Kudüs! İsrail’in ABD’ye vurduğu büyük darbe…

israilkudus.jpeg

Trump’ın Kudüs açıklamasından sonra AB ve Vatikan’ın tavrını bekliyordum. 

Vatikan, beklediğim ‘üzüntülüyüz’ açıklaması yaptı. AB’de meseleye şimdilik olumsuz bakıyor.

Eğer ilahi bir lütuf olmazsa, Kudüs 2025-2029 arasına kadar İsrail’in kontrolü altında kalabilir.

Tabi şu noktayı da belirtmek gerekiyor.

Papalığa ait 470 bin okul, 3500 civarında üniversite, samimi Hristiyanlar ve Protestanlar’ın büyük kısmı ABD’nin bu kararına kolay kolay onay vermeyeceklerdir. Zaman geçtikçe karşıtlık daha da artacaktır. 

Çünkü, Kudüs Hıristiyanlar içinde kutsal bir belde. Ve sadece Yahudilere ait bir bölge olamayacağınında farkındalar.

Yuhanna İncili, Hz. Îsâ’nın birçok defa Kudüs’e geldiğini kaydeder. İnciller’e göre Hz. Îsâ’nın dünyevî hayatı Kudüs’te sona erer, havâriler orada “kutsal ruh”u alırlar.

Aslında ABD’nin Kudüs kararını daha erken bekliyordum. Evanjelistlerin arasına sıkışıp kalmış ve siyonist lobisine direnecek gücü olmayan bir liderin bundan başka çaresi yoktu.

Trump’ın en büyük hatası, ABD’yi kurtaracağım diye geldiğini düşünmesiydi. Oysa, bilmesi gerekiyor ki, İsrail ABD’nin yıkılması için çoktan kararını verdi.

Özellikle 2012’den sonra, bilgiyi, parayı ve ekonomiyi Çin’e taşımaya başladılar ve hala devam ediyorlar. ABD’nin de altını oyuyorlar. Birkaç yıl kadar önce bir baron entelektüeli şu cümleyi yazmıştı: ‘’2030 yılında Çin’in GSMH’si 38 trilyon dolar olacak. Gelecekteki güç Çin…’’

İsrail, hem dünyayı, hem metafiziksel verileri, hem de varlık okumasını çok iyi yapan bir devlet. Henüz Müslümanların içerisinde bu sistemi kullanabilen birileri çıkmadı, yakın zamanda da çıkacak gibi gözükmüyor. 

Kabala okumalarında, Çin’in -Gog-Magog- olacağını ve dünyanın başına bela olacağını yıllar öncesinden görmüş ve hamlelerini yapmışlar. ABD-Çin savaşınıda görmüş ve strateji geliştirmişler.

Daha da önemlisi, Hıristiyanların onlara karşı uyanacaklarını da bildikleri için, AB ve Hristiyan dünyasında da sürekli hamle yapmaya devam etmişler ve ediyorlar.

İsrail, İslam düşmanı olmasının yanı sıra aslında geçmişten gelen gizli de bir Avrupa düşmanıdır. 

Bildiğiniz üzere, İsrail’i yerle bir eden tarihte iki devlet var. Biri Babiller (Irak), diğeri de Ninovalılar. Yani Avrupa. Ve o tarihte Yahuda devletini tarumar etmişlerdi. Ve ikinci dünya savaşında da Almanya’nın yaptıkları…vs..

Geçmişten gelen kinlerini diri tutarak, öncelikle Avrupa’da eskicilikle işe başladılar, sonra antikacılık yaptılar, en sonunda da sarraflık yaparak Avrupa’da ciddi bir ekonomik güç olup tüm stratejik hedefleri ele geçirdiler. Ve şimdi ekonominin her yerindeler.

Yani İsrail sadece İslam dünyasını değil, Hıristiyan dünyasınıda birçok alan da ele geçirdi. 

Bunu somut verilerle de görebiliyoruz. 

Misal; Avrupa, Afrika, ABD, Pasifik, Asya vs… Bu ülke ve birimlerin de onlar aleyhinde kolay kolay hiçbir devlet ses çıkaramaz. Çıkaran ülkeleride ekonomik ve siyasal olarak sömürüyorlar. Milyonlarca kilometre uzakta olan El Salvador yönetiminin dahi onlarla birlikte olduğuna şahit olabiliyorsunuz.

Pentagon’un onların aleyhinde (istemelerine rağmen) birşey yapamıyor olmaları, medyanın yüzde 90’nın da aleyhte birşeye denk gelinmemesi..vs.. Sinema sektöründeki güçlerine ise hiç girmiyorum. Mel Gibson örneği çok nettir. 

‘Tutku’ filminden sonra adamı nerdeyse bitirdiler. Tek hataları zannediyorum Matrix filminde oldu. Orada bir yönüyle yapmak istediklerini çok açık etmişlerdi. 

