Derinlerin ‘Zarrab’ planını bitiren operasyon?

rezazarrab.jpeg

İran şarlatanı Reza Zarrab davası ABD’de başladığı günden itibaren Türkiye’de son üç, dört haftadır şu sorular soruluyor;

-ABD, Türkiye’den ne istiyor?

-Reza ile birlikte ülkemize operasyon mu çekiliyor?

-Türkiye’yi bu dava ile yok etmek mi istiyorlar?

-Rusya ile olan işbirliği için cezalandırmamı yapacaklar? vs.. gibi soruları TV’lerde sunucular soruyor, yorumcular çaresizce sağa, sola çekerek kendi zaviyelerinden açıklamalar yapıyorlar. 

Ancak ne soran tatmin ne de cevap veren…

Ülkedeki muhaliflerde şunları soruyor;

-Reza şarlatanı olan İranlı bir hırsızı iktidar neden milli dava yapıyor?

-İktidar bu davayı neden bu kadar önemsiyor, neden bu kadar çok korkuyorlar?

-Gülen’in peşine bile Reza kadar düşülmemesinin nedeni ne olabilir? vs…

Ve hiç kimse şuan bunun nedenini bilmiyor, soruşturuyor ama öğrenemiyor?

İzninizle cirmim yettiği kadar bu mevzunun asliyetini maddi ve manevi boyutuyla izah etmeye çalışayım.

Herkesin malumu olduğu üzere ABD, Reza meselesini 2009’den beri biliyordu. Biz ise, Reza’nın adamlarını Rusya’nın yakalayıp Türkiye’ye teslim ettiği tarih olan 2012-2013 yılları civarı gündemimize aldık.

Peki neden ABD 2017’ye kadar bekledi?

Türk vatandaşlarının şunu bilmesinde fayda var;

Bir komplo teorisyeni olarak (ve yıllarca siyonist ve dünya derin devletinin arka planları üzerine yazdığım yazıların rahatlığıya…) diyorum ki, Reza davasının Türkiye boyutu, genel davanın yüzde 10 civarını bile kapsamıyor. Yüzde 90’ı dünya derin devletinin Ortadoğu ayağı ile ilgili. 

ABD; İran, Çin, Kore, Türkiye, Rusya, Katar, Dubai, Gürcistan, Batı’daki iki ülke ve yanlış hatırlamıyorsam 4-5 Afrika ülkeside dahil olmak üzere altın, silah, petrol ve organ nakli üzerinden kara para çeviren bazı işadamları ve baronların suçlarını yakalıyorlar. 

Reza’nın özellikle 2009 yılından sonra  bu işi büyüttüğünü görünce suç tesbit ediyorlar. Ancak müdahale etmiyorlar. Malum olduğu üzere, ‘bilgi’ güçtür.

Operasyon yapacakları an, işin içinde devletle bağlantılı birilerinin olduklarını görünce bunu istihbari bir güce döndürmek için bekleme ve izlemeye geçiyorlar. 

Ve o ülkelerdeki operasyon gücü ile birlikte hareket etmeye başlıyorlar. Ancak beklemedikleri iki gelişme yaşanıyor. 

Biri, Türkiye’deki 17-25 Aralık operasyonu ile Reza’nın deşifre olması.

Diğeri de İran’ın Babek Zencani’yi deşifresi etmesi. 

2013 yılından sonra hem Türkiye, hem İran, hem de dünya da bu meselelerle ilgilenen kurum ve kalemlere baktığım zaman, ne yazık ki hala daha dünya derin istihbarat ağının, ABD’nin (daha doğrusu ABD içindeki kurulan devletten ayrı olan derin yapının…) nasıl bir güce sahip olduklarını, anlamadıklarını görüyorum.

Türkiye’deki yöneticilerinde hala daha meseleyi anlamamasının sebebi buradan kaynaklanıyor.  Zira düşman olarak gördüğü yapının elindeki kozun ne olduğunu bilmediği gibi tahmin etmekte de zorlanıyor.

Evet, hatırlatalım ‘Kader tecelliği edeceği zaman basiret kapanır.’

Hiç düşünmüyorlar ki, Türk devletinin yöneticilerini para ile satın almış 30 yaşlarındaki bir İranlıya ülke teslim edilmiş olduğu halde, Reza denen şarlatan neden gidip ABD ile işbirliği yapıyor?

Çünkü, Reza içeriden çıktıktan sonra da kısmi devam edince ve işin içine Asya bloku da girince, ABD bu hırsızı ziyarete geliyor ve önüne öyle belgeler koyuyor ki, Reza’nın orada nutku tutuluyor ve şoka uğruyor ve kendini o an bitmiş olarak görüyor ve ABD’ye teslim olmaktan başka çaresi kalmıyor. 

