İnsan Gibi Çalışmak Ve Değişimi Kolaylaştırmak

Bu hafta bültende neler var?

  • Günde Kaç Saat Tüketiyorsunuz? Ve Ne Kazanıyorsun?

  • Gerçek Yaşınız Kaç?

  • Beş Temel Korku

  • Kolaylık her zorlukla birlikte gelir

  • ABD'de İlaç Kıtlığı

  • Metaverse Ölü mü Yoksa Sadece Uykuda mı?

  • İnsan Gibi Çalışmak Ve Değişimi Kolaylaştırmak

  • Daha İyi Çalışmak ve Üretken Olmak İçin Bu 4 Maddeye Dikkat!

  • Bu Haftanın Yapay Zeka Başlıkları!

  • Türkiye Seçim Gündemine Gömülmüşken 80 Günde Ne Oldu?

  • Artık Bahane Üretme!

  • 9 Makale

  • 10 Sosyal Gezinti

  • 1 Film

Unsplash

Bazen denk geldiğiniz makaleler farklı alanlarla ilgili konularda sizi daha gerçekçi düşüncelere sürükleyebiliyor. Time dergisinde geçen makaleden bahsedilirken de biraz öyle oldu.

Küçük bir ara dışında 11-12 yıldan fazla süredir home ofis çalışan biri olarak, mümkün oldukça sektörlerdeki haftalık 2, 4 günlük çalışma ile evden çalışma süreleri ve verimliliği üzerine inceleme imkanımlarım oldu.

Yıllardır savunduğum konulardan biridir. Bir şirkette çalışanların verimliliğini artırmak için onların kendi gelişimlerine ve ailelerine vakit ayıracakları geniş zamanlar tanınmalı.

Bir çalışan eğer kendini yetiştiremiyor -eğitimler alamıyor- ve ailesiyle kaliteli zaman geçirecek imkanları elde edemiyorsa o çalışandan olağanüstü performans beklemek beyhudedir. Sadece maaş alıp ay sonunu getirme mücadelesi için bir ömür tüketecektir. Hele birde köle ruhunu kabullenmiş ise o toplumun vay haline.

Bu noktada bazı sektörler personellerini haftada 3 veya 4 gün çalıştırarak üst düzey verimler elde edebilir. Ediyor.

İkinci bir seçenek, son tarihli iş teslimi.

Bunu büyük şirketler belli ölçüde uyguluyorlar. Misal, yapılacak iş çalışana bildiriliyor. 3,5 veya 20 gün sonra o işin teslimi isteniyor. Zamanında teslim edilmediği zaman maaşta kesinti olmak üzere birçok yaptırım uygulanıyor.

Çalışan kişide ona göre bir takvim belirliyor ve hem işine hem de kendine daha odaklı bir hayat yaşıyor.

Bu tür çalışmaların verimliliği üzerine daha önce bültende bazı paylaşımlar yaptığım için onlara havale ediyorum.

Haftalık 4 günlük çalışma meselesine gelince, Time dergisi de, 2023'ün dört günlük çalışma haftası yılı olabileceğini söylüyor. Yani daha az zamanda daha fazlasını yapma üzerine bir iş formu.

Bazı blog yazarları, 4 günlük çalışmanın 2023'ün ortasından 2028'e kadar süreceğini ve bazı Avrupa hükümetlerinin de bu programa geçeceğini ifade ediyor.

Bu içeriği paylaşmamın ise iki nedeni var.

İlki, şirketlerin verimliliği artırmada çok zorlandıklarını yıllardır gözlemliyorum. Özellikle bazı sektörlerdeki krizler birçok şirketi tıkanma noktasına getirdi.

Yeni dönemde artık insan odaklı çalışmayı düşünen şirketlerin sayısı arttı (çok az olsada) ve yeni yöntemlerle daha çok ilerliyorlar. Bu konuda geç kalmamak lazım.

