Yalnızsın ve Tanrıcılık mı Oynuyorsun? Ekip!

Bu Hafta Bültende Neler Var?

  • Bunları Yersen Depresyona Girersin!

  • 1 Yılda Hayatınızı Nasıl Değiştirirsiniz?

  • Ne olmuş yani?

  • Drone'lar Ekonomiyi Nasıl Yeniden Şekillendirebilir?

  • Jeofırtınalar Medeniyeti Etkileyebilir!

  • Haftanın Yapay Zeka Manşetleri

  • Haftanın Videoları

  • Haftanın Makaleleri

  • Haftanın Sosyal Medya İçerikleri

  • Küresel Tur

Unsplash

Yazar Bill George hayat sistemimizi daha iyi yönetmek ve dengeli olabilmek için destek sistemi üzerinde duruyor.

Yazar meseleyi her ne kadar liderlik üzerinden anlatsada, buradaki anlatıyı hayatın her safhası için düşünmek gerekiyor. Son noktada her insanın yönettiği bir evlat, arkadaş, aile, iş vs. muhakkak oluyor.

Çoğumuz, bizleri olduğu gibi sevecek, zor zamanlarda yanımızda olacak ve temel amaçlarımıza ulaşma yolunda bizleri doğru yolda tutacak bir grup insana ihtiyaç duyabiliriz.

Nitekim ilahi bir amacı olmayanın zaten ne arkadaşa ne paraya ne de bir yola ihtiyacı vardır. Gerçi bunların yaşadığı bir hayat değildir ama o yapacak birşey yok.

Yazar, bu ihtiyaca ‘destek sistemi’ tanımlaması yapıyor. Ancak, küresel dünya yıllardır bu sisteme aile meclisi, divan, başyüceler, istişare ekibi, yönetim, yöneticiler, heyet vs. gibi birçok adlandırma yapmış.

Ama gerçek şu ki, her ne dersek diyelim, bireysel biride olsak, insanın şahsi hayatında bu sistemin olmaması çok büyük bir risklerle karşı karşıya bırakıyor.

Bu konuyu farklı bir zaviyeden şu hikaye ile başlayalım:

“Zamanın birinde Mürşidin biri sohbete uzun süredir gelmeyen dervişini ziyarete gider.

Bir kış günüdür ve talebenin kapısını çalar. Talebe bakar ki hocası ayağına kadar gelmiştir. Utanır, mahcup bir edayla içeri davet eder hocasını.. Hocası selam verir, yanmakta olan ocağın başına oturur, alır eline maşayı karıştırır ateşi. Sükût sohbeti bir müddet sürer. Derviş daha sonra mutfağa gider ikram için bir tas dolusu hoşaf getirir, ikram eder. Hocası yine ateşi karıştırmaktadır sessizce..

Bir kor alır, ateşten ayırır bir kenara. Bir müddet bekledikten sonra korun ateşi söner.

Der ki hoca:

"Evladım bak! Ateşten ayrılan kor nasıl da söndü, ateşini yitirdi. Bunun tekrar yanması için tekrar ateşe girmesi gerek. Aynen bunun gibi derviş de Allah aşkı ve muhabbetini murad ediyorsa sohbetten ayrı kalmaması gerek. Eğer ayrı kalırsa, bu kor gibi söner;soğuk, işe yaramaz bir odun gibi olur, kimseye de faydası olmaz. Sen sen ol bir daha sohbetten uzaklaşma!" der ve geldiği gibi çıkar gider.”

Bu örnek dini bir hakikat üzerinden olsada, bu durum aile meclisi, iş hayatı vs. gibi birçok saha için geçerlidir.

Eğer iyi bir danışman, ekip, akıl hocası, stratejik grubunuz yok ise bu mesele hem aile, hem şirket, hemde toplumu batırmaya kadar götürür. Çünkü yanlış kararlar yanlış hayatı, yanlış hayat ise çevresel sorunları beraberinde getirir.

