Blog’a gelen 10.000 ziyaretçinin anlattığı gerçeklik!

Kişisel web sitesi veya şirket web siteleri üzerinden iş yapmak isteyenlere faydası olması düşüncesiyle bundan sonraki aylarda bazı dönemler blog’a ait istatistiksel verileri sizlerle paylaşmaya çalışacağım.

Zira, hali hazırda insanların gelirlerinin büyük kısmı internet siteleri, sosyal medya reklamları, satışları vs. ile ilerliyor.

Bu noktada hem sosyal medya hesapları hem de şirket veya kişisel siteler önem arz ediyor. (Bu üç başlıkla ilgili ayrı birkaç makale paylaşacağım)

Bu blog’u ve rap bültenini yaklaşık 45 gün önce aktif ettik.

rapolat.com benim yazarlık hayatımdaki sekizinci internet sitesi.

Bu sekiz sitenin -bir tanesi spor sitesi- olmak üzere 5 tanesi bana aitti. Reklam bulamadığımız için spor sitesini birkaç yıl önce satmak zorunda kaldık. Bana spor dünyasını öğrenme adına çok şey kattığını ifade etmeliyim. Gerçekten ayrıca ele alınması gereken bir konu. Yine haber sitesinede reklam ve sponsor bulamadık. Onuda kapattık. 

Türkiye’de yaşadığım dönemde de 3 yıl içerisinde Gazeteport ve Haberx'de de makaleler yazmış ve 2011 sonunda da yazarlık hayatımızı tamamlamak zorunda kalmıştık. 

Bir haber sitesinde ise editör olarak iki yıla yakın bir süre çalıştım. En son ayrıldığımda günlük 2 milyon tekil ziyaretçi alıyordu. (Şimdilerde 4-5 milyona çıkmış olmaları gerek)

2013-2014 yılı için 2 milyon iyi bir ziyaretçiydi. Zira arkasında herhangi bir büyük medya kuruluşu veya fon yoktu. Şirketin diğer sitesi ise ise günlük 500 bin trafik alıyordu. Bir süre o siteninde sosyal medyasını yönetme fırsatım olmuştu. (Hey gidi günler… Umarım bundan sonraki günlerinde de hak yolda devam ederler)

Erken bir zamanda ayrılmasaydım ihtimal onlarında başları belaya girecekti. Her şerde bir hayr meselesi🙂

Gelelim blog sayfamıza. 

Size hikayesini anlatıp vaktinizi almak istemiyorum. 

Anlatmak istediğim şey, yaşanmış örneği ile sizlere fikir verebileceği kısmı. Zira tüm hayatınızı etkiliyor ve aynı hatayı birkaç kez yapabiliyorsunuz.

Şimdilerde her ne yapıyorsanız yapın asla geleceği unutarak iş yapmayın.

Bu büyük bir ders. Benim sürecim 2009'da başlamıştı. 2011'den sonra pik yaptı. Bu 11 yılda birçok ders çıkarma imkanı oldu.

Bir tane örneklendireyim.

Gençliğin verdiği gafletle, ülkeye gerçekten bir faydamın olacağı düşüncesiyle siyasi yazılar yazıp, kendimi o alanda konumlandırmıştım. 

O dönem için işler çok da iyi gitmiyor değildi. Gayet iyidi.

Misal grafikteki  veriler.

Bunlar o dönemin Haberx editörünün gönderdiği rakamlar. Sağolsun son yazdığım 5 makalenin okunma sayılarını göndermişti. 

Rakamlar o döneme göre çok yüksek olmayabilir. Ama günlük trafiği 150 bin kişi olan bir haber sitesi için, yazılan makalelerin 70 bin-155 bin bandında okunuyor olması çok da kötü olmasa gerek. Zira o yılların en çok okunan yazarı Ahmet Hakan ile Hıncal Uluç'tu ve o tarihlerde 300.000'leri zor görüyorlardı.

2011 yılında Haberx gibi sıradan bir site de reklam yok, sosyal medya paylaşımlar yok vs… 80 bin-100 bin bandı idare eder bir rakam denilebilir.

Peki, tanınmayan biri nasıl oluyordu da 80-100 bin gibi rakamlara ulaşıyordu.

