İşadamları, Lobi ve Betonların Felaketi

isadamifelaket.jpeg

‘Allah, zengin bir Yahudi’ye İslam’ı nasip etse de Müslümanlara ticaret’i öğretse.’

O dönem pek de anlaşılmayan bu enfes tesbitin şimdilerde ne kadar da büyük önem arz ettiğini daha iyi görüyoruz.

Özellikle yurt içi ve dışında her zulüme uğrayan bir masum görünce binlerce kez ‘neden ticari strateji bugüne kadar müminlerin aklına gelmemiş’ diyoruz. 

Hepimizin bildiği meşhur bir hikaye vardır. 

‘’İki dilenci kilise önünde dileniyorlarmış. 

Birinin önündeki yazı şöyleymiş: 

“Ben yahudiyim, lütfen bana yardım edin. Diğer dilencide ise “Ben hristiyanım, lütfen bana yardım edin” yazıyormuş. 

Kiliseden çıkan her hristiyan, yahudi dilenciye bakıp, inadına hristiyanım diyen dilenciye para veriyormuş. Gün sonunda ikisine de yetecek kadar para birikmiş “hristiyanım, yardım edin” yazısının olduğu dilenci, diğer dilenciye dönüp “Hadi Solomon kalk, buradaki işimiz bitti” demiş.” 

Burada mevzumuz yahudi, ırkçılık vs. değil. 

Küçük ve yıllarca sürgün yaşayan azınlık bir toplumun zenginlik ve lobi meselesi. 

Eğer, Google’ın, Facebook’un, L’oeral’in, Oracle’ın, Bloomberg News’un, Marvel Comics’in, birçok enerji şirketleri ve Chelsea futbol kulübünün, Renova Group’un vs… gibi dünyanın tüm sektörlerindeki zirve şirketlerin kurucuları, sahipleri veya ortakları Yahudiler ise üzerinde düşünülmesi gereken çok önemli stratejik noktalar var. 

Ve şuan az sayıda olan gerçek müminlerin yaptığı vahim hatalar ve hataların hala daha devam ediyor oluşu… 

Önce dünyanın en zengin 500 iş adamı listesinden sadece 12 tanesini ele alalım; 

  • Leslie Wexner – 6,1 milyar dolar

  • John Paulson – 7,9 milyar dolar

  • Roman Abramovich – 8,8 milyar dolar

  • Mikhail Fridman – 14,2 milyar dolar

  • Michael Dell – 20,6 milyar dolar

  • George Soros – 25,2 milyar dolar

  • Steven Ballmer – 30.3 milyar dolar

  • Sheldon Adelson – 32,3 milyar dolar

  • Sergey Brin – 40,1 milyar dolar

  • Lawrence (Larry) Page – 41,1 milyar dolar

  • Michael Bloomberg – 47,5 milyar dolar

  • Larry Ellison – 54,6 milyar dolar

Evet, sadece 12 yahudi iş adamının şahsi servetlerinin toplamı 330 milyar dolar yapıyor.

Türkiye’nin önde gelen 100 şirketinin toplam marka değeri ise 28 milyar dolar. Yani sadece ORACLE’nin şirket değerine tekabül ediyor. 

Bu rakamlar sadece şahsi servetleri. Şirketlerinin isim ve marka değerleri ise çok büyük rakamlar ediyor. Misal, sadece Google’nin şirket değeri 120 milyar dolar. Facebook ve diğerlerine ise girmeye hiç lüzum yok. 

Kısaca, Forbes verilerine göre 170 civarı büyük Yahudi milyarderin ortak zenginliği ise yaklaşık 850 milyar dolar yapıyor. Malum, Türkiye’nin marka değeri ise 500 milyar dolar.

Sizleri rakamlarla boğmak istemiyorum… 

Küçük, azınlık, 80 yıl öncesinde devletleri yok. Ve şuan dünyanın en stratejik şirket ve markalarının ciddi bir kısmı bunlara ait. Bakınız bu tablo sadece bir maddi değer. Ama asıl üzerinde durmak istediğimiz mesele LOBİ. 