Ahmet Şerif anlatmıştı:

‘‘2001’deki krizde, İzmir’deki büyük bir gıda firması… CEO’su, işçilere “Arkadaşlar, kriz nedeniyle maaşlarınıza zam yapamıyoruz. Burası bizim ekmek teknemiz, ne yapalım, ayakta kalmak ve çocuklarımızın geleceği için buna mecburuz” diyor.

İşçiler “Tamam” diyorlar, aynı şevkle çalışmaya devam.

Bir süre sonra bu CEO’ya 600.000 liralık zırhlı bir Mercedes makam aracı alınıyor. Şirket patronunun oğlu da, orada burada “Adamın maaşı 70.000 lira kardeşim, bırakın o çalışsın” diye konuşunca, orta kademe de dâhil, o sene kimse içten çaba göstermiyor. Kurum yöneticileri o seneki verim düşüşünü sürüyle faktörde arayıp durdular, “Krizden oldu” dediler. Oysaki o düşüş krizden olmadı, makam aracından oldu.’’

Çevrede, bunlar gibi onlarcasını görüyorum. Çalışanı ay sonunu zor getiriyor, patron ise 50-150 bin bandında arabalara biniyor. Sonra diyorlar ki, ‘‘personel çalışmıyor.’’

Yahu o maaşla personel sana neden kölelik etsin? Veya sana ne zamana kadar sadakat göstereceğini bekliyorsun? 🙂

En iyi ihtimal arkada bir değer bırakmadan ve kendine lanet ettirerek bir ömür tamamlayacaksın. Ve senden kalanlarıda evlatların yiyip tüketecek. Tıpkı şimdi ki miras yedi kuşağın yaptığı gibi… Bu değişmez fıtri bir kanundur.

İyi bir ekip, akıl hocası ya da destek sistemi yok ise hem iç hem dış dairede ömür sonuna kadar çok büyük falsolar verilecektir.

Ehli kalp der ki, çay içmeye giderken bile istişare et.

Neden mi? Nedeni malum olsa gerek.

Yazarın şu tesbitide önemli;

‘‘Destek sisteminiz, işler ters gittiğinde sevgi dolu bir alan sağlar ve aynı zamanda temel amacınıza veya değerlerinize sadık olmadığınızda sizi sorumlu tutar.

Örneğin ofiste geç saatlere kadar kalarak aile yemeklerini kaçırmaya başlarsanız, sevdikleriniz size ilişkilerin üretkenlikten daha önemli olduğunu hatırlatabilir. Kalıcı, güvene dayalı ilişkiler kurmak zaman alır, bu nedenle sürekli olarak ailenize ve arkadaşlarınıza öncelik vermelisiniz.’’

Yani emek verilmediği takdirde dostlardan, arkadaşlardan, aileden vefa veya rahmet beklemek beyhude bir bekleyiş demektir. Kimi fikri olarak emek verir, kimi maddi olarak emek verir, kimi de manevi olarak emek verir.

Buradaki beklenti dünyevi bir beklenti olarak düşünülmemelidir. Zira, dünyevi tüm beklentilerin bekleme süresi ızdırap, sonu ise kederdir. Yani bir nevi ahmaklıktır.

Ancak asıl önemli olan beklenti, ilahi olan hedefleriniz için izlediğiniz yoldaki beklentilerinizdir. Ve bu her birey için geçerli ve insanların birbirine olan ihtiyacını simgeler. Aynı zamanda da bir zarurettir.

Ayet açıktır: ‘‘Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez.’’

Yani müslümanların mümin olmasını beklemek bir hedef ve ihtiyaçtır. Hali hazırda Filistin’deki tüm katliamlar buna ibretlik birer örnektir.

  • Nihayetinde, bir destek ekibiniz yok ise yalnız kalırsınız.

  • Bir istişare ekibiniz yok ise nasıl hareket edeceğinizi bilemez ve yanlış kararlar alırsınız.

