''Zorla veya terörle elde edilen para, aynı yolla elden çıkar…’’

Unsplash

''Zorla veya terörle elde edilen para, aynı yolla elden çıkar.

Yahudi anlatasına göre; Yahudiler Mısır’ı terk ederken,

“İbraniler talep ettiler ve Mısırlıları soydular” (Çıkış 12, 35-36).

Kölelerin servetleriyle kaçmasına şaşanlara, kutsal kitap yorumcularının daha sonraki yüzyıllarda verecekleri cevap, bu servetin kölelik yılları boyunca yapılan bedava iş için ödenen bir tazminat veya veda hediyesi veya yenik bir ordunun galiplere ödediği bedel olduğu şeklinde olacaktır.

Troyes’lu Raşi gibi Ortaçağ’da yaşamış bazı Yahudi yorumcular ise, bu malların İbranilere bir yarar sağlamadığını belirtirler.

İbraniler Kenan ülkesine vardıklarında, bütün servetlerini Tapınağa saklarlar. Bu Tapınak daha sonra sırasıyla Babilliler, Yunanlar ve tapınağı Yunanlardan alan Romalılar tarafından yağmalanacaktır.

“Para halen Roma’dadır.”

Bu, yeni bir ekonomi dersidir:

Zorla veya terörle elde edilen para, aynı yolla elden çıkar. Kaldı ki servetin bir kısmı çok daha önce yok olacaktır. İbraniler Mısırlılardan aldıkları altınlarla, neredeyse bütün aile şeflerinin hayatına mal olacak Altın Buzağı’yı oluşturacaklardır.

On binlerce erkek, kadın ve çocuk yola çıkar. Bunlardan bazıları altınlar,

gümüşler, çeşit çeşit mal, hatta kölelerle yollara düşer. Kimi Mısırlı eş dost, İbranilerin Sina Çölü’nden kuzeydoğuya, Kenan ülkesine doğru yaptığı bu yolculukta onlara eşlik eder.

Kısa sürmesi beklenen bu yürüyüşten sağ çıkabilmeleri için, Musa çok sert bir sistem geliştirir. Bu, din ile maddiyatın iç içe geçtiği bir göçebe ekonomisidir. Öncelikle, zengin fakir herkesten kimliğini açıklamasını, yarım şekel vermesini (Çıkış 30, 11-16) –şekel hâlâ para değil ağırlık birimidir– ve aile başına bir kuzu kurban etmesini ister.

Zanaatkârlara sağlam fakat hafif eşyalar yapmalarını buyurur. Mısır’da çektiklerinden dolayı Musa, İbranilere aşağılayıcı işler yapmalarını yasaklar; haftada bir dinlenmelerini şart koşar; tüm kölelere yılda yedi hafta izin verilmesini (Çıkış 20, 10), İbrani kölelerinse altı yıl sonunda azat edilmesini emreder (Levililer 25, 42; Çıkış 21, 1).

Anlaşmazlıkların çözümünde, işlenen kusurlara uygulanacak cezaları nispilik ilkesine göre düzenler (Çıkış 21, 12); bütün zararların, hatta fiziksel zararların altın veya gümüşle tazminini öngörür.

Son olarak, İbranilere kervanlarda veya vahalarda karşılaştıkları yabancılara dostça davranmalarını salık verir; zira onların suyuna ve yiyeceğine ihtiyaç duyabilirlerdi. Kabilelerden biri olan Levileri, bu kuralları sert bir şekilde uygulamaları için görevlendirir.

Fakat halk bu kurallara uymak istemez.

Bir kölelikten bir başka köleliğe düşmek için kurtulmadıklarını öne sürerler. Homurtular yükselir, itirazlar artar. Bu kadar kısa bir yolculuk için neden bu kadar sert kurallar konduğunu anlamazlar. Birkaç gün içinde Kenan ülkesine varacak, denkleri yere koyacak ve nihayet kavuştukları topraklarında bayram yapacaklardır.

Bu nedenle Hz. Musa Tanrı tarafından vaat edilen Yasaları almak için Sina Dağı’na doğru yola çıktığı an, İbranilerden bazıları ellerindeki ganimetle put yapmaya girişir. Bu, hem gülünç hem de isyankâr bir projedir: Ömürlerini tuğla yaparak geçirdikleri cehennemden onları kurtaran tek Tanrı’yı unutarak eski efendilerinin tanrılarına özenirler, kendilerine kötü muamele edenlerle eşit olduklarını göstermeye çalışırlar.

Hz. Musa’nın erkek kardeşi Hz. Harun, Levilerin de yardımıyla, putun yapımını Musa’nın dönüşüne kadar geciktirmek için elinden geleni yapar. Öncelikle, elebaşlarına model olarak Mısır’da zenginlik simgesi olan buzağıyı önerir.

Böylece herkesin putun ne kadar gülünç olduğunun farkına varacağını umar. Fakat durum böyle olmayınca, buzağıyı yapmak için Mısır’dan getirilen bütün mücevherlerin toplatılmasını teklif eder.

Bu mücevherlerin sahibi kadınların buna itiraz edeceğini düşünür. Bu da tutmaz. Mısır’dan gelen hazinenin neredeyse tamamı bu şatafatlı Altın Buzağı’ya gider.

Mesaj açıktır: İnsanlar, ya tek bir Tanrı’ya tapacaklar ya da Tanrı’nın insanlara kendisini sevsinler diye verdiği zenginlikler önünde yerlere kapanacaklardır.

Bu, yeni bir ekonomi dersidir: Tanrı’nın hizmetinde bir araç olan para;

Tanrı’nın rakibi, bir put olabilir. Para tek amaç haline gelirse tehlike arz eder. Bir başka deyişle, ahlaki çerçeveye oturtulmadıkça zenginleşmek de bir nevi puta tapmaktır.

Daha ileriki tarihlerde Yahudilerin düşmanları için, para ve kan arasındaki bu özdeşlik, para ve Tanrı, yani Tanrı, para ve kan arasında özdeşliğe dönüşecektir.

Bir gün gelecek Tanrı’nın kanı para karşılığında satıldı diyeceklerdir...'' (Attali)

Önceki
Önceki

Ölümüne Anlaşma! (Mortgage: Faizli Ev)

Sonraki
Sonraki

Yahudiler İle Türklerin Ticaret Anlayışları!