Dünyadaki 15 milyon Yahudi’ye bırakın dokunmayı, ciddi anlamda siyasi bir yaptırım dahi yapamıyorsunuz. Ama Türk, Arakanlı veya sıradan bir AB vatandaşı vs. iseniz nehirlerde boğulur, cezaevine atılır, öldürülür ve evinizin gasp edilmesi ise adiyattan olur. 

Peki bünün en büyük sorumlusu kim? 

Bu durumun en büyük sorumlusu olarak Türk ve Müslüman iş adamlarının izledikleri stratejik hataların olduğu gözüküyor. Zannediyorum ahirette birçok masum bu zenginlerin yakasına yapışıp ve hesap soracaklar. 

Düşünebiliyor musunuz?

30-40 yıldır ticaret yapıyorsunuz, paranız var. Ve yaşadığınız ülke de şirketinizin veya patron olarak sizin bir tane bile o ülke medyasında ismi geçmemiş. Ne marka olarak bilinirliğiniz var ne de patron olarak… Piyasadan çekilseniz kimse eksikliğinizi ciddi anlamda hissetmeyecek. Veya zulme uğramanız kimsenin umrunda olmayacak…(TR için meselenin farklı boyutları mevcut)

Acı ve gerçek… 

Napolyon Bonapart’ın iki güzel sözü vardır;

‘’ İ̇ki şey dünyaya hükmeder. Biri kılıç diğeri düşünce. Kılıç eninde sonunda, düşünceye yenilir.”

Napolyon Bonapart

Ve

‘’Kaybettiğimiz her saat, düşman için kazançtır.” 

Napolyon Bonapart

Bu iki cümle zamanı ve varlığı okuma, zenginlik ve lobi’ye dair herşeyi anlatıyor. 

Şuan bulunduğumuz ülkede de görüyoruz ki, ülkenin en büyük kaynaklarından biri olan elmas ticareti Yahudilerin elinde, teknolojik olarak e-ticaret anlamında yine tekelleşmişler. 

Dünya da şuan da yaşam ve içtima-i hayatın temel noktasını taşıyan teknoloji’nin en stratejik noktalarında yine onlar var. (Google, Facebook…) 

Sahabe hicret etti, strateji geliştirdi, o devrin ticari hamlelerini yaptı, pazarı Yahudilerden Müslümanlara geçirdi. Efendimiz sav’den Ömer Bin Abdülaziz’e ondan Fatih Sultan Mehmet’e kadar ticari anlamda ya başbaşa gidiliyordu ya da biraz daha öndeydik.

Fetih’ten sonra ilmi anlamda gerileme, kısmi olarak ekonomi’de de başlıyor. Fetih’ten sonra Kanuni ile yayılma olsa da ticari anlamda kalıcı bir planımız olmamış. Mesele biraz da akışa bırakılmış. İnovasyon yapılamamış. Nitekim yıkılışın perde arkasında da ekonominin olduğunu çendefa okumuşuzdur. 

Peki Yahudi hangi stratejiyi izledi? 

‘’En eski topluluk oldukları için dünyayı iyi biliyorlardı.

Sürekli sürgünün getirmiş olduğu bir alışkanlık ve yaşam tarzları vardı.
Ticarette’de sürekli olarak taşınabilir mallar kullandılar ve mülk edinmeyi strateji olarak kullanmadılar.(Taşınabilirlik noktasında şuan da teknoloji’de yayılımcılığa devam ediyorlar. Stratejik açıdan önemli olan bir diğer gıda ve menkul’de de Monsanto benzeri şirket üzerinden ortaklı lobi ile hareket ediyorlar..)
Birbirlerine bağlı kaldılar.
Ve kendi kardeşlerine faizle borç vermediler.
Sürekli olarak çalıştılar, sistemi okudular ve ürettiler.
Batan kardeşlerine destek oldular, önlerini açtılar.
Ve bir süre sonrada ekonomik güçle lobi yaptılar ve siyasi güç kazandılar.” 

