Hafızanı Güçlendir! Pratik Rutinler, Maneviyat ve Bilim

Bu Hafta Bültende Neler Var?

  • Hafızanı Güçlendir! Pratik Rutinler, Maneviyat ve Bilim

  • Acı Tablo: Şifa Negatife Doğru Gidiyor

  • Yeniden Okumanın Gücü: Kitapların Derinliklerine Yolculuk

  • Tüm Dünya Tek Bir Şirkete Bağlı Hale Geldi

  • 1,3 Trilyon Dolara Çıkacak

  • Haftanın Videoları (11 Video)

  • Haftanın Makaleleri (13 Makale)

  • Haftanın Yapay Zeka Manşetleri

  • Üç Yapay Zeka Aracı

  • Tavsiye: İki kitap

Profesör Paul Reber diyor ki; ‘‘İnsan beyni yaklaşık bir milyar nörondan oluşur. Her bir nöron, diğer nöronlarla yaklaşık 1000 bağlantı oluşturur; bu da bir trilyondan fazla bağlantı anlamına gelir. Nöronlar birleşerek her birinin aynı anda birden fazla anıya yardımcı olmasını sağlar  ve beynin bellek depolama kapasitesini katlanarak yaklaşık 2,5 petabayta kadar artırır.’’

Bildiğiniz üzere, İngiliz Ulusal Arşivi'nin 900 yıllık birikimi 70 terabayt civarında. 1 terabayt, 1.024 gigabayttır. Yaklaşık 1 gigabayt ise 1024 megabyte... 2.5 petabaytlık bir hafızaya, 2.5 milyon saatlik televizyon görüntüsü yükleyebilirdiniz. Yani, bir televizyon 300 yıl boyunca açık bırakılsa, beynimiz ancak doluyor.

Peki, beynin bu kadar muazzam kapasitesi olmasına rağmen, önemli bilgileri genellikle neden unutuyor ve çoğu zaman ihtiyaç duymayacağımız onlarca sıradan ayrıntıyı her daim hatırlayabiliyoruz. (Futbol, siyaset, magazin, malayaniyat vs…)

Ne yazık ki, sınırsız bir depolama kapasitesine sahip olan beyin yanlış kullanıldığı zaman işlevini yitirmeye başlıyor.

Mesela, yapılan bir çalışmada, şiddet içeren mahallelerde yaşayan çocuklar tehditlere karşı artan hassasiyet nedeniyle zihinsel sağlık ve sosyo-duygusal işlevlerde problemler yaşayabiliyor.

Yine bir başka çalışmada ise, hafif sorunları olan insanların, zamanla demansa yol açabilecek bilişsel bozulmalar ile karşı karşıya kalabiliyorlar.

Veya gençlerin tükettiği gıdalardaki tarım ilaçlarının zamanla beyin fonksiyonları üzerinde olumsuz etkileri oluyor. vs.

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Ancak, daha fazla detaya girmeden direkt çözüm odaklı olarak hareket etmek bizler için en iyi seçenek.

Evet, okuduklarımızın ve öğrendiklerimizin unutulmaması, ahir ömrümüzün son 15-20 yılında hafıza problemleri yaşamamak ve maddi manevi tekamül için beynimizin/hafızamızın sürekli olarak kuvvetlendirilmesi gerekiyor.

Bu konuda yapılabilecek şeyler çok zor değil.

İlk planda manevi olarak yapılacak ilk şey Hıfz Namazı kılmak.

‘‘Bir gün Hazreti Ali, Efendimiz sav’e gelip Kur’an’ı hâfızasında tutamamaktan yakınır;

“Bu Kur’an göğsümden uçup gidiyor. Onu ezberimde tutamıyorum.” der.

Bunun üzerine Allah resulü sav ona,

“Cuma gecesinin (Perşembe akşamı) son üçte birinde kalk; o, meleklerin şahit olduğu zamandır, onda yapılan dualar kabul edilir.

Şayet o saatte kalkamazsan, gecenin evvelinde veya ortasında kalk ve dört rek’at namaz kıl.