İkinci olarak ise, haftanın 6 günü çalışan bir köleyi -emekçi- diye kandırmak sadece o kişi ve ailesine zulümdür.

Hazretin çok güzel bir sözü vardı: ''Sokağı temiz tutmazsanız, günü gelir sokaktaki problem evinizin içine bulaşır.''

Eğer modern köleler kendilerini geliştiremez, yenileyemez, kaliteli insanlar seviyesine çıkarılamaz ise dünyanın daha iyi bir yer olmasını beklemek beyhude bir çabadır. Şu anda da bunu ibretle izliyoruz. Dünya ne yazık ki gittikçe daha da kötüleşiyor. (Bazılarının zenginleşmesi dünyayı daha iyi yapmadı. Ahlak gittikçe daha kötü hale geliyor. Ve çocuklarımızın çevresindeki kötülerin sayısı iyilerden daha fazla olabilir)

Bu duruma neden olanların başında iyi insanlar geliyor diyebiliriz.

Ne yazık ki sistem, bizleri Pazartesi sabah 8.00 ile Cumartesi akşam 17.00 arasında bir hayata mahkum etti.

Mutfak tuvalet arasında geçen koca bir ömür. Ve ortada hiçbirşey yok.

'Hep ben hep ben' zalim işi olduğu için, biran önce müminlik seviyesine doğru yola çıkmak ve ona göre stratejik hamleler yapılması gerekiyor.

Bu konuda iyi insanlara düşen çok şey var.

Şu an köleler olarak fatura ödemekte, kiralarla mücadele etmekte ve hayatla boğuşmakla meşgulüz.

Bu şu demek: Kendimizi geliştirmek için günde oturup 2,3 saat kitap okuyamıyor, ailemize irşad tebliğ yapamıyor ve çevremizde birkaç insanın ahlaklanması, namaza başlaması veya faiz zulmü ile mücadele etmesi vs. için tebliğ yapamıyoruz.

Peki bu tebliğler yapılmazsa ne oluyor?

Ne olduğunu sizlerin engin zihinlerine bırakıyorum.

Ve ne yazık ki iyiler el atmadığı müddetçede bu çukurdan çıkıp ilim, irfan vs. öğrenmeye sıra gelmeyecek ve etrafta kötülerin, yürüyen cesetlerin sayıları artmaya devam edecek.

Görüldüğü üzere haftalık bir sohbet, günlük 20-30 dakika evrad okuyarak iyi insan olunmuyor, çevremiz iyi insanlarla dolmuyor, kötülüğün önü kesilmiyor.

Eğer sadece bunlarla olmuş olsaydı masumlara terörist diyen -din ile meşgul olan cemaatler, tarikatlar vs. - çıkmazdı.

Veya masum insanlar içinden faize bulaşarak Allaha ve Resulü sav'e savaş açan dertlerimize dert katan, belalarımızı bitirmek yerine belaların sayısını artıran insanlar meydana gelmezdi.

Heyhat.

Unutulmamalı ki Kuran insanları ikiye değil, üçe ayırıyor.

Birincisi kötüler.

İkincisi ise iyiler. Ama iyiler ise ikiye ayrılıyor.

1- Durağanlar iyiler 2- Aksiyon içinde olan iyiler.

Vakıa suresinde o kadar güzel izah edilir ki:

''Sizler de üç sınıfa ayrılırsınız:

Ashab-ı yemin ki ne ashab-ı yemin! Ne mutludur onlar!

Ashab-ı şimal ki ne ashab-ı şimal! Ne bedbahttır onlar!

İmanda, fazilette öncüler ki ne öncüler! Onlar herkesi geçerler.

İşte onlardır Allah'a en yakın olanlar. Naîm cennetlerindedir onlar.'' (Vakia 7, 11)

Kısacası durağan iyiler sadece kendisine menfaati olan insanlar. Ama bunların çevrelerine bir faydaları olmaz ve insanlık için harekete geçmezler.