Oskar Schindler‘i hatırlayacaksınız. (Schindler’in listesi filmi)

Zengin bir Alman işadamıydı. Ve 1000 civarı Yahudi’nin öldürülmesini engellemişti. Burada iki ayrıntı var.

Oskar ilk başta, Yahudi zengin yatırımcıları saklamıştı. Onlardan çıkarı vardı. Yani para’nın zulmü engellemesi noktasında etkisi oldu. 

Burada zengin ve lobi’nin getirmiş olduğu bir avantaj olduğu gibi, bir diğer nokta da, Alman bir zenginin kendi lobisini oluşturması ve bu güçle Yahudilere sahip çıkma meselesi var. Yani kazan-kazan…

Tüm bunlardan sonra şu dönem için şöyle basit bir soru soralım

Dünyanın herhangi bir ülkesinde şuan da bir Türk işadamı haksız bir zulme uğrayacak olsa;

Kaç tane Türk ve mümin olan bir işadamının lobisi vardır ve ona o ülke yetkilileri sahip çıkabilecektir? 

Uzun süredir Avrupa’da gözlemlediğim kadarıyla ciddi anlamda lobi gücü olan bir tane bile işadamı göremiyorum. 

ABD’de İş adamı olan Hamdi Ulukaya gibi isimleri sadece son bir ayda bile en az 10 kez haber olarak görebilirken, onun dışında özellikle AB’de yaşayan isimlerde son 4-5 yılda haberlere herhangi bir PR noktasında gündem olan, etkinliğe katılan, veya sosyolojik bir çalışmasıyla ön plana çıkan vs.. hiç kimseyi okumadık, görmedik. 

Ay da kar olarak kasaya 20 bin Euro’lardan – 3 milyon Euro’lara kadar ciddi para kazanan isimler olmasına rağmen, son 30 yılda ne küresel anlamda kendi markalarını oluşturabilmişler, ne lobileri var, ne de şahsi olarak herhangi bir bilinirlikleri söz konusu.

Hazin bir tablo. 

Bu hal insanın kendine zulmü olduğu gibi ailesine, grubuna, topluluğuna, dinine ve masumlara zulm’den başka bir hal değildir.

Kendini bilen insan için her ezilme, aslında özünde başarı getirir.
İslamiyet’in yayılışından, Yahudilerin dünyaya hükmetmesine kadar geçen sürede toplulukların yaşadığı binlerce örnek mevcut. 

Şuanda da bakıyorsunuz, ahir zamanda insanlığın başına bela olacak olan ve ahir ömürlerinde uyanan Çin, özellikle son 5-6 yıldır küresel ölçekte sinema, sanat vs. Gibi birçok unsurla lobi yayılmacılığı yapıyor. 

Çin’li işadamları birçok nokta da stratejik işbirlikleri gerçekleştiriyorlar. Almanya’ya gelip 20’ye yakın işletmeye 5 milyar dolarlık teklif veriyorlar. Daimler’den hisse alıyor, Mercedes’e etki ediyorlar, Jeep’i almak için şartları zorluyorlar.

Sadece büyük paralarla olacak işlerden bahsetmiyoruz. 

Basit iki örnek verelim. 

Whatsapp 2009 yılında, şirketin kurucu ortaklarından Brian Acton, Facebook’ta çalışmak için iş başvurusunda bulunuyor ancak “hayır” cevabı alıyor. 

Hatta daha öncesinde Acton’ın, Twitter’da şansını deniyor ancak benzer şekilde “olumsuz” cevap alıyor.

Brian Acton, Facebook’tan geri çevrildiği dönemde Ukraynalı arkadaşı Jan Koum ile birlikte kurduğu Whatsapp’ı, sadece 250 bin dolar sermaye desteği ile 2009 yılında aktif ediyor

Ve sadece 5 yıl sonra toplamda 19 milyar dolar gibi rekor bir fiyatlaFacebook’a satıyor.