  • Bir manevi akıl hocanız yok ise mana planında acemi olarak devam eder ve sürekli olarak tökezlersiniz.

Toplumun değişmesi için bir sistem kurmadıysanız, kurduğunuz sistemin hakkını vermediyseniz ve bunun gerçekleşmesi için beklentiye girecek ilahi bir yolculuğa çıkmadıysanız yaklaşan son acı ve ızdıraplı olacak ve boşa geçen bir hayat ile neticelenecektir.

Benzer durumu Avrupa, Asya ve dünyanın birçok yerindeki Müslümanlarda da görüyoruz. İhtimal ki benzer acılar bu insanlarada dokunacaktır.

Çünkü, müslüman olarak doğmuşlar ama henüz mümin olacak bir adım atmamışlar. Bir yandan Allah’a ile savaşıyorlar, diğer yandan şeri hükümlerin neredeyse birkaç farzı dışında kalan hiçbir emrini yerine getirmiyorlar. Anlatanları ise dinlemiyorlar.

Şairin derdiği gibi diyelim:

‘İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok,
Tarihi yağmaladı bir düzine tâli'siz;
Değerler altüst oldu, mukaddesat sahipsiz,
İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok.’

Ne yazık ki, bu şoktan çıkma düşünceleri olmadığı gibi, bazıları ise iradeleri ile şoklanmayı tercih ediyorlar. Şimdilik bunlar için yapacak bir şey yok.

Konumuza dönecek olursak;

Hz. Aişe diyor ki, "Hz. Peygamber'den daha çok istişare edeni görmedim."

Bu makalede istişarenin önemini üzerinden durmuyoruz…Ki, zaten defalarca yazıldı. Ne hazindir ki şahsi hayatında itaat eden yok denecek kadar az. O ayrı bir konu…

Burada dikkat edilmesi gereken husus bir hayat ve sistem planı ve o planın aşamaları. Ve nihai noktada birey, ailevi ve iş noktasında bir yol haritasının hayata yansıması.

Misal Efendimiz sav’in hayatına bir bakalım:

- ‘‘Savaşlardan önce mutlaka istişare ederdi.
- Hz. Ömer, Hz. Ebubekir, hatta Hz. Osman'ın halifeliği şûra ile alındı.
- Bedir esirleriyle ilgili karar şûra ile alındı. Efendimiz herkesi dinledi.
- Hudeybiye Anlaşması günü Hz. Peygamber tereddüt ettiği bir konuyu eşine -Ümmü Seleme (RA)- açtı. Onun tavsiyesi doğrultusunda hareket etti.
- Hz. Peygamber önemli gördüğü bir hususta Hz. Ali ve Hz. Usame ile istişare ederdi.

- İlk vahyi aldığında hemen Hz. Hatice’nin yanına gelmiş ve onunla yaşadıklarını konuştuktan sonra onun tavsiyesi üzerine eşiyle beraber Varaka b. Nevfel’e gitmişti.

- Hz. Hatice’nin kendisiyle evlenme teklifinde bulunduğunda durumu gidip amcasıyla görüşmüş ve ondan sonra kararını vermişti.

- Kızlarını evlendireceği zaman, karar vermeden önce gidip ailesiyle ve kızlarıyla görüşerek onların fikirlerini almıştı.

-Ve yine, mescide minber inşa edilirken, insanların namaza hangi usulle çağrılacağı hususunda, İfk olayında. vs gibi birçok olay bir istişare görüyoruz.’’

Ve burada gördüğümüz birşey daha var.

Neredeyse ömrünün tüm aşamalarında birçok ekip ile hareket ediyor. Ve o ekip farklı farklı kişilerden meydana geliyor. Yeri geliyor aileden biri oluyor, yeri geliyor hanımı, arkadaşı vs. Yani duruma göre bir sistem ve ekip ruhu meydana getiriliyor.

Nitekim destek ve istişare ekip stratejisinin muazzam geri dönüşleri oluyor.