Aslında çok basit.

Tek sebep: Siyaset. 

Evet. 

Yani sonunda hiçbir işe yaramayan yazılar olması nedeniyle o rakamlara ulaşıyordu.

Çünkü siyasi konular insanları harekete geçirmeyen,  konuşurken haz veren, bol bol malayani sohbetlere malzeme olan ve tembelliğe sevk eden zehirli bir bal gibidir.

Misal, siyasi bir makaleyi okuduktan veya videoyu izledikten sonra genellikle, ‘vay alçaklar, kalleşler vs. gibi kelimeler kullanır, çalmışlar, çırpmışlar gibi ifadelerle tesbitlerimizi yapar, devamında biraz vatanımızı kurtarma muhabbeti yapar, araya birkaç entelektüel bakış açıları getirerek sohbeti şekillendirmeye çalışır ve büyük bir haz ile çayımızı yudumlar, karşılıklı tartışmalarla muhabbeti bitirir ve aynı yerden hayatımıza devam ederiz. 

Yani o konuşma bittiğinde hayatımızda yine bir şey değişmez ve asırlık talihsizlik devam eder, durur. Olan yine kaybolan zamanımıza, yani maddi ve manevi kaybımıza olur.

Bu aslında biraz da psikolojik bir durumdur. Eğer bir konu hakkında fikrimizi söylediğimizde ruhumuz tatminlik duygusunu yaşarsa, vicdan noktasında ise bir ferahlık meydana gelir, dopamin salgılar ve sorumluluğumuzu yerine getirme duygusu hasıl olur. 

Hele birde haklıysak ve karşı tarafı yerin dibi gömmüşsek, artık dopamin vücudumuzun tüm zerrelerinde, ‘’sorumluluğunu yerine getirdin, görevini tamamladın, artık birşey yapmadan işine devam edebilirsin’’ zehrini salgılama işini gerçekleştirmeye devam eder. Bu süreklilik arz eden bir durumdur. O dehlizden çıkmak ise çok çok zordur. Bu gerçekleri anlatırsınızda, size bakarlar 'ya git işine kardeşim' ifadesini takınır, sonrasında ise sizle yollarını ayırırlar.

Şirketinin değeri 100 milyon dolardan fazla olan çalışkan bir işadamı vardı. Yıllar evvel siyasetle ilişkisini kestikten sonra, çevresinde de siyasetle ilişkisi olmayan çalışkan insanlar doluşmuştu. Geçenlerde de baktım ki, aynı çizgide devam ediyor ve hala üretiyorlar ve zerre kadar boş vakitleri yok, hayatları tamamen okuma ve üretkinlik üzerine. Allah daim etsin.

Bu kısmı uzatıp daha fazla vaktinizi almadan geçiyorum.

2011 sonrası bir strateji değişikliğine geçip, şartların getirdiği sonuçlar itibariyle yazmayı bıraktık. Ve editör olarak devam ettik. Siyasetten tamamen sıkılınca artık daha fazla dayanamayıp, milyonluk ziyaretçisi olan siteyi de bırakıp işten çıktım. Ve sonrası malum sürgün günleri.

Uzun bir süre dışarıdan izledim. Ve gördüm ki, mesele ne siyaset, ne hükümet ne masonlar ne illiminuati vs… Mesele tamamen para. Ama anladığımız anlamda bir para meselesi değil. (Daha önce konuyla ilgili birçok makale yazdığım için burada detaya girmiyorum)

Oturup büyüklerimize -bize bu para meselesini neden öğretmediniz, anlatmadınız- gibi sövme, eleştiri evresine düşüp zaman kaybetmeden(zira onlarda bilmiyormuş🙂 ve hala çoğu farkında değil), hemen ‘’bir şeyler yapmamız gerekiyor’’ düşüncesi ile hareket etmeye başladım. 

Tabi elde sermaye yok, dil yok. Ama pes etmek yok. Bir çok hamle yapmaya çalıştık. Uzatmayayım. 