Bir diğer ikinci örnek Huffingtonpost.com haber sitesi.

2005 yılında sadece 1 milyon dolar yatırımla kurulan Huffington Post, tam 6 yıl sonra 315 milyon dolar’a satılmıştı.

Benzer birçok örnek daha verebiliriz.

Burada soru şu;

2009 yılında, Whatsapp’a 250 bin dolar verebilecek kaç tane Türk yatırımcı sayabiliriz. Maddi olarak zannediyorum sağ baştan başlasak binlerce işadamı çıkacaktır. Aldıkları evleri satsalar rakam ortada. Ancak gerçek anlamda, akıl, beyin, kafa ve ticari zihin yapısı olarak derseniz, çıkacak kişi sayısı bir elin parmakları etmiyor. Ve o işe para yatıranlarada aptal nazarıyla bakıyorlar. Ya da ihtiyaç yok diyebiliyorlar.

Gelin bir tane haber sitesi açalım, bir BBC, CNN, Huffington‘da biz kuralım, sermayenizin 500 bin Euro’sunu buraya ayırın, hem lobi gücü oluşturabilir, hem isim ve şirket olarak markalaşmanıza hizmet eder, hem siyasi konum elde eder, hem ilim adamlarına hizmet sağlar, hem de gelecekte bir değer olarak anılırsınız dediğinizde, verdikleri cevap; Bu iş hemen para kazandırmıyor, tutmaz. Başka birşey yapalım….vs.

Evet, ne yazık ki zihniyet bu olunca, haliyle günü geldiğinde de malına, mülküne el koyduklarında, ah ettiklerinde ses çıkaracak kimse bulunamıyor. 

Oysa kazancının sadece yüzde 1’ini lobi için ayırsaydı veya medya için veya stratejik bir ticaret için, şimdilerde zulme uğrayan toplulukların sesi daha çok çıkacak, daha fazla duyulacaktı. Özellikle ahir zamanda ve teknoloji çağında ve gelecekte robotlar döneminde…

Burada meselemiz mazlumun sesinin duyulmasında öte (o ayrı bir konu) zamanın ve zamanın ötesini düşünülmesinden bahsediyoruz. Ticaretin ve zenginliğin stratejik olarak görülerek yapılması üzerinde kafa yorulması gerekliliğini ifade ediyoruz.

Size bu noktada basit bir örnek vermek isterim.

90’lardaki ‘Evde tek başına’ filmi ve filmdeki otel sahnesini hatırlayalım.

Bu otelin sahibi, birkaç saniye de olsa filmde görünme şartı ile çekime müsade edeceğini, hatta tüm film ekibini otelde ücretsiz konaklatacağını söyler. Ve oynar.

Bu kişi aynı zaman da yıllara yaygılaştırarak;

  • The Nanny,

  • The Drew Carey Show,

  • Spin City,

  • The Fresh Prince of Bel-Air,

  • Sex and the City,

  • The Job, The Job,

  • The Associate

gibi birçok filmde de küçük roller alır. 

Evet, bu arkadaş ABD’deki binlerce işadamından sadece biriydi. Basit ve sıradandı. Ama stratejik işbirlikleri yaptı. PR çalışması yaptı. Medya stratejisi kullandı ve sonuç.

Sonuç mu?

Seçim döneminde rakipleri kadar efor sarfetmeden aradan sıyrılıp ABD başkanı oldu.

Evet. Trump’tan bahsediyoruz. Para’nın ve lobi’nin gücü…

Peki Türk İşadamı ve esnafı ne yapıyor? 

Binlerce hata sayılabilir. 

Ama sadece bir örnek vereyim.

Bir işadamı düşünün ki, sürekli gayr-i menkul alıyor. Para kazanıyor, ev alıyor. Her ay dolarlar yapıyor, inşaat yaptırıyor. 

Sonuç mu?