  • İlki, neredeyse alınan kararların tümünde isabet ediliyor.

  • İkincisi, ekip ruhu bir olmaya, o birlik takım olmaya ve o takımdan birer yıldızlar topluluğu meydana geliyor. Ve o yıldızlar sonraki nesillere örnek olarak ferahlık sağlıyor.

  • Üçüncüsü, destek ekibi ve istişare vesilesiyle yürünen kutsal yolda mesafeler alınıyor. Hem kişisel yükseliş, hem de ilahi hedefe doğru adım adım büyümeler gerçekleşiyor.

Düşünebiliyor musunuz?

Sadece bir düsturun herkesin hayatına girmesi ile bireyden topluma, oradan cihana yayılan bir zafer gerçekleşiyor.

Evet, sadece doğru bir ekip ve istişare. Bu kadar.

Zira, günümüzde de benzer örnekleri Startup ve işletmelerde görüyoruz. İyi bir ekibi olan şirketler uzun soluklu ve etkili olurken, bireysel takılanların ömrü 5-10 yıl arası ya da borç içerisinde ömrünü tamamlıyor.

Nitekim, Allah Resulü sav buyuruyor ki;

“Danışan asla pişman olmaz.’’

“Bir millet, işlerini danışma ile yürüttüğü sürece sıkıntıya düşmez.”

Yol haritası çok net: Danışman-danışan-toplumun kurtuluşu ve sıkıntısızlık.

Burada önemli olan nokta o ekibin her insanın hayatında, doğru ve kendini geliştiren ve hak üzere yaşayan insanlarla kurulmuş olması. Yoksa, şüpheli şeylere bile itiraz edilmeyen ve sadece tek sesin olduğu bir ekip son noktada dönüp dolaşıp siyonistleşen bir istişare ekibine dönüyor… Ki, onlarında gideceği yer gayya çukurudur. Ve gidiyorlar. Allah muhafaza.

Ertuğrul Fırkateyni’nin nasıl battığını hatırlayalım.

Malum, ‘‘Ertuğrul Fırkateyni satın alınır ve kaptanı dışında bütün teknik mürettebat yabancılardan seçilir. Geminin Japonya seyahatine karar verilince tüm o yabancılar kaçıp giderler. Özellikle çarkçıbaşılık çok önemli bir görevdir. Bizimkiler, yetişmemiş acemi personelle ve acemi bir çarkçıbaşıyla yola çıkmak zorunda kalırlar ve gemi batar.’’

Nerden tutsanız elinizde kalan acı bir örnektir. Tek sesin olduğu, farklı düşüncenin öldüğü, basiretsizlerin doldurulduğu, kölelerin ise o emirlerlere tabi olduğu son, çürüme ve ölümden başka bir şey getirmemiştir. Tarihte bu örneklerin onlarcası vardır.

Eğer bir ekipte para, makam veya farklı korku ve beklentiler var ise o ekipten rahmet çıkmıyor. O yüzden cehennemin çoğunda yer alacak olan zenginler bu konuda da vebal altındadır. (İnsan zengin olunca azar.) [Alak 6-7]

Çünkü, onlar ellerindeki imkanları kullanarak yol göstericilere, karar alıcılara özgürlük alanı tanımamış, rahmete vesile olamamışlardır.

Diyelim ki siz bir kurum, medya veya önemli bir stratejik önemde olan konumda yer alıyorsunuz veya bir kanaat önderisiniz veya bir rehbersiniz. Ve sizin maaşınızıda patron, müdür veya oraya atanmış farklı bir kişi veriyor.

Eğer sizin bir sonraki ayı getirecek paranız yok ise, iki seçeneğiniz var. Ya minnet edeceksiniz ve tüm gerçeklere susacaksınız. Ya da hakkı anlatıp, aç kalmayı göze alacaksınız.