Sonrasında varlık okumaları, sistemin değişmesi odaklı, ekonomi ve insanları harekete geçirici makaleler yazma sürecine geçtik. Ve gördük ki, siyasi yazı yazmıyorsanız ve insanların harekete geçmesi gerektiğini işaret ediyorsanız, o yazıları kimse okumuyor. 

Evet okumuyorlar.

Bizde baş göz üstüne dedik.

Bu kez de verimlilik, üretkenlik eksenli içerikler paylaşalım istedik. Baktık ki onlarla da ilgilenmiyorlar.

İlle de siyaset siyaset siyaset...

Ve bu noktada bir karar aşamasına geliyorsunuz. Ya dar bir daireye hitap ederek kendini geliştirmek isteyen, sistemi gerçek anlamda dönüştüren ve dönüştürmek isteyen kişilere hitap edecek, kontak kuracak, destek isteyenlerle iş yapacak, ya da tekrar siyasi yazılara geri dönüp takipçi sayısını artıracak, daha fazla sonu bir işe yaramayan etkileşimler alacaktık.

2012’den artık kararım netti. Rakamlar 1000 kişiye dahi düşse artık Türk siyaseti üzerine yazmayacaktım. (Bunun için daha onlarca neden sıralanabilir)

Çok zaruri olmadıkça da o günden beri bu konuyla ilgili zannediyorum iki, üç makale, 5-10 twit dışında tamamen uzak kaldım. Atılmış olan 14 bin civarı twitin ve yazılan makalelerin yüzde 99'u tamamen Türk siyaseti dışındaki içeriklerden meydana geldi. 

Tabi burada büyük konuşup 'asla Türk siyaseti üzerine bir daha yazmayacağım' demiyorum. 'Söylediğiniz sözünü esiri olursunuz' hakikatince hareket etmemiz gerekiyor. 

Zaruret doğmadıkça, birileri yazılması gereken konuları yazmaya devam ediyorsa ve  yazdığımız zaman bir faydası olmayacak ise 11-12 yıldır uzak durduğum gibi o konulardan uzak durmaya devam etme niyetindeyim… Rabbim hayra çıkarsın.

Kısacası, kişisel sosyal medya hesaplarını ilim, üretkenlik, din, verimlilik vs. gibi insan-hayat gerçekliği odaklı bir alan üzerine konumlandırdım. Umarım öldükten sonra da hayr işlemeye devam eden bir hesap olarak kalır.

Tabi her gün artan takipçi sayısı artık artmayaya başladı, azaldı ve düz bir çizgide kaldı. Sonrasında da seyrek seyrek ilerledi. (Bunun çok çok daha gerçekçi ve fiili olarak icraata döküldüğünü müsait bir zamanda yazacağım) Mesele aslında icraatsız çok insan olması değil, icraat yapan insan olması hakikati…

Peki ne oldu?

Takip eden kitle zamanla değişti. Bazıları dönüştü, bazıları anlayışla karşıladı. Ve kısmi de olsa verimlilik ve üretkenlik ile ilgili yeni bir kitle meydana geldi. 

Daha önce ateist ve deist gibi bir kitle minimum sayıdayken, üretkenlik içeriklerinden bir süre sonra bu kesimden yüzde 5 veya 6'lik gibi bir kitle geldi. (Hata payı bırakıyorum. Ama somut olarak birebir bu kitleden yazan insanların sayısı da arttı)


Ayrıca, varlık okuması, para ve ekonomik gerçekler üzerine düşünen yeni takipçiler de katıldı ve şu an bu çerçeve de ilerliyor.

Bir süre sonra ise bu yazıların belirli bir alanda toplandığı ve içeriklerin insanlara ulaştığı bir blog ve bülten talebi oldu. Bizde 10-12 aylık bir planlama ve süreçten sonra  Eylül ayının ortasında sitedeki ilk makaleyi paylaşarak duyurduk.

Peki 45 gün içerisinde neler oldu?

Blog’da ilk paylaştığım makale ‘’ Dünyayı kimler nasıl yönetiyor’’ başlıklı makaleydi. 

Makalenin amacı, asıl meselenin para olduğu ve sistemin değişmesi gerçekliliğini somut bir örnek üzerinden anlatalım düşüncesiydi. 