Türkiye o hırsız için bir cennet olmasına rağmen, o görmüş olduğu belgeler karşısında, ülkemizde önüne yatanlar olmasına ve onu hayırsever olarak gören bir millete rağmen yine de terk ediyor. 

Terk ederken de elindeki 15 Temmuz darbesinin ön aşamasındaki planla birlikte gidiyor… İktidarın Reza noktasındaki korkularının en büyük nedenlerinden biri de sadece para meselesi değil, aynı zamanda 15 Temmuz’un plan aşamasından onunda bilgisinin olduğu.  Zira, Reza tiyatral darbenin aynı zamanda ekonomik ayağı… (Ki, ABD’nin o konuda da bir şeyler bildiği ve TR’den giden belgeleri çok önemsemediği bilgisi var…) şuana kadar süregelen tüm planlarda alt üst olacak. 

Bu noktadaki hikmetin biride şudur; Kısa veya uzun zaman içerisinde Reza’ya da FETÖ yaftası vurulma imkanı vardır ve darbenin iş dünyasındaki ayağı vs..gibi iddiaları duymanız mümkündür. Ancak, takdir-i ilahi bu olsa gerek, darbe tarihinde hapishanede olacak ve önceden bildiği bir süreci belkide birilerine anlatacaktır…

Evet, diğer yandan da; Dikkat ederseniz, Perinçek bile ‘Reza konuşursa çok tehlikeli olur…’ diyor ve Aydınlık üzerinden sürekli Reza aleyhine yayın politikası izliyorlar.

Bu noktada en akılcı davranan ülke ise şia zekası oldu. 

İran, ABD’nin Zencani üzerinden kendilerini çok daha vahim bir duruma sokacağını öğrenince farklı bir metodla Zencani’yi deşifre ediyor. Aksi halde, kimsenin zerre kadar haberi olmadan Zencani’yi biranda yok edebilirlerdi. Zira, dünya da hesap vereceği kimse yok. Ama ekonomik yaptırım hiçbirşeye benzemez. Zira kötü yakalamışlardı…

ABD, İran’ın Zencani hamlesi ile elindeki büyük bir kozu o tarihte kaybediyor. (Ancak o koz farklı şekilde kullanılabilecek hale getiriliyor.)

ABD derin yapısının, hiç beklemediği bir operasyonda 17/25 Aralık da gerçekleşiyordu.

Onların planları bizim gibi 5-10 senelik planlar değil. Onlar 200-300 yıllık planlar çiziyorlar. (Daha önce bu konuya dair makaleler yazmıştık…) 

Onlar, her devletin ağa düşmesini bekler, zaaflarını yakalar, kullanır ve sonra da hamlesini yapar. Gerekirse 100 yıl dahi olsa bekleyebiliyorlar. Misal, şuan da İsrail, Çin ve Pasifik için bekledikleri gibi…

Eğer, Türkiye’de Reza’ya operasyon yapılmamış olsaydı, şuan Türkiye dünyadaki düştüğü durumdan belki 100 kat daha vahim bir duruma düşecekti. 

Belki de bir avuç bir devlet olarak kalacaktık. Çünkü ülke yöneticileri ve işadamlarının pisliğe bulaşması demek, bir devletin kontrol altına alınması demekti.. Eğer olay deşifre olmasaydı on yıl daha bu şekilde gitseydi, değil 60 milyar dolar, tam 30 kat daha büyük bir paradan bahsediliyor olacaktı ve bu para ile ülkemizi tümden yok edebilirlerdi. 

Burada bir ayrıntı daha var…

Türk iktidarının bulaştığı pislikleri detayları ile bilen 4 devlet var. ABD, İran, Rusya, Katar. Ve Katar sürekli ABD’ye ötüyor. Ama bizim stratejik aklı olduğunu sanan kahraman yöneticilerimiz onlara para veren Katar’ı hala dost zannediyor. Ahmaklar..

Korkak ve hırsızdan dost mu olur ey zavallılar…

Rusya ve İran ise Perinçek üzerinden biliyor.

Küçük bir örnek Perinçek’ten: Elimizde Erdoğan’a ait 38 tane kaset (belge, bilgi vs..) var.

ABD ise bilişim ve teknoloji, kurduğu ağ ve bazı dönme işi adamları ve bürokratlar üzerinden.