Birinci rek’atında Fatiha ile Yasin’i,

ikinci rek’atında Fatiha ile Duhan’ı,

üçüncü rek’atında Fatiha ile Secde suresini,

dördüncü rek’atında ise Fatiha ile Mülk suresini oku.

Tahiyyâtı bitirdiğin zaman Cenâb-ı Hakk’a güzelce hamd ü senâda bulun.

Bana ve diğer peygamberlere de salavât getir. Erkek-kadın bütün mü’minler için Allah’tan mağfiret dile. Bu okuduklarının akabinde de şu duayı söyle!” buyurur ve kitaplarda “Hıfz duası” adıyla yer alan duayı tekrar etmesini ister.

Hazreti Ali tarif edildiği üzere bunu beş veya yedi gece yapar ve Allah Rasûlü’ne gelip şöyle der:

“Ya Rasûlallah! Ben daha önceleri dört-beş ayeti bile ezberleyemiyordum. Fakat şimdi kırk ayet kadar ezberleyebiliyorum. Onu okuduğumda da sanki Allah’ın kitabı gözümün önündeymiş gibi oluyor. Yine önceleri bir hadisi duyup tekrar ettiğimde tam ezberleyemezdim. Fakat, şimdi hadisleri işitip onları rivayet ettiğimde bir harf bile kaçırmıyorum.” (Tirmizî)

Hazret, bu yöntemi tavsiye ettikten sonra şu ifadeleri kullanmıştı:

‘‘Sizde kılın, bakın nasıl hafız oluyorsunuz. Fakat önce o sureleri ezberlemek lazım… Hafızayı güçlendirme Alzheimer’e karşıda olabilir. Bu noktada muhakeme eden şeyler meşgul olunmalı. Bir şeyi bir yerden alıp başka bir yere aktarma yerine, hafızanızı zorlayacak şeyler yapılmalı. Ezberlemeye çalışmak lazım. Bunun yanı sıra çok yememek. Az ye, az iç, az uyu…Kilonun üzerine kilo koymama…Bunu doktorların yanında söyleyince, onlar ‘nerden çıkarıyorsun bunları’ diyebilirler. İllede herşeyi onların çıkardığı yerden çıkarmak şart değil ki…’’

Bu noktada, hafızaya negatif anlamda etki edebilecek bazı şeyleri de bilmek gerekiyor.

Mesela, gıda maddelerinde ve ilaçlarda renk ve kıvam koruyucu, bozulmayı önleyici ve beyazlatıcı olarak kullanılan Sodyum Sülfit, Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin yaptığı araştırmalarda, öğrenme ve hafıza bozukluklarına, beyin fonksiyonlarının bozulmasına neden oluyor.

Hakeza suni sancı olarak bilinen Synpitan (Sentetik oksitosin. Suni sancı verildikten sonra sezaryene alınan kadınların ve bebeklerinin beyni bu kimyasal ile ciddi zarar görüyor.

Dr. Salih, bu kimyasal nedeniyle bebeğin beyninde oluşan hasar hiperaktivite, otizm, epilepsi gibi nörolojik veya şizofreni gibi ruh hastalıklarına neden olabilir diyor. Ve annelerde de zamanla hafıza kaybı ve ruhsal problemler meydana gelmeye başlıyor…Ki, bu durumlara dair son 20 yılda epey bir vaka mevcut.

Benzer bir durum kokular içinde geçerli. ‘Bugün
parfümün içeriği % 90 oranında petrol ve kömür ürünü aromatik bileşikler, ftalatlar ve sentetik misktir.

Kimyasal aromatik bileşikler ise, yersiz coşku hali, halüsinasyon, baş dönmesi, depresyon, baş ağrısı, vertigo, kalpte ritm bozukluğu, hipertansiyon, ödemler, epilepsi benzeri kasılmalar, hareketlerde yavaşlama, donukluk, kulak çınlaması, görme bozukluğu, deri ve mukozalarda morluklara ve kan hücrelerini öldürme etkisiyle kansere sebep olur…

Kokular, duygusal hafıza, psikolojik ve fizyolojik hormonlar, üreme, büyüme ve tiroid hormonlarının üretimini uyardığı için, negatif ürünlerin olduğu kokular ileriye dönük hafızamızda problemlere yol açabilecek unsurlar taşıyor.