Yazı grafikte de görüldüğü üzere, 45 gün içerisinde 3500 civarında okundu. Yazı uzun olduğu için bu 3500 kişi yazının tamamını da okumadı. 

Gördüğünüz gibi sayfada geçirilen süre sadece 6 dakika. 

30 sayfalık bir makale hızlı okuma ile dahi okunsa en az yine 20-25 dakika sürer.🙂 

Tamamını okuyanlar tahmini olarak 1000 kişi civarı vardır, yoktur. (Yazıyı 3-5 kez tekrar ederek okuyup planlama yapan arkadaşlara buradan ayrıca teşekkür ediyorum. Zira bazıları strateji değişikliklerine gitti)


  • Bu kadar az okunmasının nedeni için için birçok sebep sayabiliriz. 

  • Yazı beğenilmemiş olabilir. 

  • Uzun olabilir.

  • Kişileri ilgilendirmeyebilir. 

  • Ya da alttaki anketteki gibi artık insanlar okumak yerine video izleme alışkanlığı nedeniyle, bu alandan uzaklaşmış olabilir.


2008’den beri sahibi olduğum ve çalıştığım web sitelerde, analitik verileri hep incelerdim. Kişisel bir istatistiksel merak denebilir. 

Hatta iş gereği milyonlara varan yönettiğimiz sosyal medya hesaplarının verilerinide sürekli olarak inceleriz. Okuma oranları gittikçe düşerken, video oranları pik noktasına ilerliyor. Okuma meselesi tamamen artık değişim yaşamak zorunda kalabilir. (Bu noktada bir girişim düşüncemiz oldu ama sermaye olmadığı için akim kaldı. İmkanı olan bu meseleyi yatırıma çevirebilir. Bütçe en az 1 milyon dolar olmalı. Aksi halde rakipler karşısında tutunmak çok zor)

Tam burada ek bir bir bilgi daha vermek isterim: 2009-2022 arasında etkileşim ve kitle analizi yaptıysanız, toplumların nereye gidebileceğini görme adına ciddi veriler gösteriyordu, hala gösteriyor. 

Hizblerin, cemaatlerin, parti tabanlarının vs. hesaplar üzerinden nereye sürüklendiğini görmeniz çok çok kolay. Açık veriler bize bu ip uçlarını sunuyorken, datayı yönetenlerin elinde nelerin olduğunu varın siz düşünün. 

Sözümüzün tesir ettiği herkese şunu söylüyorum. Mümkünse gıda, sağlık, yazılım, yapay zeka, veri bilimi vs. gibi alanlara lütfen insanları yönlendirin. Bizlerin, acil olarak vicdanını kaybetmemiş ahlaklı teknoloji yazılımcılarına, CEO'larına, yöneticilerine ihtiyacı var.

Küçük bir örnek: Eğer belirli bir kitlenin veya farklı farklı kitlelerin takip ettiği hesaplara sahipseniz. O hesapların reaksiyonlarına bakarak o grubun liderine ve yöneticilerine yönelik büyük bir saldırı, hedef, eleştiri vs. geldiğini rahatça görebilirsiniz. 

(Bizim bu konuda bir tecrübemiz oldu. Bazı kişileri uyardık ama basit insanlar olduğumuz için sözümüzün çok tesiri olmadı. Sonrasında ciddi sıkıntılar yaşadılar. Hala yaşıyorlar. Direnmeye çalışıyorlar. Ama beyhude. Bizdeki veriler zor durumdaki bu insanlar için en mantıklı hareket geri çekilmeleri olurdu. Ama heyhat. Zannediyorum, onlarda psikolojilerine yenilmiş durumdalar ve duymuyorlar. Hem onlara yazık hem onlara saydıranlara. İki tarafta kaybediyor. Olan araftakilere oluyor. Rabbim hepimizin yardımcısı olsun)

Evet, geldiğimiz nokta nedir?


Bu rakamlar blog'a 45 gün içerisinde gelen ziyaretçi rakamları. Toplam 10 bin kişi.

Çıkaracağımız dersler var mı?