Ne yazık ki son 20-30 yıldır ve hala daha maaş korkusundan dolayı Hakk yolda olduğunu söyleyip, hakkı haykırmayan onlarca kişi mevcut. Hatta babalarının göz göre göre cehenneme gittiklerini görmeyip, çıkarı için susan evlatlar var.

Misal, diyelim ki bir meselede Kuran ve sünnet dışına çıkılmış veya yanlış bir fetva verilmiş. Sorumlu kişiler veya farkındalığı olanlar bunu biliyor. Ama çıkıp bunu bilmesi gereken kişilere söylemiyor.

Ya da bir başkası göz göre göre cehenneme gidiyor ama o kişiyi gidip uyarmıyor.

Yani fetvayı verende, uygulayanda, yanlış karar verende, uygulayanda isyan içinde veya Allaha ile savaşıyorlar. Koca topluluklar helaka gidiyor. Ama bunu bilenler ses çıkarmıyor.

Neden mi?

Şahsi olarak o insanlara kızamıyorum. Bu meseleyi onlarca kez psikolojik açıdan gözlemlediğim için rahatça ifade edebilirim. İsteyen somut delilleri ile örneklerlede anlatabilirim.

Ne yazık ki, her insan gerçek anlamda Allaha iman etmiyor. Taklitten tahkike geçen insan sayısı çok çok zor. Bunu özellikle rızık meselesinde ibretle izliyoruz.

Evet, özgür olmayan insanlardan hayr bekleyemezsiniz. Çünkü bu insanlar sahabe değiller, tabiin değiller, tebe-i tabin değiller, ulema değiller, çoğu itibariyle düz müslüman bile değiller. Çünkü ameli noktada onlarca şeriat dışı davranışları mevcut.

Yani itikadi noktada rızkın Allahtan olduğuna imanı tam olmayan insanların özgürce hareket etmesi mümkün değildir. Ve küfreye girmeye çok müsaitlerdir. (Unutmamalı: Ömründe sadece bir kez yalanına denk gelinen kişinin, İslamda ebedi olarak şahitliği asla kabul edilmez. Durum bu iken, gerisini oturup düşünmek iktiza eder.)

Devam edelim:

Bu insanlara özgürlük alanını tanıyacak olanlar ise ancak zenginlerdi. Onlara şu denecekti, ‘‘Bak kardeşim, Kuran ve sünnet çizgisini terk etme. Biz senin arkandayız. Sadece ay sonunu değil, yıl sonunu, çocuğunun geleceğini dahi düşünme. Doğru bildiğin hakikati bir strateji içerisinde söylemekten asla çekinme. Gerekirse ekip kur. Ve biz sana destek verirken bize de minnet etme. Bizim hatalarımız ne ise, acıtsa bile onlarıda bize söyle.’’

Diyecekleri bu idi. Ama demediler. Onlar vicdan rahatlatacak kadar bir sadaka verdiler ama gerçek anlamdaki Allahın zekat emrini terk ettiler. Sonrasında da o insanlardan hakkı savunmasını, doğru söylemesini beklediler. Heyhat.

Ebu Süfyan Müslüman olduğunda, Allah Resulü sav, hem ona hem hanımına hem evladına onlarca deve hediye etmişti. Ve daha onlarcasına… Sebebi malum olsa gerek. Zira, bazılarının kalplerinin hakka ısınması için izlenmesi gereken stratejiler vardır.

Şimdi de yine koltuklarında veya önemli konumlarda bulunan o türden insanlarında çoğu itibariyle maddi ve manevi sıkıntıları var. Ve onlarında tekrar iman etmesi ve özgürleşmesi gerekmektedir.

Zenginler üzerine düşen zekat farzını tam anlamıyla yapmadıkları müddetçe de o insanlardan hem kendileri hem evlatları hem de gelecekleri için hayr beklemeleri beyhude bir bekleyiştir. Çünkü, itikadi olarak tam anlamıyla Hakka teslim olmayan ruhlar ne yazık ki maaş veya koltuk korkusu yaşayacak ve asla hakkı haykırmayacak ve köleliği tercih ederek, toplumları felakete götürecek kararlarlar alacaklardır. Ya da tabi olacaklardır.