İsrail, yine Kutsal metinlerden yola çıkarak 1988’de Sovyetler’in dağılacağını görmüş ve ona göre Rusya için de pozisyon almıştı. Kudüs olayından sonra bir üst düzey Rus yetkili aynen şöyle dedi; 

Kudüs konusunda Türkiye ile aynı düşünmüyoruz…’ Uzun bir süre daha düşünemezler. 

Ancak şu gerçeğinde bilinmesinde fayda var. Samimi Hıristiyanlar sesini çıkaramıyor olsalarda, bunların sayısının en fazla olduğu üç ülke var. ABD, Rusya, Almanya… Ne garip değil mi? Evet, Allah sonsuz mucize sahibi…

İsrail, o kutsal metinlerde 2038 tarihini de görüyor. O tarihlerde ABD’nin parçalanacağını düşünüyor. Ancak, tarihi erkene almak istiyorlar. O yüzden hızlı bir şekilde şuan ABD’ye karşı Çin’i konumlandırıyorlar. (Bu ülkede özellikle gen teknoloji üzerine de ciddi çalışma yapıyorlar…Ki, bu mesele gelecek için silah’tan daha tehlikeli bir zaman dilimi…)

Ayrıca, Kudüs kararı için Trump’ın: ‘Evanjelistler beni zorluyor…’ cümlesini kullandığı ifade ediliyor. Aslında tamamı için aynı şeyi diyemeyiz. Ancak şahin grup bunun için bastırıyor. Ve ABD’yi öne sürerek savaş istiyorlar.

ABD içinde de iç savaş için strateji geliştiriyorlar.

Özellikle 2012 sonrasına dikkat etmenizi isterim. Bütün siyasi hamlelerde ABD’nin eli zayıflıyor, Çin- Rus ekseni güçleniyor. ABD içerisinde siyaset tam anlamıya dizayn edilemiyor. Trump nezdinde siyaset etkisizleştiriliyor. 

Yine, ABD sinemasında 2012 sonrası ne gariptir ki, en az 6-7 tane Beyaz Saray’ın yıkılması, ele geçirilmesi üzerine film yapıldı. Ayrıca, iç savaş odaklı filmlerde de haddinden fazla artış var. 

Ayrıca, Meksika’da yoksullar ve Hispaniklerin ABD’ye karşı kin ve nefretlerinin arttırılması, Hindistan ve Çin’deki açların artması ve zenginlerin daha da zenginleştirilmesi…Ve ABD’nin giderek hedefe oturtulması… Ekonomileri büyürken, toplumun bir kesimine karşı özellikle yoksulluk pompalanması…(2-3 milyarlık bir nüfus…) İngiltere’nin ABD’nin kaybettiğini görüp pozisyon değiştirmesi de ayrı bir stratejik nokta. 

İsrail, birkaç yıl içinde Süleyman Mabedini de dikecektir. Bu da eski metinlerde geçiyor. Eğer Hz. Mesih’in devreye girmesine biraz daha zaman varsa…Ki, şimdilik öyle gözüküyor. İhtimal mabedin yapılmasıda kaçınılmaz olacaktır. Zira, bunları tamamen savaş ve Hz. Mesih endeksli bir plan üzere kurguluyorlar. 

Peki, ABD’nin yıkılmak istenmesi, İsrail ve Çin’in güçlenmesi Müslümanlara ve Türkiye’ye yarar mı?

Buraya geçmeden bir ayrıntı daha vermek istiyorum.

Türkiye’nin bu noktada yaptığı en büyük hata ise Rusya-İran ve Çin eksenine yaklaşmak istemesi.

Birincisi, ahir zamanda İsevilerle yapılacak olan ittifak açısından çok stratejik bir hata.

İkincisi, Müslüman Türkler varlıksal ve fıtri açıdan uzun soluklu İran ve Rusya ile birlikte olamaz. Ve bunlar için diğer dünyayı karşına alamaz. 

Kişiler, iktidarlar vs.. bunu istese bile varlıksal döngü ve yaratımsal hakikat açısından bu İslamiyetin yayılması noktasında ters teper. Ve yapmak isteyen de buna muvaffak olmaz. (Zamanı gelmeden Roma’yı fethetmek isteyipte başaramayanların durumuna düşer)

Tarihsel süreç içerisinde de bunu herkes net bir şekilde görecektir. Fazla değil, yakın zamanda yine onlarla ters düşmek zorunda kalacağız. 

NOT: Yazının bu kısmında Hz. Mesih, Kudüs, Ayasofya ve savaş konusu devreye giriyor. Bu kısmı, makalenin altına kısa bir metin olarak yazmak yerine detaylı bir şekilde yazmanın daha faydalı olacağını düşünerek şimdilik bitirelim… Kısmet olursa sonraki yazıda devam edeceğim.

blogpolat@gmail.com

Önceki
Önceki

Fethullah Gülen neden Amerika’da? 3.dünya savaşı…

Sonraki
Sonraki

Derinlerin ‘Zarrab’ planını bitiren operasyon?