D vitamini eksikliği içinde benzer şeyler söylemek mümkün. Kentucky Üniversitesi araştırmacıları tarafından yürütülen bir çalışmaya göre, D vitamini düşüklüğüde beynimize ciddi zararlar veriyor. Ve şeker, tatlandırıcı, buğday (tip 405–550, durra buğdayı), çavdar ve mısır. Bunlarda hafıza kaybına, konsantrasyon bozukluğuna ve şeker hastalığına sebep olabiliyor.

Sizleri daha fazla yormadan, bu noktada ‘hafızayı güçlendirmek için başka ne yapılabilir’ kısmına geçelim.

Yukarıda bahsettiğimiz hıfz duası ile birlikte, yeme içme noktasında ise hafızayı kuvvetlendirmek için:

‘1 bardak nane çayına 7-11 damla çörekotu yağı damlatılır ve bal ile tatlandırılır. Günde 2 defa içilir.’

Ayrıca, bir diğer faydalı olan ürün ise misvak. Ne yazık ki Müslümanlar kimyasal diş macunlarını daha çok tercih ediyor.

Oysa ki, misvak Dr. Aydın hanımın’da dediği üzere, ‘akupunktur noktalan vasıtasıyla, diş etlerine 28 sinirle bağlanan beynin, 5 duyu organı ve sinüslerin, kasların, iç organların ve ayrıca üreme organlarının işlevini dengeler. Bununla beraber kaslardaki ağrıyı azaltır, diş eti hastalıklarını ve diş çürümesini önler, ağızdaki zararlı mikropları öldürür.

Düzenli misvak kullanan insan akıl sağlığını ve hafıza kuvvetini son nefesine kadar koruyabilir.. Misvağın etkisi kullanıldıktan sonra 48 saat boyunca devam eder.’

Özellikle, her sabah 21 tane çekirdekli kuru üzüm yemeninde faydalı olduğu kalp ehli tarafından ifade edilmiş. 40 gün denemekte fayda olabilir. Bunun yanı sıra biberiye, B12, yaban mersinide tüketilebilir ve özellikle sıvı tüketimi çok iyi takip edilmelidir.

Tabi tüm bu yeme, içme ile birlikte fiziksel aktiviteleride dahil bir rutin olarak yaptığımız zaman, hafızamız o ölçüde disipline edilecektir. Ve gün içerisinde boşluk olmayacak, malayani işlerede fırsat olmayacaktır. Aksi halde arada sırada yapılan uygulamaların hafızamıza ve hayatımıza çok bir etkisi olmuyor.

Hafıza İçin Alışkanlıklar

Düzenli Egzersiz

  • Fiziksel aktivite, beynin hafıza ile ilişkili bölgelerindeki kan akışını artırır. Özellikle aerobik egzersizler, hafızayı güçlendirme konusunda etkilidir.

  • Günde en az 30 dakika hafif ya da orta derecede egzersiz yapmak. Bu, yürüyüş, koşu, yüzme veya bisiklete binme olabilir.

Yeterli Uyku

  • Uyku, öğrendiklerimizin pekiştirilmesi ve hafızada kalıcı olması için kritik öneme sahiptir.

  • Her gece 5-7 saat arası kaliteli uyku almaya özen göstermeli…Ki, bu noktada 22.00-03.00 arası uykunun alınması önem arz ediyor.

  • O da muhakkak tam karanlık olmalı ve telefon olmamalı.

Yeni Bir Şeyler Öğren

  • Yeni beceriler öğrenmek veya yeni hobiler edinmek, beynin farklı bölümlerini aktive eder ve nöral plastisiteyi artırır.

  • Her hafta yeni bir kelime öğrenmek, yeni bir dili öğrenmeye zaman ayırmak veya yeni bir sure ezberi hafızayı ciddi anlamda kuvvetlendiriyor.

  • Kitap okuma sonrası, kitap analizleri, müzakereleri ve strateji çalışmalarıda hafıza için önem arzeden bir diğer faydalı amel.

  • Hafıza oyunları ile birlikte, daha önce okunan kitap ve makalelerle ilgili olarak birkaç soru cevapta zihinsel aktiviteyi, problem çözme yeteneğini ve hafızayı güçlendirir.