Son olarak, destek ve istişare ekibinin aile içinde önemli olduğunuda hatırlatmakta fayda var. Bir babanın, annenin veya evladın destek ve istişare ekibi yok ise, o aile hayat boyu büyük bir risk altındadır. Ve birçok vakada tıkanmalar, kırılmalar ve geri dönüşü olmayan kararlar alacaklardır. Ki, bunun yüzlerce değil binlerce örneğini çevremizde de görüyoruz. Ekip yok ise destek yoktur, ekip var ise destek vardır, hiç yoksa fazladan akıl ve yeni fikirler vardır.

İzgörenin kitabında geçiyordu:

‘‘Boydakların babası İstikbal’i kurduktan sonra, işçilere sürekli şunları soruyor.

Bir; “Sigara içiyor musun?”, içiyorsa “Oğlum mutlaka bırak, sağlığına zarar verir” diyor.

İki; “Evli misin?”, değilse “Evlen oğlum bir an önce, hayatın düzene girsin” diye nasihat ediyor.

Beybaba gitmiş, tüm işçileri dantel gibi işlemiş ve kendi değer kavramlarını öğretmiş.

Beybaba, yıllarca işçilere yardımcı oldu. Eline süpürge alıp işçilerin çalıştığı yerlerdeki talaşları temizledi. Onlara ülke sevgisini, kaliteli iş yapmayı anlattı.

İstikbal, böyle İstikbal oldu. İstikbal adının konuluşu da ilginç.

Beybaba şirketi kuracak, ne isim koyacağını bilmiyor. Yanındaki dükkân komşusu “Senin istikbalin parlak, adını istikbal koy” diyor. Öyle koyuyor.

Marka danışmanı, imaj, yönetim danışmanı yok ama değer kavramları ve çaba var. Sonuçta da bugünkü büyük başarı geliyor.’’

Tüm bu örnekler ve anlatılar gösteriyor ki, tek başına var olmak ve hak üzere kalmak çok riskli bir tercih olsa gerek.

Evet, soru şu: Kendi hayatımız, ailemiz, işimiz ve insanlık için bir destek ve istişare ekibi kuracak mıyız? Yoksa kendimizi kandırmaya devam mı?

Diğer yandan, ‘benim kimseye ihtiyacım yok, ben tek başıma yeterim’ diyen birileri var ise, o tanrıcılık oynayan arkadaşlara da bol bol dua etmek iktiza eder. Aksi halde şimdi ve gelecek için patlayacak birer bomba konumundalar. Ve bunlara müdahalede geç kalınmaması gerek.


Unsplash

1 Yılda Hayatınızı Nasıl Değiştirirsiniz?

Sahil Bloom, bir yıl içinde insanın bir günde başarılabilecekleri abarttığını, bir yılda başarılabilecekleri ise hafife aldığını belirterek, sürekli iyileştirme kavramının altını çiziyor.

Sürekli iyileştirmenin adımlarını şu şekilde özetlemektedir:

(1) Arzuyu oluşturmak,

(2) Bir plan oluşturmak,

(3) Planı uygulamak

4) Takip etmek ve ayarlamak.

Bloom, kişisel deneyimlerini ve içgörülerini paylaşıyor ve dramatik değişimin tutarlı, küçük günlük iyileştirmelerle mümkün olabileceğini vurguluyor. Okuyucularını yeni takvim yılının başlamasını değil, bugün başlamasını beklemeye teşvik ediyor


Unsplash

Ne olmuş yani?

Ferriss’den bazı notlar:

Bazı uzmanlar, verimsiz bir duygusal durumdan çıkmak için düşünce deneylerini kullanmayı öneriyor.