Misal, Allah ona zenginlik verir. Bu adam gider 40 tane daire alır. Aylık 40 bin euro gelir elde eder. O para sadece kendisine çalışır.

Ama iki dairesini satıp 1 milyon euro gelir ile istihdam oluşturmayı düşünmez.

O para ile bir şirket kursa çok rahat 3-5 kişinin çalıştığı bir şirket olur ve o şirketten ortalama 20-30 kişi ekmek yer. Ve kendiside kazanır. (Somut olarak bunu bir arkadaşımız yaptı)

Ama bu duran iyi insan kendini düşünmekten bu tür bir stratejik planı akledemezler. Ama Nitekim akledemediği içinde -ellerinde fırsat olmalarına rağmen- 60, 70 yıldır şampiyonlar ligine girme nasipsizliğini yaşıyorlar.

Ve haliyle devamında da yanlış amellerini artıranların sayısı az olmuyor.

Ama 'aksiyon içindeki iyiler' ise başkalarını yaşatmak için yaşayan ve attıkları her adımda başkalarının iyiliğini düşünürler. Bu düşünceyi bir memur gibi değil veya sadece biraz sadaka verip vicdan rahatlama gibi değil, bir kahraman gibi meseleyi ele alırlar.

Zenginliği kendinden değil, bizatihi Allahtan olduğuna kalben iman eder, bu imanın hükmü olan zekatın farz olduğunun bir borç olduğu şuurunu aktifleştirir -fakiri desteklemesinin bir şart olduğu gerçeğini- ve bizatihi onun yükümlülüğü altında olduğunun bilincinde olarak adım atmaktan korkmazlar. Verdikçe verir ve çevresindekilerin imanlarının eksikliğine zarar gelmeyecek bir şekilde önlem alırlar.

Misal, kenarda köşede 50-60 bin euro parası vardır. Onu saklamaz, tutar bir şirkete verir onu kalkındırır. Veya bir medya çalışanına verir projeyi devam ettirir veya bir kardeşinin faize bulaşmaması için tutar ona ortak olur, kurtarır. vs...

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Ve ne yazık ki bu insanların sayıları çok az. Nitekim iyilerde zaten hep az olacaktı. Hazin ama gerçek. Dileğimiz onlardan birileri olmak.

Evet, meselenin çalışma haftasından buralara kadar geldiğinin farkındayım. Ancak, olanda hayr var deyip tevekkül etmek en iyisi olur diye düşünüyorum. Umarım sizlere bir katkı sağlar.

Hazreti Fetih'in şu cümleleri ile noktalamak isterim:

''Okuyabilirseniz haftada bir kitap okuyun.

Okuyamazsanız 15 günde bir kitap okuyun.

Bunuda yapamıyorsanız hiç olmazsa ayda 1 kitap okuyun.

Netice itibariyle herşey ilime, bilgiye dayalıdır.

Kültürlü Müslümanlar olun.

Dinlemenizin faydası olabilir fakat daha faydalı olan şey birer kitap okumaktır.

Vereceğim mesajlar içerisinde en değerli husus budur.

Okuyun, öğrenin.''

Hazret o kadar güzel söylemiş ki, okumayan patronun veya çalışanın ne olacağı açıkça ortaya konmuş. Ve tabi bu insanlara okuma fırsatı vermek kimin sorumluluğunda zannediyorum artık netleşmiş olsa gerek.

Konuyla ilgili olarak bu makaleye de bir göz atabilirsiniz.

Unsplash

Metaverse Ölü mü Yoksa Sadece Uykuda mı?

  • Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg, 2021'de metaverse'yi başlattığında, sürükleyici sanal dünyayı "internet için bir sonraki sayfa" olarak lanse etti. Ancak bazıları, metaverse'nin vaatlerini yerine getirmekte başarısız olmadığını söylüyor: Aslında öldü.