Sosyal Etkileşim

  • Sosyal etkileşim, stresi azaltır ve hafıza üzerinde olumlu etkiler yaratır. Bu meseleyi gözardı etmemeli. Kitap müzakereleri ile bu sosyalleşme hem sistemli hem de verimli bir hafıza sağlar. Nitekim bir araştırmadada görülüyor ki, 85 yaşındaki kişilerde 30 yaşındaki gibi genç beyinler var. Bu olmaz demeyin oluyor. Rahmetli dedem 100 yaşını geçmiş biriydi. Ve ölmeden önceki aylarda bile hala çalışma azmi içindeydi ve hafızası hala çok diriydi. Üstelik 3 ameliyat geçirmesine rağmen. Sağlıklı beslenme, çalışmak ve sosyal ortam ona da bu etkiyi vermiş olabilir.

  • Batı psikolojisi ayrıca düzenli meditasyon ve mindfulness pratiğide tavsiye ediyor. Açıkçası bu uygulamalara çok gerek yok. Bildiğiniz üzere, secde etmek, bedenin üst bölgelerine kan akışını artırır, beyinde sıvı ve kan dolaşımını düzenler ve korur. Beyni temizler, hafızayı güçlendirir, anlayış ve düşünce kabiliyetini artırır, akciğer, kalp ve sinir sistemini arındırır. Ve manevi olarakta teslimiyet ve yaratıcı ile olan bağı artırır. Bu kadar tekamüle vesile olabilecek birşey varken, meditasyon sadece anlık tatminden ötesi olmuyor. (Bu konuda ‘900 katlı insan’ kitabının ilgili bölümlerine bakılabilir)

Son noktada, hafızayı ve beyni güçlendirmek, disiplin ve sürekli bir çaba gerektirir. Yukarıda bahsedilen yöntemleri hayatınıza entegre ederek, bilişsel yeteneklerinizi önemli ölçüde artırabilir ve yaşam kalitenizi yükseltebilirsiniz. Bu değişiklikler, kişisel gelişiminizin yanı sıra akademik ve profesyonel başarınızı da olumlu yönde etkileyecektir.

Altı çizili linklerdeki ziyaret edeceğiniz sitelerde de görüleceği üzere bu konularla ilgili birçok bilimsel araştırma mevcut. Ve herşey bir hayat yönetim sistemine, düzene ve disipline çıkıyor. Hafızayı sadece unutkanlık olarak düşünmemeli. Hafıza aynı zamanda duanın, ibadetin ve amelin cereyan ettiği merkezin başında geliyor. Hafız zayıf ve kirli olursa, hayat zayıf ve kirli olursa, hafıza güçlü ve temiz olursa hayat güçlü ve temiz olur. Ve bunun için ciddi bir gayret gerekmektedir. Salaş, disiplinsiz, saati, dakikası belli olmayan bir yaşam veya başkalarının tayin ettiği bir zaman üzere yaşamak, hafızamızı korumamızı engelleyecektir. Oysa ki, hafıza çok değerli bir hazinedir.

Nitekim Hazret noktayı şöyle koyuyor:

‘‘Bu harika kabiliyet, doğru dürüst kullanıldığı sürece dünyalar dolusu bilgiyi ihtiva edecek kadar büyük bir kapasitede halkedilmiştir. Hâfıza nimetinin şükrünü eda edebilmek ve onu yaratılışına uygun olarak en güzel şekilde kullanabilmek için öncelikle zihinlerin silkelenmesine, gözlerin harama kapanmasına, mâlâyâniyâtın terk edilmesine, sistemli düşünceye, ihtiyaç miktarınca düzenli yeme-içmeye, sadece yetecek kadar uyumaya, tefekkür ile dimağı sürekli işletip geliştirmeye, dağarcıktaki tıkanıklıkları istiğfar ve zikir sayesinde açmaya, hâfızayı istidadını aşkın hale getirmesi için Hafîz-i Zülcelâl’e ilticaya ve bir de en bereketli zaman dilimleri olan seher vakitlerini kollayarak fiilî dua adına intizamlı çalışmaya ihtiyaç vardır.’’

