Rüya yorumları kesin bilgiyi yansıtmaz!

Son yıllarda teknik ya da psikolojik verilerden yola çıkarak rüya yorumları yapanların sayısı epey oranda arttı.

Bir dönem rüya yorumları üzerine çalışma imkanım olmuştu. İslami kaynaklardan taa G. Jung’un konu ile ilgili çalışmalarına kadar okuma ve araştırmalar yapmıştık.

Ancak son geldiğim nokta, bu meselede el almadıktan sonra hiç bulaşmamak gerektiği gerçeği. Zira kalp ehli değilsen ve icazet alamamışsan rüya yorumu yaptığında tehlikeli kapıları aralayabiliyorsun. Ne yazık ki konuyla ilgili ciddi sayıda yorumcu epey bir vebale giriyor. (Özellikle rüya siteleri. Meseleye dair zerre fikirleri yok. Kişinin hali hazırdaki durumunu ele almadan, sadece semboller üzerinden yorumlama sistemi işlemişler )

Sık sık bu meseleyle ilgili soru geldiği için Elmalının Yusuf suresinde 43-44. ayet tefsirinde yer alan notların bir kısmını sizlere aktarmak istedim.


Hamdi Yazır şöyle diyor;

  • ‘‘…Çoğunlukla rüyalar genel bir anlayışla değil, bireyin zihnindeki gizli bilinç özelliklerine göre söylenen kapalı, bir bulmaca, bir bilmece gibi girift bir hayale kaptırma veya garip bir temsil, İlâhi bir simgedir. Onun için yorumu da öğretimle elde edilmiş bilgiyle değil, ancak Allah tarafından bahşedilmiş bir ilimle bilinir ki, bunun en aşağı tabakası firâset=öngörü ve ilham, en yüce derecesi de vahydir.

  • Bundan dolayıdır ki, peygamberler dışındaki insanların rüyaları ve yorumları genel anlamda kesin bir bilgi ifâde etmez. Ancak görüşün ve gören kimsenin özelliğine göre bir vehimden kesin bir bilgiye kadar varabilecek değişik derecelerde kişisel bir duygu doğurabilir.

  • Rüyanın asıl yorumu olaylarla açıklık kazanır. Bazı rüyalar olduğu gibi gerçekleşir, bazılarının yorumu da birlikte görülür. Bazı rüyalar gören kimsenin vicdanında yorumlanamamakla birlikte doğru bir rüya olduğuna dair kapalı ve fakat zorunlu bir kanaatla birlikte bulunur. Söz konusu olan Mısır Hükümdarının rüyası da böyle olduğundan; "Eğer rüya yorumlayanlarsanız rüyam hakkında bana açıklamalar yapın" demiştir…


  • …Ruhumuz uykuda da dıştan ve içten etkilenebilir ve kendisiyle konuşabilir, geçmiş hatıraları çağrışım yapabilir. Böylece rüya ve ahlâm denilen kişisel olaylar meydana gelir. Uykudaki bir an irâdesine sahip olmadığı için artık bunlar nefsin istek ve dikkati dışında kalarak kendisinde cereyan eden sökün edip gelen olgulardan ibaret bulunur.

  • Onun için bu çağrışımların başlangıcına yönelik benzeşiklik noktası nefsin dikkatine gizli kalacağından hepsinin toplamı temsil yöntemiyle vurgulayacağı gerçek anlam yoruma ihtiyac duyuracak şekilde kapalı kalır.

  • Eğer bu çağrışımlar yeni bir etki ile ilgili olmayıp da gerek eğri, gerek doğru geçmişle ilgili hatıraların soyut bir yinelenmesi ve karışımından ibaret bulunursa "ahlâm" veya edğâs-u ahlâm" olur.

  • Hak tarafından bir etki üzerinde gelişen çağrışımlar da rüyayı oluştururlar.

    Şu halde görmek basit bir sezinleme ile bir çağrışım işlevinin anlamı

    olduğu gibi, rüya da bir etki ile bir çağrışım cereyanının ifâde ettiği anlamıdır. Görmedeki çağrışımın benzeşikliğinden o sezinlemenin anlamı okunduğu gibi; rüyadaki çağrışımın benzeşikliğinden de o etkinin anlamı okunacaktır. Fakat görme olayı ne kadar zorunlu olursa olsun onda nefsin bakış ve dikkat kesilme gibi gayret ve algılamasıyla ilgili olan tercihe bağlı

    olarak yaptığı eylemlerinin bir karışım payı vardır.

  • Hatta görmenin netliği dikkatle uyumlu olur. Onun için bir bakışı ilişmiş olduğu halde dikkatten kaçan bir takım şeyler bulunur ki, ya hiç görmekle ilişkisi olmaz ya da kapalı bir şekilde ilişir.