  • Üzücü bir durumun neden olduğu acı verici duygulardan kurtulmak için kendinize defalarca "Ne olmuş yani?" diye sorun. Aktris Richa Chadha, büyük resmi gören bir bakış açısına sahip olana ve o kadar da üzülmeyene kadar bunu yapmanızı öneriyor.

  • Bilgisayar bilimcisi Muneeb Ali, şükran duygusu geliştirmek ve anı yaşamak için kendinizi ölüme yaklaşan yaşlı bir insan olarak hayal edin ve ardından bu anı yeniden yaşamanıza olanak tanıyan bir zaman makinesine ne kadar harcayacağınızı kendinize sorun . Bu, yavaşlamanıza ve aksi takdirde geçmiş veya gelecek hakkında endişelenerek mahvedeceğiniz paha biçilmez anların tadını çıkarmanıza yardımcı olur.

    Vücudunuzu meşgul edin

    Pek çok uzman, sizi zihninizden çıkarıp bedeninize sokan herhangi bir aktivitenin sizi yeniden merkeze çekebileceğini söylüyor.

    • Girişimci Marie Forleo , yorucu fiziksel egzersizin zihninizi temizlemenize ve vücudunuzdaki sorunları çözmenize yardımcı olacak derin, bilinçsiz bir zekaya erişmenize olanak tanıdığını öne sürüyor.

    • Dövüş sanatçısı ve satranç ustası Josh Waitzkin, vücudunuzu harekete geçirmenin zihninizin işleyişini temelden değiştirdiğini söylüyor.

    • Ferriss uzmanlarının birçoğu kendinizi yeniden geliştirmek için rutin meditasyon yapmanızı tavsiye ediyor.

      • Beastie Boys'tan Müzisyen Mike D'ye göre kısa bir meditasyon seansı size saatlerce yenilenmiş bir odaklanma sağlayabilir .

      • DJ Steve Aoki , meditasyonun zihninizi temizleyebileceğini ve sizi maksimum üretkenliğe yardımcı olan egosuz, odaklanmış, yaratıcı bir zihin durumu olan akış durumuna girmeye hazırlayabileceğini söylüyor.


Unsplash

Bunları Yersen Depresyona Girersin!

Yeni araştırmalar, ağır işlenmiş gıdaların, özellikle de yapay tatlandırıcıların ve yapay olarak tatlandırılmış içeceklerin tüketilmesinin, depresyona yakalanma riskinin artmasıyla ilişkili olduğunu öne sürüyor.

  • Paketlenmiş atıştırmalıklar ve dondurulmuş yemekler gibi ultra işlenmiş gıdalar genellikle protein izolatları, hidrojene yağlar, yüksek fruktozlu mısır şurubu ve kimyasal katkı maddeleri gibi evde yemek pişirmede alışılmadık bileşenler içerir.

  • Çalışma, 14 yıllık bir süre boyunca yaklaşık 32.000 orta yaşlı kadının diyetlerini değerlendirdi ve onları tükettikleri aşırı işlenmiş gıdaların miktarına göre kategorilere ayırdı.

    • Katılımcılar ağırlıklı olarak 42 ila 62 yaşları arasındaki beyaz kadınlardan oluşuyordu.

  • Araştırmacılar, aşırı işlenmiş gıda tüketicilerinin ilk beşte yer alan bireylerin, günde dört porsiyon veya daha az tüketenlere kıyasla %50 daha yüksek depresyon riskine (klinik tanıya dayanan katı bir tanım uyarınca) sahip olduğunu buldu.

    • Yapay tatlandırıcılarda risk %26, yapay tatlandırıcılı içeceklerde ise %37 daha yüksekti.

  • Araştırmanın yazarlarından biri, zihinsel sağlık sorunu yaşayan kişilerin aşırı işlenmiş gıda alımını kısıtlamak isteyebileceğini söylüyor.


Unsplash

Drone'lar Ekonomiyi Nasıl Yeniden Şekillendirebilir?