Unsplash

Acı Tablo: Şifa Negatife Doğru Gidiyor

Bülten yazarı Dr. Enes Bahadır yazdı:

“Eşref-i mahlukat” olarak yaratılmış olan insan zihayatın en mükemmeli, varlık ağacının en câmi meyvesi, zihayatın sultanı hükmünde olması münasebetiyle sağlığını ve afiyetini ilgilendiren her mesele doğal olarak önemlidir. Âfiyette olmak, şifaya kavuşmak ve deva bulmak insanı hamde ve şükre sevkettiğinden salat-ı şerifelerde de bahsedilmiştir (1). 

“İnsanoğlu … hiç olmazsa; midenin üçte birini yemeye, üçte birini içmeye, üçte birini de nefes almaya ayırsın.”(2), “Oruç tutunuz, sıhhat bulunuz!”(3) hadisleri gibi daha birçok hadis-i şerifte de sağlığı korumaya ve hastalandığımızda  şifaya ve âfiyete ulaşabilmesinin stratejileri verilmiştir. 

Daha sonraki dönemlerde Selef-i Salihîn de etrafındaki insanları beslenme ve şifa konusunda yönlendirmiştir. Eski hekimler de binlerce yıl beslenme sistemi ve çeşitli perhiz yöntemleriyle insanlığa şifa kaynağı olmuşlardır. 

Daha sonra modernitenin hayatın bütün katmanlarının üzerinden buldozer gibi geçmesi ile sağlık ve şifa konusu da bu durumdan nasibini almış ve eski bilgiler halk nazarında yokluğa mahkûm edilmiştir.

Neticeye baktığımızda yaradılıştaki mantalite ıskalandığı için harcanan devasa paralar ve devasa tıp kurumlarına rağmen şifa konusunda daima negatife doğru bir gidiş hakim olmuştur. 

Vahim tabloyu daha net olarak görmek için OECD ülkelerinde 2022 yılı sağlık harcamalarının GSMH’YA oranına bakıldığında  %16,6 ile ABD'de açık ara en yüksek seviyede, onu %12,7 ile Almanya ve %12,1 ile Fransa izlemiştir (1). Türkiye’de ise 2013 yılında 84,4 milyar olan sağlık harcaması 606 milyar 835 milyon TL’ye yükselerek GSMH’ya oranı %4 olmuştur (2). 

Bunun yanında sadece son 30 yılda dünya çapında 30-79 yaşları arasındaki “yüksek tansiyon hastası” sayısı tahmini olarak 650 milyondan 1,28 milyara yükselerek iki katına çıkmıştır (3). 

Sağlıktaki bu acı tablo baş ağrısından kansere kadar diğer bilinen hemen hemen bütün hastalıklar için geçerlidir. Maalesef her geçen gün daha da kötüye giderek devam etmektedir.

Normal şartlarda sağlıktaki teknolojik gelişme ve sağlık harcamalarının artışına oranla hastalık sıklığının ve hasta sayısının ters orantılı bir şekilde azalması gerekirken devasa gayret ve harcamalara rağmen sorunun bir kısır döngüye doğru evrilmesi mevcut sistemdeki “mantıksızlık mantığının” varlığı ile açıklanabilir herhalde. 

İnsan fizyolojisindeki ve psikolojisindeki mantaliteyi görmezden gelerek sorunların sadece üzeri örtülmeye çalışılırsa başka bir sonuç da beklenemez. Diğer bir deyişle bilim adamları, doktorlar veya insanlar Kur’an’ın tercümanı’na (sas), yaratılmış ve yazılmış Kur’an’a kulak vermemenin, hakikate karşı gözlerini kapamanın acı bedelini adeta hastalıklarla, maddî-manevî kayıplarla ödemektedir.

Rum suresi 30. ayette “Allah’ın yarattığında değişiklik yoktur” ifadesiyle varlıktaki fıtrata vurgu yapılmıştır. Zamanımızda insanların hastalıklar konusunda acizliğe düşmesinde, kronik hastalıklar sebebiyle ömür boyu ilaca bağımlı yaşaması da büyük ölçüde şeriat-ı fıtriye kanunlarının çiğnenmesi ile olmaktadır. 