Kendine ve betona yatırım yaptığı için, insana ve geleceğe yatırım yapmadığı için; Günü geldiğinde de ne kendinin kendisine faydası oldu ne de o gayr-i menkullerin.

Basit bir serzeniş değil bu. Bir isyan.

Allah’ın vermiş olduğu o nimetleri bu kadar kolay heba etmeye hangimizin hakkı var?

Seninle aynı maddi güce sahip bir Çin’li Ali Baba’yı, kafası basmayan sıradan bir Jeff, Amazon’u kurarken, zengin bir Müslüman olarak senin AD kavmi gibi beton dikme hakkın var mı?

Yahudi Facebook 2 milyar insana ulaşabilecek bir devlet kurarken, sen kalkıp kendine zulüm ettirecek ticaret yapamazsın. Yapmamalısın. O kavim uyandı ve sonuç ortada. Ey Müslüman bari şimdi aynı hatayı yapma. 

Emile Zola ne güzel der;

İnsanlık, yalanı ve adaletsizliği kılıçla değil, kitapla yenecektir.’ 

Emile Zola

Evet, bir insan veya işadamı olarak herşeyi bilemez ve göremeyebilir insan. O yüzden batılı büyük işadamının en az 3-4 danışmanı, istişare heyeti var. Ve o danışmanlar, heyetler birlikte şirkete değer katarken, yani onlara bir maddi ve manevi bir değer verip ve birlikte kazanırken, peki ya biz? Biz mi? Bizim esnafımınızın maşallah anlamadığı iş yok. Ve onlara fikir verenlerin hepsi cahil.

Bunu neden bu kadar rahat söyleyebiliyorum? Zulm’den sonra şirketlere marka ismi verme işiyle uğraşırken haliyle tüm sektör ve rakipleri de araştırıyorsunuz. Bu çalışma ile yaklaşık 300’e yakın farklı şirketi inceleme fırsatımız oldu, oluyor ve artıyor. Ve bu 6-7 aylık sürede gördük ki, eğer bu kafayla devam edersek tablo şu; Müslüman bir Türk işadamın, bir şirketi, birkaç tane ev ve gayr-i menkul’ü ve de israfın kol gezdiği bir yaşam tarzı. Yaşadığım bazı örnekleri burada sunmak istemiyorum. Ama bilin isterim, gerçekten durum vahim.

Yazıktır, günahtır. 

İnsanların kalbini kırmamak için birşey demek istemiyoruz ama kusurumuzu lütfen bağışlayın. Böyle olmaz. 

Dinine sadakatin yoksa bari kendine, evladına merhamet et. Ayıptır.

Görülmüyor mu, bu kafa ile 100 yıldır birşey olmamış. Küresel ekonomide yokuz. Ve yakın gelecek içinde önde olanlardan ümitvar olabileceğimiz bir ticari zekamız yok.  Türkiye’nin en zengin ilk 100 listesine bakıldığında size de tablo ibretlik gelmiyor mu? 

Ve artık teknoloji döneminin merhametinin olmadığı ne zaman görülecek? Eskisi gibi hala o dikilen betonlarla veya aynı kafa ile ticaret yaparak zirvede kalınacağı mı düşünülüyor?

Evet, krizler fırsatlardır. 

Ölümlerde yeni doğumlara hizmet eder. Ama yeni bir akıl ve yeni bir stratejiyle ve zaman kaybetmeden.

Dilerim, geleceğin irşad tebliğ metodu ve evrensel değerlerin; Ancak, ekonomi, ticaret ve eğitim yoluyla olacağını düşünen kalplerin sayısı artar. Aksi halde mazlumların işi bu gidişatla dünya da çok zor.

Önceki
Önceki

Evangelist Plan, Rahip Brunson, İsevilerin Harekete Geçişi ve Dört kolda yok ediliş!

Sonraki
Sonraki

300 Bin’lik ev de oturuyor, Kudüs’e, Masum’a Suriye’ye ağlıyor…