ABD şuanki hamlesi ile İran ve Rusya’nın elindeki Türkiye kozunu almaya çalışıyor. Rusya ise Türkiye’nin kendine yakın davranmak için yalvardığını gördüğünden dolayı şimdilik sadece süreci izliyor. Ama olurda iktidar Rusya’ya zerre kadar yanlış yaparsa siz o zaman seyredin gümbürtüyü. (Ki, oy toplamak için mecburen Rusya ile karşı karşıya gelmek zorunda… 15 Temmuz meselesinden dolayıda ayrıca karşı karşıya gelecekler…)

Türk vatandaşları olarak şunu iyi bilmemiz gerekiyor; 

Şuan da ya Rusya, ya ABD ya da her ikisi birlikte ülkemizi harcayacaklar. 

‘Biz büyük devletiz, biz kahraman milletiz vs..’ gibi hayallerle hala daha yaşamaya devam edersek, sonuç şuan da REZA olayı karşısında iktidarın düştüğü çaresizlik gibi bir çaresizlik, acziyet, zavallılık ve sonuda hüsrandır. (Siz nota üstüne nota verirsinizde o notanın müzik notası olup olmadığını…Neyse geçelim.)

Çünkü hala ne olduğunu bilmiyorlar. Ve önünü almalarıda mümkün değil.

Bir Müslüman olarak şuna hamdediyorum ki, iyi ki Türkiye’de Reza olayı zamanında deşifre olmuş. Şimdilik vereceğimiz zayiat zamanla tamir edilebilir. Ancak eğer bu mesele on yıl sonra olsa idi, Allah korusun bırakın tamir etmeyi, yanına bile yaklaşamaz olacaktık. Enazından şimdilik savaş dahi olsa bu işin sonu bir nebze olsun elimizdekiler ile savılabilir.

Meselenin anlaşılmayan bir diğer boyutuda şudur;

İktidar ve tapınanları sürekli şunu diyor; 

”Göklerden gelen bir karar vardır”

Yani her daim düşman saldırıyor ve onlarda göklerden gelen karar ile kurtuluyorlar. 

Bu zalim zihniyet aslında ne bela görmüş, ne saldırı, ne işkence ne de düşman.

Yaşadıkları birkaç bürokratik engel ile karşı karşıya kalmakla verdikleri mücadeleye dava diyorlar. 

Sorsanıza Allah aşkına bunların kaçı makatına jop sokularak işkenceden geçirilmiş, dişleri kırılmış, hanımları ile tehdit edilmiş, namuslarına dokunulmuş, malları gasp edilmiş, tecavüze uğramış, sürgün yemiş, toplu halde ülkeyi terk etmek zorunda bırakılmış… Sorsanız 5-10 kişi çıkar, çıkmaz…

İktidara oy veren yüzde 50’lik kavmin toplu halde çektiği zerre kadar bir çile yoktur. (Zulme ortak oldukları ve çekmeye arzulu oldukları için ve sahte bir mağdur rolüne büründükleri için Allah da onlara o isteklerini er veya geç muhakkak verecektir. Zira bela isteyene hakikat nazarında istediği şey verilir. En çok ne istediklerini biliyorsunuz. Dilim varmıyor söylemeye…) 

Devlet dairesine girememek bir işkence değildir…Bunu gerçekten zindana girdiklerinde ve orada yaşattıkları ve yaşattıklarını yaşayacakları zaman dilimlerinde muhakkak anlayacaklardır. 

Bunlar ne yazık ki kurdukları kahraman Kurtlar Vadisi senaryolarındaki yel değirmenler ile olan mücadeleyi gerçek zannediyorlar.

Evet, ‘göklerden gelen bir karar vardır’ diyorlardı. Devam edelim…

Sorarlar adama, o ki göklerden gelen karar size sürekli yardım ediyordu ise Reza’nın gidişini niye size haber vermedi? 

Neden o karar, Michael Flynn’i ile olan planınızda size destek çıkmadı? 

Neden Gülen’i kaçırma işi boşa gitti?

Neden, 2002’de 1. 60’larda olan doların 4 TL (6-7 TL olacağına) olmasına  engel olmadı?

Neden, tüm dünya da size sempati ile bakılırken şimdilerde nefret edilen bir topluluk haline gelmenizi önlemedi?

Neden, Esed’i devirmenize yardım etmedi?

Neden, darbeyi size önceden haber vermedi?

Neden, cemaatle mücadelenizde sadece rüşvet vererek 20-30 Afrika ve üçüncü sınıf ülkeler dışında kalan 150 ülke size destek çıkmıyor?

Neden, 30 yaşlarındaki bir şarlatanın iki dudağı arasından çıkacağı şeylere koca bir devleti mahkum etti?

Neden, ekonominin kötüye gidişini engellemedi? vs…

Hani göklerden gelen bir karar vardı ve hep sizin yanınızdaydı. Ne oldu?

Bırakın beyler Allah ile aldatma işini. 