Halbuki insan hasta olduğunda hayatındaki fıtrî kanunlar çerçevesinde hayatındaki yanlışlıkları ve eksiklikleri giderse belki ilaç kullanmadan doğal ve fıtri yollardan şifaya ulaşabilecektir. 

Aslında meselenin özü bu kadar basit iken insanların Allah’ın irade sıfatından gelen kanunlara sırt çevirerek şifayı başka yerlerde araması rububiyetin azametine ve mabudiyet-i mutlakanın haysiyetine dokunmaz mı? Uluhiyetin kibriyasına ilişmek sayılmaz mı? Celalini müteessir etmez mi? (7) 

Pekala insan sağlığının muhafazası ve hastalığının iyileşmesi için geçerli olan şeriat-ı fıtriye kanunları nelerdir? 

Gelecek yazılarda bu soruları cevaplarını irdeleyelim inşallah.

Kaynaklar:

1) Şualar. 1. Makamın Birinci meyvesi.

2) (bk. Ahmed b. Hanbel, IV/132; Tirmizî, Zühd, 47; İbn Mace, At’ıme, 50).

3)  (et-Terğib ve'Terhib, 2/83)

4) https://www.oecd.org/els/health-systems/health-expenditure.htm

5)https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Saglik-Harcamalari-Istatistikleri-2022-49676#:~:text=TÜİK%20Kurumsal&text=Toplam%20sağlık%20harcaması%202022%20yılında,516%20milyon%20TL'ye%20ulaştı.

6) https://www.who.int/news-room/fact-sheets/detail/hypertension

7) 2. Şua, 2. Makam



Unsplash

Yeniden Okumanın Gücü: Kitapların Derinliklerine Yolculuk

Nassim Taleb, düşünce dünyasında verdiği eserleriyle tanınan bir yazar. Genellikle bilgiye, risk almanın önemi ve bilinmeyene karşı tutumumuz üzerine yazıyor.

Taleb, aşağıdaki 16 madde’de okuma alışkanlıklarımızı, bilgiye olan yaklaşımımızı ve kütüphanelerimizin bize nasıl hizmet etmesi gerektiğini yeniden değerlendirmemiz için bizi zorluyor.

Okumanın sadece bir hobi değil, aynı zamanda derinlemesine düşünme ve öğrenme sürecinin temel bir parçası olduğunu vurgulanıyor. Yazar, sıradan bir okuma deneyiminin ötesine geçerek, okuyucuları zihinsel sınırlarını zorlamaya ve bilgiye olan derin bağlılıklarını keşfetmeye teşvik ediyor.

16 Madde!

1) Bir kitaptan ya da bir konudan sıkıldığım anda, okumaktan tamamen vazgeçmek yerine başka bir kitaba geçiyorum.

2) İyi bir kitap ikinci okumada daha iyi olur. Üçüncüde harika bir kitap olur. Yeniden okumaya değmeyen hiçbir kitap okumaya değmez.

3) Tek bir metni iki kez okumak, iki farklı şeyi bir kez okumaktan daha iyidir.

4) Özel kütüphane ego artırıcı değil, bir araştırma aracı olmalı.

5) Okunan kitaplar, okunmayanlardan çok daha az değerlidir. Kütüphane, finansal araçlarınız, ipotek oranlarınız ve şu anda sıkı olan emlak piyasasının oraya koymanıza izin verdiği kadar bilmediğiniz şeyleri içermelidir.

6) Kısaltılabilen hiçbir kitap günümüze ulaşmaz.

7) Risk alan biri bir kitap yazdığında, onu okuyun. Peter Thiel örneğinde olduğu gibi.

8) Sınıfta ne öğrendiğimi hatırlamıyorum. Okuduklarımın çoğunu kendi başıma okuduklarımdan hatırlıyorum.

9) Akademisyen olmak için, onlarca yılınızı haftada 30-40 saat okuyarak geçirin.

10) Yaşlandıkça daha fazla bilgi ve daha fazla kitap biriktireceksiniz ve raflarda artan sayıda okunmamış kitap size tehditkar bir şekilde bakacak. Gerçekten de, ne kadar çok bilirseniz, okunmamış kitapların satırları o kadar büyük olur. Bu okunmamış kitap koleksiyonuna anti-kütüphane diyelim.