  • Metaverse eleştirmenleri, platformun ölümünü bir dizi faktöre bağlıyor. Ancak ana düşmanı, üretken Yapay Zeka teknolojilerinin patlayıcı yükselişi gibi görünüyor.

  • Zuckerberg, meta evrenin canlı ve iyi durumda olduğu konusunda ısrar etse de, son zamanlarda odağını yapay zekaya kaydırdı. Sektör gözlemcileri, milyarlarca dolarlık projeyi sessizce terk ediyor olabileceğinden şüpheleniyor.

Kaynaklar: Business Insider | The Guardian | Entrepreneur | Merriam Webster | Readers’ Digest | The Motley Fool | The Motley Fool | The Wall Street Journal | The Wall Street Journal | The Wall Street Journal | Wired | The Street | Shortform

Unsplash

Beş Temel Korku

‘‘İşimizi en iyi şekilde yapmaktan alıkoyan sorumlu beş arketip korku vardır.

Onları tanımlayabilir ve sonra onlarla çalışmayı öğrenebilirsek, üzerimizdeki hakimiyetlerini dağıtabilir ve kendimizi daha büyük amaçlar için özgür bırakabiliriz.

O 5 korku:

  • Değersizlik - Yeterince iyi olmama korkusu

  • Ölüm - Yok olma korkusu

  • Belirsizlik - Kim olduğunu veya hayatının nereye gittiğini bilmeme korkusu

  • Güvensizlik - Yeterli kaynağa sahip olmama korkusu

  • Reddetme - İzolasyon korkusu veya insanları hayal kırıklığına uğratma’’

Unsplash

Günde Kaç Saat Tüketiyorsunuz? Ve Ne Kazanıyorsun?

Günde ortalama 3-7 saat arası telefon ya da bilgisayarda veya muhabbet ederken sürekli olarak bilgi veya herhangi bir konuda tüketim halindeyiz. Devamlı olarak birşeyler için zaman geçiriyoruz.

Yazar Tiago Forte hepimiz için bulunduğumuz konumlar itibariyle önemli noktalara temas ediyor:

''Makaleleri, kitapları ve haber bültenlerini okumak için harcanan tüm zamanı toplayın. Ve dinlediğiniz podcast'ler ve izlediğiniz YouTube videoları. Aldığınız dersleri, izlediğiniz programları ve gezindiğiniz sosyal medya akışlarını unutmayın.

Hepsini bir araya getirin ve elinizde ne var? (Küresel olarak, insanlar her gün ekranlara bakarak 6 saat 58 dakika harcıyor.)

İçeriği (sosyal medyada ve diğer sitelerde dolaşarak) tüketmeye muhtemelen işinizmiş gibi davranıyorsunuz, ancak kimse size bunu yapmanız için para ödemiyor. Aslında bunu yapmak için para ödüyorsunuz.

Soru basit: Bu muazzam yatırım karşılığında ne alıyorsunuz?

Neyi tüketeceğinizi, sizi daha akıllı, daha sağlıklı veya daha üretken yapması gerektiği için seçmediniz mi?

Kendini öğrenmeye adadığında kimse sana daha iyi bir hayat ya da kariyer vaat etmedi mi?

Teorik olarak, İnternet aracılığıyla insanlığın tüm bilgilerine erişebiliyoruz. Teorik olarak, sormayı düşünebildiğimiz ve sormayı düşünmediğimiz pek çok sorunun cevabını bulabiliriz. Teorik olarak, şimdiye kadar tasarlanmış en gelişmiş teknolojik araçları cebimizde kullanarak her şeyi öğrenebilir ve her şeyi başarabiliriz.

Ama pratikte yapamayız.

Bilgiye erişimin hiçbir fark yaratmadığını acı deneyimlerle öğrendik. Aslında, gittikçe daha fazla bilgi tüketmek yalnızca seçim paradoksunu artırır, herhangi bir karar vermeyi zorlaştırır çünkü seçeneklerimiz çoğalmayı asla bırakmaz.

