merkezlerinde gezinmek bağlılığı engellemenin bir yoluydu. Ancak çevrimiçi ortamda hiçbir gezinme eylemi hiçbir zaman gerçekten boşta kalmaz.

  • Mark Manson herkesin okuması gerektiğine inandığı kurgu olmayan 14 kitaptan oluşan bir liste hazırladı.

  • Yılda Bir Kez Yapmanız Gereken 7 Para Tasarrufu Sağlayan Ev Bakım Görevi

  • NYTimes, politikacıların sahte yapay zeka tarafından oluşturulan seslerinin yer aldığı videoların TikTok'ta dolaştığını bildirdi.

  • Teksas Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından oluşturulan bir yapay zeka sistemi, depremlerin %70'ini gerçekleşmeden bir hafta önce tahmin edebiliyor.


Unsplash

Chatbot Üstünlüğü Savaşını Kim Kazanacak?

  • ChatGPT'nin popülaritesi, yapay zeka chatbot pazarına liderlik etmek için teknoloji devleri arasında yoğun bir rekabeti ateşledi.

  • Microsoft, Google, Amazon ve Meta, hızla gelişen konuşma yapay zeka araçlarını kullanıyor ve arama motorunu, üretkenlik yazılımını ve tüketici elektroniği pazarlarını yeniden şekillendirme umuduyla bunları agresif bir şekilde ürünlere entegre ediyor.

  • Chatbot yarışı, güçlendirilmiş yapay zeka modellerine odaklanan ve bilgi işlem gücü, veri erişimi ve işletmelerden elde edilen gelirle yönlendirilen ikinci bir aşamaya giriyor. Bu savaşın galibi en büyük teknoloji şirketi değil, en yenilikçi şirket olabilir.

Kaynaklar: Claude | Computer World | The Economist | The Hill | The New York Times | The New York Times | The Washington Post | The Washington Post | Shortform


Unsplash

Yapay Zeka Hakkında Daha Akıllı Olmak için İzlemeniz Gereken 5 Belgesel

‘‘🎥 1. "Alfa Hareketi"

Neden izlemelisiniz:
Yapay zekanın hünerinden şüphe ettiyseniz, bu belgesel sizi haklı çıkaracak.

Google'ın yapay zeka algoritmasının, satrançtan daha karmaşık bir oyun olan Go'nun dünya şampiyonunu nasıl ele geçirdiğine tanık olun!

🎥 2. "Kodlanmış Önyargı"

Neden izlemelisiniz:
Yapay zeka etiğinin bazen bulanık sularını keşfedin.

Bu göz açıcı, önyargılı algoritmaların gerçek dünyada nasıl eşitsizlik yaratabileceğini gösteriyor ve iş dünyasında etik yapay zeka hakkındaki düşüncelerinizi ateşliyor.

🎥 3. "Bu bilgisayara güveniyor musunuz?"

Neden izlemelisiniz:
Siri'den sürücüsüz arabalara kadar yapay zeka her yerde.

Bu belgesel, yapay zekaya artan bağımlılığı ve ortaya çıkabilecek sonuçları inceliyor.

🎥 4. "Sosyal İkilem"

Neden izlemelisiniz:
Yalnızca yapay zeka ile ilgili olmasa da, teknolojinin daha geniş etkileriyle ilgilenen herkesin mutlaka görmesi gereken bir şey.

Algoritmaların dünyamızı nasıl şekillendirdiğini ortaya çıkarın, genellikle daha kötüsü için.

🎥 5. "Yapay Zeka Çağı"

Neden izlemelisiniz:
Robert Downey Jr.'ın ev sahipliği yaptığı bu dizi, sağlıktan sanata kadar yapay zekanın inanılmaz erişiminin kapsamlı bir turudur.’’ (Karolyne Hahn)


Bu haftalıkta bültenimizin sonuna geldik.

👉 Bültenimize sponsor olabilir, reklam verebilir, yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza tavsiye vererekte bu bilgilerin onlara ulaşmasına vesile olabilirsiniz.

Bültene sponsor olabilir veya abone olarak destek verebilirsiniz

TÜM BÜLTENLER

Önceki
Önceki

‘‘Aklınızı Başınıza Alın! Daha Büyüğü de Var’’

Sonraki
Sonraki

İsrail’in Sonu 2028 mi?