11) Gazete okumam. Televizyon izlemiyorum. Facebook'ta değilim. Sosyal ağlar umurumda değil. Twitter'dayım ama bunu sadece bir amaç için bir araç olarak kullanıyorum. Sürekli kitap okurum.

12) Kitaplar çoğunluk tarafından okunmuyor, çünkü zihin için abur cubur gibi olan interneti okuyorlar.

13) Rafınızdaki okunmamış kitaplar, keşfedilmeyi bekleyen alternatif olasılıklardan oluşan bir evren gibidir.

14) Ruhlarımı iki kategoriye ayırıyorum: okuma zevki için okuduklarım ve tekrar okuma zevki için okuduklarım.

15) Bir kitabın gerçek olup olmadığını anlamak için farklı geçmişlere ve mesleklere sahip 10 kişiden kitabı özetlemelerini isteyin. Özetlerin benzer olması durumunda kitap, dergi makalesi olarak kısaltılabileceği için hayatta kalamayacaktır. Özetler ne kadar farklılaşırsa kitabın boyutu da o kadar yüksek olur.

16) Beğendiğiniz bir roman bir arkadaşa benzer. Okursunuz ve tekrar okursunuz, daha iyi tanırsınız. Bir arkadaş gibi, onu olduğu gibi kabul ediyorsun ve onu yargılamıyorsun. Kaynak: Alex Wieckowski


Tüm Dünya Tek Bir Şirkete Bağlı Hale Geldi

Ekonomist Erkan Öz, dünya piyasalarının tek bir şirkete bağlı olduğunu ve bankaların zarar ettiğini, Çin ekonomisindeki yavaşlama ve taşıma ücretlerinin artması gibi riskleri değerlendirerek bazı uyarılarda bulunuyor..

Keşke iş insanları, esnaflar, öğrenciler, eğitimciler bankacılığın ve ekonomik sistemin nasıl çalıştığını öğrenebilse. Zira, meselelere vakıf olunur ise, her insanın anlattığı veya yazdığı bilgileri ayrıştırmaları çok daha kolay olur. Misal bir video’da bir uzman çok önemli noktalara değindiği gibi, çok hatalı bilgilerde verebiliyor. Eğer araştırma merakımız yok ise bu ciddi bir problem.

Video’ya dönecek olursa, kısa bir özet:

  • Dünya piyasalarını etkileyen bankaların zararları, FED'in çok fazla para basmasından kaynaklanıyor.

  • Geçtiğimiz yıl bankaların zararları 675 milyar dolara yaklaşmıştı.

  • Uzmanlar, sorunların çözüleceğini iddia etmiş olsa da, zararlar tekrar artarak eski noktaya dönmüş durumda.

  • New York Community Bank Corp son bir ayda değerinin %55'ten fazlasını kaybetti.

  • Western Alliance Bank son bir ayda değer kaybetti.

  • Avrupa'da da bazı bankaların değer kaybetti, özellikle Almanya'da.

  • Nvidia'nın Ocak sonuçları beklentilerin üzerinde açıklandı.

  • Yapay Zeka programlarının çalıştırılabilmesi için Nvidia'nın ürettiği özel çiplere olan talep artıyor.

  • CEO'lar ve üst düzey yöneticiler hisselerini ciddi şekilde çıkarmaya başladı.

  • Çin'de ekonomik yavaşlama devam ediyor.

  • Yemen'deki saldırılar gemi taşıma ücretlerini artırarak enflasyon riskini beraberinde getiriyor.

  • Petrol fiyatlarında 200 günlük ortalamanın altında kapanış gerçekleşti.

  • NVIDIA yükseliş grafiği.

Not: Paylaştığım tüm makaleler ve videolarda, anlatıcılar bazen borsa ve kripto tavsiyesi üzerinde duruyorlar. Daha öncede nedenleri ile ifade etmiştim, tekrar edeyim. Hiçbir borsa ve kripto ticaretini tavsiye etmiyorum.