  • Kendimizi veya şirketimizi konumlandırırken kesinlikle ve kesinlikle geleceği, sistemi, bilgi vs. her şeyi bir bütün olarak düşünmek zorundayız. Aksi halde verdiğiniz emekler bazen çöp olabilir. Tepede bir CEO'da olsak, banka kredileri ile çok zengin olduğumuzuda zannetsek, arkamızda dayımızda olsa vs… eğer konumlandırma yanlış ise sonrasında çoluk çocuk perişan olunabilir. (Somut çok sayıda örnek var)

Konumlandırma yanlışlığına bir örnek: Ekim ayında verimlilik üzerine birçok içerik paylaştık.


Verileri burada yer almayan yaklaşık 10-15 civarı daha içerik var. Gördüğünüz gibi bazı verimlilik, iş veya dini içerikler 350'yi dahi geçememiş.

Düşünün, zaman yönetimi hayattaki en değerli meselelerden birisidir. Paradan daha değerlidir. Zira insan bir saniye içerisinde esfel-i safiline de düşebilir, alâ-yi illiyyîn'e de çıkabilir.

Ve toplumlar şu an odaklanma sorunu yaşıyor. Zaman yönetimsizliği nedeniyle milyonlarca para kaybediyorlar. Ama bu konunun anlatıldığı yazı 300 bile okunmazken, işe yaramayan bir siyasi yazı 70 bin okunuyor. 

Veya dini bir konunun anlatıldığı video  4000 izlenirken, anlattığı şeylerden sonra hiç bir şeyin değişmediği, değişmeyeceği Sedat Peker'in videosu ise 7 milyon izleniyor.

Video bir saat. Yani 7 milyon saat demek. Ve bu 7 milyon kişi 1 saatlik videoyu bitirdiğinde, eline hiçbir şey geçmiyor, değer geçmiyor, para geçmiyor, ibadet kazancı geçmiyor. İlmi bir kitabın verdiği bilimsel veya ilmi bir tekamül sırrı geçmiyor, sisteme etki edecek bir amel geçemiyor vs… Hiçbir şey geçmiyor. Koskoca bir hiç.

Evet, boşa giden 7 milyon saat. 

Bence suç dopaminin.🙂

Üstad'ın 20 milyondan fazla insanın öldüğü ikinci dünya savaşı ile neden ilgilenmediğini zannediyorum şimdi daha iyi idrak ediyoruz.

Ya da ABD veya Avrupa'daki girişimcilerin, neden daha çok para kazanıp ve sisteme neden bu kadar kolay etki ettiklerini anlayabiliyoruz.

Son 15 yılda bu insanları inceleme fırsatım oldu. Sayısız makaleler, kitaplar içerikler. (Bunların bazılarını da her hafta sonu bültende özet veya link olarak paylaşıyorum)

Çıkardığımız sonuç şu olmuştu:

Bu adamların yapılacak listelerinde veya takvimlerinde siyaset ve malayani işler neredeyse hiç yok. 

Odak alanları tamamen verimlilik ve iş odaklı. 

Elon Musk'un şu an ki hale gelişinde haftalık 100 saatlik çalışma stratejisi, Jack Dorsey'in, Buffet'in vs. hepsinin sabahtan geceye her zerrelerinin planlı olması ve siyasetten uzak kalmaları. Nitekim bu insanların çevreleri de öyle. 

Network ve çevre verimli olunca ortaya çıkan şey bütünlük, sinerji, üretim ve sonuç.

Evet, eğer önceki konumlandırmanız ile sonraki yaptığınız konumlandırma iki ayrı uçta ise, çok çok önemli içerikler üretsenizde, insanlara faydalı olamayabilir ve aynı zamanda geçiminizi sağlamakta zorluklar yaşayabilirsiniz. 

E. Deming'in güzel bir cümlesi var:

"Eğer ne yaptığınızı bir süreç olarak tanımlayamıyorsanız, ne yaptığınızı bilmiyorsunuz demektir."

Çok güzel bir tesbit. 

Eğer ilk andan itibaren bir hayat planı, konumlandırma stratejisi ve her yaş için bir strateji yok ise, ani gelişen veya gelişmeyen olaylar karşısında hayatımızı veya gelirimizi yönetmekte ciddi sancılar çekebiliriz.