Bilgi, yalnızca onu kullandığımızda güçtür. Onu bir çekiç haline getirdiğimizde ve soruna, zorluğa veya bizi gelecekten uzak tutan darboğazlara vurduğumuzda, umutsuzca arıyoruz. Bir şeyi öğrenmek yalnızca ilk adımdır ve onunla bir şey yapmazsak son adımdır.

Yıllar boyunca kaç tavsiye aldınız ve ne kadarını uyguladınız?

Başka kaç kişinin fikrini aldınız ve kendinize ait bir fikriniz var mı?

Kaç parlak fikriniz oldu veya düşündünüz mü - bunlardan herhangi biri hayal dünyanızı terk edip gün ışığını gördü mü?

Cevaplarınızdan memnun değilseniz, bunun nedeni muhtemelen "bilgi istifçiliği" yapıyor olmanızdır. Belki de herhangi bir yararlı amaç için değil, bir başa çıkma mekanizması olarak bilgi stokluyorsunuz. Bilgi bir güvenlik battaniyesi gibi olabilir, sizi yumuşak, yatıştırıcı kucağında boğar, böylece asla dışarı çıkmak zorunda kalmazsınız.

Bilgi yararlı ve harikadır, ancak kendinizi ona çok fazla maruz bırakırsanız, bir zehir haline gelir.

Tek çıkış yolu bedenin ötesine geçmektir. Zihinsel kapasitemizi kendi zayıf zihinlerimizin sınırlarının ötesine genişletmek. Bu bilim kurgu ya da yapay zeka değil – bugün mümkün. Bu sadece bir teori ya da kavram değil - dünya çapında binlerce insan bunu çoktan anladı.’’

Kolaylık her zorlukla birlikte gelir

Hakan Zafer önemli noktalara değiniyor. Farklı bakış açıları kazandıran bir video. İzlemekte yarar var.

  • İçerikte insanın kendisini sınırlama ve kayıt altına alma konusu ele alınıyor.

  • Ayrıca, Bakara Suresi'nin 255. ayeti (Ayetel Kürsi) ve 153-157. ayetleri üzerinde vurgular yapılıyor.

  • Başarısızlık, hayal kırıklığı ve umutsuzluk durumlarında şuurlu bir şekilde hareket etmek önemlidir.

  • Kolaylık her zorlukla birlikte gelir.

  • Allah'ın ilmine ve devamlılığına inanın.

  • Sabır, Allah tarafından ödüllendirilen bir erdemdir.

Unsplash

Daha İyi Çalışmak ve Üretken Olmak İçin Bu 4 Maddeye Dikkat!

  • ‘‘Üretken olmak için zamanınızı verimli bir şekilde yönetmeniz gerektiği uzun zamandır söylenmiştir. Ancak uzmanlar bu fikrin modası geçmiş olduğunu söylüyor. Bunun yerine, üretkenliğinizi en üst düzeye çıkarmanın anahtarı, dört dikkat durumunuzu yönetmektir. Bunu yapmak için, hangi durumda olduğunuzu belirleyin, ardından herhangi bir durumda size en çok yardımcı olacak duruma geçin.

  • İşte o 4 madde!

  • Durum 1: Tepkisel ve dikkati dağılmış. Bu, çoğu insanın çoğu zaman yaşadığı yüzeysel durumdur. İçinde, dikkatiniz bölünür ve kolayca rotadan çıkarılır. İşin yapılmasına daha elverişli olan odaklanmış bir duruma geçmek için ortamınızı kontrol edin:

  • Ofis kapınızı kapatın

  • Telefonunuzu "sessiz" konumuna getirin

  • Gürültü önleyici kulaklık takın.