Unsplash

1,3 Trilyon Dolara Çıkacak

Yayınlanan bir rapora göre Bloomberg Intelligence, üretken yapay zeka pazarının 2032 yılına kadar gelirinin 1,3 Trilyon dolara çıkacağını öngörüyor.

Bloomberg

Rapor, gelir artışının en büyük itici gücünün yapay zeka modellerini eğitmek için gereken altyapıyı ve bunu yapay zeka destekli dijital teknolojilerin takip etmesini bekliyor.


Unsplash

Unsplash

Unsplash

Haftanın Yapay Zeka Manşetleri

  • Apple, iPhone'unuzu bir torba pirinç içinde kurutmamanız gerektiğini söylüyor, bunun yerine kullanıcıların onu dışarıda kurumaya bırakmasını öneriyor.

  • Yapay zeka veri merkezleri o kadar çok enerji kullanıyor ki, elektrik şebekelerini zorluyorlar. Veri merkezlerindeki elektrik tüketiminin 2022 seviyelerine göre üç katına çıkması bekleniyor ve bu da enerji şirketlerinin kömürle çalışan enerji santrallerinin planlı kapatmalarını ertelemesine ve daha fazla santral inşa etmeyi düşünmesine yol açıyor.

Idyllic görüntüleri oluşturmak, düzenlemek ve harmanlamak için yapay zekadan yararlanır.

​​Dreamwriter : Performans için oluşturulmuş, markaya özel güzel içerik tasarlayın.

 ArticleGPT , gerçeklere dayalı, SEO dostu makaleler yazmanıza yardımcı olur.


İki Kitap: Beyin Kuralları ve Kendini Değiştiren Beyin

Amazon

Beynimiz benzersiz derecede karmaşık bilgi işlemcilerdir, ancak çoğu insan bunların nasıl çalıştığı hakkında çok az şey biliyor.

Yazar Medina, Beyin Kuralları kitabında; Beynimizin nasıl geliştiğini anladığımızda, onların doğal dürtülerini ve eğilimlerini kendi avantajımıza kullanabileceğimizi, hayatımızın her alanında düşünme ve öğrenmemizi geliştirebileceğimizi yazıyor.

Yazar, psikiyatrik bozukluklara odaklanan moleküler bir biyolog.

Medina, bu kitabı genel kamuoyunun beynin nasıl çalıştığını ve beyin fonksiyonlarının dünyayla etkileşimimizi nasıl etkilediğini basit ve erişilebilir bir şekilde anlamasına yardımcı olmak için yazmış.

Sistemi anlayabilme adına kitaptaki bazı bilgiler faydalı olabilir.

Beyin ile ilgili bir diğer kitap ise, Norman Doidge’nin Kendini Değiştiren Beyin isimli kitabı.

Malum, beynimiz her zaman değişiyor. Şu anda okurken, beynimiz, aldığımız bilgiyi işleyebilmemiz ve anlayabilmemiz ve aklımızda tutabilmemiz için kendini yeniden düzenliyor.

Kendini Değiştiren Beyin kitabında psikanalist yazar Norman Doidge, değişen beyin olgusu olan nöroplastisite kavramına ilişkin kapsamlı ama anlaşılır bir açıklama sağlamak için vaka çalışmalarını ve yüzyıllarca süren araştırmaları kullanıyor.

Yazar, nöroplastisite kavramının gelişimini, uyaranlara yanıt olarak beynin kendisini nasıl değiştirdiğini, bunun işleyişimizi nasıl etkilediğini, bunu nasıl kendi avantajımıza kullanabileceğimizi ve bazen nasıl işe yarayabileceğini inceliyor.

Kitap



Bu haftalıkta bültenimizin sonuna geldik.

👉 Bültenimize sponsor olabilir, reklam verebilir, yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza tavsiye vererekte bu bilgilerin onlara ulaşmasına vesile olabilirsiniz.

Bültene sponsor olabilir veya abone olarak destek verebilirsiniz

TÜM BÜLTENLER İÇİN TIKLAYIN

Önceki
Önceki

Birkaç Yalan, 40 Bin Katliam ve Yeni İnsan!

Sonraki
Sonraki

‘İnsanlık Son Savaşı Veriyor’