  • Küresel drone pazarı hızla genişliyor ve 2030 yılına kadar 56 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

  • Ancak drone uçuşlarına ilişkin katı FAA düzenlemeleri, ticari drone hizmetlerinin daha da büyümesini sınırlıyor.

  • Drone ekonomisinin sağlam ama aynı zamanda güvenli bir şekilde büyümesine yardımcı olmak için uzmanlar, izin verilen drone operasyonlarının genişletilmesini, sertifikasyonun kolaylaştırılmasını ve şirketlerden hobi meraklılarına ve kolluk kuvvetlerine kadar sektörün geleceğiyle ilgilenen çeşitli paydaşlardan görüş alınmasını öneriyor.

Kaynaklar: Blue Skies Drones | Chula Vista PD | CNBC | Data Innovation | Fast Company | Financial ExpressInsider Intelligence | Investopedia | Jouav | LinkedIn | McKinsey & Company | Nasdaq | Newsweek | One Earth | Popular Science | Science Direct | Statistica | TS2 |


Unsplash

Jeofırtınalar Medeniyeti Etkileyebilir!

‘‘Güneş'in enerjik faaliyetlerinin artması, koronal kütle atımları ve jeomanyetik fırtınalar, modern yaşamı tehdit edebilir. Güneş rüzgarları elektronik cihazlara ve iletişim sistemlerine ciddi zararlar verebilir. Güneş'in faaliyetleri, gelecekteki jeofırtınaların gücünü ve etkisini artırabilir, bu da medeniyetin elektromanyetik direncini sınayabilir.

Büyük bir koronal kütle atımı şimdi yaşanacak olursa, GPS veya uydu televizyonu/interneti/telefonu gibi uydulara bağımlı sistemlerin çökmesine neden olabilir. Sadece gökte de değil; yeryüzüne kadar ulaşabilen atımlar nedeniyle aynı şey trafolarda ve diğer elektronik cihazlarda da yaşanabiliyor. Bu da 1989 yılında Quebec/Kanada’da yaşandığı gibi kitlesel elektrik kesintilerine sebep olabiliyor.

Dolayısıyla Güneş’teki faaliyeti yakından takip etmek zorundayız. Ve şimdi, Güneş’in 11 yıllık maksimumuna sadece 1-2 yıl kaldığını biliyoruz. En azından öyle sanıyorduk…


Unsplash

Haftanın Yapay Zeka Manşetleri

  • Startup YouAI, kullanıcıların bir kitapla sohbet etmesine olanak tanıyan, belirli kitaplar üzerinde eğitilmiş sohbet robotları geliştiriyor . Botlar sonunda kitap içeriği üzerinde hareket edebilir ve bunun hakkında konuşabilir; örneğin bir kitapta yer alan tasarım ilkelerini örnekleyen bir web sitesi oluşturabilir.

  • OpenAI, yapay zekanın neden olabileceği felaket olaylarının riskini değerlendirmek için bir ekip oluşturuyor . Hazırlık ekibi biyolojik ve siber güvenlik risklerini, nükleer savaş olasılığını ve yapay zekaların insanları bir şeyler yapmaya ikna etme yeteneğini inceleyecek.


Unsplash


Unsplash


Unsplash


Unsplash


Bu haftalıkta bültenimizin sonuna geldik.

👉 Bültenimize sponsor olabilir, reklam verebilir, yıllık abone olarak maddi destek verebilir veya devam edebilmemiz için bağış yapabilirsiniz. Üç arkadaşınıza tavsiye vererekte bu bilgilerin onlara ulaşmasına vesile olabilirsiniz.

Bültene sponsor olabilir veya abone olarak destek verebilirsiniz

TÜM BÜLTENLER İÇİN TIKLAYIN

Önceki
Önceki

2024 Planın Hazır mı? Maddi ve Manevi Strateji!

Sonraki
Sonraki

Bir Profesyonele Dönüşmek; Zihinsel Zenginlik Ve Korkunun Metafiziği