  • Durum 2: Hayal kurma. Bu durumda beyniniz odaklanmaz ve serbestçe dolaşır. Sırada beklerken veya randevular arasında yürürken olduğu gibi üretken olmaya acil bir ihtiyacınız olmadığında kendinizi yenilemek için bu duruma bilinçli olarak dokunun. Hayal kurma zamanını veya cep telefonu zamanı veya diğer cihazla ilgili aktivitelerle doldurma dürtüsüne karşı koy.

  • Durum 3: Dikkatli ve odaklanmış. Bu durumda, siz varsınız ve odaklanmak için dikkatle çalışıyorsunuz. Bu durumu iş görüşmelerinde ve önemli görevleri tamamlamak ve yaratıcı işler yapmak için kullanın.

  • Durum 4: Akış. Akış, yaptığınız şeyin sizi tamamen içine çekecek kadar dikkatli ve odaklanmış olduğunuzda gerçekleşir. Mümkün olan en iyi şekilde "an"dasınız, en güçlü çalışmanızı bilinçli bir çaba göstermeden üretiyorsunuz. Diğer üç durumdan farklı olarak, bu durum kendi iradesiyle gerçekleşir. Şanslıysanız, doğal olarak "dikkatli ve odaklanmış" durumdan geçiş yapacaksınız.’’

Unsplash

Bu Haftanın Yapay Zeka Başlıkları!

Unsplash

Türkiye Seçim Gündemine Gömülmüşken 80 Günde Ne Oldu?

Türkiye tamamen seçime dalmışken yaşanan bazı gelişmeler:

  • ''ABD yönetimi daha önce Ukrayna’ya temin edilmesinin söz konusu olmadığını duyurduğu F-16 savaş uçakları için arzu eden müttefiklerine yeşil ışık yaktı.

  • Moskova’nın imajını diplomasi ile ayakta tutma gayreti.

  • Çin’in arabuluculuk mesaisi artıyor.

  • Suudi Arabistan’ın, İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan petro-dolar ya da bir başka deyişle ABD’nin güvenlik garantisi karşılığı petrol tedariki düzeninden çıkarak, Arap milliyetçiliği çizgisinde ekonomisini de çeşitlendirmeye yönelik siyasi atağı pek çok yeni gelişmeye gebe.

  • Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri 11 yıl aradan sonra Mısır’dan Türkiye’ye en üst düzeyde ziyareti gerçekleştirdi. Biz nasıl seçimlere odaklandıysak, Şam ve Kahire yönetimleri de Türkiye ile sorunlu alanlardaki müzakereleri derinleştirmek için seçimlerin finalini görmeyi tercih ettiler.

  • Tayvan’da 2024 Ocak ayında düzenlenecek devlet başkanlığı ve parlamento seçimine kadar buradaki krizin planlı iniş çıkışlarla kendisini hatırlatmaya devam edeceği anlaşılıyor. Çin Halk Cumhuriyeti düzenli aralıklarla Tayvan Adası’nın münhasır ekonomik bölgesini hava ve donanma unsularıyla ihlal ederken, SİHA’ları kullanarak adayı kuşatıyor, insansız hava araçları ile geliştirdiği taktikleri Tayvan çevresinde tecrübe ediyor.

  • Anketlerin ve Syriza’nın hezimete uğradığı ülke: Yunanistan..''

Unsplash

Unsplash

ABD'de İlaç Kıtlığı

3 Önemli Nokta

  • ABD 2023'e 301 aktif ilaç kıtlığıyla başladı; bu beş yılın en yüksek rekoru. Eksiklik o kadar şiddetli ki, büyük kanser merkezlerindeki hekimlerin neredeyse hiç kemoterapi ilacı kalmadı - bu da hastaların hayat kurtaran tedavilerinde gecikmelere yol açıyor.

  • Uzmanlar, ilaç kıtlığı sorununun çoğunu, tüm yerli reçetelerin %90'ını oluşturan, sorunlu bir jenerik ilaç üretim pazarına bağlıyor.