Ülkedeki her iyi gelişmeyi kendinizden bilip, şer olan bazı şeyleri hayr zannederek sürekli ‘göklerden gelen bir karar’ vardır diyerek hem kendinizi hemde saf yığınları aldattınız. 

Peki sonuç?

Koca bir hiç.

Size ne olduğunu söyleyeyim;

Hz. Aişe şöyle diyor;

”Kul, Allah’a karşı bir masiyet işlediği zaman, önceden onu övenler, bundan sonra hemen onu zemmederler’’

(Hz. Aişe)

Herkes hatırlayacaktır, 2011’e kadar hem Batı, hem ABD, hem Ortadoğu hero, kahraman reformist bir AKP, Erdoğan diye bunları göklere çıkarıyordu.

Ve dost, düşman sempati ile bakıyordu. Ülke de, bölge de, coğrafya da vs… örnek karakterdi. Ekonomi, hukuk, adalet  vs… Herşey iyiye gidiyordu. 

Şimdi ise verilen tüm bu olumlu gelişmeler ellerinden tek tek  Allah tarafından alınıyor. Ve öyle bir alınıyor ki, hiçbir yerdende olumlu bir gelişme olmuyor. 

Çünkü öyle büyük bir küfre düştüler ki, yeri geldi kendilerini Allah yerine koydular, yeri geldi zulmü hak gördüler, faizi, rüşveti, torpili helal saydılar.

Yani Allah’a karşı işlenen masiyet tarihte görülen nadir masiyetlerdendir.

Allah zalimi öyle bir noktaya getirir ki; 

Misal, tüm dünyada diktatörler vardır, ancak dünya ölçeğinde bu kadar dünya merkezli ve göz önünde, göbeğe oturacak kadar cürme girmemişti. Zira, onların çoğu itibariyle İslama bu kadar zarar vermemişti.

Ve kader tecelli ederken, zalime zalimi musallat eder.

Bu zalim küresel Ergenekon olur, tapınak olur, ABD olur, Rusya olur, bir başkası olur vs..farketmez. Kim olacak olursa olsun dünya merkezli ve dünyaya ibretlik bir süreç olacak. 

Çünkü Türkiye sahipsiz ve zalimlere Allah tarafından bırakılacak bir ülke değildir. (Milliyetçilik olsun diye söylemiyorum. Birçok manevi işaretlerle bu kaçınılmaz bir gerçektir, çendefa da yazdık)

Türkiye’nin bir misyonu ve görevi var.  Çünkü ahir zamanda hakka hizmet edecek olan kişilerin misyonu o ülkeninin öncülük yapacağı ve örnek olacağı vatandaşlara ait. (Bu kelimelerimi bile CIA, FBI vs…’e gösterip; Bakın, adamların hedefi dünyayı İslamlaştırmak, sizi kullanıyorlar diye gammazlayacak kadar adi ve münafık bir kavim ile karşı karşıya olduğumuzu da bilmenizi isterim…) 

Er veya geç bu tecelli edecektir. Mesih – Mehdi ilişkisi hakikatince Batı’nın ve Türkiye’nin bu noktada görevleri var ve bu misyonlarını eda etmek zorundalar. 

Bunun içinde 2012 sonrası dönemde, İslama ve insanlığa en büyük zararı veren yapılar dünyadan bir bir ibretlik sahnelerle temizlenecek ve bu bazen bir zalim eliyle, bazen bir kafir eliyle, bazen de bir Mehdi-Mesih eliyle olacaktır.

Ver her olacak olan gelişme,  ahir zamanın son döneminde hakikatin yayılmasına hizmet edecektir. Bu açıdan, ferdi, grup veya toplumsal olarak herkes buna göre plan yapmalı. Ve kendine de ona göre bir strateji çizmeli. 

Son noktada, dünyada yaşanan süreç hakk yolunda olan masumlara hizmet edecektir. Allahın izni ve inayetiyle görüyoruz ki, zulüm, işkence, ölüm, kriz vs..herşey Rabbinin yolunda olanlara yarıyor. Yeter ki görebilelim.

Not: Reza operasyonun maddi süreci ile ilgili bir-iki makalelik daha teferruatlı bilgi yazılabilir. Süreç içerisinde yazmayan olursa veya ihtiyaç duyulursa yine değinmeye gayret edeceğiz. Zira mevzunun görünmeyen ve bilinmeyen bir noktası daha var. 

Önceki
Önceki

Kudüs! İsrail’in ABD’ye vurduğu büyük darbe…

Sonraki
Sonraki

Yolsuzluk yapan Babam dahi olsa cezayı kesin…’ Ve cezayı kestiler…