  • Rüya olayı ise nefsin=şuurun istem ve seçimi üzerinde sırf zorunlu bir şekilde işler. Dolayısıyla rüyanın anlamını yansıtan benzeşiklik noktaları nefsin irâdesine yabancı ve dikkat kesilmesine gizli kalmak bakımından görme anlamı gibi açık ve yeknesak olamazsa da, diğer yandan nefsin istem ve seçimi, karışmaması açısından rüyanın doğrudan doğruya Allah'ın bir tasarrufu ve Hak tarafından gayıpla ilgili bir telkin olması özelliği görme harikasından daha açıktır.

  • Bundan dolayıdır ki insanlar rüyalarının gerçekleşmesinde görmelerinin gerçekleşmesinden çok bir llâhî kanıt görürler. Hiç kuşku yok ki doğru bir rüyaya milyonda bir bile rastlansa bu gerçeğin öneminde asla bir zedelenme olmaz…



  • ..Şuna da dikkat çekelim ki, rüya yalnız uyku haliyle sınırlı bir olay değildir. Uyanıkken özellikle bir karanlıkta veya gözler yumulmuş olarak bir murakaba=kendini dinleme konumunda bir sinema görüntüsü gibi görülen bir takım misâlî görüntüler gerçekleşir ki, bunlar sıradan hatırlamalar ve hayal kurmalar gibi sönük değil, tıpkı bir görme kadar parlak ve net olarak gözlemlenirler ve yine tıpkı bir rüya gibi örnek olarak bazan da aynen yorum ve anlamlandırılmasıyla daha sonra gerçekleşirler de.

  • Bunu kendilerinde gözlemlemiş olanlar şu kanaattedirler: Soyut manalar âlemiyle soyut madde âlemi arasında asılı bir misal ve eşbah=örnekler ve benzerler âlemi vardır. Mana maddede, madde manada bununla temessül eder. Ve gerek uykuda ve gerek uyanıkken rüya bir gerçeğin sırf bu misal âleminden ruha görülmesidir ve bundan dolayı rüya sıradan hatıraların çağrıştırmasından ve hulümlerden başka keşifsel bir olaydır.



  • Rüya yorumu da vehbî ve keşfi ilimlerden olduğu için fikir ve mantıkla çözümlenemez. Çözümlenemediğinden dolayı da ehl-i zahir için rüya ile ahlâmın birbirinden ayrılması problem olur. Dahası gaybî sırlardan büsbütün gaflette bulunanlar, âlemlerin Rabbinin pekâlâ bilen ve pekâlâ hikmetli olduğunu bilmeyenler genel olarak rüyaların hulümlerden=uyku hayallerinden ibaret olduğunu ileri sürmeğe kadar varırlar…’’

Evet, konuya dair daha farklı ilmi ve psikolojik boyutlar eklenebilir. Ancak daha fazla uzatıp vaktinizi almayayım.

Son bir ek:

Her gece uyurken, o ölü vakti değerlendirmekten dur olmamaya gayret edilmesini tavsiye ederim. Rüyalar ile arkadaş olursanız, misal rüya anında, rüyada olduğunuzu fark ederseniz (bilince uyumadan önce telkin verip uykuya dalabilirsiniz) ve rüya anında uyanıp tekrar rüyaya girip devam edebilirsiniz. Bu zamanla sizde bazı farkındalıklar açabiliyor. Ve rüyalar artık çok farklı bir strateji ile ilerliyor sizler için.

Burada mesele konuyu bir bütünlük içerisinde ele almak. Yani, ‘uyudum-uyandım değil. Uyudum ama uyanırken, geçen o 6-7 saat boyunca yeni bir bilinçle elde ettim ve öyle uyandım’ planlaması.

Bu strateji zamanla çok şey kazandırır. Uykudaki ölü vakit, zamanla bir amaca dönüşür ve uykuda da üretim devam eder.

Meseleye daha genişletilebilir. Ancak mevzuya dair genel bir fikir elde etmek için Elmalının Yusuf Suresi tefsirini okumanızı tavsiye ederim. Psikolojik boyutu ile ilgili olarak Jung’un rüyaya dair görüşlerinin toplandığı bir kitap vardı, ona da bir bakılabilir. Ancak Jung birçok görüşüne şerh düşülecek noktalar var. Okurken ona göre değerlendirmek daha sağlıklı olacaktır.

Not: Fahri kainat sav buyuruyor ki; “Kötü rüya gören uyanınca sol tarafına üç defa tükürüp, şeytanın şerrinden Allah’ü teâlâya sığınsın. Bu takdirde rüya, ona zarar vermez.”

Uyandıktan sonra kimseye anlatmadan düzenli yapılırsa Allahın izniyle kişi ondan zarar görmez.. Çok insana faydası oldu.



Önceki
Önceki

Arefe Günü Duası

Sonraki
Sonraki

Maddi ve Manevi Şifa Reçeteleri