  • Uzmanlar, uyuşturucu arzı krizini düzeltmenin Beyaz Saray ve Kongre'den daha önemli müdahale gerektirecek uzun vadeli bir çaba olduğunu söylüyor. Bu arada, doktorlar ve ağır hastalar beklemek ve acil sorunun kötüleşip kötüleşmediğini veya hafiflediğini görmek zorunda kalacaklar.

Kaynaklar: AP | Bloomberg | Fox News | NBC | Shortform | The New York Times | USA Today |

Unsplash


Gerçek Yaşınız Kaç?

  • 📚 Bu videoda, 20 sorudan oluşan bir testle biyolojik yaşınızı hesaplayabilirsiniz.

  • 🏥 Test, eğitim durumu, sigara ve alkol kullanımı, hareket düzeyi, uyku süresi, genetik faktörler, ilişki durumu, stres seviyesi, sosyal ilişkiler, sağlık kontrolü ve diğer faktörleri değerlendiriyor.

  • ⚖️ Test sonucunda biyolojik yaşınızı öğrenebilir ve sağlıklı yaşam için değişiklikler yapma fırsatı yakalayabilirsiniz.

Artık Bahane Üretme!

  • Videoda bahanelerin son bulmayacağı ve gerçekçi olmaya yönelik çağrı var.

  • Başarılı insanlar bahanelerin arkasına sığınmaz, harekete geçer ve ilerler.

  • Hayatta pişmanlık yaşamamak için önceliklerimize odaklanmak zorundayız.

  • Güne sabah 5’ten sonra başlıyor.

IMDb

FİLM

‘Avatar 2’ yi izledikten sonra bültende paylaşıp-paylaşmamak için birçok kez düşündüm diyebilirim.

Zira, 13 yıl sonra çok farklı bir film bekliyordum. İlk filmde insan tekamülü üzerine tasavvufi birçok yorum yapabiliyorduk. Derinlikli bir filmdi. Ancak ikinci filmde görsel şölen ve klasik aksiyon filmine çevirmişler. Ve yeni bir anlatı yok.

İsyan ve baskıcı yöneticilere karşı ayaklanmalar ile gezegenlerini ve kaynaklarını sömürmek isteyen insan işgalcilerine karşı savaş işleniyor.

Buna ek olarak, bazı eleştirmenler, orijinal avatarın büyük bir çekimi olan teknolojide önemli gelişmelerin olmaması konusunda endişelerini dile getirdiler.

Olumlu olarak söyleyebileceğim en önemli husus yönetmen Cameron’ın hayal dünyası.

Görsel şölende ‘sınırsız bir hayal gücü’ ve ‘görsel efektler’ karşısında bir kez daha şaşkına dönebiliyorsunuz. Ve düşündüğünüz tek şey Fatih’e atfedilen şu söz oluyor: ‘‘Benim gücümün ulaştığı yerlere sizin imparatorunuzun hayalleri bile ulaşamaz…’’

Evet, icra edilen bu görsel dünya bizlerin çoğunluğunun henüz hayal dünyasında bile yeri yok.


Not: Hafta içinde bülten abonelerimize iki kitap özeti gönderdikten sonra birçok olumlu geri dönüş oldu. Tüm olumlu düşünceleriniz için teşekkür ediyorum. Rabbim ilim ve irfan ile bizleri yakine ulaştırdığı kullarından eylesin. İnşallah kitap özetlerine devam edeceğiz. Eğer sponsor bulabilirsek, hususi olarak makale, podcast ve video özetleri için ayrı planlarım var. Dua buyurun. Zamanımız ne yazık ki çok daraldı.


Bu haftalıkta bültenimizin sonuna geldik.

👉 Bültenimize sponsor olabilir, reklam verebilir, yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza tavsiye vererekte bu bilgilerin onlara ulaşmasına vesile olabilirsiniz.

Önceki
Önceki

Stratejini Ne Zaman Değiştireceksin?

Sonraki
Sonraki

Son Sekans: Hazır mıyız?