Tabi ki sıfırdan başlamakta bir şeydir. Ama o yeniden başlama süreçlerinde herkes imanı veya ahlakı ile ayakta kalamıyor. Kimileri ise imanlarını kaybediyor. Bir arkadaşımızın hanımı deist, bir başkası ateist oldu. Bir başkası intihar etti. Başkaları ise zillet durumuna düşmüş haldeler.

Ve temelde mesele sadece inanç değil, aynı zamanda stratejisizlik, plansızlık vs. hepsini sayabiliriz. 

Eğer bir kişi ay sonu faturasını nasıl ödeyeceğini her gün düşünüyor ise, siz o insana hakikati anlatamıyorsunuz.  

Bu mesele, 'çocuğuna ekmek götürmekten zorlanan bir babaya, küresel ısınmanın felaketlerinden' bahsetmek gibi boş bir anlama geliyor.

Evet, olaylara Pink'in dediği gibi '‘zorluklara yolunuza çıkan engeller olarak değil, kendinizi geliştirmenizi sağlayacak fırsatlar olarak bakın” gerçeğiyle yaklaşmak mecburiyetindeyiz.

Ancak, bunu yaparken ilk andan itibaren konumlandırma doğru olmalı, strateji doğru ve bütüncül olmalı, gerçekçi olmalı, romantizm ve hayalprestlikten uzak olmalı ve tamamen yapılacak listesi ve takvim planı ile ilerlemeli.

Aksi halde sonunuz benim gibi siyaset yazarken 100 bin okunma oranlarından, üretkenlik yazmaya başladıktan sonra 2-3 binlere kadar düşen ve gelir üretemeyen hataperestlerden biri olarak sıkıntı çeker, durursunuz.🙂

Unutmamalı, hayat bir kez düştükten sonra bir daha düşmeyeceğiz anlamına gelmiyor.

Bir değil, belki birkaç kez daha ağır şeylerin gelme ihtimali var. (2038’e kadar planlı gitmek lazım. Ve müminler büyük darbe yememek için vergi kaçırmayı bırakmalı. Gelecek olan şey çok çok kötü şeylere sebep olabilir. Ülkelerin nakite ihtiyacı olduğu zaman dilimlerinde kimsenin gözünün yaşına bakmayacaklardır. Yapılan yanlışlar sadece kişinin kendisine değil, ailesine ve çevresine de bulaşabilir.)

Müminler artık ‘helal dairesi keyfe kafidir’ hakikati ile hareket etmek zorunda.

Hali hazırdaki birçok milyar dolarlık şirket, nasıl ki belli oranda helal daire içerisinde kalmaları karşılığında bile şimdiki güçlü hallerine geldiler, aynı şey müslümanlar ve masumlar için neden olmasın? 

Korkmadan ve cesaretle çok çalışmak, sebepleri yeri getirmek ve tevekkül ile hareket ederek sisteme etki edecek bir hale gelmek mümkün. Çok zor bir mesele değil. Yeter ki sabır stratejisi bir yaşam formu olsun.

1930’larda Tahtakale’de çay götürüp getiren dinsiz biri, mümin sıfatları ile hareket ederek şimdilerde milyar dolarlık bir insan olmuşsa, harama bulaşmayı düşünmeden helal dairede kalarak sabırla hak yolda kalarak insanlığa hizmet etmek her daim mümkün.

Evet son nokta: Asla ümitsizliğe düşmeden, her anı planlayarak, geleceği konumlandırarak bütün sorunları yeniden ele alıp, problemleri çözebiliriz.

Kendimiz ve ailemiz için yapacağımız her iyileşme, toplum adına büyük ilerlemelere vesile olabilir ve insanlığa katkı sağlayabilir.

Ve asla hatırdan çıkarmamalı: Şimdi ve gelecek, geleceği şimdiden planlayarak ilerleyen şuur sahiplerinin olacak. Şu an birilerinin olduğu gibi.

Önceki
Önceki

‘‘Bu harfler maddi bir şifa ve bazı hususi hasletlere vesile olabilir’’

Sonraki
Sonraki

Acil yapılması gereken 3 stratejik yaşam şekli